(bkz: yunus emre çelik)
yunus emre
chp gençlik kolları başkanı olan genç bir sosyal demokrat.
"dünya benim mülkümdür
kavmi benim kavmimdir" diyen bile insan.
kavmi benim kavmimdir" diyen bile insan.
(bkz: kinim kinedir benim)
13.yy da yasamis orjinal yunus emre ile her daim karistirilan baska bir sair.
(bkz: sol cennetin irmaklari)
gercek yunus emre biraz daha deist renkler tasirken daha sonra gelen yunus emre tamamen allah inanci muslumanlar gibi olan bir sahsiyettir.
(bkz: sol cennetin irmaklari)
gercek yunus emre biraz daha deist renkler tasirken daha sonra gelen yunus emre tamamen allah inanci muslumanlar gibi olan bir sahsiyettir.
yetmiş iki millete
bir göz ile bakmayan
halka olsa da
hakikatte asidir
diyerek vahdaniyetin kapılarını açan yüce gönüllü insan.
bir göz ile bakmayan
halka olsa da
hakikatte asidir
diyerek vahdaniyetin kapılarını açan yüce gönüllü insan.
(bkz: gülme gülme ağla gönül)
yaşamı konusunda yeterli bilgi olmadığı gibi onunla ilgili kaynaklarda anlatılanlar da birbirini tutmaz. nerede, hangi yılda doğduğu kesinlikle bilinmiyor. kimi kaynaklarda anadoluya doğudan gelen türk oymaklarından birine bağlı olup, 1238 dolaylarında doğduğu söylenirse de kesin değildir. 1320 dolaylarında eskişehirde öldüğü söylenir. batı anadolunun birkaç yöresinde yunus emre adını taşıyan ve onunla ilgili görüldüğünden makam adı verilen yer vardır. yapılan araştırmalara göre şiirlerinin toplandığı divan ölümünden yetmiş yıl sonra düzenlenmiştir. anadoluda yunus emre adını taşıyan ve yunus emreden çok sonraları yaşamış başka şairlerin yapıtlarıyla karışan şiirlerinin bir bölümü dil incelemeleri sonunda ayıklanmış, böylece 357 şiirin onun olduğu konusunda görüş birliğine varılmıştır. gene yunus emre adını taşıyan ve başka şairlerin elinden çıktığı ileri sürülen 310 şiir daha derlenmiştir. onun dil, şiir ve düşünce bakımından özgünlüğü ve etkisi, ilk düzenlenen divandaki şiirleri nedeniyledir.
yunus emrenin şiirinde, edebiyat tarihi bakımından, dil, düşünce, duygu ve yaratıcılık gibi dört önemli sorun sergilenir. bu sorunlar bir görüş ve inanış bütünlüğü içinde ele alınır, insan konusunda odaklaştırılır. şiirde işlenen konular ise insan, tanrı, varlık birliği, sevgi, yaşama sevinci, barış, evren, ölüm, yetkinlik, olgunluk, alçakgönüllülük, erdem, eliaçıklık gibi genellikle gerçek yaşamı ilgilendiren kavramlardır. o, bu kavramları, şiirinin bütünlüğü içinde temel öğe olarak sergilemiştir.
insan bir sevgi varlığıdır, tin ile gövde gibi iki ayrı tözden kurulmuştur. tin tanrısaldır, ölümsüzdür, gövdede kaldığı sürece geldiği özün ve yüce kaynağa, tanrısal evrene dönme özlemi içindedir. gövde dağılır, kendini kuran öğelere ayrılır. içinde insanın da bulunduğu tüm varlık evreni toprak, su, ateş ve yel gibi dört ilkeden kurulmuştur. bu dört ilke yaratılmıştır, yaratıcı da tanrıdır. tanrı, bu dört ilkeyi yarattıktan sonra, ayrı ayrı oranlarda birleştirerek varlık türlerinin oluşmasını sağlamıştır. insan sevgi yoluyla tanrıya ulaşır, çünkü insanla tanrı arasında özdeşlik vardır. ancak, insanın bu madde evreninde bulunması, tinin tanrısal kaynaktan uzak kalması bir ayrılıktır. bu ayrılık insanı, yaşamı boyunca tanrıyı düşünme, ona özlem duyma olaylarıyla karşı karşıya getirmiştir. gerçekte insan-tanrı-evren üçlüsü birlik içindedir, var olan yalnız tanrıdır, türlülük bir görünüştür. çünkü tanrı, kendi özü gereği, bütün varlık türlerini kapsar, her varlıkta yansır. evreni kuran öğelerle insanın gövdesini oluşturan ilkeler özdeştir. bu özdeşlik tanrısal tözün bütün varlık türlerinde, biçimlendirici bir öğe olarak bulunmasından dolayıdır. tanrısal tözün nesnel varlıklarda bulunması bir yansıma niteliğindedir, çünkü tanrı yarattığı nesnede yansıyınca oluş gerçekleşir.
sevgi insanda birleştirici, bütünleştirici bir eğilim niteliğindedir. yunus emre, sevgiyi tanrı ve onun yarattığı tüm varlıklara karşı duyulan bir yakınlık, bir eğilim diye anlar. sevginin ereği yüce tanrıya ölümsüz olana kavuşmak, onun varlığında bütünlüğe ulaşmaktır. tanrı insanla özdeş olduğundan kendini seven tanrıyı, tanrıyı seven kendini sever. çünkü sevgi kendini başkasında, başkasını kendinde bulmaktır. sevginin olmadığı yerde, öfke, kırgınlık, çözülme ve birbirinden kopukluk gibi olumsuz durumlar ortaya çıkar. sevginin değerini yalnız seven bilir, sevmek de bir bilgelik, bir olgunluk işidir. yeterince aydınlanmamış, tanrı ışığından yoksun kalmış bir gönülde sevginin yeri yoktur. bütün varlık türlerini birbirine bağlayan, onları tanrısal evrene yönelten sevgidir. sevgi bir çıkar aracı olmadığından seven karşılık beklemez. dost kişi gerçek seven kimsedir (âşık). dost başka bir anlamda da tanrıdır, kişinin gönlünde ışıyan tözdür.
yunus emrede yaşamak tanrısal tözün bir yansıması olan evrende sevinç duymaktır. çünkü, bütün varlık türlerinde tanrı görünmektedir, bu nedenle severek, düşünerek yaşamayı bilen kimse her yerde tanrı ile karşı karşıyadır. yaşamak belli nesnelere bağlanmak, yalnız gelip geçici varlıkları edinmek için çırpınmak değildir. böyle bir yaşama biçimi kişiyi tanrısal tözden uzaklaştırdığı gibi yetkinlikten, bilgelikten de yoksun kılar. yunus emrenin dilinde bilge kişinin adı erendir. eren barış içinde yaşamayı, bütün insanları kardeş görmeyi, kendini sevmeyeni bile sevmeyi bilen kişidir. onun gönlü yalnız sevgiyle, dostluk duygularıyla doludur. evreni bir tanrısal görünüş alanı olarak bildiğinden, erenin evrene karşı da sevgisi, saygısı vardır. erenin gözünde insan bir küçük evrendir, büyük evren ise tanrısal tözün kuşattığı sonsuz varlık alanıdır. eren olma aşamasına ulaşmış kişide erdem, alçakgönüllülük, eli açıklık, yetkinlik, olgunluk bir bütünlük içinde bulunur.
