ketumluğumun gizil sandığında / dilbaz kadın çığlıkları
sessiz duracağım / denizler de ölür demiştin ya
inanacağım
...
deniz gümüşlenince gözlerinde gecenin
sevda dile geldi ağzında mızıkacıların
uzaktan bir gayda sesi çığıl çığıl
şişti ve söndü
sokağının kapısı maviye açılırdı bir zaman
ve papatyalar gölgesinde kokardı ellerimizin
-yamacında o tepenin gözlerin bir aralık karanlığa dalardı
sitemkar seslenirdin-
denize nazır kurulmuşsunuz toprağa
iri gövdeli iki çam
aya gümüş diyorsunuz
güneşe altın
ne siz inanıyorsunuz bu yalana ne deniz
kimse susmasın diye dilinde kendine susardın
satılık öpüşler dokunduğunda tenine
dudaklarından başlardın ölmeye
salındığına bin pişman
hafif meşrep sandı bir karabatak
daldı çıktı sularına
bu denizden hayır yok
ay ışığından sürgün /on dört taze ışgın
kazınmıştı alnına
kimseler gitmesin derdin / ben giderim kendime
yaşamak ister her deniz
gözlerine gecenin gümüşlenmek
bileklerine günün
altın olup ışımak
hiç salınımsız durmak durmak
ah deniz olmak
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?