iskelenin nasıl alabora olacağını gösteren ve artık olmayan iskele...
izmir de nasibini alıyor bugün lodostan . sokağa başımı uzatmaya korkuyorum. uçmayı öğretecek gibi...
dersi anlatmak için sınıfa gelen askeri, bir kişi merdivenlerin başında bekler ve geliyooooor! diye bağırırdı. tüm sınıf esas duruşa geçip asker selamı verirdi. anlayamadığım bunun o şahsa nasıl bir zevk verdiğiydi.
açıklarını kapatmak isteyenlerin, açık arama çabası. her ikisine de inanmıyor ve güvenmiyoruz. çırpınışları boşa.
uzak yakınlaşma
yürürlükten kalkmadı henüz
çocuk yaşta kadın olmak
ve her kadının içinden bir çocuk çalmak
...
gece vakitlerinde gel otur dizlerime
ansızın
sayfa sayfa çevirelim hayatı düşlerimize
yeni alınmış kitapların
okunmamış heyecanları gibi
çekilelim birbirimize sorgusuz
başım omzunun himayesinde dinlensin
bu ilk yüzleşme
dokun
dinsin canımın can çekişleri
iplk ucu yaşamlardan
bir insan neden yaşar nef(e)sini tüketerek
damla damla inerken saçlarımdan kan ter
alnındaki dudak izlerine birikti
kıpırtısızım
çatladığı toprağı çorak yüzüm
dudaklarını çek alnımdan
mevsimi geçmeden yağsın damarlarıma kan
ensemde nefesin kuru bozkır havası yüksek sancılardan esen
tren istasyonlarında tutulan akşam nöbetleri
kaçan trenin ardından savrulan bir kaç sayfalık kül
soğuk (r)ayların kucağına terkedilen çakıl taşları
çok uzaklarda bir kızın
ağzında alevlenen yeni yetme sözcüklerden arta kalan
yanında götür gözlerinde kalan yüzümü sana daha çok yakışır
soluk benizli çocuklar
kapalı kapılar ardında makamsız şarkılar söyler
uyku saatlerine
yangın yemiş yanında sokağın başıboş dualar salınır
yüzsüz köpekler saldırı hazırlığında
boynuma bulaşmış kan kokusuna
şimdi uyut yüreğini yarın elelrinde şehrime taş(ıy)acaksın
...
gelişine bir anlam veremedim
gidişine alışamadım
bekletme
aşkın kapı eşiğinde yaşayamıyorum
yürürlükten kalkmadı henüz
çocuk yaşta kadın olmak
ve her kadının içinden bir çocuk çalmak
...
gece vakitlerinde gel otur dizlerime
ansızın
sayfa sayfa çevirelim hayatı düşlerimize
yeni alınmış kitapların
okunmamış heyecanları gibi
çekilelim birbirimize sorgusuz
başım omzunun himayesinde dinlensin
bu ilk yüzleşme
dokun
dinsin canımın can çekişleri
iplk ucu yaşamlardan
bir insan neden yaşar nef(e)sini tüketerek
damla damla inerken saçlarımdan kan ter
alnındaki dudak izlerine birikti
kıpırtısızım
çatladığı toprağı çorak yüzüm
dudaklarını çek alnımdan
mevsimi geçmeden yağsın damarlarıma kan
ensemde nefesin kuru bozkır havası yüksek sancılardan esen
tren istasyonlarında tutulan akşam nöbetleri
kaçan trenin ardından savrulan bir kaç sayfalık kül
soğuk (r)ayların kucağına terkedilen çakıl taşları
çok uzaklarda bir kızın
ağzında alevlenen yeni yetme sözcüklerden arta kalan
yanında götür gözlerinde kalan yüzümü sana daha çok yakışır
soluk benizli çocuklar
kapalı kapılar ardında makamsız şarkılar söyler
uyku saatlerine
yangın yemiş yanında sokağın başıboş dualar salınır
yüzsüz köpekler saldırı hazırlığında
boynuma bulaşmış kan kokusuna
şimdi uyut yüreğini yarın elelrinde şehrime taş(ıy)acaksın
...
gelişine bir anlam veremedim
gidişine alışamadım
bekletme
aşkın kapı eşiğinde yaşayamıyorum
aboneyim abone
biletleri cebimde
ballı lokma tatlısı
aman hadi hayırlısı
o şarkıyı dinlerken anladığım sözler şöyleydi
aboneyim abone
kürekleri cebimde
ballı lokum tatlısı
aman hadi hayırlısı
birde dansı vardı kürek çekiyordum haybeye
biletleri cebimde
ballı lokma tatlısı
aman hadi hayırlısı
o şarkıyı dinlerken anladığım sözler şöyleydi
aboneyim abone
kürekleri cebimde
ballı lokum tatlısı
aman hadi hayırlısı
birde dansı vardı kürek çekiyordum haybeye
ya teklifimi kabul edersin ya da peşinden koşarken eskittiğim ayakkabıların parasını ödersin.