ölüm tinin gövdeden ayrılıp tanrısal kaynağa dönmesiyle gerçekleşir. bu nedenle ölüm tinle gövde arasında bir ayrılıktır. gerçekte ölüm yoktur, tinin ölümsüzlüğe ulaşması, yüce kaynağa dönüşü vardır. çünkü, bütün varlık türleri tanrısal tözün yansıması olduğundan, salt ölüm de söz konusu değildir. ölümün bir başka anlamı da bilgiden, erdemden, yetkinlikten, sevgiden yoksun kalmaktır.
yunus emrenin şiirinde yeni-platonculuktan kaynaklanan tasavvuf öğretisinin bütün sorunları bulunur. bunlara yeni bir çözüm getirmez, yeni-platonculukun yöntemine dayanarak yorumlar ileri sürer. bu nedenle onun şiiri yeni-platonculukun türkçe açıklanışıdır.
yunus emrenin edebiyat tarihi bakımından, önemli bir yanı da anadoluda, türkçe şiir dilinin öncüsü olması ve tasavvuf sorunlarını yalın, kolay anlaşılır bir dille söyleyişi nedeniyledir. şiirlerinin ölçüsü, türkçenin ses yapısına uymayan aruz olmakla birlikte söyleyişi akıcı, sürükleyici bir nitelik taşır. tasavvufun en güç anlaşılır kavramlarını, türkçenin ses yapısına uygun biçimde dile getirir, şiirinde duygu ve düşünce birliğinden oluşan bir derinlik görülür. yer yer yalın halk söyleyişine yaklaşan dilinde anlam-uyum bağlantısı bütüncül bir içerik taşır. ona göre önemli olan bir sözü etkili biçimde söylemektir. bu nedenle sözün boş bir kavram olmaması, bir varlık sorununu, bir düşünceyi dile getirmesi gerekir. insan ancak söz söyleme yetisiyle insandır, konuşan tanrı durumundadır. yunus emrede türkçe, şiir dili olma yanında, düşünceyi içeren, açıklayan bir odak özelliği kazanmıştır
.
yunus emrenin şiirinde, edebiyat tarihi bakımından, dil, düşünce, duygu ve yaratıcılık gibi dört önemli sorun sergilenir. bu sorunlar bir görüş ve inanış bütünlüğü içinde ele alınır, insan konusunda odaklaştırılır. şiirde işlenen konular ise insan, tanrı, varlık birliği, sevgi, yaşama sevinci, barış, evren, ölüm, yetkinlik, olgunluk, alçakgönüllülük, erdem, eliaçıklık gibi genellikle gerçek yaşamı ilgilendiren kavramlardır. o, bu kavramları, şiirinin bütünlüğü içinde temel öğe olarak sergilemiştir.
insan bir sevgi varlığıdır, tin ile gövde gibi iki ayrı tözden kurulmuştur. tin tanrısaldır, ölümsüzdür, gövdede kaldığı sürece geldiği özün ve yüce kaynağa, tanrısal evrene dönme özlemi içindedir. gövde dağılır, kendini kuran öğelere ayrılır. içinde insanın da bulunduğu tüm varlık evreni toprak, su, ateş ve yel gibi dört ilkeden kurulmuştur. bu dört ilke yaratılmıştır, yaratıcı da tanrıdır. tanrı, bu dört ilkeyi yarattıktan sonra, ayrı ayrı oranlarda birleştirerek varlık türlerinin oluşmasını sağlamıştır. insan sevgi yoluyla tanrıya ulaşır, çünkü insanla tanrı arasında özdeşlik vardır. ancak, insanın bu madde evreninde bulunması, tinin tanrısal kaynaktan uzak kalması bir ayrılıktır. bu ayrılık insanı, yaşamı boyunca tanrıyı düşünme, ona özlem duyma olaylarıyla karşı karşıya getirmiştir. gerçekte insan-tanrı-evren üçlüsü birlik içindedir, var olan yalnız tanrıdır, türlülük bir görünüştür. çünkü tanrı, kendi özü gereği, bütün varlık türlerini kapsar, her varlıkta yansır. evreni kuran öğelerle insanın gövdesini oluşturan ilkeler özdeştir. bu özdeşlik tanrısal tözün bütün varlık türlerinde, biçimlendirici bir öğe olarak bulunmasından dolayıdır. tanrısal tözün nesnel varlıklarda bulunması bir yansıma niteliğindedir, çünkü tanrı yarattığı nesnede yansıyınca oluş gerçekleşir.
sevgi insanda birleştirici, bütünleştirici bir eğilim niteliğindedir. yunus emre, sevgiyi tanrı ve onun yarattığı tüm varlıklara karşı duyulan bir yakınlık, bir eğilim diye anlar. sevginin ereği yüce tanrıya ölümsüz olana kavuşmak, onun varlığında bütünlüğe ulaşmaktır. tanrı insanla özdeş olduğundan kendini seven tanrıyı, tanrıyı seven kendini sever. çünkü sevgi kendini başkasında, başkasını kendinde bulmaktır. sevginin olmadığı yerde, öfke, kırgınlık, çözülme ve birbirinden kopukluk gibi olumsuz durumlar ortaya çıkar. sevginin değerini yalnız seven bilir, sevmek de bir bilgelik, bir olgunluk işidir. yeterince aydınlanmamış, tanrı ışığından yoksun kalmış bir gönülde sevginin yeri yoktur. bütün varlık türlerini birbirine bağlayan, onları tanrısal evrene yönelten sevgidir. sevgi bir çıkar aracı olmadığından seven karşılık beklemez. dost kişi gerçek seven kimsedir (âşık). dost başka bir anlamda da tanrıdır, kişinin gönlünde ışıyan tözdür.
yunus emrede yaşamak tanrısal tözün bir yansıması olan evrende sevinç duymaktır. çünkü, bütün varlık türlerinde tanrı görünmektedir, bu nedenle severek, düşünerek yaşamayı bilen kimse her yerde tanrı ile karşı karşıyadır. yaşamak belli nesnelere bağlanmak, yalnız gelip geçici varlıkları edinmek için çırpınmak değildir. böyle bir yaşama biçimi kişiyi tanrısal tözden uzaklaştırdığı gibi yetkinlikten, bilgelikten de yoksun kılar. yunus emrenin dilinde bilge kişinin adı erendir. eren barış içinde yaşamayı, bütün insanları kardeş görmeyi, kendini sevmeyeni bile sevmeyi bilen kişidir. onun gönlü yalnız sevgiyle, dostluk duygularıyla doludur. evreni bir tanrısal görünüş alanı olarak bildiğinden, erenin evrene karşı da sevgisi, saygısı vardır. erenin gözünde insan bir küçük evrendir, büyük evren ise tanrısal tözün kuşattığı sonsuz varlık alanıdır. eren olma aşamasına ulaşmış kişide erdem, alçakgönüllülük, eli açıklık, yetkinlik, olgunluk bir bütünlük içinde bulunur.
ölüm tinin gövdeden ayrılıp tanrısal kaynağa dönmesiyle gerçekleşir. bu nedenle ölüm tinle gövde arasında bir ayrılıktır. gerçekte ölüm yoktur, tinin ölümsüzlüğe ulaşması, yüce kaynağa dönüşü vardır. çünkü, bütün varlık türleri tanrısal tözün yansıması olduğundan, salt ölüm de söz konusu değildir. ölümün bir başka anlamı da bilgiden, erdemden, yetkinlikten, sevgiden yoksun kalmaktır.
yunus emrenin şiirinde yeni-platonculuktan kaynaklanan tasavvuf öğretisinin bütün sorunları bulunur. bunlara yeni bir çözüm getirmez, yeni-platonculukun yöntemine dayanarak yorumlar ileri sürer. bu nedenle onun şiiri yeni-platonculukun türkçe açıklanışıdır.
yunus emrenin edebiyat tarihi bakımından, önemli bir yanı da anadoluda, türkçe şiir dilinin öncüsü olması ve tasavvuf sorunlarını yalın, kolay anlaşılır bir dille söyleyişi nedeniyledir. şiirlerinin ölçüsü, türkçenin ses yapısına uymayan aruz olmakla birlikte söyleyişi akıcı, sürükleyici bir nitelik taşır. tasavvufun en güç anlaşılır kavramlarını, türkçenin ses yapısına uygun biçimde dile getirir, şiirinde duygu ve düşünce birliğinden oluşan bir derinlik görülür. yer yer yalın halk söyleyişine yaklaşan dilinde anlam-uyum bağlantısı bütüncül bir içerik taşır. ona göre önemli olan bir sözü etkili biçimde söylemektir. bu nedenle sözün boş bir kavram olmaması, bir varlık sorununu, bir düşünceyi dile getirmesi gerekir. insan ancak söz söyleme yetisiyle insandır, konuşan tanrı durumundadır. yunus emrede türkçe, şiir dili olma yanında, düşünceyi içeren, açıklayan bir odak özelliği kazanmıştır
.
her ne kadar dogrulugu belli degilsede yazilan bazi kaynaklara bakilirsa yunus emre, mevlana ile görüsmüstür.
yuns emre mevlanaya;
mesneviyi çok uzun yazmışsın ben olsam, ete kemiğe büründüm, yunus olarak göründüm diye yazar bitirdim demistir.
yuns emre mevlanaya;
mesneviyi çok uzun yazmışsın ben olsam, ete kemiğe büründüm, yunus olarak göründüm diye yazar bitirdim demistir.
yine anlatilanlara göre dervis yunus, fakir biridir. bir yil kitlik olmus, yunus iyice fakirlesmis.
