bir tuvalet kağıdı reklamında ipad:
http://tinyurl.com/clcf37y
benim gibi antika insanların hala sürdürmeye çalıştığı gelenek. 2013 yılını kutlamak ve sevimlilik yapmak için 20 aralık 2012 tarihinde postaya verdiğim ve hala indy e ulaşamamış olan karttır. hayır aynı tarihte abdye gönderdiğim kart 2 hafta içinde ulaştı, kıçımızın dibindeki istanbula ulaşamadı. bir yerde bir terslik var ama nerede bilemedim.
insan bazen hata olduğunu bile bile girişir bir işe. genelde yaptığım hatada da ısrarcıyımdır, bi kaç kez yapmadan aynı hatayı içim rahat etmez. sonuçta en basit işlemi bile "verilen? istenen? sonuç?" şeklinde uzatıp iki üç kez de sağlamasını yapan bir nesiliz. ama artık aynı hatayı yapıp farklı sonuç beklemek gafletine düşmek yok.büyüyorum izninizle.
aramızda miller ve 420 dakika kadar zaman farkı olan ölümüne kankam, facebookta eski profil fotoğrafıma yorum yazmış. fotoğrafta hatay mozaik müzesindeyim. arkamda imparator heykeli. mesaj açık ve net: devlet gibi hatunum, var mı bana yan bakan? neyse, fotoğrafta saçlarım doğal renginde ve en uzun halinde. şu an bir kez daha özledim bak eski halini. neyse konuya dönelim. ölümüne kankam "saçlarını küt kestir demiş." uzun saç takıntısı sahibi olan kendisi değilmiş gibi, benim en son kesim modelim olan küt saçı yeniden öneriyor bana.oysa ben aynaya her baktığımda ay bugün biraz daha uzun sanki falan şeklinde kendimi avutmaya çalışıyorum. ona cevap yazarken güzel cümleler kurdum. aslında epeydir ne okuyorum ne de yazıyorum ama son istanbul gezimde kendime çok güzel kitaplar aldım ve okumaya verdim kendimi şu an. dolayısıyla yazmak da geliyor içimden, anlatasım var yani bir şeyleri.
sonra sabah işe yürürken düşündüm aslında yazmanın ne kadar iyi geldiğini. sonuçta yazarken kontrol sende. yani demek istediğim, "ee sonra ne oldu? bi dakika kaçırdım bu noktayı, tekrar anlat" gibi cümlelerle senin düşünce akışını bozan kimse yok. dilediğince yazıyorsun, en fazla kendin bölebilirsin/kendin sabote edebilirsin yazma eylemini.
özlemişim yani yazmayı, sözlüğe uğramadığım zamanların acısını çıkarmaya yönelik meylim bundan.
sonra sabah işe yürürken düşündüm aslında yazmanın ne kadar iyi geldiğini. sonuçta yazarken kontrol sende. yani demek istediğim, "ee sonra ne oldu? bi dakika kaçırdım bu noktayı, tekrar anlat" gibi cümlelerle senin düşünce akışını bozan kimse yok. dilediğince yazıyorsun, en fazla kendin bölebilirsin/kendin sabote edebilirsin yazma eylemini.
özlemişim yani yazmayı, sözlüğe uğramadığım zamanların acısını çıkarmaya yönelik meylim bundan.
emrah serbes’in hikayem paramparça adlı kitabında yer alan metin.
"her şeyi anlamak zorunda değiliz. kaç yaşında olduğunu anlamak için kesilir mi ağaç? bir dalgıç nasıl siler gözyaşlarını? kederli günlerde bağlanmaya daha açık oluyor insan. ama zaten her şey yolunda giderken kim sevebilir? bizi bir araya getiren sebepler ayıran sebeplerle aynı. ama şimdi bunlar biraz hüzünlü konular, özet geçelim.
cep telefonu ışığında ameliyat yapan doktorlar var afrika’da, ben burada kapıyı açamıyorum. ben burada o kadar ciddi konuşuyorum ki şaka yaptığımı zannediyorsun. oysa kanamak da bir gülüştür yeryüzünde.
hayatımızı değiştirecek insanlar sessiz sedasız geçtiler yanımızdan. onları görmedik, yoktu kara atları. ne öğrendik onca bulmacadan: çinekop, lüfer balığının küçüğüdür. resimdeki şarkıcıyı yolda görmüştük bir seferinde; sıhhıye köprüsü altında, o mahşer yeri provasında. çok daha fazla şey öğrenmiştik.
bazen bir hikaye tutuşmuş iki eldir, kenetlenmiş on parmaktır. şimdi gizlice söyle bana, saklı düşler ne demektir? yağmur ne demektir, terk ne demektir? işte o zaman anlayacağız yeniden gitmek ne demektir."