kaza nereden çıktı?gibi bir soruyu doğuran başlık.
daha o dakika kanala girmiş bir bayan kullanıcıya,
merhaba güzel bayan tanışabilir miyiz?
salaklığı ve ucuzluğunda kelimeler düzen teneke beyinlilerin başvurduğu yalan.
iki kıvırın bakın ne oluyor o seviyeli sohbete.
merhaba güzel bayan tanışabilir miyiz?
salaklığı ve ucuzluğunda kelimeler düzen teneke beyinlilerin başvurduğu yalan.
iki kıvırın bakın ne oluyor o seviyeli sohbete.
konak’ta herkes tarafından görülmesi en olası koca bina. saat kulesi’ne çaprazdan bakan, kemeraltı’nın alt tarafında kalan, denize nazır bir buluşma mekanı. şahsım hiç bir buluşmayı orada gerçekleştirmemiştir. insanların yüzünde ve tavırlarında ki yegane ifade,
ohhh bee!yalnız değilmişimdir.
daha nice kavuşmalara ev sahipliği yapacağından hiç bir şüphem yoktur.
ohhh bee!yalnız değilmişimdir.
daha nice kavuşmalara ev sahipliği yapacağından hiç bir şüphem yoktur.
mavi ada programını dinlerken duydum sözlüğün adını ve koşarak geldim.
aman aman aman
haldan düştüm yar yar yar!
haldan düştüm yar yar yar!
ben hiç yalan söylemem.
çucukken altıma hiç kaçırmadım.
hiç kopya çekmedim.
benim kadınlara saygım sonsuzdur.
karımı aldatmadım.
çucukken altıma hiç kaçırmadım.
hiç kopya çekmedim.
benim kadınlara saygım sonsuzdur.
karımı aldatmadım.
ketumluğumun gizil sandığında / dilbaz kadın çığlıkları
sessiz duracağım / denizler de ölür demiştin ya
inanacağım
...
deniz gümüşlenince gözlerinde gecenin
sevda dile geldi ağzında mızıkacıların
uzaktan bir gayda sesi çığıl çığıl
şişti ve söndü
sokağının kapısı maviye açılırdı bir zaman
ve papatyalar gölgesinde kokardı ellerimizin
-yamacında o tepenin gözlerin bir aralık karanlığa dalardı
sitemkar seslenirdin-
denize nazır kurulmuşsunuz toprağa
iri gövdeli iki çam
aya gümüş diyorsunuz
güneşe altın
ne siz inanıyorsunuz bu yalana ne deniz
kimse susmasın diye dilinde kendine susardın
satılık öpüşler dokunduğunda tenine
dudaklarından başlardın ölmeye
salındığına bin pişman
hafif meşrep sandı bir karabatak
daldı çıktı sularına
bu denizden hayır yok
ay ışığından sürgün /on dört taze ışgın
kazınmıştı alnına
kimseler gitmesin derdin / ben giderim kendime
yaşamak ister her deniz
gözlerine gecenin gümüşlenmek
bileklerine günün
altın olup ışımak
hiç salınımsız durmak durmak
ah deniz olmak
sessiz duracağım / denizler de ölür demiştin ya
inanacağım
...
deniz gümüşlenince gözlerinde gecenin
sevda dile geldi ağzında mızıkacıların
uzaktan bir gayda sesi çığıl çığıl
şişti ve söndü
sokağının kapısı maviye açılırdı bir zaman
ve papatyalar gölgesinde kokardı ellerimizin
-yamacında o tepenin gözlerin bir aralık karanlığa dalardı
sitemkar seslenirdin-
denize nazır kurulmuşsunuz toprağa
iri gövdeli iki çam
aya gümüş diyorsunuz
güneşe altın
ne siz inanıyorsunuz bu yalana ne deniz
kimse susmasın diye dilinde kendine susardın
satılık öpüşler dokunduğunda tenine
dudaklarından başlardın ölmeye
salındığına bin pişman
hafif meşrep sandı bir karabatak
daldı çıktı sularına
bu denizden hayır yok
ay ışığından sürgün /on dört taze ışgın
kazınmıştı alnına
kimseler gitmesin derdin / ben giderim kendime
yaşamak ister her deniz
gözlerine gecenin gümüşlenmek
bileklerine günün
altın olup ışımak
hiç salınımsız durmak durmak
ah deniz olmak
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?