son umut olarak, nami tüm anadolu’ya yayilmis olan yardimsever bir evliyaya gitmek geldi. yunus, büyük haci bektas’a ulasip ondan yardim isteyecektir. yola düser yunus...
topladigi aliçlari hediye olarak götürür. günlerce gittikten sonra ulasir haci bektas’in dergahina. hediyesini verir, pir’den bugday ister...
dergahtakiler yunus’u iyi bir sekilde agirlar. kim bilir belkide haci bektas, yunus’taki cevheri gördügünden ona söyle soru sordurtur;
’buğday mı ister,yoksa erenler himmeti mi?’
cevap bugday’dir...
haci bektas tekrar sordurtur;
’isterse o alıcın her tanesince nefes edeyim’
cevap bugday’dir...
haci bektas yine istedigi cevaba alamamistir, tekrar sordurtur;
’isterse her çekirdek sayısınca himmet edeyim’
cevap yine bugday’dir...
haci bektas emir verir bugdayi yunus’a verirler. yunus sevinçle evinin yolunu tutar. yolda kafasini haci bektasin sorulari mesgul eder...
kalbinde bir rahatsizlik vardir. bilemez, bulamaz, çözmemez...
nedenini bilmeden dergaha geri dönmek ister. döner de... kalbini rahatsiz edeni sormayi ister...
hizli adimlarla döner dergaha...
haci bektas’tan himmetini ister...
istedigi cevabi alamaz yunus...
onun kilidi taptuk emre’ye verilmistir çünkü...
çaresiz yunus, taptuk emre’nin dergahina gider...
iste orada fakir yunus, asik yunus olur... orada fakir yunus, dervis yunus olur... orada garip yunus, yunus emre olur...
son umut olarak, nami tüm anadolu’ya yayilmis olan yardimsever bir evliyaya gitmek geldi. yunus, büyük haci bektas’a ulasip ondan yardim isteyecektir. yola düser yunus...
topladigi aliçlari hediye olarak götürür. günlerce gittikten sonra ulasir haci bektas’in dergahina. hediyesini verir, pir’den bugday ister...
dergahtakiler yunus’u iyi bir sekilde agirlar. kim bilir belkide haci bektas, yunus’taki cevheri gördügünden ona söyle soru sordurtur;
’buğday mı ister,yoksa erenler himmeti mi?’
cevap bugday’dir...
haci bektas tekrar sordurtur;
’isterse o alıcın her tanesince nefes edeyim’
cevap bugday’dir...
haci bektas yine istedigi cevaba alamamistir, tekrar sordurtur;
’isterse her çekirdek sayısınca himmet edeyim’
cevap yine bugday’dir...
haci bektas emir verir bugdayi yunus’a verirler. yunus sevinçle evinin yolunu tutar. yolda kafasini haci bektasin sorulari mesgul eder...
kalbinde bir rahatsizlik vardir. bilemez, bulamaz, çözmemez...
nedenini bilmeden dergaha geri dönmek ister. döner de... kalbini rahatsiz edeni sormayi ister...
hizli adimlarla döner dergaha...
haci bektas’tan himmetini ister...
istedigi cevabi alamaz yunus...
onun kilidi taptuk emre’ye verilmistir çünkü...
çaresiz yunus, taptuk emre’nin dergahina gider...
iste orada fakir yunus, asik yunus olur... orada fakir yunus, dervis yunus olur... orada garip yunus, yunus emre olur...
anlatilanlara göre dervis yunus 3000 civari siir yazmistir. o öldükten sonra siirleri bir yobazin eline geçmis. yobaz yazilanlari okuyunca begenmemis. 1000 tanesini yakmis, 1000 tanesini suya atmis...
bu molla kasim denen yobaz yine de okuyarak yakiyormus siirleri. o kadar düsünce varmis, neyse...
okuyup, okuyup suya yada atese atarken siirleri bir misra gözüne çarpmis;
derviş yunus bu sözü eğri büğrü söyleme
seni sigaya çeken bir molla kasım gelir...
molla kasim sasirmis, yaptiklarina da pisman olmus...
bu siir ve bundan sonra gelen siirler insanogluna kalmis anlatilanlara göre...
1000 tanesi havada kül olup kuslarin,
1000 tane siiri de sudaki baliklarin olmus...
bu molla kasim denen yobaz yine de okuyarak yakiyormus siirleri. o kadar düsünce varmis, neyse...
okuyup, okuyup suya yada atese atarken siirleri bir misra gözüne çarpmis;
derviş yunus bu sözü eğri büğrü söyleme
seni sigaya çeken bir molla kasım gelir...
molla kasim sasirmis, yaptiklarina da pisman olmus...
bu siir ve bundan sonra gelen siirler insanogluna kalmis anlatilanlara göre...
1000 tanesi havada kül olup kuslarin,
1000 tane siiri de sudaki baliklarin olmus...
dergaha "doğru odun" getirecem derken,zavallı genç ve düzgün ağaçları katletmiş olan 13. yüzyılın hümanist filozofu.
dergahı için odun toplarken sadece düz olanları topladığını görüp, neden eğri parçaları toplamıyorsun diye soranlara, burası doğruluk dergahı; buradan içeri doğrular sadece girebilir diyerek cevap vermiş bir kişi.
ben ayımı yerde gördüm
ne ararım gökyüzünde
benim yüzüm yerde gerek
bana rahmet yerden yağar ...
ne ararım gökyüzünde
benim yüzüm yerde gerek
bana rahmet yerden yağar ...
y u n u s e m r e şiirleri
________________________________________
ben yürürem yane yane
ben yürürem yane yane, aşk boyadi beni kane
ne akilem ne divane, gel gör beni aşk neyledi
gah eserem yeller gibi, gah tozaram yollar gibi
gah akaram seller gibi, gel gör beni aşk neyledi *** ***
akan sulayın çağlaram, dertli cigerem dağlaram
şeyhim anuban ağlaram, gel gör beni aşk neyledi
ya elim al kaldır beni, ya vaslına erdir beni
çok ağladım güldür beni, gel gör beni aşk neyledi *** ***
mecnun oluban yürürem, ol yari düşte görürem
uyanıp melul oluram, gel gör beni aşk neyledi
miskin yunus biçareyem, baştan aşağı yareyem
dost ilinden avareyem, gel gör beni aşk neyledi *** ***
akıl : akıllı
divane : deli, meczup
melül : elem
________________________________________
sevelim sevilelim
hak cihana doludur, kimseler hakkı bilmez
onu sen senden iste, o senden ayrı olmaz
dünyaya gelen geçer, bir bir şerbetin içer
bu bir köprüdür geçer, cahiller onu bilmez *** ***
gelin tanış olalım, işin kolayın tutalım
sevelim sevilelim, dünya kimseye kalmaz
yunus sözün anlar isen, manisini dinler isen
sana iyi dirlik gerek, bunda kimseler kalmaz *** ***
mani : anlam
________________________________________
gönüller yapmaya geldim
benim bunda kararım yok, bunda gitmeye geldim
bezirganım mataım çok, alana satmağa geldim.
ben gelmedim davi için benim işim sevi için
dostun evi gönüllerdir, gönüller yapmağa geldim *** ***
dost eşruğu deliliğim, aşıklar bilir neliğim
devşuruben ikiliğim, birliğe bitmeye geldim
yunus emre aşık olmuş, maşuka derdinden olmuş
gerçek erin kapısında ömrüm harcamaya geldim *** ***
bezirgan: tüccar
mata : mal,erzak
davi : dava peşinde koşmak,kavga,dava.
