varligini kabul edenler tarafindan olmak huzur verici oluyor tavsiye ederim ortadan yarilanlara.
bu konu hakkında belgelerden söz edenler gidin firatin kenarinda yasamis köylülere sorun özellikle yaslilara genclerde olabilir ermeni kadinlarini alip, erkeklerini süngüyle öldürülmesini bir cirpida anlatilsin buyrun meydan sizindir. binlerce yillik tarihi olan halk nerede şimdi hepsi mi sürüldü yoksa söylendiginden daha fazlasi firati kan rengine mi cevirmisler? belki dünya baskisi olmasaydi türk devletide kabul edebilirdi ama bunu suistimal edenler var bu da gercektir. yanliz böyle bir toplu katliamlar gerceklestirilmistir. kanli tarihle yüzlesmekten korkulmamali halklarla barışık yaşamak için..
nufusu en son sayımlara göre 5551 olan belde. türkclestirilmeden önce ismi kom mîr olarak söylenir.
böyle diyen birinin babasından şüphe etmek gerektiği kanaati uyanmalidir. yoksa mazallah zararli olabilir.
yalanın önde gideni
salaklığın dışa vurumunun kanıtı.
saçma sapan uygulamalar yürüterek ülke kaynaklarını düzensiz kullanarak halkına zulüm yaşatmış insani varlik. diktatörlerin iyi oldukları nerde görülmüş?
diğer milliyetçiliklerden farkı olmayan ve gittikçe hayvanlaşan milliyetçilik türü.
gaz verme işlemidir. şu an ki durumu ne kadar tembel olduğuna kanıttır.
gerizekalilarin sarfedebilecegi düsüncesiz cümle.
hepimiz ermeniyiz lafinin sindirmesinde zorlananlar icin tam kapak olacak cümle.
dedigini yapabilecek birisi oldugunu, bizlere gösterebileceği kanaatine sahip birisiyim. ayni zamanda kendisiyle ilgili yazili olan kötü mesajlari takmadigina eminim. o türkiyenin stari simdilik yakinda dünyada taninacak sanatcimiz!
bu suikastı gerçekleştiren ya da gerçekleştirenler gerçek birer piçtir bununda ötesi varsa o’dur ne varsa sayılabilecek!
hayal düşüncesinin pek fazla dış çevrenin isteğiyle belirlenemeyeceği için bu hayali her insan taşıyabilir. kendi ülkelerini kurmak her birey için hayal etme konusu olabilir bunda çokta fazla yadırganacak bir durum olmadığı açıktır tabi ki mantıklı ve sağlam düşünenler için!. ayrıca dünya üzerinde sürekli yeni ülkeler kurulup bir başkası devriliyor bununda hatırlanması güzel birşey olabilir. iyisini var edemezsen iyi olan hayalini gerçekleştirebilir bu, bu kadar basit.
klasik kürt müziği formları ile batı müziğinin ana öğelerini harmanlayarak icra eden koma gulên xerzanın solisti olarak isim yapan(en azından hitap ettiği kesime göre) rojda, ilk solo albümünde kalitesini sebra mın albumünde ses ve yorum açısından kanıtlamış durumdadır. dengbêj parçalarını rock müzikle yorumlayan sanatçıları dinleme şansına kavuşan kürt müziğinin modern arayışçıları, rojdanın bu albümüyle elektronik öğelerin altyapıda ciddi bir şekilde hissediliyor. albümündeki eserlerine acı, sevinç, aşk, yabancılık gibi çok yoğun duygular var. rojda, kendi yorumuyla bu şarkıları yeniden canlandırıyor ve ruh veriyor. ve ortaya süper birşey çıkartıyor! sabahın garibi anlamına gelen xerîba beyanî şarkısı örnek gösterilebilir. kürtlerin yaşadığı birçok yörede değişik makam ve yorumlarla söylenen bu şarkı, kendi içerisinde ironilerle dolu. kürt kadınının yaşadığı trajediyi gözler önüne seren xerîba beyanî, genellikle düğünlerde gelinin ardından okunuyor. kendi isteği dışında evlendirilen, her türlü uygulamaya reva görülen, nazım hikmetin şiirindeki sofrada, öküzden sonra bile yeri olmayan her kürt kadınının kendisine yabancılaşmasının hikayesi, onun gelin olmasından sonra söyleniyor. sebra min albümüyle kürtce muzikte ön saflara gelebilmeyi basarabilmis.
