bağırsak hareketlerinin ve bağırsaklardaki geçişin bir iç engel veya bağırsak felci nedeniyle duraklamasıdır. bağırsak tıkanması hastanın mutlaka hastaneye yatırılması gereken ve çoğunlukla cerrahi girişim gerektiren bir durumdur.
başlıca belirtileri:
iştah kaybı, bulantı, kötü kokulu kısma, dışkı ve gaz çıkarmanın durması, karında şişlik ve hassasiyet ve bazen ateş yükselmesidir.
bağrısak tıkanmasından kuşkulanılan durumlarda hasta dizleri bükülerek rahat bir şekilde sırt üstü yatırılmalı ve doktor gelinceye kadar hasta istese bile yiyecek ve içecek birşey verilmemelidir.
dinlemeye değer bir porcupine tree parçası. sözleri de şöyle:
dried up, a guitar upon my knee
i should have sold out when the devil came for me
dig a hole and throw it out to sea
break the code, how happy i could be
i still wave at the dots on the shore
and i still beat my head against the wall
i still rage and wage my little war
im a shade and easy to ignore
white wall, i had to paint a door
i always find that ive been through it before
close it up and throw away the key
break the code, how happy i could be
i woke up and i had a big idea
to buy a new soul at the start of every year
i paid up and it cost me pretty dear
heres a hymn to those that disappear
dried up, a guitar upon my knee
i should have sold out when the devil came for me
dig a hole and throw it out to sea
break the code, how happy i could be
i still wave at the dots on the shore
and i still beat my head against the wall
i still rage and wage my little war
im a shade and easy to ignore
white wall, i had to paint a door
i always find that ive been through it before
close it up and throw away the key
break the code, how happy i could be
i woke up and i had a big idea
to buy a new soul at the start of every year
i paid up and it cost me pretty dear
heres a hymn to those that disappear
fizikte ışığın davranışını açıklamak için sudaki dalgaların da incelendiği konudur. bu konuya başlanırken öğrencilerin çoğu dalga kelimesinin onlara çağrıştırdığı şeyden ötürü, öğretmenlerini zor durumda bırakacak espriler yaparlar.
tam adı edward theodore gein olan seri katil. 27 ağustos 1906da amerikada doğmuş, 26 temmuz 1984te kanserden ölmüştür.
aslında çok duygusal bir yapıya sahip olan gein; bu cinayetleri işlemeden önce, annesini diriltmek için anatomiyle ilgilenmeye başlamış, bunu gerçekleştiremeyeceğini anladığında sapkınlaşmıştır.
esas ilginç olanı, kadın vücuduna olan bu saplantısını, sanat için kullandığını düşünmesi. tutuklandıktan sonra evinde meme uçlarından yapılmış kemerler, kafatasından bardak, insan dudaklarından yapılmış kolyeler, tabaklanmış vajinalar, birçok kadavra... bulunmuş.
aslında çok duygusal bir yapıya sahip olan gein; bu cinayetleri işlemeden önce, annesini diriltmek için anatomiyle ilgilenmeye başlamış, bunu gerçekleştiremeyeceğini anladığında sapkınlaşmıştır.
esas ilginç olanı, kadın vücuduna olan bu saplantısını, sanat için kullandığını düşünmesi. tutuklandıktan sonra evinde meme uçlarından yapılmış kemerler, kafatasından bardak, insan dudaklarından yapılmış kolyeler, tabaklanmış vajinalar, birçok kadavra... bulunmuş.
tam adı richard muñoz ramirez olan 29 şubat 1960, teksas doğumlu seri katil.
kurbanlarının bir kısmına tecavüz de etmesinin haricinde, evleri soyması da ilginç bir özelliğidir. katile verilen nightstalker lakabının nedeni ise; işlediği cinayetlerin arasında bir bağlantı bulunmaması ve belirli bir metoda da bağlı kalmamasıdır.
22 eylül 1989da 13 cinayet, 5 cinayet teşebbüsü, 11 cinsel suç ve 14 ev soygunundan suçlu bulunan ramirez, gaz odasında ölüme mahkum edildi fakat öldürülmedi; sırasını bekliyor. bir magazin dergisi editörü olan doreen lioy ile 3 ekim 1996da kaliforniyada san quentin devlet hapishanesinde evlendi.
kurbanlarının bir kısmına tecavüz de etmesinin haricinde, evleri soyması da ilginç bir özelliğidir. katile verilen nightstalker lakabının nedeni ise; işlediği cinayetlerin arasında bir bağlantı bulunmaması ve belirli bir metoda da bağlı kalmamasıdır.
