ala ercircevi

epikuros
dubai’li kişisel gelişim uzmanı. doğma büyüme duabili olmasına rağmen seminerlerini türkçe verecek kadar eğlenceli kullanır türkçeyi. konuşması eğlencelidir gerçekten. eski filmlerdeki arap bacılar gibidir ses tonu ve görünüşü. onun dışında çok bir numarası yoktur. vasat bir kişisel gelişimcidir.

çok iddialı başlar kompozisyona, "bugun hayatinız değişejek, ikinji doğum gününüz olajak" gibi. ülkemizde ve dünyada çok sayıda seminer vermiştir. bir kaç yıl önce, işyeri çalışanlarına katılımın mecbur olduğu bir seminerde tanıma fırsatı bulduk kendisini.

işlerin gayet güzel yürüdüğünü, para musluklarının ardına kadar açıldığını görünce asıl mesleği olan cerrahlığı bırakıp kendini bu işe vermiştir. kolay iş tabi, iki iddialı kelam et "seminer bittiğinde bambaşka biri yapacam sizi" de, biraz sempatiklik yap, ailenden çocuklarından bahset, iki espiri yap, doktorluk birikiminle iki şifalı açıklama yap, bir şaka sıkıştır araya, seminer verdiğin ülkenin insanları için çok belli etmeden güzel bir iki dalkavukluk sergile, bunun peşinden espiri yapmana da gerek yok. sonra millet "acaba ne zaman verecek bu adam hayatın sırrını, lan program bitiyo" derken, hoop hadi bana eyvallah de, çek git.

stand up show şeklinde geçen anlatımdan götürdüğü paranın yanı sıra, program arasında 50-60 liradan pazarladığı, aynı zamanda dr. ala’nın müthiş! sloganı da olan "çığlığın gücü" adlı eğitim seti, kitap, cd gibi zımbırtılarla da hatırı sayılır bir meblağı götürür. "adamın aldığı para niye bana dert oldu?" güzel soru. cem yılmaz’ı kıskanıp "bi bok yok bu adamda yav, buna mı gülüyon" diyen eblek erkek arkadaş triplerinde değilim, ama bu adamı kurtaran tek şeyin de "şive" olduğunu görmezden gelemem. birazcık şirinlik ve besili yanaklar faktörünü de unutmamak lazım. hakikaten, azcık psikoloji kitabı okuyan biri, bu adamın normal vatandaşlara nasıl bu kadar etki ettiğine şaşırır kalır. basbayağı yavan bilgileri yurdum insanına dev ekranda müzikli bir slide showla verdin miydi, tamamsındır artık. "öyle güzel anlatıyoki adam, sıkmadan germeden soktu bilgileri kafamızın içine, nerdee bizim eğitim sistemi" söylemlerine kadar götürürler işi.
epikuros
slide show demişken, programın ortasında 7-8 yaşlarında bir çocuk resmi yansıttı duvara. kara kuru bir şey. kim bu çocuk, diye sordu.
"ne bileyim hangi şopar amına koyim", "pelenin çocukluğu mu, ronaldinho mu lan yoksa..." şeklinde salondan gürültüler yükselirken,
"bu benim oğlum bilmem kim" deyiverdi adam. güya çok güzel oğlum var, ben şöyle babayım böyle ilgiliyim ayakları yapacak.
"nasıl buldunuz oğlumu? maşallah deyin" falan dedi adam. lan kim nazar edecek senin küçük pele’yi allasen diye götümle güler gibi oldum adama biraz, lakin vicdan azabı duydum sonra. kargaya yavrusu şahan gözükürmüş dedim, sevmeye başladım çocuğu.

çok saf bir tipi var adamın. kolay ikna edilebilir biri sanki. herhalde allahın sevdiği kulu olduğundan olacak(etrafına melekler yerleştirilmiş olabilir), "anlattığı orta iki öğrencisine öğütler" dizisiyle başına hiç bir iş gelmeden epey bir ün sahibi olmuş. olur da dolandırılabilirdi yani. menajeri olacak kişi, bunu gaza getirip "ala abi sen de süper cevher var, ver sen iki yüz milyar sana turne düzenliyeyim kaset çıkarayım. meşhur edecem seni bak gör" deyip kazıklayabilirdi bunu.

belki de adamın pazarlama stratejisi budur. kolay ikna edilebilir ve saftirik görünümünde olmak. tabi ya. yoksa 15-20 dakikalık program arasında, 150 kişiyi 50 liralık çığlığın gücü cdlerini almaya nasıl ikna edebilirdi.

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol