aello

sevgilimin sevgilisi sevgilimdir mantığına karşıdır.

kızakla kaymaktan daha eğlencelidir. hem uzun olduğu için tren de yapılabilir.

çoğunun kozalağı beyazdır. ipekçilerin bu kozalaklardan ipeği elde etmek için, bütün o kozalakları daha böceği içinden çıkmadan sıcak suya atıp bir sopa yardımıyla suda yumuşayıp kabuktan ayrılan ipekleri toplarlar. böcekler ölür zavallılar.

kullanılan en genel anlamlar içinde regl de vardır.

(bkz: affedersin la fontaine)

etkinin sonucunda gerçekleşen tepkidir ki yi almıyorum tepişme çıkacak çünkü isyanla ikisi birden anlatıldı bu sayede sözcüğün kökünde kalsın öyle.

bir müziği yazıya dökmeye yarayan işaretler denebilir.

a, b, c, d, e, f, g, olarak da geçer. amerika’da kullanılır en çok.
sırasıyla,
la, si, do, re, mi, fa, sol olarak karışıkları vardır.

sol anahtarı baza alınırsa (en alttan başlamak üzere), do major tablosu şu şekildedir.

sol(g);.................................o
fa(f);---------------------------o-------
mi(e);...............................o
re(d);-----------------------o-----------
do(c);.........................o
si(b);-------------------o---------------
la(a);.....................o
sol(g);--------------o-------------------
fa(f);.................o
mi(e);-----------o-----------------------
re(d);.........o
do(c); -o-

"-" ile kesişenler, nota kağıdındaki çizgilerin üstündeki notalar, "." ile başlayanlarsa iki çizgi arasında, yani boşlukta olan notalardır.

dikkat ettiyseniz, en alttaki do’nun çizgisi kısadır, o 5 çizginin haricinde kalır. çizgi sadece onu keser ve biter, ilerlemez. bu, satırlardan taşarak alçalan ya da yükselen her nota için geçerlidir.

yukarı çıkıldıkça notaların tizliği artar, incelirler. fa anahtarında durum tersidir.

bemol, notayı yarım ses alçaltırken(kalınlaştırırken yani), diyez ise yarım ses yükseltir(inceltir)
bemol, b harfine benzer, diyez ise her telefonda olan # işeretidir.

notaların birimleri vardır.
birlik (tüm nota): "o" şeklinde gösterilir, içi boştur, çubuğu falan yoktur.
ikilik (yarım nota): içi boştur, ancak kuyruğu vardır.
dörtlük(çeyrek): içi dolu, kuyruklu notadır.
sekizlik: içi dolu, bir çengelli kuyruklu notadır.
16 lık : içi dolu, bir çengelli 2 kuyruklu notadır
ve katları olarak devam eder. rakam arttıkça notanın zaman birimdeki süresi kısalır.

ölçü verdır bir de, notaları düzene sokar, zaman birimde ilerleyişini sayar.
hemen örnek vereyim;
en geneli 4/4lük olandır. bu, müziğin hızına göre bir ölçüde 4 tane 4lük olacak demektir. bu da bir ölçüde o bahsettiğim 4 adet içi dolu çubuklu notalardan 4 tane demektir. yani 4 atış var, her atışta bir nota var. tabii bu 4 nota kendi içlerinde 8lik ve 16lık olarak da ayrılabilir.
vereceğim o işaretlerini içi dolu siyah yuvarlaklar olarak hayal ettiğiniz zaman;

|-o-o-o-o|

şeklindedir. bu tabii ritim seksiyonda kullanılır genelde. ritimde genelde ses farklılığı olmadığı için tek bir çizgi yeterlidir. ancak bunun timpanisi var, zaylafonu var, ritim grupları var, oralarda işin içine geriye kalan 4 çizgi de ilave olur.

bir başka örnek; 6/8liktir . bunun ritmi, müziğinin melodisi bir önceki misalden tamamen farklıdır, insan anlar hemen dinlerken müziği.
bu da tahmin edeceğiniz üzere bir ölçüde 6 adet 8lik demektir.

matematiktir tamamen. entry aracılığıyla anlatmak zordur, hatta anlayanın işi anlatandan daha zordur.

daha bir sürü semboller, terimler falan var ama yazılarak anlatılacak şeyler değil. o sebeple en genel bilgi budur.

muhteşem bir sistemdir. 18 yaşından genç insanlar bile kullanabilmektedir kredi kartlarını bu sayede. kimlik falan da soran yok.
yalnız amerikada bir çok yerde alışveriş yaparken ne şifre, ne de imza istiyorlar. o şaşırtıcı. türkiye’ye de geldi mi bilmiyorum. gelmez umarım. düşünesene, kredi kartını çalıyor adamın teki, sonra gidip bol bol alışveriş yapıyor, giyecek alıyor, arabasına benzin alıyor, buz dolabını dolduruyor falan. hiçbirinde de ne kimlik, ne imza, ne de şifre soruyorlar bu hıyara. korkunç valla.

bir de bu tarikatın "ay beğenmediğine inanamıyorum!" diyen kısmı vardır. bu şahıslar lostu utanmasalar hayat felsefesi olarak ilan edecek kişilerdir. ne var yani? beğenmiyorum ben, çok mal bir maceralar serüveni. tekdüze bir noktadan girip işin bokunu çıkardı dizi resmen, tam bir amerikan klişesi benim için. insanalrın üstüne resmen psikolojik baskı yapar bu tarikat.