22 eylül 1989da 13 cinayet, 5 cinayet teşebbüsü, 11 cinsel suç ve 14 ev soygunundan suçlu bulunan ramirez, gaz odasında ölüme mahkum edildi fakat öldürülmedi; sırasını bekliyor. bir magazin dergisi editörü olan doreen lioy ile 3 ekim 1996da kaliforniyada san quentin devlet hapishanesinde evlendi.
progressivein alt dallarından biri sayılabilir.
gereğinden fazla enstrüman, birkaç müzik türünün birleşimi vs. olarak da tanımlanabilir ve hatta tanımlanamıyor..
bu müziği icra eden birkaç gruba göz atmak daha yararlı olabilir:
(bkz: godspeed you black emperor)
(bkz: god is an astronaut)
(bkz: explosions in the sky)
gereğinden fazla enstrüman, birkaç müzik türünün birleşimi vs. olarak da tanımlanabilir ve hatta tanımlanamıyor..
bu müziği icra eden birkaç gruba göz atmak daha yararlı olabilir:
(bkz: godspeed you black emperor)
(bkz: god is an astronaut)
(bkz: explosions in the sky)
empyriumun songs of moors & misty fields albümünden bir parça.
sözleri:
and again the moon is on the wave, gliding gently into me,
on silent wings the night comes from there,
as my heart longs to thee...
..for in my hand i still hold the rose that froze long times ago,
its leafs have withered, it ceased to grow - left in me is woe.
the wine of love, is o so sweet, but bitter is regret,
i knew at sunset i would meet the ascending veils of dread.
before my eyes nocturnal curtains fall,
the dark and gentle haze of the night, greedily devours all.
[the night:]
"woe to him whose heart is filled with bitter rue and who drowns in grief"
in the silence of the night i loose myself,
it makes me drunken with its sweet blue sound.
in the drunkness of solitude
i fear no more the solemn realms of death
no single sigh from my lips as i drink the wine of bitterness
my heart is aching nevermore
for i know that all may end
just i and the poetry of the night
now forever one....
just i and the poetry of the night, now forever one,
the ensemble of silence plays so beautiful for me..
sözleri:
and again the moon is on the wave, gliding gently into me,
on silent wings the night comes from there,
as my heart longs to thee...
..for in my hand i still hold the rose that froze long times ago,
its leafs have withered, it ceased to grow - left in me is woe.
the wine of love, is o so sweet, but bitter is regret,
i knew at sunset i would meet the ascending veils of dread.
before my eyes nocturnal curtains fall,
the dark and gentle haze of the night, greedily devours all.
[the night:]
"woe to him whose heart is filled with bitter rue and who drowns in grief"
in the silence of the night i loose myself,
it makes me drunken with its sweet blue sound.
in the drunkness of solitude
i fear no more the solemn realms of death
no single sigh from my lips as i drink the wine of bitterness
my heart is aching nevermore
for i know that all may end
just i and the poetry of the night
now forever one....
just i and the poetry of the night, now forever one,
the ensemble of silence plays so beautiful for me..
ed alleyne johnsonın 1992 yılında yaptığı albümün adıdır. pek dinlendirici ve keyifli, kendi yaptığı hem çello hem keman niteliğindeki enstrümanıyla icra ettiği müziği..
çevirisi aşağıdaki gibi olan, leziz keane parçası.
boş bir arazide yürüyordum
kestirmeyi avucumun içi gibi biliyordum
ayaklarımın altındaki yeryüzünü hissettim
nehir kenarına oturup bütünlendim
basit olan, nereye gittin?
yaşlanıyorum ve güvenecek bir şey lazım
o yüzden söyle bana ne zaman izin vereceksin
yoruluyorum ve başlayacak bir yer lazım.
düşmüş bir ağacı geçtim
bana bakan dallarını hissettim
sevdiğimiz yer burası mıydı
hayallere daldığım yer burası mıydı?
basit olan, nereye gittin?
yaşlanıyorum ve güvenecek bir şey lazım
o yüzden söyle bana ne zaman izin vereceksin
yoruluyorum ve başlayacak bir yer lazım.