sevi : sevgi
eşruk : sarhoşluk
devşuruben : kaldırıp
bitmek : kavuşmak
maşuk : allah (aşık olunan)
________________________________________
dilsizler haberin
dilsizler haberin kulaksız dinleyesi
dilsiz kulaksız sözü, can gerek anlayaşı
dinlemeden anladık, anlamadan eyledik
gerçek erin bu yolda yokluktur sermayesi *** ***
biz sevdik aşık olduk, sevildik maşuk olduk
her dem yeni dirlikte, bizden kim usanası
miskin yunus ol veli, yerde gökte dopdolu
her taş altında gizli, bin imran oğlu musi *** ***
di˜rlik: hayat
imran oğlu musi : musa peygamber
________________________________________
aşk kitabin okuruz
söylememek harcısı, söylemeğin hasıdır
söylemeğin harcısı, gönüllerin pasıdır
cümle yaratılmışa bir göz ile bakmayan
halka müderris ise, hakikatte asidir *** ***
şeriat haberini şerh ile eydem işit
şeriat bir gemidir, hakikat deryasıdır
ol geminin tahtası her nice muhkem ise
deniz mevci kat olsa, tahta uşanasıdır *** ***
bundan içeri haber işit, eydeyin ey yar
hakikatin kafiri, şerin evliyasıdır
biz talib-i ilimleriz, aşk kitabın okuruz
calap müderris bize, aşk hod medresedir *** ***
harcısı : uygunu
has : güzel
şeriat : kuranın dışsal, açık anlamı
şerh : açıklama
eydem : söyleyim
hakikat : kuranın gizli anlamlarının bilindiği makam
muhkem : kuvvetli
mevc : dalga
kat : kesme
uşanmak : kırılmak
kafir : inkar eden, gerçeği örten
şerin : şeriatın
evliya : hak dostu,hakiki dindar
talib-i ilim : ilim öğrenen
hod : kendi, zaten
________________________________________
nice besleyesin
nice bir besleyesin, bu kadd ile kameti
düştün dünya zevkine unuttun kıyameti
dürüs, kazan, ye yedir, bir gönül ele getir
yüz kabeden yiğrektir, bir gönül ziyareti *** ***
uslu değil delidir halka salusluk satan
nefsin müslüman etsin var ise kerameti
yunus imdi sen dahi, gerçeklerden olagör
gerçek erenler imiş, cümlenin ziyareti *** ***
kadd : boy,pos
kamet : boy
dürüs : toplayıp biraraya getirme
yiğrek : daha iyi
salusluk: hilekarlık
keramet : olağanüstü işler, haller
________________________________________
bu bir acaib haldir
bu bir acaip haldir bu hale kimse ermez
alimle davi kılar, veli değme göz görmez
ilm ile hikmet ile, kimse ermez bu sırra
bu bir acaib sırdır, ilme kitaba sığmaz *** ***
alem ilmi okuyan, dört mezhep sırrın duyan
aciz kaldı bu yolda, bu aşka el uramaz
yunus canını terk et, bildiklerini terk et
fena olmayan suret, şahına vasıl olmaz *** ***
davi : savunulan sey
veli : amma lakin
fena : benliği terkedip yokluk halinde olma
________________________________________
aşk makami
aşk makamı al˜ ır, aşk kadim ezelidir
aşk sözünü söyleyen, cümle kudret dilidir
diyen o, işiten o, gösteren o
her sözü söyleyen o, suret can menzilidir *** ***
suret söz kanda buldu, söz sahibi kaçan oldu
surete kendi geldi, dil hikmetin yoludur
bu bizim işretimiz, oldur bu lezzetimiz
içip esridiğimiz, aşk şerbeti gölüdür
yunus sözünde yalan, görmedi mumin olan
ömrün zülmete salan, marifet yoksuludur *** ***
ali : yüksek,yüce
menzil : ulaşılacak yer
işret : eğlence
eşrimek: sarhoş olmak
zülmet : karanlık
marifet: tasavvufta üstün bir makam
________________________________________
hak bir gönül verdi
hak bir gönül verdi bana, ha demeden hayran olur
bir dem gelir şadan olur, bir dem gelir giryan olur
bir dem gelir söyleyemez, bir sözü şerh eyleyemez
bir dem cehalette kalır, nesne bilmez nadan olur *** ***
bir dem dev olur ya peri, viraneler olur yeri
bir dem uçar belkis ile sultan-ı ins u can olur
bir dem varır mescitlere, yüz sürer anda yerlere
bir dem varır deyre girer, incil okur ruhban olur *** ***
bir dem gelir isa gibi ölmüşleri diri kılar
bir dem girer kibr evine, firavn ile haman olur
bir dem döner cebraile rahmet saçar her mahfile
bir dem gelir gümrah olur, miskin yunus hayran olur *** ***
hayran : şaşkın
şadan : sevinçli
giryan : ağlayan
beşaret: mujdelenmek
şerh : açıklama
nadan : cahil
deyr : kilise
ruhban : rahip
mahfil : toplantı yeri
gümrah : sapmış
________________________________________
aşkin aldin benden beni
aşkın aldı benden beni, bana seni gerek seni
ben yanarım dün ü günü, bana seni gerek seni
ne varlığa sevinirim, ne yokluğa yerinirim
aşkın ile avunurum bana seni gerek seni *** ***
aşkın aşıklar öldürür,aşk denizine daldırır
tecelli ile doldurur,bana seni gerek seni
aşkın şarabından içem,mecnun olup yola düşem
sensin dün ü gün endişem, bana seni gerek seni *** ***
sufilere sohbet gerek, ahilere ahret gerek
mecnunlara leyla gerek, bana seni gerek seni
eğer beni öldüreler, külüm göğe savuralar
toprağım anda çağırır, bana seni gerek seni *** ***
cennet dedikleri ne ki, bir kaç köşkle birkaç huri
isteyene ver onları, bana seni gerek seni
yunus-durur benim adım, gün geçtikce artar ödüm
iki cihanda maksudum, bana seni gerek seni *** ***
tecelli: allah eserlerinin mevcut olanda görünmesi
sufi : derviş
maksud : amaç
________________________________________
bir kez gönül yiktin ise
bir kez gönül yıktın ise
bu kıldığın namaz değil
yetmişiki millet dahi
elin yüzün yumaz değil
*** ***
yol odur ki, doğru vara
göz odur ki, hakkı göre
er odur ki alçak dura
yüceden bakan göz değil
________________________________________
ilim ilim bilmektir
ilim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir
sen kendini bilmezsin, ya nice okumaktır
okumaktan mani ne, kişi hakkı bilmektir
çün okudun bilemedin, ha bir kuru emektir *** ***
okudum bildim deme, çok taat kıldım deme
eri hak bilmez isen, abes yere yelmektir
dört kitabın manisi, bellidir bir elif te
sen elif dersin hoca, manisi ne demektir *** ***
yunus der ki ey hoca
gerekse var bin hacca
hepisinden iyice
bir gönüle girmektir *** ***
taat : ibadet
abes : boş yere, boşuna
yelmek : ardından gitmek
manisi : anlamı
________________________________________
ey beni ayiplayan
ey beni ayıplayan, gel beni aşktan kurtar
elinden gelmez ise, söyleme fasid haber
hiç kimsene kendinden, halden hale gelmedi
cümlemizin halini, maşuk eder mukarrer *** ***
aşıkların her hali, maşuk katında biter
sözün var ona söyle, benim elimde ne var
her kim aşk kadehinden,içti ise bir cura
ona ne yad ne biliş, ona nesrik ne humar *** ***
dost yüzünden nikabı, her kim giderdi ise
hicap kalmadı ona, ayruk ne hayr u ne şer
şeriat edebinden korkaram söylemeye
yokise eydeyidim daha ayrıksı haber
dost kılıçından yunus ölürse gam değil
dost göğünden uyanan, maşuk burcundan doğar *** ***
fasid : bozucu, fesat
mukarrer : kararlaştırılmış
cura : yudum
yad : yabancı
biliş : tanıdık
humar : içkinin verdiği başağrısı
nesrik : sarhoş
ayrıksı : aykırı
nikap : perde, yüz örtüsü
________________________________________
haber eylen aşiklara
haber eylen aşıklara, aşka gönül veren benem
aşk bahrisi oluban denizlere dalan benem
gördüm göğün meleklerin, her biri bir işteymis
hak calabın zikrin eden incil benem kuran benem *** ***
gördüm diyen değil, gören
bildim diyen değil, bilen
bilen odur, gösteren o,
aşka esir olan benem *** ***
deli oldum adım yunus
aşk oldu bana kılavuz
