slide show demişken, programın ortasında 7-8 yaşlarında bir çocuk resmi yansıttı duvara. kara kuru bir şey. kim bu çocuk, diye sordu.
"ne bileyim hangi şopar amına koyim", "pelenin çocukluğu mu, ronaldinho mu lan yoksa..." şeklinde salondan gürültüler yükselirken,
"bu benim oğlum bilmem kim" deyiverdi adam. güya çok güzel oğlum var, ben şöyle babayım böyle ilgiliyim ayakları yapacak.
"nasıl buldunuz oğlumu? maşallah deyin" falan dedi adam. lan kim nazar edecek senin küçük peleyi allasen diye götümle güler gibi oldum adama biraz, lakin vicdan azabı duydum sonra. kargaya yavrusu şahan gözükürmüş dedim, sevmeye başladım çocuğu.
çok saf bir tipi var adamın. kolay ikna edilebilir biri sanki. herhalde allahın sevdiği kulu olduğundan olacak(etrafına melekler yerleştirilmiş olabilir), "anlattığı orta iki öğrencisine öğütler" dizisiyle başına hiç bir iş gelmeden epey bir ün sahibi olmuş. olur da dolandırılabilirdi yani. menajeri olacak kişi, bunu gaza getirip "ala abi sen de süper cevher var, ver sen iki yüz milyar sana turne düzenliyeyim kaset çıkarayım. meşhur edecem seni bak gör" deyip kazıklayabilirdi bunu.
belki de adamın pazarlama stratejisi budur. kolay ikna edilebilir ve saftirik görünümünde olmak. tabi ya. yoksa 15-20 dakikalık program arasında, 150 kişiyi 50 liralık çığlığın gücü cdlerini almaya nasıl ikna edebilirdi.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?