"her şeyi anlamak zorunda değiliz. kaç yaşında olduğunu anlamak için kesilir mi ağaç? bir dalgıç nasıl siler gözyaşlarını? kederli günlerde bağlanmaya daha açık oluyor insan. ama zaten her şey yolunda giderken kim sevebilir? bizi bir araya getiren sebepler ayıran sebeplerle aynı. ama şimdi bunlar biraz hüzünlü konular, özet geçelim.
cep telefonu ışığında ameliyat yapan doktorlar var afrika’da, ben burada kapıyı açamıyorum. ben burada o kadar ciddi konuşuyorum ki şaka yaptığımı zannediyorsun. oysa kanamak da bir gülüştür yeryüzünde.
hayatımızı değiştirecek insanlar sessiz sedasız geçtiler yanımızdan. onları görmedik, yoktu kara atları. ne öğrendik onca bulmacadan: çinekop, lüfer balığının küçüğüdür. resimdeki şarkıcıyı yolda görmüştük bir seferinde; sıhhıye köprüsü altında, o mahşer yeri provasında. çok daha fazla şey öğrenmiştik.
bazen bir hikaye tutuşmuş iki eldir, kenetlenmiş on parmaktır. şimdi gizlice söyle bana, saklı düşler ne demektir? yağmur ne demektir, terk ne demektir? işte o zaman anlayacağız yeniden gitmek ne demektir."
süper eğlenceli şarkı. ilk duyduğumda da acayip sevmiştim. bu sıralar partilerin vazgeçilmezi olarak her yerde karşımıza çıkıyor. şuradan dinleyebilirsiniz/dinleyiniz:
http://tinyurl.com/buh2be4
http://tinyurl.com/buh2be4
bir uyuma şekli ya da şekilsizliği diyelim. acayip rahat bence. deneyin bak. 10 günde 3 farklı ülkede, 3 ayrı şehirde, 7 farklı tip yatakta uyuyunca yatağımı özlemişim arkadaş, ondan bu hareketler. seyahat etmek de zor zanaat arkadaşım.
-iyi akşamlar, ehliyet ruhsat?
+buyrun.
-son yarım saatte alkol aldınız mı x bey?
+yo yoo.
-iyi akşamlar..
+iyi akşamlar..
(alkolmetreyi üfleteydi de göreydi alkol alınmış mı alınmamış mı?)
+buyrun.
-son yarım saatte alkol aldınız mı x bey?
+yo yoo.
-iyi akşamlar..
+iyi akşamlar..
(alkolmetreyi üfleteydi de göreydi alkol alınmış mı alınmamış mı?)
özgüveni karşısında şapka çıkartacağım sayılı insanlardan.
iş arkadaşımla annesinin arasında geçen diyalogdur.durumu önce şöyle açıklayayım: kızımız ütü yapmaktan gına geldiği için iş kıyafetlerini ütüleyip, geri kalan pijamadır, t-shirt’tür ütülememiş. annesi de her şeyi ütüleyen, acayip titiz yani klasik bir türk ev kadını.
anne:kıyafeti gösteren ütüdür.
kız: tabi ama her şey de ütülenmez ki.
aradan bi süre geçer..
anne:kıyafeti gösteren ütüdür, ütü..
kız: kadını da gösteren götüdür, götü..
anne dumur, basar kahkahayı..15 dakikalık gülme krizi, ardından kızımız ütü masasının başında.
anne:kıyafeti gösteren ütüdür.
kız: tabi ama her şey de ütülenmez ki.
aradan bi süre geçer..
anne:kıyafeti gösteren ütüdür, ütü..
kız: kadını da gösteren götüdür, götü..
anne dumur, basar kahkahayı..15 dakikalık gülme krizi, ardından kızımız ütü masasının başında.
sevgili independenceın bana "bir gün yağar bir gün açar bu sözleri google da ara, bir şarkı çıkacak, dinlesene çok eğlenceli" şeklinde viber üzerinden tarif etmeye çalıştığı şarkıdır. adam alışverişteydi o esnada, kimin söylediği ve şarkının adı uçmuş olmalı ödeyeceği faturaları düşününce.
başlangıcı belli olan ama sonu pek öngörülemeyen saatlerdir benim için ve bünyemde farklı tepkiler meydana getirmektedir. örneklemek gerekirse:
18:00-şaka mı bu, vay be ne kadar erkenciyiz?
18:30- aa saat de erkenmiş be!
19:00-günü de bitirmek üzereymişiz, iyi bak.
19:30-aaa valla da bitti sanki.
20:00-bugün biraz geciktik mi ne?
20:30-trnin dışpolitikası burda mı belirleniyor anasını satayım?
21:00-sanırım dünyayı kurtarıyoruz..