şöylede bir web sitesi var:
http://www.rojdarojda.com/
şöylede bir web sitesi var:
http://www.rojdarojda.com/
türkiye gibi halen cuntacıların koyduğu yasalarla yönetilen bir ülke için pek fazla siklenmemesi gereken düşünce biçimi.
diyarbakira gidip kürt sorunu vardir deyip ondan sonra amerika kitasindan bakincada sorunun olmadigini dillendirip kendi kendisiyle celiskiye düsmesini tek türkiye degil tüm dünyaya gösteren muhterem basbakanimiz!!.
abuzer karakoç’u bugün biraz olsun hatırlayanlar, onu hep ‘alvar deyişleri’ albümüyle anmıştır. karakoç’un hasret gültekin ile beraber hazırladığı bu albüm hem konusu, hem de müzikal tavrı açısından önemli bir çalışmaydı. ‘alvar’ın en güzel havaları karakoç’un sesiyle ölümsüzleşmişti...
abuzer karakoç, 1952 yılında sivas’ın gürün ilçesine bağlı alacamezar köyünde doğdu. alacamezar, alvar yöresi olarak bilinen yörenin köylerindendi. çamşıhı ve arguvan gibi yakın yörelerin etkilerini taşıyan ‘havaları’ vardı alvar’ın. karakoç, reşadiyeli halk ozanı muharrem koç’tan bağlama dersleri alarak müziğe başladı. yüksek öğrenimini gazi üniversitesi yüksek öğretmen okulu müzik bölümü’nde çello üzerine yaptı. şan dersleri aldı. döneminin halk ozanlarına göre batı müziğiyle daha içli dışlı olmasına rağmen yöresel tavrını asls kaybetmedi. 70’li yıllarda bir yandan örgütsel mücadeleler içinde görevlerde bulundu, diğer yandan aşık ihsani ve aşık mahzuni şerif geleneğini sürdüren türküleriyle plaklar yayınladı. repertuarındaki türküler hep yoğun bir araştırmanın ürünü oldu. her zaman kendine has türküleriyle tanındı. o dönemde söylediği ‘ince mehmet’ türküsü bugüne dek pek çok müzisyen tarafından yorumlandı. 70’li yıllarda birçok kez tutuklandı. 1980’de yine cezaevine girdi. 30’dan fazla davanın 16’sından ceza aldı. altı yıl cerzaevinde yattı. bu dönemde kan kanserine yakalandı. 1989 yılında farklı bir pasaportla yurtdışına çıkmak zorunda kaldı. paris’e yerleşti. türkiye’deyken hazırladığı ‘hasretim sana / ülkeme gelsin bahar’ bu dönemin arayış albümlerindendi. yurtdışında ‘umut ve sevda şarkıları’nı yayınladı. hastalığı amansızlaştıkça türkülere daha çok sarılıyordu karakoç…
merkezi almanya’da bulunan netses plak şirketi 1990 yılında genç bağlama ustası hasret gültekin’e bir teklif götürdü: avrupa’da yaşayan emekçi, lütfü gültekin, aşık ali nurşani, ihsan güneş, abuzer karakoç ve birkaç ozana daha aynı dönemde albümler yapmak istiyorlardı. hasret gültekin kendisi için çok önemli olan bu ozanlarla çalışmayı kabul etti. köln’de, fehiman uğurdemir’in stüdyosunda çalışmalara başlandı. tüm bu ozanların bugüne kadar yayınlanmış en önemli albümleri bu projede kaydedildi. bu albümler içerisinde yer alan ‘alvar deyişleri’nin ayrı bir yeri vardı. hasret gültekin, abuzer karakoç’la aynı memlekettendi, çaldığı ezgiler çocukluğundan aşina olduğu ezgilerdi. böylesine özel bir ‘konsept’e, özel bir tavırla çaldı gültekin. albüm ‘alvar deyişleri 1’ adıyla yayınlandı. iki müzisyenin de gönlünde albümün devamını kaydetmek yatıyordu. ama ölüm hasret gültekin’i sivas’ta 2 temmuz 1993’te yakaladı. karakoç’un hayalleri yıkılmıştı. hasret gültekin, karakoç’un o yıllarda ağırlaşan hastalığına hep melhem olmuştu çünkü. gültekin’deki bağlama tavrını o güne kadar hiç kimseden duymadığını söylüyordu karakoç. paris’te verdiği bir konser kaydı 1995 yılında türkiye’de ‘paris resitali’ adıyla yayınlandı. ama ne ‘alvar deyişleri 2’, ne de bozlaklarla ilgili hazırlamak istediği ikili albüm için dermanı kalmamıştı. 16 ocak 1996’da paris’te kan kanserinden öldü.
