google yardımı ile çözülebilecek geçici bir sorundur.
"oğlum,
sana bu mektubu bizim cehenemden yazıyorum. bir yaşıma daha giricem neredeyse. tabi bundan haberin yok senin . kronometreye erken bastığın için beni hep yakışıklı hatırlıyacaksın. bizi bırakıp gittiğin yerde eski güzel günleri düşünüp hayıflanacaksın.
ama dur,
sen hatırlıyor musun beni ?
peki sen herhangi bir şeyi hatırlıyor musun ?
ben 20ydim tanıştığımızda, sen beni en son 35imde gördün istanbulda. sonra sen kaşta öldün o akşam, aynı anda geldik antalyaya. sen beni görmedin ben sana bakıyorken. ben sana öyle dikkatli baktım ki oğlum ayrılırken sen iyi ki görmedin beni. yoksa gözgöze gelir gülerdik eskisi gibi. olmadık bir yerde gülerdik ya hani.. öyle olurdu yine.. gözlerimizi kaçırırdık ciddiyeti bozmamak icin. hani sahnede olduğu gibi. sen ağlarken bakamazdım ya sana. sinirimi bozardın gülerdim.. çünkü sen her boktan şikayet ederdin oğlum. öyle çok şikayet ederdin ki.. sonunda sıkılır gülerdim. sonra sende sıkılırdın kendinden, başkası gibi olmak isterdin. mutlu olan bir başkası gibi... dert etmeyen biri.. hani benim gibi biri. bir şey diyim mi sana oğlum, şimdi dönsen buralara, ne gidilecek bir yol, ne uğruna ölünecek bir kadın..
her neyse...
ama kadınları çok dert ederdin sen...
ama onlar seni severdi oğlum..
ama sen çok ağlardın onlar için...
sevemezdin kendini bir türlü, onlar seni çok sevse de..
senin gibi olmak istemezdim o zaman... daha cok sevin beni... daha cok gülün bana, beni daha çok isteyin...daha çok..
ama seni en çok ben...!
bi sey diyim mi sana oğlum?
şimdi dönsen buralara, ne gidilecek bir yol... ne uğruna ölünecek bir kadın...
ne de sabahlara kadar konuşup sana vaad ettiklerim...
kandırdım seni oğlum.
parayı dert etme diye, yok öyle bi şey başarısızlık diye, illa da bir başkası olmaya calışma salak gibi, bir kadın için ölme diye kandırdım..
artık umurunda değil mi bunlar?
artık bozulmuyor musun bu işlere?
aşkın da bir önemi kalmadı mı yoksa?
o kadın için ölmez misin bir daha?
ne var bir kere daha ölsen... değmez mi o kadın buna? hani .. hani değerdi?
çıplak ayaklarıyla yürürken mezarının üstünden keyiflenmeyecek misin toprağın beş kat altında? öyle de oldu zaten...
vasiyet ettiğin gibi çıplak ayaklı kıza..
bıraktın değil mi oğlum ? bıraktın... gittin... peki...
ama ben burdayım hala ben devam ediyorum. peki sen bakıyor musun bana ordan, gülüyor musun bana, sanıyor musun ben aynı şarkıyı söylüyorum?
beni daha çok sevin beni...
daha çok gülün bana,beni daha çok isteyin...beni daha cok özleyin.
ama seni en cok ben....
ben...
hayır ben çok değiştim oğlum bir başkası değilim artık.
vazgeçtim maymunların dünyasından.
bıraktım alkışları.
istemiyorum kahkahaları, istemiyorum bir aptal gibi yaşlanmak.
işte belki de bu yüzden seni en çok ben , en çok özlüyorum benim ölü arkadaşım.."
okan bayülgen tarafından yazılmış ve yedi karanfil albümünde kendi sesi ile dinleme fırsatını bize tanımış olan inanılmaz bir ağıt örneği..
sana bu mektubu bizim cehenemden yazıyorum. bir yaşıma daha giricem neredeyse. tabi bundan haberin yok senin . kronometreye erken bastığın için beni hep yakışıklı hatırlıyacaksın. bizi bırakıp gittiğin yerde eski güzel günleri düşünüp hayıflanacaksın.
ama dur,
sen hatırlıyor musun beni ?
peki sen herhangi bir şeyi hatırlıyor musun ?
ben 20ydim tanıştığımızda, sen beni en son 35imde gördün istanbulda. sonra sen kaşta öldün o akşam, aynı anda geldik antalyaya. sen beni görmedin ben sana bakıyorken. ben sana öyle dikkatli baktım ki oğlum ayrılırken sen iyi ki görmedin beni. yoksa gözgöze gelir gülerdik eskisi gibi. olmadık bir yerde gülerdik ya hani.. öyle olurdu yine.. gözlerimizi kaçırırdık ciddiyeti bozmamak icin. hani sahnede olduğu gibi. sen ağlarken bakamazdım ya sana. sinirimi bozardın gülerdim.. çünkü sen her boktan şikayet ederdin oğlum. öyle çok şikayet ederdin ki.. sonunda sıkılır gülerdim. sonra sende sıkılırdın kendinden, başkası gibi olmak isterdin. mutlu olan bir başkası gibi... dert etmeyen biri.. hani benim gibi biri. bir şey diyim mi sana oğlum, şimdi dönsen buralara, ne gidilecek bir yol, ne uğruna ölünecek bir kadın..
her neyse...
ama kadınları çok dert ederdin sen...
ama onlar seni severdi oğlum..
ama sen çok ağlardın onlar için...
sevemezdin kendini bir türlü, onlar seni çok sevse de..
senin gibi olmak istemezdim o zaman... daha cok sevin beni... daha cok gülün bana, beni daha çok isteyin...daha çok..
ama seni en çok ben...!
bi sey diyim mi sana oğlum?
şimdi dönsen buralara, ne gidilecek bir yol... ne uğruna ölünecek bir kadın...
ne de sabahlara kadar konuşup sana vaad ettiklerim...
kandırdım seni oğlum.
parayı dert etme diye, yok öyle bi şey başarısızlık diye, illa da bir başkası olmaya calışma salak gibi, bir kadın için ölme diye kandırdım..
artık umurunda değil mi bunlar?
artık bozulmuyor musun bu işlere?
aşkın da bir önemi kalmadı mı yoksa?
o kadın için ölmez misin bir daha?
ne var bir kere daha ölsen... değmez mi o kadın buna? hani .. hani değerdi?
çıplak ayaklarıyla yürürken mezarının üstünden keyiflenmeyecek misin toprağın beş kat altında? öyle de oldu zaten...
vasiyet ettiğin gibi çıplak ayaklı kıza..
bıraktın değil mi oğlum ? bıraktın... gittin... peki...
ama ben burdayım hala ben devam ediyorum. peki sen bakıyor musun bana ordan, gülüyor musun bana, sanıyor musun ben aynı şarkıyı söylüyorum?
beni daha çok sevin beni...
daha çok gülün bana,beni daha çok isteyin...beni daha cok özleyin.
ama seni en cok ben....
ben...
hayır ben çok değiştim oğlum bir başkası değilim artık.
vazgeçtim maymunların dünyasından.
bıraktım alkışları.
istemiyorum kahkahaları, istemiyorum bir aptal gibi yaşlanmak.
işte belki de bu yüzden seni en çok ben , en çok özlüyorum benim ölü arkadaşım.."
okan bayülgen tarafından yazılmış ve yedi karanfil albümünde kendi sesi ile dinleme fırsatını bize tanımış olan inanılmaz bir ağıt örneği..
gelenek haline geleceğine inanışın sonsuz olduğu festivale konması uygun görülmüş sıfattır kendisi.
(bkz: karadut)
(bkz: büyük göstermek)
(bkz: destekli sütyen)
(bkz: dolgulu sutyen)
erkeklerin hayali midir yoksa kabusu mu belli değil ama ortaokul’da suratına bakılmayan o sivilceli, dişleri telli, göğüsleri küçük, saçları hep toplu, boyu kısa, erkeklerle arası uzak, dersleri genelde iyi, etekleri uzun kız çocuğunun, ortason sınıfın yaz tatilinde mutasyona uğraması ile meydana gelen ve bu durumdan mütevellit ortaya çıkabilen ve "yok canım bu o değildir" hissinden uzun süre çıkamamanıza sebebiyet veren olaydır. pek çok hollywood filminde işlenmiş olan bu konu gerçek hayatta da şüphesiz karşımıza çıkabilmektedir. yaş ilerlese de araya giren bir miktar ayrılık ile birden "miss turkey’nin az kalmışı" haline gelebilen bu saklı güzelliklerin ortaya çıkması ile kabakçiçeği bok yemiş dedirten durumlar yaşatır insanlara..
ha o genç kızlarımız saf kalsalar mı iyidir yoksa bir popüler kültür malzemesi olarak göt mü tercih edilmelidir o da bünyelere sorulsun efendim..
ha o genç kızlarımız saf kalsalar mı iyidir yoksa bir popüler kültür malzemesi olarak göt mü tercih edilmelidir o da bünyelere sorulsun efendim..
kız çocuklarının uzunca bir süre duyduğunda mutlu olmasını sağlayan durumdur. 18 yaşında gibi göstermek kendilerini oldukça mutlu ederken 40 yaşında gibi gösterdiklerinde ne kadar bozulacaklarını elbette hesaba katmaz bu çocuksu bünyeler.