hazrete değin yalınız
yüz sürüyü varan benem
________________________________________
bu zamanda müslümanlar
müslümanlar zamane yatlı oldu
helal yenmez, haram kıymetli oldu
fakirler miskinlikten çekti elin
gönüller yıkıben heybetli oldu *** ***
peygamber yerine geçen hocalar
bu halkın başına zahmetli oldu
yunus gel aşık isen tevbe eyle
nasuha tevbe ucu kutlu oldu *** ***
nasuh tevbesi : bir daha bozmamak üzere edilen tevbe
________________________________________
aşiklar ölmez
ya rab bu ne derttir derman bulunmaz
benim garip gönlüm aşktan usanmaz
aşık ki cana kaldı aşık olmaz
canın terketmeyen, maşukun bulmaz *** ***
aşk pazarıdır bu canlar satılır
satarım canımı kimseler almaz
aşık, bir kişidir, bu dünya malın
ahiret korkusun bir pula saymaz *** ***
bu dünya ol ahiretten içeri
aşıkın yeri var kimseler bilmez
yunus öldü diye sela verirler
ölen hayvan imiş, aşiklar ölmez *** ***
gönül calabin tahti
miskinlikte buldular, kimde erlik var ise
merdivenden ittiler, yüksekten bakar ise
gönül yüksekte gezer, dem-be-dem yoldan azar
dış yüzüne o sızar içinde ne var ise *** ***
ak sakallı pir hoca, bilemez hali nice
emek vermesin hacca, bir gönül yıkar ise
sağır işitmez sözü, gece sanar gündüzü
kördür münkirin gözü, alem münevver ise *** ***
gönül calabın tahtı, calap gönüle baktı
iki cihan bedbahtı, kim gönül yıkar ise
sen sana ne sanırsan ayrugada onu san
dört kitabın manası budur eğer var ise *** ***
bildik gelenler geçmiş, konanlar geri göçmüş
aşk şarabından içmiş, kim mana duyar ise
yunus yoldan azuban, yüksek yerde durmasın
sinle sırat görmeye, sevdiği didar ise *** ***
dem-be-dem : zaman zaman
münevver : bilgili, aydın
calap : allah
pir koca : ihtiyar
bedbaht : talihsiz
sin : mezar
sırat : cennet yolu
didar : allaha kavusma, hakkın yüzü
________________________________________
kime gönül verir isem
kime gönül verir isem, benim ile yar olmadı
halim bilip derdim sorup bana vefadar olmadı
haktan meğer takdir idi, aşık oldu gönlüm sana
hiç kimseler bencileyin, aşka giriftar olmadı *** ***
ibrahime nemrud odunu, aşktır gülistan eden
aşktan nazar ericeğiz, gülzar oldu nar olmadı
aşkta kahırlar çok olur, aşıklara gayret gerek
yunus aşık oldun ise, aşıklarda ar olmadı *** ***
giriftar : tutkun olmak, tutulmak
gülistan,gülzar : gül bahcesi
nar : ateş
ar : utanma
________________________________________
aşk ver bana
ilahi bir aşk ver bana, kandalığım bilmeyeyim
yavı kılayım ben beni, isteyiben bulmayayım
al gider benden benliği, doldur içime şenliği
diriliğimde öldür beni, varıp orda ölmeyeyim *** ***
bülbül olup öteyim, dost bahçesinde yatayım
gül oluben açılayım, ayruk dahi solmayayım
aşkdır derdin dermanı, aşk yoluna koydum canı
yunus emre eydur bunu, bir dem aşksız olmayayım. *** ***
kanda : nerede
yavı kılmak: kaybetmek
ayruk : artık, baska
eydur : söylemek
dem : an,vakit
________________________________________
aşk
işitin ey yarenler, kıymetli nesnedir aşk
sultanları kul eyler, hikmetli nesnedir aşk
akilleri şaşırır deryalara düşürür
kayaları söyletir, kuvvetli nesnedir aşk *** ***
aşksızlara verme öğüt, öğüdünden ala değil
aşksız adem hayvan olur, hayvan öğüt bilir değil
________________________________________
sufiyim halk içinde
sufiyim halk içinde, tesbih elimden gitmez
dilim marifet söyler gönlüm hiç kabul etmez
söylerim marifeti, saluslanırım katı
miskinliğe dönmeye gönlümden kibir gitmez *** ***
görenler elim öper, tac u hırkaya bakar
söyle sanırlar beni, zerrece günah etmez
dışımda ibadetim sohbetim hoş taatım
iç pazara gelince bin yıllık ayyar etmez *** ***
dışım derviş içim boş, dilim tatlı sözüm hoş
amma ettiğim işi dinin değişen etmez
yunus eksikliğini allahına arz eyle
onun keremi çoktur sen ettiğin o etmez *** ***
saluslanmak : hilekarlık, düzenbazlık.
________________________________________
dervişlik dedikleri
dervişlik dedikleri hırka ile tac degil
gönlün derviş eyleyen hırkaya muhtaç değil
durmuş marifet söyler, erene yunus emrem
yol eriyle yoldadır, yolsuza yoldaş değil
________________________________________
hic bir kişi bilmez bizi
hiç bir kişi bilmez bizi, biz ne işin içindeyiz
ne hırsımız baydır bizim, ne nefsimiz içindeyiz
bir kimsenin devletine, tanediben biz gülmeyiz
ne munkiriz alimlere, ne tersanın hacındayız
yunus eydur hey sultanım, özge şahım vardır benim
ko dünya altın gümüşün, ne bakır-u tacındayız *** ***
bay : zengin
tanetmek : yermek, kınamak
özge : başka
tersa: hıristiyan
munkir : inkar eden
________________________________________
erenler yolu
canım erenler yolu inceden ince imiş
süleymana yol kesen şol bir karınca imiş
eydürler idi bana aşık avare olur,
geldi başıma gördüm, ol söz yerince imiş *** ***
dört kitabın manisin okudum hasıl ettim
aşka gelicek gördüm, bir uzun hece imiş
iki kişi söyleşir yunusu görsem diye
biri eydur ben gördüm bir aşik koca imiş
________________________________________
ab-i hayat
ab-i hayatın çeşmesi aşıkların visalidir
sohbeti aşk ile eder, susamışları yakmaya
aşk mı derim ben ona tanrının uçmağın seve
uçmak hod bir tuzaktır eblehler canın tutmağa *** ***
aşık olan miskin olur
hak yoluna teslim olur
her ne dersen boyun tutar
çare yok gönül yıkmaya
*** ***
ab-ı hayat : ölümsüzlük suyu. ledun ilmi, hakka kavuşma.
visal : kavuşma
uçmak : cennet
hod : kendi.
ebleh : budala
miskin: benliği terketmiş
boyun tutmak: teslim olmak
________________________________________
işitin ey yarenler
işitin ey yarenler
aşk bir güneşe benzer
aşk olmayan gönül
misal-i taşa benzer *** ***
taş gönülde ne biter
dilinde agu tüter
nice yumusak söylese
sözü savaşa benzer *** ***
geç yunus endişeden
gerekse bu bişeden
ere aşk gerek evvel
ondan dervişe benzer *** ***
yaren : dost
agu : zehir
bişe : orman
________________________________________
sensin kerim
sensin kerim sensin rahim, allah sana sundum elim
senden artuk yoktur emim, allah sana sundum elim
ecel geldi vade erdi, bu ömrüm kadehi doldu
kimdir ki içmeden kaldı, allah sana sundum elim *** ***
gözlerim göğe süzüldü, canım göğüsten üzüldü
dilim tetiği bozuldu, allah sana sundum elim
geldim salacam sarılır, dört yana sela verilir
el namazıma derilir, allah sana sundum elim *** ***
cun cenazeden şeştiler, üstüme toprak saçtılar
hep koyubeni kaçtılar, allah sana sundum elim
yunus tap uzattın sözü, allahına tutgil yüzü
didardan ayırma bizi, allah sana sundum elim *** ***
emim : ilacım
salaca: tabut taşıyan tahta
sela : ölüm haberinin duyurulması
şeşmek: çıkarmak
tap : yeter, kafi
didar : allahın cemali, yüzü
________________________________________
çağirayim mevlam seni
dağlar ile taşlar ile çağırayım mevlam seni
seherlerde kuşlar ile çağırayım mevlam seni
sular dibinde mahi ile, sahralarda ahu ile
abdal olup ya hu diye çağırayım mevlam seni *** ***
gökyüzünde isa ile tur dağında musa ile
elindeki asa ile çağırayım mevlam seni
derdi okus eyyüp ile, gözü yaşlı yakup ile
ol muhammed mahbub ile çağırayım mevlam seni *** ***
hamd u şükrullah ile, vasf-ı kulhuvallah ile