o yüzden bir dakikan varsa neden gitmiyoruz
sadece bizim bildiğimiz bir yere bunu konuşmaya
her şeyin sonu olabilir bu
o halde neden gitmiyoruz sadece bizim bildiğimiz bir yere
sadece bizim bildiğimiz bir yere
basit olan, nereye gittin?
yaşlanıyorum ve güvenecek bir şey lazım
o yüzden söyle bana ne zaman izin vereceksin
yoruluyorum ve başlayacak bir yer lazım.
o yüzden bir dakikan varsa neden gitmiyoruz
sadece bizim bildiğimiz bir yere bunu konuşmaya
her şeyin sonu olabilir bu
o halde neden gitmiyoruz sadece bizim bildiğimiz bir yere
evet
bu her şeyin sonu olabilir
o halde neden gitmiyoruz sadece bizim bildiğimiz bir yere
sadece bizim bildiğimiz bir yere.
boş bir arazide yürüyordum
kestirmeyi avucumun içi gibi biliyordum
ayaklarımın altındaki yeryüzünü hissettim
nehir kenarına oturup bütünlendim
basit olan, nereye gittin?
yaşlanıyorum ve güvenecek bir şey lazım
o yüzden söyle bana ne zaman izin vereceksin
yoruluyorum ve başlayacak bir yer lazım.
düşmüş bir ağacı geçtim
bana bakan dallarını hissettim
sevdiğimiz yer burası mıydı
hayallere daldığım yer burası mıydı?
basit olan, nereye gittin?
yaşlanıyorum ve güvenecek bir şey lazım
o yüzden söyle bana ne zaman izin vereceksin
yoruluyorum ve başlayacak bir yer lazım.
o yüzden bir dakikan varsa neden gitmiyoruz
sadece bizim bildiğimiz bir yere bunu konuşmaya
her şeyin sonu olabilir bu
o halde neden gitmiyoruz sadece bizim bildiğimiz bir yere
sadece bizim bildiğimiz bir yere
basit olan, nereye gittin?
yaşlanıyorum ve güvenecek bir şey lazım
o yüzden söyle bana ne zaman izin vereceksin
yoruluyorum ve başlayacak bir yer lazım.
o yüzden bir dakikan varsa neden gitmiyoruz
sadece bizim bildiğimiz bir yere bunu konuşmaya
her şeyin sonu olabilir bu
o halde neden gitmiyoruz sadece bizim bildiğimiz bir yere
evet
bu her şeyin sonu olabilir
o halde neden gitmiyoruz sadece bizim bildiğimiz bir yere
sadece bizim bildiğimiz bir yere.
en az kibariyenin annesi kadar gerçektir.
ugaritçe kökenli bir sözcük (adm). o dildeki anlamı: toprak.
sonrasında fenike dilinde "insan" (adm) anlamında kullanılmış.
ibranicede yeniden "toprak" anlamına gelmiş.
ve dilimize girmeden önce son olarak arapçada "insanların atası, adem" anlamının dışında "insanoğlu" anlamına da gelmekteydi.
sonrasında fenike dilinde "insan" (adm) anlamında kullanılmış.
ibranicede yeniden "toprak" anlamına gelmiş.
ve dilimize girmeden önce son olarak arapçada "insanların atası, adem" anlamının dışında "insanoğlu" anlamına da gelmekteydi.
çiğ parfüm kokusu: tene değmemiş, şişesi içindekinden hiçbir farkı olmayan parfüm kokusudur.
günümüzde parfüm kullanmayı bilmeyen bi ton insanın var olması sebebiyle, kalabalık ortamlarda sıkça rahatsızlık duyulmasına yol açan berbat kokudur. parfümün içerdiği alkolün kokusu rahatça hissedilebilir ve giysi üzerine sıkılmış olduğundan kişiye has hiçbir koku içermez.
bilinmeyen şudur: insan parfüm şişesi değildir! insanın, kendine has özelliklerinden biri de ten/ter kokusudur. bundan dolayı herkes her parfümü kullanamaz; insanın kendi kokusuyla uyuşmayan bir parfüm kullanması, gün sonunda terden daha berbat bir koku yaymasına yol açar. tişörtün altından gelen ter kokusu, dışından gelen çiğ koku...
