karakter sınırlamasına uğramamış olsaydı, "paradigma diyalektik ironi aforizma kelimeleri ile hatun kaldırmak" olarak görüntülenecek başlık.
kültür insanı maskesi ile pipo takviyeli etkili bir sunum ile hatun kaldırma durumu!
"ay çok bilgilisin çükütay !!" diyen, efendime söyleyim "erkeğime taparım" diyen hatunlar yaratma durumudur. aralara bir tuttam hıncal uluç gülüşü serpiştirilirse etkili sonuç, 1 haftada bembeyaz dişler... falan... "cnbc-e yi seviyorum, amerikan mizahı ilgi alanım", "radyo eksen mi? bayılırım..." gibi beyanlar unutulmamalı.
paradigma diyalektik sözcükleri ile hatun dusürmek
+bugun çok paradigmasın bitanem
-ne diyosun osman?
+senden çok diyalektik alıyorum
-oyh$
+sen bana bi versen?
-tabi neden olmasın
gibi bir $eydir zannımca.veya ben götümden uydurdum gene, bilmiyorum, bilemiyorum.
-ne diyosun osman?
+senden çok diyalektik alıyorum
-oyh$
+sen bana bi versen?
-tabi neden olmasın
gibi bir $eydir zannımca.veya ben götümden uydurdum gene, bilmiyorum, bilemiyorum.
sorunsal değil sorundur. `sorunsal` kelimesinin işlevi tamladığı sözcüğü nitelendirmek olduğundan, bunun tek başına isim olarak kullanılması tdk ya göre ibneliktir. neyse, olayım bu değil...
geçen gün bi tanesi geldi yanıma. adımları ürkek gözleri nemliydi bir bahar sabahı yaprağın üzerinde titreyen çiğ gibi. "abi ..." diye başlayacak oldu. "elini cebinden çıkar" diye sözünü kestim, utandı.
"adalet ağaoğlu açıklamış, türk yazınında tek zamanlı az çekimli edebiyat çıkmazındayız demiş, haksız da değil hani abi" dedi. "uzun etme, tribini siktirme hatun falan mı bulamadın" dedim. derinliğini afişe edercesine gözlerini kıstı ki bilmiyordu o siyah gözlerden sadece sikik bir yüzeysellik aktığını.
"yok abi" dedi... "yok... ne yaptıysam olmadı.. ortam adamı oldum olmadı, martı fizyolojisi ile aşkın kimyasını ilintilendirdim olmadı, şiirler yazdım olmadı, efendi takıldım olmadı..." gözyaşları ıslattıp eritti dayanaksız düşüncelerini.. sözcükleri yele karıştı.. "sus amına koyim" dedim. nedir olayın lan, bu ülkede entel olmak için 20 kitap okumak yeterli.. bunu dahi yapamadığını söyleme bana..."
"diyalektik" dedim sustu...
"paradigma" dedim öksürdü...
"varoluşçuluk" dedim güldü...
"ironi" dedim "hah bak biliyorum onu!" diye haykırdı gözleri, yüzü aydınlandı..
bu sefer ben sustum... sessizliği kendisini zirvenin heyecanına kaptırmış bir genç kızın yalan dolu kahkahası bozdu. utangaç gözlerle kızı süzdü eleman. kahkaha attıkça elindeki bira çalkalanıyordu bardağının içinde. titriyordu bizim eleman...
"yazar olmak.. kolay değil.." diyebildim. sarıldık, sarsıla sarsıla ağladık...
geçen gün bi tanesi geldi yanıma. adımları ürkek gözleri nemliydi bir bahar sabahı yaprağın üzerinde titreyen çiğ gibi. "abi ..." diye başlayacak oldu. "elini cebinden çıkar" diye sözünü kestim, utandı.
"adalet ağaoğlu açıklamış, türk yazınında tek zamanlı az çekimli edebiyat çıkmazındayız demiş, haksız da değil hani abi" dedi. "uzun etme, tribini siktirme hatun falan mı bulamadın" dedim. derinliğini afişe edercesine gözlerini kıstı ki bilmiyordu o siyah gözlerden sadece sikik bir yüzeysellik aktığını.