alvar yöresinin türkülerini ve içli bestelerini hep yumuşak sesiyle söyledi abuzer karakoç. döneminin ozanlarıyla hiçbir zaman yarışmadı. ruhi su gibi onun da ölüsüne pasaport verilmek istendi, ama bir yolunu bulup yurtdışına çıkabildi. en güzel türkülerini gurbet ellerde söyledi. ‘geçilmiyor soyka dağlar / görülmüyor bizim alvar’ dizeleri her zaman dudağının kıyısında kaldı…
ulaş özdemir (express dergisi, 11 ocak 1997, yıl:3, sayı:150)
abuzer karakoç, 1952 yılında sivas’ın gürün ilçesine bağlı alacamezar köyünde doğdu. alacamezar, alvar yöresi olarak bilinen yörenin köylerindendi. çamşıhı ve arguvan gibi yakın yörelerin etkilerini taşıyan ‘havaları’ vardı alvar’ın. karakoç, reşadiyeli halk ozanı muharrem koç’tan bağlama dersleri alarak müziğe başladı. yüksek öğrenimini gazi üniversitesi yüksek öğretmen okulu müzik bölümü’nde çello üzerine yaptı. şan dersleri aldı. döneminin halk ozanlarına göre batı müziğiyle daha içli dışlı olmasına rağmen yöresel tavrını asls kaybetmedi. 70’li yıllarda bir yandan örgütsel mücadeleler içinde görevlerde bulundu, diğer yandan aşık ihsani ve aşık mahzuni şerif geleneğini sürdüren türküleriyle plaklar yayınladı. repertuarındaki türküler hep yoğun bir araştırmanın ürünü oldu. her zaman kendine has türküleriyle tanındı. o dönemde söylediği ‘ince mehmet’ türküsü bugüne dek pek çok müzisyen tarafından yorumlandı. 70’li yıllarda birçok kez tutuklandı. 1980’de yine cezaevine girdi. 30’dan fazla davanın 16’sından ceza aldı. altı yıl cerzaevinde yattı. bu dönemde kan kanserine yakalandı. 1989 yılında farklı bir pasaportla yurtdışına çıkmak zorunda kaldı. paris’e yerleşti. türkiye’deyken hazırladığı ‘hasretim sana / ülkeme gelsin bahar’ bu dönemin arayış albümlerindendi. yurtdışında ‘umut ve sevda şarkıları’nı yayınladı. hastalığı amansızlaştıkça türkülere daha çok sarılıyordu karakoç…
merkezi almanya’da bulunan netses plak şirketi 1990 yılında genç bağlama ustası hasret gültekin’e bir teklif götürdü: avrupa’da yaşayan emekçi, lütfü gültekin, aşık ali nurşani, ihsan güneş, abuzer karakoç ve birkaç ozana daha aynı dönemde albümler yapmak istiyorlardı. hasret gültekin kendisi için çok önemli olan bu ozanlarla çalışmayı kabul etti. köln’de, fehiman uğurdemir’in stüdyosunda çalışmalara başlandı. tüm bu ozanların bugüne kadar yayınlanmış en önemli albümleri bu projede kaydedildi. bu albümler içerisinde yer alan ‘alvar deyişleri’nin ayrı bir yeri vardı. hasret gültekin, abuzer karakoç’la aynı memlekettendi, çaldığı ezgiler çocukluğundan aşina olduğu ezgilerdi. böylesine özel bir ‘konsept’e, özel bir tavırla çaldı gültekin. albüm ‘alvar deyişleri 1’ adıyla yayınlandı. iki müzisyenin de gönlünde albümün devamını kaydetmek yatıyordu. ama ölüm hasret gültekin’i sivas’ta 2 temmuz 1993’te yakaladı. karakoç’un hayalleri yıkılmıştı. hasret gültekin, karakoç’un o yıllarda ağırlaşan hastalığına hep melhem olmuştu çünkü. gültekin’deki bağlama tavrını o güne kadar hiç kimseden duymadığını söylüyordu karakoç. paris’te verdiği bir konser kaydı 1995 yılında türkiye’de ‘paris resitali’ adıyla yayınlandı. ama ne ‘alvar deyişleri 2’, ne de bozlaklarla ilgili hazırlamak istediği ikili albüm için dermanı kalmamıştı. 16 ocak 1996’da paris’te kan kanserinden öldü.