daim zikrullah ile çağırayım mevlam seni
yunus okur diller ile, ol kumru bülbüller ile
hakkı seven kullar ile çağırayım mevlam seni *** ***
mahi : balık
ahu : ceylan
abdal : derviş
ya hu : allah
okus : çok
mahbub: sevgili
________________________________________
dertli dolap
dolap niçin inilersin, derdim vardır inilerim
ben mevlaya aşık oldum, onun için inilerim
benim adım dertli dolap, suyum akar yalap yalap
böyle emreyledi calap, derdim vardır inilerim *** ***
beni bir dağda buldular, kolum kanadım kırdılar
dolaba layık gördüler, derdim vardır inilerim
ben bir dağın ağacıyım, ne tatlıyım ne acıyım
ben mevlaya duacıyım, derdim vardır inilerim *** ***
şol dülgerler beni yondu, her azam yerine kondu
bu iniltim haktan geldi, derdim vardır inilerim
yunus burda gelen gülmez, kişi muradına ermez
bu fanide kimse kalmaz, derdim vardır inilerim. *** ***
calap : allah
________________________________________
la şerike okursun
la şerike okursun, sonra şerik katarsın
bire iki demegil, fitne kimden tutarsın
cun kuran gökten indi, onu allah buyurdu
ondan haber ver bana, ha kitaptan ötersin *** ***
ilim okumaktan gerek kendözünü bilmektir
kendözünü bilmezsen bir hayvandan betersin
kılarsın riya namaz, günahın çok hayrın az
dinle neye varır söz, cehennemde bitersin *** ***
halka fetva verirsin, ne için sen tutmazsın
ihlas ile gelirsen bizden nesne utarsın
sen fakihsin ben fakir, sana hiç tanumuz yok
ilmin var amelin yok, günahlara batarsın *** ***
utarsın : kazanırsın
tan : kınama
________________________________________
canim kurban olsun
canım kurban olsun senin yoluna
adı güzel kendi güzel muhammed
şefaat eyle bu kemter kuluna
adı güzel kendi güzel muhammed *** ***
mumin olanların çoktur cefası
ahirette olur zevk u sefası
onsekiz bir alemin mustafası
adı güzel kendi güzel muhammed *** ***
yedi gökleri seyran eyleyen
kürsinin üstünde cevlan eyleyen
miracda ümmetini dileyen
adı güzel kendi güzel muhammed *** ***
dört caryar anun gökçek yaridur
anı seven günahlardan beridur
on sekiz bin alemin sultanıdur
adı güzel kendi güzel muhammed *** ***
aşık yunus nider dünyayı sensiz
sen hak peygambersin şeksiz şüphesiz
sana uymayanlar gider imansız
adı güzel kendi güzel muhammed *** ***
kemter : değersiz
cevlan : dolaşma
şek : şüphe
şefaat : bağışlanmasını dileme
________________________________________
canlar canini buldum
canlar canını buldum bu canım yağma olsun
assı ziyandan geçtim dükkanım yağma olsun
ben benliğimden geçtim gözüm hicabın açtım
dost vaslına eriştim gumanım yağma olsun *** ***
benden benliğim gitti hep mülkümü dost yuttu
la-mekana kavm oldum mekanım yağma olsun
taalluktan üzüştüm ol dosttan yana uçtum
aşk divanına düştüm divanım yağma olsun *** ***
ikilikten usandım birlik hanına kandım
derd-i şarabın içtim dermanım yağma olsun
varlık cun sefer kıldı dost andan bize geldi
viran gönül nur doldu cihanım yağma olsun *** ***
geçtim bitmez sağınçtan usandim yaz u kıştan
bostanlar başın buldum bostanım yağma olsun
yunus ne hoş demişsin bal u şeker yemişsin
ballar balını buldum kovanım yağma olsun *** ***
assı : kar, kazanç
hicab : perde, örtü, utanç
vasl : kavuşma
guman : şüphe
la-mekan : mekansız
kavm : kavim, yaşanılan yer, topluluk
taalluk : alaka, ilgi
üzüşmek : kesilmek, koparılmak
sağınç : emel, istek
________________________________________
dervişlik der ki bana
dervişlik der ki bana sen derviş olamazsın
gel ne diyeyim sana sen derviş olamazsın
derviş bağrı taş gerek gözü dolu yaş gerek
koyundan yavaş gerek sen derviş olamazsın *** ***
döğene elsiz gerek söğene dilsiz gerek
derviş gönülsüz gerek sen derviş olamazsın
dilin ile şakırsın çok maniler dokursun
vara yoğa kakırsın sen derviş olamazsın *** ***
kakımak varmışsa ger muhammed de kakırdı
bu kakımak sende var sen derviş olamazsın
doğruya varmayınca murşide ermeyince
hak nasib etmeyince sen derviş olamazsın *** ***
derviş yunus gel imdi ummanlara dal imdi
ummana dalmayınca sen derviş olamazsın *** ***
kakımak : kızmak, öfkelenmek
umman : büyük deniz, okyanus
________________________________________
taştin yine deli gönül
taştın yine deli gönül sular gibi çağlar mısın
aktın yine kanlı yaşım yollarımı bağlar mısın
nidem elim ermez yare bulunmaz derdime çare
oldum ilimden avare beni bunda eğler misin *** ***
yavı kıldım ben yoldası onulmaz bağrımın başı
gözlerimin kanlı yaşı ırmak olup çağlar mısın
ben toprak oldum yoluna sen aşırı gözetirsin
şu karşıma göğüs geren taş bağırlı dağlar mısın *** ***
harami gibi yoluma arkuri inen karlı dağ
ben yarimden ayrı düştüm sen yolumu bağlar mısın
karlı dağların başında salkım salkım olan bulut
saçın çözüp benim için yaşın yaşın ağlar mısın *** ***
esridi yunusun canı yoldayım illerim kanı
yunus düşte gördü seni sayru mısın sağlar mısın *** ***
yavı kılmak : kaybetmek
yaşın yaşın : gözyaşları döke döke
sayru, sayrı : hasta
________________________________________
şöyle garip bencileyin
acep şu yerde varmola şöyle garip bencileyin
bağrı baslı gözü yaşlı şöyle garip bencileyin
gezerim rum ile şamı, yukarı illeri kamu
çok istedim bulamadım, şöyle garip bencileyin *** ***
söyler dilim ağlar gözüm, gariplere göynür özüm
meğerki gökte yıldızım, şöyle garip bencileyin
nice bu dert ile yanam, ecel ere bir gün ölem
meğer ki sinim de bulam, şöyle garip bencileyin *** ***
bir garip olmuş diyeler, üç günden sonra duyalar
soğuk su ile yuyalar, şöyle garip bencileyin
hey emrem yunus biçare, bulunmaz derdine çare
var imdi gez şardan şare, şöyle garip bencileyin *** ***
bencileyin : benim gibi
bağrı başlı : gönlü yaralı
göynümek : içten yanmak
sin : mezar
şar : şehir
________________________________________
selam olsun
azrail alır canımız, kurur damarda kanımız
yuyıcağız kefenimiz, saranlara selam olsun
gider olduk dostumuza, eremedik kastımıza
namaz için üstümüze, duranlara selam olsun *** ***
sözdür söylenir araya, kimse değmez bu yaraya
iltup bizi makbereye, koyanlara selam olsun
aşik oldur hakki seve, hak derdine kıla deva
bizim için hayır dua edenlere selam olsun *** ***
aşık yunus söyler sözü, kan yaş ile doldu gözü
bilmeyenler bilsin bizi, bilenlere selam olsun *** ***
makbere : kabir
iltmek : iletmek, götürmek
________________________________________
dervişlik yolu
bu dervişlik yoluna, aşk ile gelen gelsin
ya dervişlik neydiğin, bir zerre duyan gelsin
hele biz iş bu yola, gelmedik riya ile
bu melametlik donun, bizimle giyen gelsin *** ***
gözüyle gördüğünü, örte eteği ile
bu yol çok ince yoldur, yüreği duyan gelsin
her kim sever allahı, rahmet kılar vallahi
dil sevgisiyle olmaz, aşk ile yanan gelsin *** ***
işbu sözü diyenden, bize nişan gerektir
sözün kısası budur, canına kıyan gelsin
yunus söz ile kimse, kabliyete geçmedi
bud u vücud dermiyan ortaya koyan gelsin *** ***
melamet : kınanma
kabliyet : öne geçmek
bud u vücud dermiyan : varlığını vücudunu aradan çıkaran
________________________________________
şol cennetin irmaklari
şol cennetin ırmakları akar allah deyu deyu