(bkz: büyük göstermek)
paraşüt ile sailingin birleşmesinden meydana gelen bir su sporu aktivitesi. tekneden havalandırılan bir paraşüt yardımı ile deniz üzerinde yükselmenizi ve tekneye tekrar inmenizi sağlayan bir düzenek yardımı ile yapılır. herhangi bir eğitim gerektirmez, eğitimli kişiler tarafından üzerinize can yeleği giydirilir ve paraşüte bağlanırsınız. ortalama 300-400 metre arasında tekneden uzatılan ip ile yükselirsiniz ve manzara seyredersiniz ardından aynı ipin teknedeki mekanizmaya geri çekilmesi ile tekneye inersiniz. en önemli tehlikesi özellikle sezon sonlarına doğru çok kullanılmaktan yıpranmış olan ipin kopması olabilir bu durumda suya ya da karaya paraşütle iniş yapmış olursunuz.
2006 fiyatı 15 dakika karşılığı yaklaşık 50-60 milyon olan bu aktivite dünya gözüyle görülmesi gereken bir manzaraya ucuz bir bilettir denebilir.
2006 fiyatı 15 dakika karşılığı yaklaşık 50-60 milyon olan bu aktivite dünya gözüyle görülmesi gereken bir manzaraya ucuz bir bilettir denebilir.
ebüssüreyya sami tarafından yazılmış, osmanlının sherlock holmesü olarak tanımlanan ve adından anlaşılabileceği gibi de döneminde oldukça popüler olan sherlock holmesten etkilenerek yazılmış polisiye hikayelerden oluşan kitap. merkez kitaplar yayınlarından günümüz türkçesine göre sadeleştirilerek çıkmış olan kitap oldukça eğlenceli. dönemin bilgilerine dipnotlardan ulaşmak ve hafif polisiye diyebileceğimiz bir tarzda kitap okumak isteyenler için oldukça eğlenceli..
1913-1914 yılları arasında yazılmış olduğu da göz önüne alındığında daha bir ilginç hale geliyor. toplam 10 adet öyküden oluşuyor ve 2 dizi halinde toplanmış, aynı zamanda "üzerinde yaşadığımız topraklarda yazılmış olan ilk polisiye roman"ı okumak isteyenler için bir fırsat.
1913-1914 yılları arasında yazılmış olduğu da göz önüne alındığında daha bir ilginç hale geliyor. toplam 10 adet öyküden oluşuyor ve 2 dizi halinde toplanmış, aynı zamanda "üzerinde yaşadığımız topraklarda yazılmış olan ilk polisiye roman"ı okumak isteyenler için bir fırsat.
fazla yüksek sesle dinlenen müzigin kulakta yarattığı titreşimler ve kulağın normal zamanda içerisinde bir şey durmasına alışık olmamasından kaynaklanan sorunlar sebebiyle kaşınması hali.
sürekli kulaklığı çıkarıp kulağınızı kaşımak zorunda kaldığınız için oldukça sıkıntılıdır..
sürekli kulaklığı çıkarıp kulağınızı kaşımak zorunda kaldığınız için oldukça sıkıntılıdır..
bir de bunun malesef "kahpe felek bana yaptı kelek de boğazıma durdu ham çökelek" şeklinde okunmuş şarkısı vardı..
(bkz: erdener abi)
erken kalkanın yol almasını müteakip yapılan işlemdir.
nitekim sözün tamamı "erken kalkan yol alır, erken evlenen döl alır" şeklindedir. sabah ereksiyonuna bir gönderme mi içermektedir yoksa sabahın zikinde kalkanın yapacak başka bir şey bulamamasını mı meşrulaştırır gibi soru işaretlerine mahal vermesi sebebiyle genellikle sözün bu kısmı kesilir, sadece erken kalkan yol alır kısmı kullanılır..
nitekim sözün tamamı "erken kalkan yol alır, erken evlenen döl alır" şeklindedir. sabah ereksiyonuna bir gönderme mi içermektedir yoksa sabahın zikinde kalkanın yapacak başka bir şey bulamamasını mı meşrulaştırır gibi soru işaretlerine mahal vermesi sebebiyle genellikle sözün bu kısmı kesilir, sadece erken kalkan yol alır kısmı kullanılır..
akabinde;
(bkz: erken evlenen döl alır)
(bkz: erken evlenen döl alır)
muhtemelen ssg tarafından yapılmıştır, geri kalan bütün radyolar klondur nitekim..
(bkz: eksi sozluk klonu olmak)
(bkz: eksi sozluk klonu olmak)
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?