yunan mitolojisine gore, pandoranin actigi o kotuluklerle dolu sandigin en altina, insanlara acidigi icin tanrilar, tum bu kotuluklere katlanabilmelerini saglayacak bir devayi da sikistiriverirler ve mitosa gore, pandora, yine o tum umarsizligiyla tam umut cikiverecekken, kotu bir sey yaptigini anlar ve kutunun kapagini kapativerir, umut icinde sikisip kalmistir...
ama bence bir parcasi da olsa cikmistir umut o kutudan ve su an benim kalbimde konaklamaktadir. ne var ki umut, pek susmaz bir sarkidir, biraz da sirenlerden almistir huyunu (bkz: siren), sarkilariyla sarhos eder insani, ama umutla sarhos olmak da bir derecedir, umudunla sarhossan, kendine baksan da hic bir sey goremezsin... iste umudun pesinden kosarken, bi siir agzima muhurlenmisitir ta ki onun butununu bulup kutudan cikarana dek... ya da cift ruhlar mitosundaki diger yariya olan hasretin diger adi...
susmaz bir sarkiyla muhurlenmistir yuregim,
sustukca susan gecesinde kurekcinin...
...
ne aradigini bilmeyen kucuk bir cocugun comagiyla,
yeni didiklenmis bir topragim ben,
igdeliklerin arasinda.
...
ciceklerin koklerini sunuyorum cocuga,
uc uc boceklerini sonra,
sonra kil parcalari,
sonra kirilip kalbime atilmis sahipsiz bir oyuncak...
topla hepsini cocuk topla...
buyuyunce hepsi nasil olsa unutulacak...(rebelde azul aliento)
yunan mitolojisine gore,yanki, olumlulerin en guzeli olan narkissosa asiktir, ama onunla konusmasina izin yoktur ve bir yanki ancak karsisindakinin son sozlerini tekrarlayabilir. narkissosun nehir kenarina gidip, kendini nehirde gormesine ve kendine asik olmasina sebep olur. narkissos nehire dusup kaybolduktan sonra issiz bir magaraya cekilmistir. o andan itibaren de her sesin sonunda narkissosu arar durur, onu tekrarlar...
viginti unus(latin)
en sevdigim sayi, dogum tarihimin gun kisminda da gorulur kendisi. matematikci olsam, sayilari 21 tabanina alirdim dedirtecek kadar siki fikiyiz bu sayiyla.
en sevdigim sayi, dogum tarihimin gun kisminda da gorulur kendisi. matematikci olsam, sayilari 21 tabanina alirdim dedirtecek kadar siki fikiyiz bu sayiyla.
hangi yandan baksan baska anlam tasiyan kelime. bir yere acilmasinin karsiliginda, bir yeri kapatmakla yaralidir.
istanbulu romaya baglayan yol olan via egnatia uzerine kurulmus olan ticaret sehridir. bizans doneminde oldukca onemli bir merkezdir, osmanli doneminde de degerini korumustur.osmanlinin ticaret politikasiyla orantili olarak sehrin etnik yapisi osmanlinin sehri tamamen biraktigi 1917lere kadar %5o yahudi, %30 musluman ve %20 rumdu. mubadele ile muslumanlar, hitlerin yunanistani isgaliyle de yahudiler sehirden cikarildi. hitler yaklasik 200.000 yahudiyi trenlerle kamplara tasidi.
bugun sehir avrupa kultur kenti secilmesi sebebiyle inanilmaz derecede duzenlidir, guzeldir. eglence hayatina denecek laf yoktur ki, hayat 12den sonra baslar ve sabaha kadar devam eder.
bugun sehir avrupa kultur kenti secilmesi sebebiyle inanilmaz derecede duzenlidir, guzeldir. eglence hayatina denecek laf yoktur ki, hayat 12den sonra baslar ve sabaha kadar devam eder.
bir cesit yunan rakisi. uzum damla damla damitilarak yapilir, en iyi mezesi balik ve yesil zeytindir. kucuk bardaklarda ikram edildigiden genelde cipuraki de denir.
siire doldu kocaman bir sehir,
sehirle birlikte,
sikisik bir otobuste cama dayadi yanagini...
gectikten sonra kocaman bir denizi,
ellerine dusurdu sair,
kucuk siirini.
rebelde azul aliento
bu siiri yazdiran tema. istanbulla es anlamli oldugunu dusunurum.
sehirle birlikte,
sikisik bir otobuste cama dayadi yanagini...
gectikten sonra kocaman bir denizi,
ellerine dusurdu sair,
kucuk siirini.
rebelde azul aliento
bu siiri yazdiran tema. istanbulla es anlamli oldugunu dusunurum.
yonetmeninin mukemmel bir is cikartigi film. kurgu mukemmel, javier bardemin oyunculugu takdiri hak ediyor. bunun yaninda kesinlikle sinemada seyredilmesi gerekli, kucuk ayrintilar buyuk anlamlar tasiyor cunku.