alvar yöresinin türkülerini ve içli bestelerini hep yumuşak sesiyle söyledi abuzer karakoç. döneminin ozanlarıyla hiçbir zaman yarışmadı. ruhi su gibi onun da ölüsüne pasaport verilmek istendi, ama bir yolunu bulup yurtdışına çıkabildi. en güzel türkülerini gurbet ellerde söyledi. ‘geçilmiyor soyka dağlar / görülmüyor bizim alvar’ dizeleri her zaman dudağının kıyısında kaldı…
ulaş özdemir (express dergisi, 11 ocak 1997, yıl:3, sayı:150)
türkiyede halen devam eden insanlik disi davranma bicimi.
avrupa insan hakları mahkemesi (aihm), 20 eylül 1992 yılında diyarbakırda öldürülen kürt bilgesi musa anter davasında türkiyeyi suçlu buldu.
diyarbakırda çağrıldığı bir konferans öncesinde 1992 yılında faili meçhul cinayetle öldürülen musa anterin avrupa insan hakları mahkemesinde süren davası, sona erdi. aihm, anterin üç oğlu tarafından açılan davada, türkiyenin musa anterin tehdit edildiğini bilmesine rağmen anterin yaşamını koruma zorunluluklarını yerine getirmediğine hükmederek, ölümünden sonra da etkili bir soruşturma yürütmediğini kaydetti. ancak aihm, kararında anterin devlet memurları tarafından yargısız infaz edildiğini kanıtlayacak somut bir olgu olmadığına karar verdi. türkiye, anter davasında 25 bin euro manevi ve 3 bin 500 euro mahkeme masraflarını ödemeye mahkum edildi.
aihmin kararını değerlendiren musa anterin isveçte yaşayan oğlu anter anter, 15 yıl aradan sonra davanın türkiye aleyhinde sonuçlanmasından memnun olduğunu söyledi. anter anter, aihm sadece babamın yaşamını koruma zorunluluklarını yerine getirmediğinden dolayı karar vermesini kabul etmiyoruz diyerek türkiyenin yargısız infaz yaptığını söyledi. bunun, abdülkadir ayganın itiraflarında sabit olduğuna dikkat çeken anter, türkiye cinayetten suçlu bulunmalıydı. mahkum edip, para verilip suç ortadan kalkmamalı. çünkü, ayganın itiraflarına karşın suçlular serbest geziyor diye konuştu.
aihm, 2000de yeni gündem, yeni evrensel ve müsiad davalarını da karara bağladı. her üç davada da türkiye ifade özgürlüğünü ihlal etmekten suçlu bulundu. türkiye bu davalarda toplam 41 bin euro manevi ve 9 bin 500 euro maddi tazminata mahkum edildi.
diyarbakırda çağrıldığı bir konferans öncesinde 1992 yılında faili meçhul cinayetle öldürülen musa anterin avrupa insan hakları mahkemesinde süren davası, sona erdi. aihm, anterin üç oğlu tarafından açılan davada, türkiyenin musa anterin tehdit edildiğini bilmesine rağmen anterin yaşamını koruma zorunluluklarını yerine getirmediğine hükmederek, ölümünden sonra da etkili bir soruşturma yürütmediğini kaydetti. ancak aihm, kararında anterin devlet memurları tarafından yargısız infaz edildiğini kanıtlayacak somut bir olgu olmadığına karar verdi. türkiye, anter davasında 25 bin euro manevi ve 3 bin 500 euro mahkeme masraflarını ödemeye mahkum edildi.
aihmin kararını değerlendiren musa anterin isveçte yaşayan oğlu anter anter, 15 yıl aradan sonra davanın türkiye aleyhinde sonuçlanmasından memnun olduğunu söyledi. anter anter, aihm sadece babamın yaşamını koruma zorunluluklarını yerine getirmediğinden dolayı karar vermesini kabul etmiyoruz diyerek türkiyenin yargısız infaz yaptığını söyledi. bunun, abdülkadir ayganın itiraflarında sabit olduğuna dikkat çeken anter, türkiye cinayetten suçlu bulunmalıydı. mahkum edip, para verilip suç ortadan kalkmamalı. çünkü, ayganın itiraflarına karşın suçlular serbest geziyor diye konuştu.
aihm, 2000de yeni gündem, yeni evrensel ve müsiad davalarını da karara bağladı. her üç davada da türkiye ifade özgürlüğünü ihlal etmekten suçlu bulundu. türkiye bu davalarda toplam 41 bin euro manevi ve 9 bin 500 euro maddi tazminata mahkum edildi.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?