aydın doğan in tayyip erdoğan a mektubu

benduruyorumsebagitti
aydın doğan’dan başbakan’a yanıt:

"
...
ben, sizin siyasi muhatabınız değilim. işim de siyaset değil. benimle ne meseleniz varsa, bir televizyon kanalında sizinle canlı yayında tartışmaya hazırım. sayın başbakan’ın bu saldırıları yayın grubumuzu yıldırmayacaktır. grubumuz, deniz feneri dahil tüm yolsuzluk olaylarının üzerine gitme kararlılığından vazgeçmeyecektir." sayın başbakan bize "bütün vatandaşlarımız gibi eşit muamele göreceğimizden şüphe duymamamız" mesajını vermiştir. ben de kendisine şunu söylüyorum: başbakan’dan ve bürokrasisinden kanuni hakları dışında bir şey isteyen namerttir. sayın başbakan’ın aynı eşitlik hassasiyetini kendine yakın medyanın sahiplerine de göstereceğinden emin olmak istiyoruz. mesele budur."

http://www.sabah.com.tr/haber,afe371ecc75449dda841ece00d9d33e9.html

benduruyorumsebagitti
"aydın doğan, başbakan’a gönderdiği ve "işadamı ve yayıncı olmak üzere iki şapkam var" dediği mektubunu açıkladı.

"adetim olmasa da beş gündür aydın doğan’dan bekledim. kendisi çıkıp açıklamadığı için ben söylemek durumundayım. mektuplarında ’işadamı ve yayıncı kimliği olmak üzere iki ayrı şapkası’ olduğunu yazıyor. işadamı şapkası ile başbakan olarak benden talep ve beklentilerini iletiyor. ama öyle anlaşılıyor ki; aksini söylese de bu şapkaları birbirine karıştırıyor. eğer kabul ederse, bu da gönderdiği mektuplara milletimizin huzurunda benim gönderdiğim cevap olsun. sayın aydın doğan, medyada çok sesliliği, demokrasimizin derinleşmesi bakımından hayati derecede önemli bulduğumu sizlerin de bilmesi lazım. size tavsiyem demokratik tavırla medyanın eleştirmek kadar eleştirilmesini de doğal karşılamanızdır. bundan sonraki süreçte yayıncı kimliğinizi kullanarak işadamı şapkanızla yürüttüğünüz diğer işlerinizde imtiyaz talep etmeyeceğinizi umuyorum. bundan sonra da bütün vatandaşlarımız gibi eşit muamele göreceğinizden şüphe duymamanızı vurgulamak istiyorum. mektuplarınızda belirttiğiniz yayıncı ve işadamı şapkalarınızı karıştırmama, bağımsız ve yansız yayıncılık yapma, medya grubunuzda çok sesliliği koruma şeklindeki sözlerinizi bundan sonrası için tarihe karşı taahhütleriniz olarak değerlendiriyorum. mektuplarınızda yer alan diğer hususların keyfiyeti gerek tarihin kayıtlarından, gerekse milletimizin hafızasında tahkik edilebileceğini ayrıca değinmek istemiyorum. cevap olarak şimdilik bununla yetiniyor, bu bahsi burada kapatıyorum."

*bu muydu? bu kadar mıydı yani?

http://www.sabah.com.tr/haber,28b562d0a10248298ec78ae464f86a8e.html


benduruyorumsebagitti
başbakan hala açıklamamış olsa da, aydın doğan 19 şubat 2008 tarihli mektubundaki (aydın doğan’ın başbakan’a 3 mektup gönderdiği; ilkinin, akp ye kapatma davası’ndan önce gönderildiği ve "ayağını denk al" tarzında olduğu söyleniyor.)bir bölümü açıklamış:

"
...
"sayın başbakan, sizden şimdiye kadar hiçbir özel talebim ve beklentim olmamıştır. hiç kuşkusuz , hem bir işadamı, hem de bir yayıncı olarak yasal haklarımı aramak durumundayım. herhangi bir ayrımcılığa tabi olmadan gerek bürokrasi , gerek hükümet nezdinde yasal işlerim için izin talebinde bulunmak türkiye cumhuriyeti vatandaşlığının bana verdiği bir haktır.

sizin de bu gibi normal işlemleri bir lütuf ya da bir cezalandırma aracı olarak görmemeniz dileğimizdir. bu, hem hukuk devletinin hem de hükümetin bütün girişimcilere eşit mesafede davranmak durumunda olduğu serbest pazar ekonomisinin bir gereğidir.