günümüzde parfüm kullanmayı bilmeyen bi ton insanın var olması sebebiyle, kalabalık ortamlarda sıkça rahatsızlık duyulmasına yol açan berbat kokudur. parfümün içerdiği alkolün kokusu rahatça hissedilebilir ve giysi üzerine sıkılmış olduğundan kişiye has hiçbir koku içermez.
bilinmeyen şudur: insan parfüm şişesi değildir! insanın, kendine has özelliklerinden biri de ten/ter kokusudur. bundan dolayı herkes her parfümü kullanamaz; insanın kendi kokusuyla uyuşmayan bir parfüm kullanması, gün sonunda terden daha berbat bir koku yaymasına yol açar. tişörtün altından gelen ter kokusu, dışından gelen çiğ koku...
bazen işler yolunda gitmez, cinlerimiz tepemize çıkar ve sinirimizi başkasından çıkarırız. ama böyle durumlarda sinirimizi tanıdığımız birinden değil de hiç tanımadığımız birinden çıkarmak daha iyidir.
bir gün arkadaşıma telefon edecektim; numarayı çevirdim, bir erkek "alo?" dedi, ben "zeynepi aramıştım" deyince, adam bağırarak "s.kt.r git lan, doğru numarayı çevir!" demez mi!
bir insanın bu kadar kaba olabileceğine inanamadım. sonra gerçekten arkadaşımın son iki numarasını şaşırdığımı farkettim. ama birden aklıma bir şey geldi. bilerek, tekrar yanlış numarayı çevirdim. karşıma yine aynı adam çıktı. ve "alo" deyince, "sen eşşolueşeğin tekisin" deyip, telefonu yüzüne kapattım. sonra o numarayı yazıp yanına "eşşolusu" diye not ettim. o günden sonra, ne zaman bir şeye sinirlensem, öfkelensem, eşşsolusunu çevirip, "sen eşşolueşeğin tekisin" deyip kapatıyor ve rahatlıyordum.
bir gün alışveriş merkezinde tam park yeri bulmuşken, siyah bir bmw benim saatlerdir beklediğim yere girmez mi! korna çaldım ama aldırmadı, arka camında satılık ilanı ve telefon numarası vardı.
hemen numarayı not ettim. eve dönünce, numarayı aradım, karşıma bir adam çıktı.
"siz, siyah satılık bmwsi olan kişi misiniz?"
"evet"
"arabayı nasıl görebilirim?"
" suadiye, akın sokak, 34 numara, araba tam evin önünde duruyor"
"isminiz?..."
" mehmet....."
"ne zaman müsait olursunuz mehmet bey?"
"her akşam 6dan sonra evde olurum"
"sana bir şey söyleyeceğim mehmet.."
"evet?..."
"sen eşşolueşşeğin tekisin" ve telefonu yüzüne kapattım, onun numarasını da yazdım ve yanına eşşolusu 2 diye not aldım.
bundan sonra iki tane eşşolusu vardı. bir gün eşşolusu 1i aradım. telefonu açıp da ben "sen eşşolueşeğin tekisin" der demez, "senin kim olduğunu bir bulursam..."
"ne yaparsın?"
"kıçına tekmeyi yiyeceksin!"
"o zaman sana adresimi vereyim de gel"
" ver de gör gününü!.."
"suadiye, akın sokak, 34 numara, siyah bir bmw var kapıda.."
"hemen geliyorum, son duanı etmeye başla!"
"hah, hah ödüm koptu" deyip telefonu kapattım. sonra eşşolusu 2 yi aradım, ona da sen eşşolusueşeğin tekisin deyince, çok kızdı, kim olduğumu bilse beni öldüreceğini söyledi, ona öyle mi, birazdan geliyorum, bekle dedim.
ve hemen polisi arayıp, suadiye, akın sokak 34 numarada oturan gay sevgilimi öldürmeye gittiğimi söyledim. peşinden magazine meraklı bir tv kanalını arayıp, aynı adresi verip, travestilerin çıngar çıkardığını, ortalığı birbirine kattığını söyledim! ve sonra arabama atlayıp, olacakları izlemek için aynı adrese doğru sürdüm. tam zamanında gitmiştim, iki eşşolusu birbirlerine girmişken, altı-yedi polis onları ayırmaya geliyordu, tv. kameramanları da olayı görüntülüyorlardı .
kendimi çok iyi hissettim.