diyen kişi, okumadığı için bir şeylerin eksikliğini hissetmiyordur. yani boştur kendisi, dolu olmak ne demek bilmiyordur.

piyano, gitar, zaylafon gibi müzik aletlerinde kullanılan ısınma parçaları gibi müziği. besteyi yazarken bundan esinlendikleri belli.

amerikada kaçınılmaz olandır. lanet olsundur. yaşanılan çevreye bağlı olarak mecburen günün 3 öğünü de fastfood ve türevleriyle geçiren bir bünyede meydana gelen hadisedir. . türk yemeklerinin kıymeti bilinmelidir. her şey tazedir mis gibidir. . olmasa keşke böyle bir şey.

çoğu insan "kimse kitap okumuyor, vah halimize" gibi serzenişlerde bulunur. e adamın 3 kuruş maaşı var. adam çoluğunu çocuğunu doyurmak için kazandığı o küçücük parayı ekmeğe mi versin kitaba mı? kitap elbette okunmalıdır ama demek istediğim işçinin, memurun ona harcayacak ne parası ne de vakti vardır. suç bu insanlarda değil sistemde, devlette, bir de cebe daha çok para indirme derdinde olan yayın evlerinde aranmalıdır.

bir de maddi durumu iyi olan kitlenin genelinin okumaz yazmaz olma durumu vardır ki bu tam içler acısıdır, bunlar popüler kültürün geğirik kokusudur. okumak yerine filmini izlemek, kitabını edinmek yerine özetini bulmak, birinden dinlemek, onun yerine magazin dergileri almak, okumak, televizyondan dinlemek... bir de bu insanlar kendileriyle gurur duyarlar; yaşlanınca okuyacak bol bol vaktim olacak zaten niye şimdi okuyayım ki diyen pek çok kişi tanıyorum. bu zatlar için yapacağım tanım; (bkz: ezik) (bkz: cahil)

kanlı mayıs. 36 ölü ve 400 yaralıyı ardında bırakan, sistem önderliğindeki, insan olanın aklına geldiğinde, gözyaşlarını tutamadığı katliam.

olası domuz gribi salgınının türkiyeye girişini önlemek amacıyla termal kameralar koymuşlar. bu kameralar vücut ısısını ölçüyormuş.

bu ilçede, belediyeye ait bir tesiste, elektrik kontağı kaynaklı yangın çıkmış, itfaiyeler hemen müdahale etmiş. yaralanan ya da ölen yok, işçilerin kaldığı kulubesi yanmış bir tek. hoş değil tabii...

bu şehrimizde, izinsiz gösterilere karşı tedbir alan çevik kuvvet şube müdürlüğüne bağlı polis ekiplerine, ova mahallesi şakirpaşa caddesi’nde ara sokaktan gelen bir grup, molotofkokteyli ve taşlı saldırıda bulunmuş...
saldırıda yaralanan yokmuş, ekipler tepki verince bu grup geri kaçmış. aramalar sürüyormuş mahallede, önemler alınmış.

eyüp 3. asliye ceza mahkemesi’ndeki duruşmada kararını açıklayan hakim ali belen, ’’topluca silahlı isyan’’ suçunu işledikleri iddia edilen sanıkların, yapılan yargılama sonucunda, emanete kayıtlı silahları kullanıp kullanmadıklarının açık bir şekilde anlaşılamaması nedeniyle suçun, eski tck’nın 304/1-2. maddelerince düzenlenen ’’cezaevi idaresine karşı toplu isyan’’ olduğuna hükmetti.

mahkeme, bu suç için öngörülen 7 yıl 6 aylık olağanüstü dava zaman aşımı süresinin 19 haziran 2008’de dolduğuna işaret ederek, açılan kamu davasının tüm sanıklar yönünden ayrı ayrı düşürülmesini kararlaştırdı.



devamı için

http://tinyurl.com/cuhu8q

atletler, yüzücüler, futbolcular falan için gerekli bir durumdur. kıl kökleri bacaklara, hatta vücudun her yerine giden enerjiyi gelişmek için emerler bu sebepten ötürü de kas hücreleri depolayacak yeterli enerji bulamaz, bu nedenle de istenildiği gibi gelişemezler. ağda, bu soruna şıp diye çözümü sunmuştur, kılları kökünden aldığı için, o kıl kökleri yeniden oluşuncaya kadar bütün enerjiyi kaslar depolar.

bunu bildiğimiz sporcu olmayan erkeğin yapmasına gelince, tamam bacaktaki kıllara bi şey demiyorum artık ona ağda yapmasına da gerek yok ama sırtında bir kürkmüşçesine taşıdığı kıllar gerçekten zarar ziyandır.

ırmak diye bir arkadaşım var. adını aynen şu şekilde yazıp yolladım msnde;
(i)(r)(m)(a)(k)

çıkan msn kafalarından da ne olduğunu tahmin etmesini istedim. verdiği cevap;

ırmak:
akpli gay buldun ilişkiye girdin ama sadce masum bi öpücüktü.
aello:
ahsgdshgj ahahaha maaal orda adın yazıyoo!
ırmak:
oha.
ırmak:
neyse aynı kapıya çıkar..

ve biz koparız.