çıkmış islam bülbülleri öter allah deyu deyu
salınır tuba dalları, kuran okur hem dilleri
cennet bağının gülleri, kokar allah deyu deyu *** ***
kimi yiyip kimi içer, hep melekler rahmet saçar
idris nebi hulle biçer, biçer allah deyu deyu
altındandır direkleri, gümüştendir yaprakları
uzandıkca dudakları, biter allah deyu deyu *** ***
aydan arıdır yüzleri, misk-i amberdir sözleri
cennette huri kızları, gezer allah deyu deyu
hakka aşık olan kişi, akar gözlerinin yaşı
pür nur olur içi dışı, söyler allah deyu deyu *** ***
ne dilersen haktan dile, kılavuzla gir bu yola
bülbül aşık olmuş güle, öter allah deyu deyu
açıldı gökler kapısı, rahmetle doldu hepisi
sekiz cennetin kapısı, açar allah deyu deyu *** ***
rıdvan-durur kapı açan, idris-durur hulle biçen
kevser şarabını içen, kanar allah deyu deyu
miskin yunus var yarına, koma bugünü yarına
yarın hakkın divanına, varam allah deyu deyu *** ***
tuba : cennet ağacı
hulle : elbise
nebi : peygamber
rıdvan : cennet, cennet meleği
________________________________________
elhamdulillah
haktan gelen şerbeti içtik elhamdulillah
şol kudret denizini geçtik elhamdulillah
şol karşıki dağları, meşeleri bağları
sağlık safalık ile aştık elhamdulillah *** ***
kuru idik yaş olduk, kanatlandık kuş olduk
birbirmize eş olduk, uçtuk elhamdulillah
vardığımız illere şol safa gönüllere
halka tapduk manisin saçtık elhamdulillah *** ***
beri gel barışalım, yad isen bilişelim
atımız eğerlendi estik elhamdulillah
indik rumu kışladık, çok hayır şer işledik
uş bahar geldi geri göçtük elhamdulillah *** ***
dirildik pınar olduk, irkildik ırmak olduk
artık denize dolduk, taştık elhamdulillah
taptuğun tapusuna, kul olduk kapusuna
yunus miskin çiğ idik, piştik elhamdulillah *** ***
________________________________________
hakki buldum can içinde
baştan ayağa değin, haktır ki seni tutmuş
haktan ayrı ne vardır, kalma guman içinde
bir isen birliğe gel, ikiyi bırak elden
bütün mana bulasın, sıdk u iman içinde *** ***
girdim gönül şehrine, daldım onun bahrine
aşk ile gider iken, iz buldum can içinde
bu izimi izledim, sağım solum gözledim
çok acaibler gördüm, yoktur cihan içinde *** ***
yunus senin sözlerin, manadır bilenlere
söylenecek sözlerin devr-i zaman içinde *** ***
guman : şüphe
bahri : deniz
________________________________________
can içinde can ol
can olgil can içinde, kalma guman içinde
istediğin bulasın, yakın zaman içinde
rüku secde de kalma, ameline dayanma
ilm u amel gark olur, naz u niyaz içinde *** ***
ikiligi terketgil birlik makamın tutgil
canlar canın bulasın, işbu dirlik içinde
şeriat korucudur, hakikat ordusunda
senin için korunur, hasıl ordu içinde *** ***
aynel-yakin görüptür, yunus mecnun oluptur
bir ile bir oluptur, hakkel-yakin içinde *** ***
aynel-yakin : hakka aşık olanların ulaştığı mertebe
hakkel-yakin : aşkın artıp, hak ile bir olma, (ayrılığın kalkması)
________________________________________
bütün alem bir içinde
onsekizbin alemin cümlesi bir içinde
kimse yok bir den ayruk, söylenir bir içinde
cümle bir onu birler, cümle ona giderler
cümle dil onu söyler, her bir tebdil içinde *** ***
kim gördü onu ayan, ne nakşu ne hod nişan
söz "len terani" dir, musaya tur içinde
yunus sen ne dilersin, dostu görem der isen
ayandır görenlere, ol gönüller içinde *** ***
tebdil : değişik görünmek, değişik
ayruk : başka
len terani : allahın, musa peygambere "beni göremezsin" hitabı
ayan : açık, açıkca ortada
________________________________________
ol calabimin aşki
ol calabımın aşkı bağrımı baş eyledi
aldı benim gönlümü, sırrımı faş eyledi
hergiz gitmez gönülden hiç eksik olmaz dilden
calab kendi nurunu gözüme tuş eyledi *** ***
can gözü onu gördü, dil ondan haber verdi
can içinde oturdu, gönlümü arş eyledi
bir kadeh sundu cana, can içti kana kana
dolu geldi peymane, canı sarhoş eyledi *** ***
esruk oldu canımız, dur döker lisanımız
ol calabımın aşkı, beni sarhoş eyledi
yunus imdi avunur, dostu gördü sevinir
erenler mahfilinde aşka cünbüş eyledi *** ***
faş : gizliyi açıklama
tuş etmek : yönelmek, yöneltmek
peymane : büyük kadeh
mahfil : meclis, toplantı yeri
________________________________________
sun kadehi ey saki
doldur bize sun kadehi, aşk şarabından ey saki
ol denizden içir bize, kandan içer seyh u faki
kim ki bir dem sohbet ola, mufti müderris mat ola
bir ilahi devlet ola, ondan içen oldu baki *** ***
okudun yedi mushafı, ha taat gösterir safi
çünki amel eylemedin, gerekse var yüzyıl oku
bin kez hacca vardın ise, bin kez gaza kıldın ise
bir kez gönül kırdı, ise gerekse var yollar doku *** ***
gönül mü yeğ, kabe mi yeğ, eyit bana aklı eren
gönlü yeğ-durur zira kim gönüldedir dost durağı
yunus işin budur, hemen tutgil gönüller eteğin
dilersen baki olasın, gönüller oldu baki *** ***
kandan : ki ondan
faki : fikih alimi
________________________________________
ya muhammed canim arzular seni
arayı arayı bulsam izini
izinin tozuna sürsem yüzümü
hak nasip eylese görsem yüzünü
ya muhammed canım arzular seni *** ***
bir mübarek sefer olsa da gitsem
kabe yollarında kumlara batsam
hub cemalin bir kez düşte seyretsem
ya muhammed canım arzular seni *** ***
yunus metheyledi seni dillerde
sevilirsin bütün bu gönüllerde
ağlayı ağlayı gürbet ellerde
ya muhammed canım arzular seni *** ***
________________________________________
geldi geçti ömrüm benim
geldi geçti ömrüm benim, şol yel esip geçmiş gibi
hele bana şöyle geldi, şol göz yumup açmış gibi
işbu söze hak tanıktır, bu can gövdeye konuktur
bir gün ola çıka gide, kafesten kuş uçmuş gibi *** ***
bir hastaya vardın ise, bir içim su verdin ise
yarın anda karşı gele, hak şarabın içmiş gibi
bir miskini gördün ise, bir eskice verdin ise,
yarın anda karşı gele, hak libasın biçmiş gibi
yunus emre bu dünyada iki kişi kalır derler
meğer hizir, ilyas ola, ab-ı hayat içmiş gibi *** ***
________________________________________
aşik - maşuk
helal kıldı maşuka, aşık kendi kanını
maşuk nakşından okur, aşk eri kuranını
yardan ayrı olunca, asılıp ölmek yeğdir
aşık kendi bırakır boynuna urganını *** ***
gitmez aşık gözünden, hergiz maşuk hayali
nitekim zelha verir yusuf un nişanını
dirlik budur maşuka, aşık yolunda öle
sorarlar ise eydem aşıkın burhanını *** ***
belkis ile süleyman aşka düştü bir zaman
isteyip bulmadılar bu derdin dermanını
gökteki harut marut, aşk için indi yere
zühre yüzün görünce unuttu rahmanını *** ***
ferhad bu aşk yolunda başın külünge tuttu
hüsrev şirin derdinden dosta verdi canını
leyla ile mecnun işi aceb gelir bu halka
abdurrezzak terketti aşk için imanını
zamane vefaları cefa gelir yunusa
bir doğru yar bulunca feda kılar canını *** ***
burhan : delil
güzaf : bos laf
külüng : kazma
________________________________________
severem ben seni candan içeri
severem ben seni candan içeri
yolum vardır bu erkandan içeri
beni sorma bana benden değilem
suretim boş yürür dondan içeri *** ***
tecelliden nasib erdi kimine
kiminin maksudu bundan içeri