öfkeyi kontrol etme mekanizması çok işe yaramıştı..
bir gün arkadaşıma telefon edecektim; numarayı çevirdim, bir erkek "alo?" dedi, ben "zeynepi aramıştım" deyince, adam bağırarak "s.kt.r git lan, doğru numarayı çevir!" demez mi!
bir insanın bu kadar kaba olabileceğine inanamadım. sonra gerçekten arkadaşımın son iki numarasını şaşırdığımı farkettim. ama birden aklıma bir şey geldi. bilerek, tekrar yanlış numarayı çevirdim. karşıma yine aynı adam çıktı. ve "alo" deyince, "sen eşşolueşeğin tekisin" deyip, telefonu yüzüne kapattım. sonra o numarayı yazıp yanına "eşşolusu" diye not ettim. o günden sonra, ne zaman bir şeye sinirlensem, öfkelensem, eşşsolusunu çevirip, "sen eşşolueşeğin tekisin" deyip kapatıyor ve rahatlıyordum.
bir gün alışveriş merkezinde tam park yeri bulmuşken, siyah bir bmw benim saatlerdir beklediğim yere girmez mi! korna çaldım ama aldırmadı, arka camında satılık ilanı ve telefon numarası vardı.
hemen numarayı not ettim. eve dönünce, numarayı aradım, karşıma bir adam çıktı.
"siz, siyah satılık bmwsi olan kişi misiniz?"
"evet"
"arabayı nasıl görebilirim?"
" suadiye, akın sokak, 34 numara, araba tam evin önünde duruyor"
"isminiz?..."
" mehmet....."
"ne zaman müsait olursunuz mehmet bey?"
"her akşam 6dan sonra evde olurum"
"sana bir şey söyleyeceğim mehmet.."
"evet?..."
"sen eşşolueşşeğin tekisin" ve telefonu yüzüne kapattım, onun numarasını da yazdım ve yanına eşşolusu 2 diye not aldım.
bundan sonra iki tane eşşolusu vardı. bir gün eşşolusu 1i aradım. telefonu açıp da ben "sen eşşolueşeğin tekisin" der demez, "senin kim olduğunu bir bulursam..."
"ne yaparsın?"
"kıçına tekmeyi yiyeceksin!"
"o zaman sana adresimi vereyim de gel"
" ver de gör gününü!.."
"suadiye, akın sokak, 34 numara, siyah bir bmw var kapıda.."
"hemen geliyorum, son duanı etmeye başla!"
"hah, hah ödüm koptu" deyip telefonu kapattım. sonra eşşolusu 2 yi aradım, ona da sen eşşolusueşeğin tekisin deyince, çok kızdı, kim olduğumu bilse beni öldüreceğini söyledi, ona öyle mi, birazdan geliyorum, bekle dedim.
ve hemen polisi arayıp, suadiye, akın sokak 34 numarada oturan gay sevgilimi öldürmeye gittiğimi söyledim. peşinden magazine meraklı bir tv kanalını arayıp, aynı adresi verip, travestilerin çıngar çıkardığını, ortalığı birbirine kattığını söyledim! ve sonra arabama atlayıp, olacakları izlemek için aynı adrese doğru sürdüm. tam zamanında gitmiştim, iki eşşolusu birbirlerine girmişken, altı-yedi polis onları ayırmaya geliyordu, tv. kameramanları da olayı görüntülüyorlardı .
kendimi çok iyi hissettim.
öfkeyi kontrol etme mekanizması çok işe yaramıştı..
beş kardeşin en güzel şeklidir. beyaz ile kırmızının hoş bir ikili olmasından mı yoksa yalnızca bir saniye bile sürmeyen şaplağın kalıcılığının kanıtı olması mıdır bilinmez fakat, beyaz popoya şaplak atma isteği uyandıran iz tam da bu izdir.
çocuğun, gerçek ana babasının içinde bulunduğu durumu benimsemeyerek, yüksek ve seçkin bir ana babanın çocuğu olduğunu sabuklaması.
kişinin düşüncelerinin kendisi ya da başkalarınca işitildiği kanısına dayanan bir sabuklama.
uyuşturucu kullanan insanlar daha sık yaşar bu sabuklamayı. sonu şizofreniye kadar gider.
uyuşturucu kullanan insanlar daha sık yaşar bu sabuklamayı. sonu şizofreniye kadar gider.
uzun süren güçlü beden etkinlikleri, zehirlenmeler, yüksek ateş gibi durumlar sonucu baş gösteren sabuklama.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?