"yok abi" dedi... "yok... ne yaptıysam olmadı.. ortam adamı oldum olmadı, martı fizyolojisi ile aşkın kimyasını ilintilendirdim olmadı, şiirler yazdım olmadı, efendi takıldım olmadı..." gözyaşları ıslattıp eritti dayanaksız düşüncelerini.. sözcükleri yele karıştı.. "sus amına koyim" dedim. nedir olayın lan, bu ülkede entel olmak için 20 kitap okumak yeterli.. bunu dahi yapamadığını söyleme bana..."
"diyalektik" dedim sustu...
"paradigma" dedim öksürdü...
"varoluşçuluk" dedim güldü...
"ironi" dedim "hah bak biliyorum onu!" diye haykırdı gözleri, yüzü aydınlandı..
bu sefer ben sustum... sessizliği kendisini zirvenin heyecanına kaptırmış bir genç kızın yalan dolu kahkahası bozdu. utangaç gözlerle kızı süzdü eleman. kahkaha attıkça elindeki bira çalkalanıyordu bardağının içinde. titriyordu bizim eleman...
"yazar olmak.. kolay değil.." diyebildim. sarıldık, sarsıla sarsıla ağladık...
yok; yıllardır anlatamadım.
yaram yok bi de gocunmadım ama konuyu izah etmek istedim güzellerime..
ulysses’i okuyanlarınız bilirler;
james joyce baba olayın ta dibine vurmu$, kanırtmı$tır resmen.
hatun pulitzeri’ni alırdı lan eğer $u önerme siki gerçel bir değer ta$ısaydı..
ya da yemi$im joyce’u;
ulan ben harem kurardım.. bilmediğim kelime aramak için tim kurdular, yok, olmadı!
harbi lan, neyse, donum ıslandı!
(bkz: devrime inanmıyorum ama eyti$imsel özdekçilik var)
yaram yok bi de gocunmadım ama konuyu izah etmek istedim güzellerime..
ulysses’i okuyanlarınız bilirler;
james joyce baba olayın ta dibine vurmu$, kanırtmı$tır resmen.
hatun pulitzeri’ni alırdı lan eğer $u önerme siki gerçel bir değer ta$ısaydı..
ya da yemi$im joyce’u;
ulan ben harem kurardım.. bilmediğim kelime aramak için tim kurdular, yok, olmadı!
harbi lan, neyse, donum ıslandı!
(bkz: devrime inanmıyorum ama eyti$imsel özdekçilik var)
paradigma diyalektik sözcükleri ile hatun dü$ürmenin hayatlarımızdaki yeri karbonatlı di$ macunu ve 360 derece etkili, ba$ı oynayabilen di$ fırçası gibidir, atsan atılmaz, satsan satılmaz, duygusal bağ kurulmu$tur.
o sabah kilisenin çanlarıyla uyandığımda i$e geç kaldığımı farketmem uzun bir süremi almamı$tı. normalde i$e vardığımda çalardı kilisenin çanı, i$ yerim o derece yakındı evime, duyabilirdim ya$am alanım içinde olan her yerde çanı ama ben her yere arabayla giden engellenemez bir emperyalisttim ve yollar karı$ıktı, yürüyerek gitsem daha kısa sürerdi ama yürümek bana uygun bir spor değildi hiç bir zaman.