18:00-şaka mı bu, vay be ne kadar erkenciyiz?
18:30- aa saat de erkenmiş be!
19:00-günü de bitirmek üzereymişiz, iyi bak.
19:30-aaa valla da bitti sanki.
20:00-bugün biraz geciktik mi ne?
20:30-trnin dışpolitikası burda mı belirleniyor anasını satayım?
21:00-sanırım dünyayı kurtarıyoruz..
sevgili patronumun bu haftasonu bizler için hazırladığı challenge sanırım. yani şubat ayında açık havada piknik tertip etmenin başka bir açıklaması olamaz gibime geliyor. yani güney amerikada ya da afrikada yaşasak hiç problem yok ama biz bildiğin balkanlardayız arkadaşım.bakalım ilk önce kim zatürre olacak diye merak ettiğinden şüpheleniyorum ya da birimize garezi var, onu eleyip sonra yola devam..
aynı zamanda bir erkek ismi.
üniversite hazırlık sınıfındayız, adıgeçen arkadaş da hocanın hepimizden istediği gibi ismini ingilizce olarak açıklayacak ve bir hikayesi varsa anlatacak. adam direkt adını product olarak çevirdi. ebeveynlerinin birbirne duyduğu aşkın ürünüymüş arladaş. benim böle bi ismim olsa ben nasıl çevirirdim onu da bilemiyorum ama laf etmek kolayıma geldi şimdi.
demin bir vesileyle telefonda görüştüğüm independence’a laf lafı açaraktan bu isim mevzuğunu da anlattım, sanırım yattığı yerden düştü gülerken.
ona anlattığım gibi güzel dile getiremedim bak olayı sözlük, hamlamışım la.
üniversite hazırlık sınıfındayız, adıgeçen arkadaş da hocanın hepimizden istediği gibi ismini ingilizce olarak açıklayacak ve bir hikayesi varsa anlatacak. adam direkt adını product olarak çevirdi. ebeveynlerinin birbirne duyduğu aşkın ürünüymüş arladaş. benim böle bi ismim olsa ben nasıl çevirirdim onu da bilemiyorum ama laf etmek kolayıma geldi şimdi.
demin bir vesileyle telefonda görüştüğüm independence’a laf lafı açaraktan bu isim mevzuğunu da anlattım, sanırım yattığı yerden düştü gülerken.
ona anlattığım gibi güzel dile getiremedim bak olayı sözlük, hamlamışım la.
geçen sene bu zamanlar terk etmeye hazırlandığım bir şehirdi. şimdi ise üniversiteden en yakın arkadaşlarımdan biri oraya taşınma hazırlığında.
ee ne demişler?
"sonra biri gider bir gun, gidilen yerde sen yoksundur"
ee ne demişler?
"sonra biri gider bir gun, gidilen yerde sen yoksundur"
bir de bunu edindik. çok da güzel oldu, tam da süper oldu. independencea daha da yakın olduk, hadi hayırlısı.
25 sene direndiğim, beyazlar gizlenemez boyuta ve sayıya ulaşınca daha fazla erteleyemediğim eylemdir. arada kendi saçımı özlüyorum ama değişiklik yapmak da hoş bir yandan.
bugün aynı zamanda dünya bingöllüler günü olarak kutlanmıştır.
erzurum’un dutlar köyünde dağlardan mıcır çıkarmak amacıyla kullanılmış patlayıcı. artık nasıl hesapsızca patlatılmışsa dinamitler, köydeki elektrik direkleri yıkılmış, köy elektriksiz kalmış hatta bazı evlerde ciddi çatlaklar oluşmuş.
bebiş bekleyen, anne adayı kadın.
geçende facebooktan mesaj atan bir arkadaşım, benim de kızım senin gibi yay burcu olacak yazmış. ben tabi öyle kaldım. evlendiğini biliyordum lakin kızımızın hamile olduğunu bilmiyordum. way arkadaş dedim ve mesajı merakla ve ağzım açık bir şekilde okumaya devam ettim. meğer aynı hafta içinde doğum yapması bile öngörülüyormuş.
üniversite arkadaşlarım arasından nişanlanan ve evlenenler vardı;lakin ilk defa biri anne oluyor.
geçende facebooktan mesaj atan bir arkadaşım, benim de kızım senin gibi yay burcu olacak yazmış. ben tabi öyle kaldım. evlendiğini biliyordum lakin kızımızın hamile olduğunu bilmiyordum. way arkadaş dedim ve mesajı merakla ve ağzım açık bir şekilde okumaya devam ettim. meğer aynı hafta içinde doğum yapması bile öngörülüyormuş.
üniversite arkadaşlarım arasından nişanlanan ve evlenenler vardı;lakin ilk defa biri anne oluyor.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?