gerginlige ve mide rahatsizliklarina birebir gelen, en guzeli ev yapimi olsa da, genellikle poset cay formuna talim ettigimiz polyanna dostu cay.
guneyi bagimsiz, kuzeyi u.kye bagli ulke.
bir yesim ustaoglu filmi.goruntu teknigi cok iyi, fakat diger alanlarda bu iyiligi pek yakalyamayan bir film. filmde bircok aksayan yon var, en onemlisi demogojiden kurtulamayisi. insanlarin cektikleri acilar malum fakat, bunlar demogojiye dusulmeden anlatildigi surece anlasir olacaktir, aksi halde yasanan acilarin kucuk gorulmesi durumu kuvvetle muhtemel.
ayrica filmde pek cok mantik ve olgu hatasi var,amator oyuncularin kamera onunde konustuklarinin bilincinde oldugu farkediliyor,ilkokul musameresi gibi.
1975te televizyonda battalgazinin ne isi var, ayrica 1975 nufus sayiminda etnik ozellikler sorulmamisti. film yunan tribunlerine oynamaktan,olusturulan steryotiplerin guclendirilmesine yardim etmekten ileri gidememis. uzun suredir turk_yunan iliskileri uzerine aktif calismalarda bulundugumdan bunu soylemekle ileri gitmis olmam umarim.
ayrica filmde pek cok mantik ve olgu hatasi var,amator oyuncularin kamera onunde konustuklarinin bilincinde oldugu farkediliyor,ilkokul musameresi gibi.
1975te televizyonda battalgazinin ne isi var, ayrica 1975 nufus sayiminda etnik ozellikler sorulmamisti. film yunan tribunlerine oynamaktan,olusturulan steryotiplerin guclendirilmesine yardim etmekten ileri gidememis. uzun suredir turk_yunan iliskileri uzerine aktif calismalarda bulundugumdan bunu soylemekle ileri gitmis olmam umarim.
hollanda kralicesinin adi, bilgic yazar ayni zamanda, ikisi de ayni kisi midir,bilmiyoruz. fakat beatrix bana hep dantenin ilahi komedyasindaki beatricei hatirlatiyor.
ugur mumcunun agzinda sloganlasan soz. derin aydinlanma cagi izleri tasir, gayet yerindedir.
kayip kiz, comez yazar, bilgic olur da gelir yarina kalmaz. kayip kizin geldigi yer peter panin ulkesi olsa gerek, ilk entrysini de rebelde girsin.
ha kanser ha konser, aradaki fark bir harf diyerek kansere meydan okumayi bilmis, muzigi de kendisi kadar saglam guzel insan. malesef cernobilin pis nefesi ona da degmis, ayni kusaktaki pek cok kisi gibi o da kansere yakalanmistir. yenecektir elbet onu da, yolu acik olsun.
yunan bluesu olarak anilir. aciyla ritmi en iyi bulusturan muziklerden biridir. 1923 lozan anlasmasiyla bir milyona yakin rum anadoludan yunanistana goctuler ve yanlarinda tasiyabildikleri tek sey huzunleri,acilari ve daha fazla aci veren eski guzel gunlerin hatiralariydi. gittikleri yerde turk dolu diye asagilandilar ve eski zengin yasamlari yerine varosalara yerlestirildiler. onlar da acilarini hashas tekkelerinde esrarin sarhoslugunda muzige, yani rebetikaya donusturduler.
yunanca son anlamina gelen kelime, bir angelipulos filminin sonunda gormeniz muhtemel sozcuk.
sahid kokunun mufale kalibina gore cekimlenmesiyle ortaya cikan gozetim, inceleme gibi anlamlari bulunan arapca kelime.
yuzlerinde anadolu isimli, onsozunu yasar kemalin yazdigi kitabiyla insana yasamak boyle bir seymis dedirten;fotograflariyla insani yola cikmaya kiskirtan ve isminin onune sifat bulmakta zorlandigim insan...
ozellikle husnu arkandan sonra iyice sehirli muzik yapmaya baslayan, rutine takili kalmayip, yeni seyler deneyen, solistleriyle vakti zamaninda roportaj da yaptigim grubun adi. son albumleri ilk asktaki uflemelilere hayran kalmamak mumkun degil. ozellikle husnu senlendiricinin alaturka yorumlari mukemmel, bi de alto saksafon sololari. ayrica bazi genellemeci sozluk yazarlari tarafindan acimasiz geyiklere kurban edilmesi de gozden kacmiyor. su guzellikteki bi sarki sozunun onlarcasini bulabilecegini iddia eden arkadas lutfen bulup yazsin...1980den,
(...)gel kurtar beni senden(...)
(...)gel kurtar beni senden(...)
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?