daha henüz uyanıp geç kaldığımı farketmiştim ki yanımda yatan slav güzelini farkettim, ölü gibi yatıyordu, muhtemelen çok yorulmu$tu gece boyu, tanımıyordum onu, gece çok fazla içki içmi$ olamazdım muhtemelen kendisine ironi yaparak ayar vermi$tim ve bu onun bir ironi olduğunu anlayıp bana vermi$ti,demek oluyor ki onda biraz zeka parıltısı vardı ama benimle ba$a çıkabilecek kadar değildi,yenilgiyi kabul etmiş olmalıydı, vermek te ne kadar aptal ve varo$ bir kelimedir, nereden alı$tım bunu kullanmaya bilmiyorum. o anda burnuma ak$amki efor dolayısıyla kasıklarımdan ve koltuk altımdan gelen terle karı$ık o erkeksi koku geldi, kendime bir kez daha hayran kaldım, çok erkeksi bir kokuydu bu, kimsede olmayan. bu arada i$e geç kalmamı pek takmıyordum sonuçta paradigma, diyalektik, ironi ve aforizma gibi kelimeler biliyordum ve patronum da çok güzel bir bayandı. banyoya girdim, granit yer kaplaması çok soğuktu ve bir ürperti ile sarsıldım, içimde anlamlandıramadığım bir hissiyat vardı, bu muhtemelen duygusal anlamda biseksüel olmamla alakalı bir durumdur dedim ve hemen suyun altına girdim. girmemle çıkmam arasında ne kadar süre geçmi$ti bilmiyorum, suyun altında iken kafamda aforizmalar dönüp dola$ıyor ve zamanın su gibi akıp gidi$ini farkedemiyordum. banyodan çıktıktan sonra hazırlanmam uzun sürmedi, kısa süre sonra kendimi i$ yerimde buldum, tekrar kilise çanı çaldı, anladım ki ben i$ yerine vardığımda çan çalmak zorundaydı, buna anlam verememi$tim, odama geçtim, odamda sadece bir adet ekspresyonizm örneği tablo vardı, masa bile yoktu, masanın eksikliğini sadece fantezilerimde sürekli duvar kullanıp tekdüzelik kazandığım zamanlarda hissediyordum, zaten çalı$madan para alan birisiyim genellikle. o sırada patronum içeri geldi, tabloya bakarken kendi içimde yarattığım aforizmalarımı sesli söylemeye ba$lamı$ım o bunların bir kısmını duymu$ bunu farkettiğimde ona;
- "diyalektik" dedim, gülümsedi, ba$ka bir $eyler söylememi bekliyor gibiydi.
- "aforizma" dedim, gözünden bir damla ya$ geldi, bunun bir fırsat olduğunu anladım devam ettirdim.
- "ironi" dedim, "paradigma" dememe fırsat kalmadan kucağıma atladı, onunla sevi$mek zorunda kalmı$tım. masanın eksikliğini yine hissettim ama o pek bir $ey hissetmemi$ti o konuda. nefes nefese sevi$meyi sonlardığımızda ona küstahça odamdan çıkmasını söyledim, bu ona kimin patron olduğumu göstermek için yaptığım bir hareketti ve kendini patronu tarafından kullanılmı$ bir sekreter gibi hissettirmi$ti. çıkıp gittikten sonra öğle yemeğine çıktım, daha sonra haber bile vermeden eve gittim, evin kapısını açtığımda yine kilisenin çanı çaldı, küfrettim. bütün kasaba benim hareketlerimden haberdar oluyordu orospu çocuğu çan görevlisi sayesinde, $erefsiz benden ho$lanıyor mudur nedir anlamadım.
neyse ne zaman uyudum/uyandım ve bu entry yazıyorum hatırlamıyorum ama yazıyorum i$te. bitti.
o sabah kilisenin çanlarıyla uyandığımda i$e geç kaldığımı farketmem uzun bir süremi almamı$tı. normalde i$e vardığımda çalardı kilisenin çanı, i$ yerim o derece yakındı evime, duyabilirdim ya$am alanım içinde olan her yerde çanı ama ben her yere arabayla giden engellenemez bir emperyalisttim ve yollar karı$ıktı, yürüyerek gitsem daha kısa sürerdi ama yürümek bana uygun bir spor değildi hiç bir zaman.