mağdur olduğunu söylediğiniz kesimlerin hak ve özgürlüklerini korumaya çalıştığınız kadar , benim de hakkımı , hukukumu korumak ve güvenliğimi sağlamak durumundasınız. bu, türkiye cumhuriyeti başbakanı olarak sizin görevinizdir.”

http://www.hurriyet.com.tr/gundem/9891015.asp?gid=229&sz=57406

suya sabuna dokunmayan, resmi bir tarz... önemli olan kısımların açıklanmadığını düşünüyorum.
bakın size bir hafta daha süre açıkladınız açıkladınız... açıklamadınız? ne yapalım, sağlık olsun.
ankunft
şöyle birşeydir muhtemelen:
"sevgili tayyip,
öncelikle herkese selam eder, büyüklerin ellerinden, küçüklerin gözlerinden öperim.
mektubuma "tayyibim" diye başlamak isterdim eskisi gibi, fakat olmadı işte, bilmiyorum neden, olmadı...
biliyorum, son günlerde bana karşı kırgınsın. fakat ilişkimizdeki sorunların bütün sebebi olarak beni görmenin doğru olmadığını düşünyorum. seninle ilişkimiz bundan yıllar önce başlamıştı, sen daha gençtin, gelecek için seni görünce içim umutla dolmuştu. ilk yıllarımız ne kadar güzeldi hatırlasana: sen bana ihale verirdin, ben senin lehine haber yapardım. ne kadar mutlu, ne kadar huzurluyduk, kimseler karışmazdı bize, pembe panjurlu villalarda oturup ihale üstüne ihale indirirdik.
sonra ne oldu bilmiyorum, yavaş yavaş uzaklaştığını hissettim benden; sözlerin daha soğuk gelmeye başladı, gözlerine baktığımda eskisi kadar ümit verici değildi. acaba, dedim, acaba nerede yanlış yaptım? ilişkimizi gözden geçirdim, senden önceki ilişkilerimi de: mesut’u, tansu’yu, necmettin’i, süleyman’ı. sen hepsinden farklıydın, daha hırçın, daha kırılgan, daha hassas, fakat daha atılgan, daha kurnaz. ben senin hep o ilk gördüğüm saf ve masum genç olarak kalacağını düşünmüşüm, görememişim büyüdüğünü, görememişim çevrende dolaşan zampara iş adamlarını.
sonra söylentiler duydum orda burda, kulak asmadım. yeni birileriyle kırıştırıyormuş dediler, inanmadım. yapamaz dedim, bana bunu yapamazdı tanıdığım tayyip. sonra iyice soğudun benden. hatta normalde bana vermen gereken bir kanalla bir gazeteyi kendi adamlarına verdin. bu çok koydu bana biliyor musun, inan çok koydu. ama kendime kızdım ben hep, seni kontrol edemediğim, elimde tutamadığım için kendimden şüphe eder oldum.
her neyse, lafı uzatmanın alemi yok. biliyorum ilişkimiz pamuk ipliğinde devam ediyordu, ki sen şu son sözlerinle beni kalbimden yaraladın. ben de kendimi tutamayıp ağır konuşmuşum sana. ama biliyorum, sen beni tayyipimsin, benimdin ve hep benim olacaksın. çevrendekilerin vefasızlığını anlayıp yine bana, mutlu huzurlu ilişkimize döneceksin. biliyorum, ve her gece uykuya bunun hayaliyle dalıyorum.
sevgiler
her zaman seninle olan
aydın..."

(bkz: siyasetçi medya patronu ilişkisi)
(bkz: ibnelik)
(bkz: ikiyüzlülük)
(bkz: adam kayırmacılık)
benduruyorumsebagitti
mart 2008’de aydın doğan’ın başbakan tayyip erdoğan’a yazdığı mektuptur. hilton olayının, yanında çerez kalacağı meseleler ve aydın doğan’dan başbakan’a sert ifadeler, tehditler varmış mektupta.

erdoğan’ın: "sana bir hafta süre, açıkladın açıkladın. yoksa ben açıklayacağım" dediğinin, bu mektup ve içeriği olduğu iddia ediliyor. hafta sonuna ne kaldı ki...

size istemediğiniz kadar süre, açıkladınız açıkladınız. yoksa çatlayacağız meraktan.

iki tarafta birbiri hakkında ne biliyorsa açıklasın. zaten hissediyoruz da birşeyleri... maksat belge olsun, bilgi olsun.

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol