taklitler aslını yaşatamadı.
uyandığında onu ilk kim görecek
bıraktığım düşü kim büyütecek? sözleriyle yahu o ne şarkı öyle olmuş lan dememe sebep olmuş şarkı.
aman diyim böyle bi terkedilme, ayrılık vakasında dinlemeyin. mazallah adamı fena yapar.
bıraktığım düşü kim büyütecek? sözleriyle yahu o ne şarkı öyle olmuş lan dememe sebep olmuş şarkı.
aman diyim böyle bi terkedilme, ayrılık vakasında dinlemeyin. mazallah adamı fena yapar.
bu şarkının klibinde nilin ayak tırnaklarına murat boz oje sürüyor. evet yanlış okumadınız, murat boz. hey gidi günler hey. peh ulan beee.
(bkz: romantik komedi)
izlendiğinde birşey kaybedilmeyecek bir film.
ve filmden çıkardıklarım:
1-sedef avcı meğer ne güzel kadınmış, şimdiye kadar hep o kadar da güzel olmadığını düşünmüş ve savunmuştum. hepsini geri alıyorum. duru bi güzellik var kendisinde zira.
2-sinem kobal ne yaparsa yapsın, afedersiniz kıçını da yırtsa iyi bir oyuncu olmayacak. her zaman gereksiz olarak kalacak ve heryerde bayağı görünmekten geri duramayacak. rica ediyorum mükemmel bi oyunculuk izlemiş gibi filme gidenler şu kızı övüp durmasınlar, hayır izlemeyenler de bir şey var sanacak, sanıyor da.
3-cemal hünal her daim yakışıklı, deli ve asi aşık rollerinin adamı olarak yer alacak oyunculuk mecraalarında herhalde. bu ne abi ıssız adamdaki sahneleri copy-paste yapsalardı bir şey değişmezdi. hiç bir şey de anlamazdık. hem bir oyuncu masrafından da kurtulurlardı.
4-engin altan düzyatan her haliyle muhteşem ve ilelebet de öyle kalacak gibi gözüküyor. geleceğin büyük jönü geliyor sanırım. kendisinin oyunculuğuna tek laf edemem. yakışıklılığının ötesinde çok başarılı bir oyunculuk da sergiliyor filmde. diğer çömezlere ders verir gibiydi filmin her sahnesinde. ayrıca o ses tonu yüzünden filmin birçok yerinde daldım gittim, kaçırdım bir çok espriyi.
5-gürgen öz aynı sempatikliğiyle beyaz perdede gönlümüzü her daim şenlendirmeli. filme gitmemdeki 2 etkenden biriydi zaten. role çok gitmiş ve filmde en çok güldüren adam da oydu. seviyoruz abi, bayılıyoruz, daha ne diyelim.
6-film bitti diye hemen çıkıp gitmemek gerek. zira sonunda çekim hatalarını vermişler. en çok da orada güldüm diyebilirim. özellikle gürgen’le engin altan’ın ps sahnesinin kamera arkası bi harikaydı. gürgen’in doğaçlamada ne kadar iyi olduğu görülebilir rahatça. çok samimi ve eğlenceliydi o bölüm.
7-sinem kobal ve sedef avcı yüzünden gitmekten vazgeçenlere sesleniyorum; sizinle aynı bakış açısındaydım ama engin altan ve gürgen için gitme isteğim daha ağır basınca kendimi sinemada buldum. ha noldu, iyi oldu. evet kobal’a bir kez daha ifrit oldum ama onun sahnelerini gözü yarı açık bırakarak izlerseniz hiçbir şey olmuyor. ya da ne biliyim o sırada diğer oyunculara odaklanın.
8-genel anlamda tüm erkek oyuncular mükemmel ve tüm erkek karakterler istisnasız çok başarılı oyuncular, bunun yanında bir kaçı haricinde kızlar da hep tırt oyuncular. illa bi terazi dengesi kurmak mı istemişler anlamadım. yani kızlar da başarılı, güzide bayan oyuncularımızdan olsaydı nolurdu ha nolurduuu.
9-metropol insanını anlatan filmlerin klişesi olarak bir kez daha reklam ajansı ofisi milletin dibini düşürüyor. hayır arkadaş, sonra herkes özenip reklamcı olmak isteyecek, gerçekten hevesli olanlar arkada kalacak, ben ondan korkuyorum.
10-öyle çooook orjinal bir film denemez, yani klasik hollywood fimlerini andırıyor ama eğlenceli sonuçta. benim gibi sevdiği oyuncu için gidenler memnuniyetsizlikle geri dönmezler en azından.
ve filmden çıkardıklarım:
1-sedef avcı meğer ne güzel kadınmış, şimdiye kadar hep o kadar da güzel olmadığını düşünmüş ve savunmuştum. hepsini geri alıyorum. duru bi güzellik var kendisinde zira.
2-sinem kobal ne yaparsa yapsın, afedersiniz kıçını da yırtsa iyi bir oyuncu olmayacak. her zaman gereksiz olarak kalacak ve heryerde bayağı görünmekten geri duramayacak. rica ediyorum mükemmel bi oyunculuk izlemiş gibi filme gidenler şu kızı övüp durmasınlar, hayır izlemeyenler de bir şey var sanacak, sanıyor da.
3-cemal hünal her daim yakışıklı, deli ve asi aşık rollerinin adamı olarak yer alacak oyunculuk mecraalarında herhalde. bu ne abi ıssız adamdaki sahneleri copy-paste yapsalardı bir şey değişmezdi. hiç bir şey de anlamazdık. hem bir oyuncu masrafından da kurtulurlardı.
4-engin altan düzyatan her haliyle muhteşem ve ilelebet de öyle kalacak gibi gözüküyor. geleceğin büyük jönü geliyor sanırım. kendisinin oyunculuğuna tek laf edemem. yakışıklılığının ötesinde çok başarılı bir oyunculuk da sergiliyor filmde. diğer çömezlere ders verir gibiydi filmin her sahnesinde. ayrıca o ses tonu yüzünden filmin birçok yerinde daldım gittim, kaçırdım bir çok espriyi.
5-gürgen öz aynı sempatikliğiyle beyaz perdede gönlümüzü her daim şenlendirmeli. filme gitmemdeki 2 etkenden biriydi zaten. role çok gitmiş ve filmde en çok güldüren adam da oydu. seviyoruz abi, bayılıyoruz, daha ne diyelim.
6-film bitti diye hemen çıkıp gitmemek gerek. zira sonunda çekim hatalarını vermişler. en çok da orada güldüm diyebilirim. özellikle gürgen’le engin altan’ın ps sahnesinin kamera arkası bi harikaydı. gürgen’in doğaçlamada ne kadar iyi olduğu görülebilir rahatça. çok samimi ve eğlenceliydi o bölüm.
7-sinem kobal ve sedef avcı yüzünden gitmekten vazgeçenlere sesleniyorum; sizinle aynı bakış açısındaydım ama engin altan ve gürgen için gitme isteğim daha ağır basınca kendimi sinemada buldum. ha noldu, iyi oldu. evet kobal’a bir kez daha ifrit oldum ama onun sahnelerini gözü yarı açık bırakarak izlerseniz hiçbir şey olmuyor. ya da ne biliyim o sırada diğer oyunculara odaklanın.
8-genel anlamda tüm erkek oyuncular mükemmel ve tüm erkek karakterler istisnasız çok başarılı oyuncular, bunun yanında bir kaçı haricinde kızlar da hep tırt oyuncular. illa bi terazi dengesi kurmak mı istemişler anlamadım. yani kızlar da başarılı, güzide bayan oyuncularımızdan olsaydı nolurdu ha nolurduuu.
9-metropol insanını anlatan filmlerin klişesi olarak bir kez daha reklam ajansı ofisi milletin dibini düşürüyor. hayır arkadaş, sonra herkes özenip reklamcı olmak isteyecek, gerçekten hevesli olanlar arkada kalacak, ben ondan korkuyorum.
10-öyle çooook orjinal bir film denemez, yani klasik hollywood fimlerini andırıyor ama eğlenceli sonuçta. benim gibi sevdiği oyuncu için gidenler memnuniyetsizlikle geri dönmezler en azından.
#916156
begüm kütük’le 3 yıldır beraberlermiş, yaza da evleneceklermiş. hatta geçenlerde de bir kız isteme töreni gerçekleşmiş. nerden mi biliyorum, geçen yolda karşılaştık, 2 saat lafa tuttu beni, anlattı da anlattı...
angelinayla ayrılık haberlerini sevinç çığlıkları içerisinde karşıladığım insan olmadığı tüm insanlığa bakılarak anlaşılabilen dünya üstü mükemmel, seksi yaratık. yani ne demekmiş efendim, öyle mucizevi bir yaratık bir kadının tekelinde olamaz. hatta ve hatta gittikçe nineme benzeyen kırışmış angelinanın tekelinde asla. haa elbette bana gelsin demiyorum ama tüm kadınlara açık olmalı. yani halka açık gibi. tüm dünya kadınları kıyısından köşesinden bir şekilde sebeplenmeli. nihayetinde bence kendisi allahın tüm kadınlara bir lütfu olarak gönderilmiş ve şımarık angelina hanfendi onu almış kendine saklıyor. kabullenemez, kabullenmemeli. ama bradim, pittimin kafasına dank etmiş ki yaptığı hatadan dönme yolları arıyor. yürü be bradim, sana kız mı yok... çeşit çeşit, desen desen, nasıl istersen...
dizi bittikten sonra bir gün kitap ya da dergi halinde tüm senaryonun yayımlanmasını talep ediyorum. evet bunu yetkililerden ısrarla talep ediyorum. yapın kardeşim, valla çok güzel olur yahu...
jennifer lopeze deli gibi benzediğini sanan ama benzediğini düşünüyor musun diye sorulduğunda, yok ben düşünmüyorum, insanlar benzetiyor diye godik laflar eden insanımsı. tabi canım sen düşünmüyordun da ondan gittin, lopezin kliplerinin,fotoğraflarının aynısından çektirdin. allahım özentilik kötü bir şey tamam ama özentiliğini saklamaya çalışmak çok daha kötü.
sanırım film son zamanlarda örneklerini gördüğümüz; amatör kamera çekimi havasıyla çekilmiş. yani fragmandan bana öyle geldi, değilse de pardon artık napalım. ama korku filmiyse çok korkunç; komedi filmiyse de çok komik olduğunu sanmıyorum.
eski bölümleri trtde yayınlanmaya başlamış. sabahları, sanırım 9da başlıyor. walla bence izlemek için erken kalkmaya değer.
yeniden fox tvde yayınlanmaya başlamış. eleştirmeden, eğlenmek için izlenebilecek bir dizi. hem de biraz nostalji.
#911793
uydurma bir şeyse eğer tüm bunlar, nickte bahsi geçen yer de yoktur ama değil mi...
uydurma bir şeyse eğer tüm bunlar, nickte bahsi geçen yer de yoktur ama değil mi...
endonezyalı fotoğraf sanatçısı. fotoğrafları masalsı bir dünyayı anlatıyor sanki. işin garibi henüz kimse kullandığı teknik hakkında fikir sahibi değil.
levent yüksel yorumu dinlenmeli kesinlikle.
müthiş tatlılar, özellikle charlienin abisi. charliede biraz uyuzluk var çünkü. zaten abisi kadar da sevimli değil, parmağını da ısırıyor çocuğun. yoo hayır, charlieyi sevmedim ama abisi gibi bir oğlum olsun allahımmm, noluuuurrr...
şimdi; bir çok değerli, başarılı, ne biliyim birikimli kalem okuyoruz günümüzde. hepsini beğeniyoruz, çünkü seçerek okuyoruz. hepsi önemli bizim içni, okudukça ne kadar da güzel yazmış, ne kadar da bir şeyler katıyor insanlara falan diyoruz. eserleri çok satanlarda hep, ya da değil. ama biz ne olurssa olsun onları severek okuduklarımız arasında bulunduruyoruz. çoğu zaman usta lakabını takıyoruz. takmasak da kitaplarını öneriyor, insanların da okuması adına herkese anlatıyoruz. çeşitli sitelerde, bloglarda övgülerle bahsediyoruz.
amaaa! bunların hepsini şimdi yapıyoruz. yani tüketici toplumu olan biz, şuan bize verileni, şu an seviyoruz ve övüyoruz. onlar bizim için şu an çok iyi kalem, şu an çok değerli. peki ya yıllar sonra ne olacak; maalesef birçoğu unutulmaya yüz tutacak. birkaçı haricinde biz gene usta dendiğinde edebiyat tarihindeki eski ustalarımızdan bahsedeceğiz. lakin birçoğu dedim. bazı isimler olacak ki onlar hep bizim için efsane olarak alınacak. şu an seviyoruz ve ileride de biz onun yazdığı zamanlarda da okurduk, severdik diye gelecek nesillere övüneceğiz.
işte sunay akın da böyle biri. usta kelimesi bile onu tam anlamıyla anlatmaya yetmiyor. o gerçekten farklı bir isim. yani hali, tavrı, duruşu, konuşması, herşeyiyle örnek alınacak, imrenerek bakılacak biri o. ve ben onu yaşadığı dönemde tanıyor olmaktan inanılmaz mutluluk duyacağım gelecekte. zira sunay akın ismi, yıllar geçse de asla silinmeyecek, buna eminim.
amaaa! bunların hepsini şimdi yapıyoruz. yani tüketici toplumu olan biz, şuan bize verileni, şu an seviyoruz ve övüyoruz. onlar bizim için şu an çok iyi kalem, şu an çok değerli. peki ya yıllar sonra ne olacak; maalesef birçoğu unutulmaya yüz tutacak. birkaçı haricinde biz gene usta dendiğinde edebiyat tarihindeki eski ustalarımızdan bahsedeceğiz. lakin birçoğu dedim. bazı isimler olacak ki onlar hep bizim için efsane olarak alınacak. şu an seviyoruz ve ileride de biz onun yazdığı zamanlarda da okurduk, severdik diye gelecek nesillere övüneceğiz.
işte sunay akın da böyle biri. usta kelimesi bile onu tam anlamıyla anlatmaya yetmiyor. o gerçekten farklı bir isim. yani hali, tavrı, duruşu, konuşması, herşeyiyle örnek alınacak, imrenerek bakılacak biri o. ve ben onu yaşadığı dönemde tanıyor olmaktan inanılmaz mutluluk duyacağım gelecekte. zira sunay akın ismi, yıllar geçse de asla silinmeyecek, buna eminim.
yakışmadığı bir şey daha görmedim ben. yani alacağım bir şeyde, örneğin; kahve, pasta, çikolata vb., alternatifler arasında karamelli varsa direkt onu tercih ediyorum, ötekilerin asla şansı yok, isterse altın suyuna batırılmış olsun, ben illa karamellisini yicem. artık adıyla aramda bi elektrik mi oluştu bilmiyorum ama karamellisi var dendi mi, tamamdır, o yenecek. öyle süper bir şey benim için. yani yemekler için de öyle bir alternatif olursa yine karamellisini seçmekten korkuyorum.
hala bayat espriler yapmaktan vazgeçmiyor. evet belki iyi biri olabilir, düzgün karakterli de olabilir ama televizyon açısından yıllardır bir arpa boyu yol katedememesi çok acı.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?