daha henüz uyanıp geç kaldığımı farketmiştim ki yanımda yatan slav güzelini farkettim, ölü gibi yatıyordu, muhtemelen çok yorulmu$tu gece boyu, tanımıyordum onu, gece çok fazla içki içmi$ olamazdım muhtemelen kendisine ironi yaparak ayar vermi$tim ve bu onun bir ironi olduğunu anlayıp bana vermi$ti,demek oluyor ki onda biraz zeka parıltısı vardı ama benimle ba$a çıkabilecek kadar değildi,yenilgiyi kabul etmiş olmalıydı, vermek te ne kadar aptal ve varo$ bir kelimedir, nereden alı$tım bunu kullanmaya bilmiyorum. o anda burnuma ak$amki efor dolayısıyla kasıklarımdan ve koltuk altımdan gelen terle karı$ık o erkeksi koku geldi, kendime bir kez daha hayran kaldım, çok erkeksi bir kokuydu bu, kimsede olmayan. bu arada i$e geç kalmamı pek takmıyordum sonuçta paradigma, diyalektik, ironi ve aforizma gibi kelimeler biliyordum ve patronum da çok güzel bir bayandı. banyoya girdim, granit yer kaplaması çok soğuktu ve bir ürperti ile sarsıldım, içimde anlamlandıramadığım bir hissiyat vardı, bu muhtemelen duygusal anlamda biseksüel olmamla alakalı bir durumdur dedim ve hemen suyun altına girdim. girmemle çıkmam arasında ne kadar süre geçmi$ti bilmiyorum, suyun altında iken kafamda aforizmalar dönüp dola$ıyor ve zamanın su gibi akıp gidi$ini farkedemiyordum. banyodan çıktıktan sonra hazırlanmam uzun sürmedi, kısa süre sonra kendimi i$ yerimde buldum, tekrar kilise çanı çaldı, anladım ki ben i$ yerine vardığımda çan çalmak zorundaydı, buna anlam verememi$tim, odama geçtim, odamda sadece bir adet ekspresyonizm örneği tablo vardı, masa bile yoktu, masanın eksikliğini sadece fantezilerimde sürekli duvar kullanıp tekdüzelik kazandığım zamanlarda hissediyordum, zaten çalı$madan para alan birisiyim genellikle. o sırada patronum içeri geldi, tabloya bakarken kendi içimde yarattığım aforizmalarımı sesli söylemeye ba$lamı$ım o bunların bir kısmını duymu$ bunu farkettiğimde ona;
- "diyalektik" dedim, gülümsedi, ba$ka bir $eyler söylememi bekliyor gibiydi.
- "aforizma" dedim, gözünden bir damla ya$ geldi, bunun bir fırsat olduğunu anladım devam ettirdim.
- "ironi" dedim, "paradigma" dememe fırsat kalmadan kucağıma atladı, onunla sevi$mek zorunda kalmı$tım. masanın eksikliğini yine hissettim ama o pek bir $ey hissetmemi$ti o konuda. nefes nefese sevi$meyi sonlardığımızda ona küstahça odamdan çıkmasını söyledim, bu ona kimin patron olduğumu göstermek için yaptığım bir hareketti ve kendini patronu tarafından kullanılmı$ bir sekreter gibi hissettirmi$ti. çıkıp gittikten sonra öğle yemeğine çıktım, daha sonra haber bile vermeden eve gittim, evin kapısını açtığımda yine kilisenin çanı çaldı, küfrettim. bütün kasaba benim hareketlerimden haberdar oluyordu orospu çocuğu çan görevlisi sayesinde, $erefsiz benden ho$lanıyor mudur nedir anlamadım.
neyse ne zaman uyudum/uyandım ve bu entry yazıyorum hatırlamıyorum ama yazıyorum i$te. bitti.
robot süpürge
bebek maması
aptamil bebek maması
en ucuz klima fiyatları
klima fiyatları
dubai vize
sözlük scripti sütyenli atlet
şişli escort bursa escort görükle escort türkçe seks hikayeleri izmir escort hatay escort izmir escort ankara escort
çankaya escort maltepe escort buca escort denizli escort denizli escort çiğli escort şirinevler escort çekmeköy escort
Anadolu Yakası Escort istanbul escort
şişli escort
esenyurt escort
beylikdüzü escort
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?