senin aşkın beni benden alıptır
ne şirin dert bu dermandan içeri *** ***
şeriat tarikat yoldur varana
hakikat marifet andan içeri
süleyman kuş dili bilir dediler
süleyman var süleyman dan içeri *** ***
unuttum din diyanet, kaldı benden
bu ne mezheptir, dinden içeri
dinin terk edenin küfürdür işi
bu ne küfürdür imandan içeri
geçer iken yunus şeş oldu dosta
ki kaldı kapıda andan içeri *** ***
suret : yüz, dış görünüş
don : elbise
tecelli: görünme, belirme
gün : gündüz, güneş
şeş olmak: karşılaşma, raslamak
________________________________________
bulduk ol cani
aşk ile ister idik yine bulduk ol canı
gömlek edinmiş giyer suret ile bu teni
girmiş surette geçer, cümle işleri düzer
geri kendiye söyler, gevher ile bu kanı *** ***
bu dünya bir pazardır, suretler dükkan olmuş
bu dükkana giriben, oldur satan bu kanı
bir niceler kayırır, bunca malım kaldı der
veren oldur alan ol, sormaz nedir ziyanı
yunus imdi sen senden, ayrı değilsin candan
sen sende bulmaz isen, nerde bulasın anı *** ***
suret : yaratılmış şeyler
kan : maden
________________________________________
bir sakiden içtik şarap
bir sakiden içtik şarap, arştan yüce meyhanesi
ol sakinin mestleriyiz, canlar onun meyhanesi
bir meclistir meclisimiz, anda ciğer kebap olur
bir şemdir burda yanan, güneş onun pervanesi *** ***
aşk oduna yananların, kulli vücudu nur olur
ol od bu oda benzemez, hiç belirmez zebanesi
ondaki mest olanların, "enel hak" tır sözleri
hallac mansur gibidir en kemine divanesi *** ***
ol meclisin bekrileri, şol şah-ı edhem gibidir
belh şehrinde yüzbin ola her guşede viranesi
yunus bu cezbe sözlerin cahillere söylemegil
bilmezmisin cahillerin nice geçer zamanesi *** ***
saki : içki dağıtan
mest : sarhoş
peymane: kadeh
şem : hepsi
zebane : alev
kemine : en aşağı
bekri : sarhoş
guşe : köşe
cezbe : ilahi sarhoşluk hali
________________________________________
söyleyemem
ey yarenler eydemezem, canım neye yandığını
dil ile vasfedemem, gönlümü kim aldığını
gönlüm dolu sığmaz dile, aşıktır ol kim hal bile
aşk niceyi verdi yele, anlayamaz nolduğunu *** ***
aşktan haber bilenlerin, aşk derdiyle dolanların
küfrü iman olanların, ayıplaman güldüğünü
ağlamak gülmektir aşıka, dirilmek ölmektir aşığa
kahr ile lütfü bir bilir, bilmez melul olduğunu *** ***
aşık yunus eyledi lal, yunus kanı aşka helal
koy verin etsin paymal, görmesin ayrıldığını *** ***
eydemezem : söyleyemem
vasfetmek : tasvir etmek
melul : üzülen
kahr : güçlük, zor
lütuf : ihsan, iyilik
paymal : ayak altında çiğnenmiş
________________________________________
ezelden var idi
ezeliden var idi, canımda bu aşk odu
eşkere etmez idim, bilirdim ki dost koydu
ben razıyam bu yolda, günde bin kez yanarsam
şekerden daha tatlı, şirindir aşkın tadı *** ***
aşk anadan doğmadı, kimseye kul olmadı
hükmüne kıldı esir, cümle bilişi, yadı
aşka mecnun olanlar, assı ziyandan farig
korkmaz ıssı soğuktan, pes ne biliser odu *** ***
ezeli : evveli olmayan
eşkere : açıklamak
biliş : tanıdık
yad : yabancı
assı : kazanç, kar
is : sahip
farig : vazgeçmiş
________________________________________
sirra erdim
ben bunda seyr eder iken, aceb sırra erdim ahi
bir siz dahi sizde görün, dostu bende gördüm ahi
bende baktım bende gördüm, benim ile bir olanı
suretime can vereni, kimduğini bildim ahi *** ***
isteyuben bulamazam, o ben isem ya ben hani
seçemedim ondan beni, bir kez o oldum ahi
maşuk benimledir bile, ayrı değil kıldan kıla
irak sefer bizden kala, dostu yakın gördüm ahi *** ***
munim oldum yoksul iken, benim oldu kevn-i mekan
yerden göğe magrib meşrik, yere göğe doldum ahi
nitekim ben beni bildim, bu oldu ki hakki buldum
korkum onu buluncadı, korkudan kurtuldum ahi
yunus kim öldürür seni, veren alır tatlı canı
bu canlara hükmedenin, kim olduğun buldum ahi *** ***
acep : garip
ahi : kardeş
kimduğini: kim olduğunu
munim : nimet veren(hak)
kevn-i mekan :var olan her şey
magrib, meşrik : doğu, batı
________________________________________
aşk bahrisi
benem ol aşk bahrisi denizler hayran bana
derya benim katremdir zerreler umman bana
kafdağı zerrem değil ay u güneş bana
haktır aslım şek değil, murşittir kuran bana *** ***
yok iken ol barigah, var idi ol padişah
ah bu aşk elinden ah, dert oldu derman bana
adem yaratılmadan can kalıba girmeden
şeytan lanet olmadan arş idi seyran bana *** ***
yaratıldı mustafa, yüzü gül gönlü safa
ol kıldı bize vefa, ondandır ihsan bana
şeriat ehli ırak eremez bu menzile
ben kuş dilin bilirim, söyler süleyman bana
yunus bu halk içinde eksikliktir hak bilir
divane olmuş çağırır, dervişlik buhtan bana *** ***
bahri : bir cins deniz ördeği, deniz
derya : deniz
katre : damla
umman : okyanus
zerre : en kucuk parca
murşit : rehber, hak aşığı, şeyh
arş : göğün en yüksek katı
safa : berraklık
vefa : sözde durma,
ihsan : lütuf, bağış
şeriat : kuranın yüzeysel emirleri
ehil : iş bilen
menzil : varılacak hedef
buhtan : iftira
________________________________________
niteliğim soran
niteliğim soran işit hikayet
su vu toprak od u yel oldu suret
dört muhalif nesneden dört duvarın
sazıkar eyledi verdi keramet *** ***
yel ile toprağı kıldı muallak
su içinde odu tuttu selamet
rızkı ömrü tamam eyledi henüz
şeş cihet olmadan tuttugu kisvet *** ***
baki tertiplerimi şerh edeyim
inayet mevcudu semu basaret
aklımın haberi bugünkü değil
onu er derisen evvelki ayet
yunus ile bu ne denli nasibim
gönül dost durağı, dilim şehadet *** ***
sazıkar : uygun
muallak : asılı, havada duran
şerh : açıklama
inayet : yardım
sem : işitme
basaret : görme
________________________________________
aşk imamdir bize
aşk imamdır bize, gönül cemaat
kıblemiz dost yüzü daimdir salat
dost yüzün göricek, şirk yağmalandı
anıncun kapıda kaldı şeriat *** ***
gönül secde kılar, dost mihrabında
yüzün yere vurup kılar münacat
münacat gibi vakt olmaz arada
kim ola dost ile bu demde halvet *** ***
şeriat eydur, sakın şartı bırakma
şart ol kişiye kim ede hiyanet
erenler nefesi devletli rumuz
onunla fitneden olduk selamet
"beli" kavlin dedik evvelki demde
henuz bir demdir, ol vakt u bu saat *** ***
derildi beşimiz, bir vakte geldi
beşi bir eyleyip, kim kıla taat
biz kimse dinine hilaf demeziz
din tamam olucak doğar muhabbet *** ***
doğruluk bekleyen dost kapısında
gümansız ol bulur ilahi devlet
yunus ol kapıda kemine kuldur
ezelden ebede dektir bu izzet *** ***
şirk : allaha ortak koşma
mihrab : kıbleyi gosteren yer
münacat : yalvarma
halvet : yalnız kalma
beli : yaratılan ruhların allaha verdikleri söz
(evet sen rabbimizsin anlamında)
rumuz : işaret, söz, simge
fitne : hile, ayartma
kavl : söz
derilmek : düzenlenmek
hilaf : karşı, aksi
güman : şüphe
kemine : aciz, en değersiz
________________________________________
aşiklara din ne hacet
din umillet sorar isen, aşıklara din ne hacet
aşık kişi harab olur, harab bilmez din diyanet
aşıkların gönlü gözü maşuk diye gitmiş olur
ayruk surette ne kalır kim kılısar zühd u taat *** ***
taat kılan uçmağ için din tutmayan tamu için
ol ikiden farig olur, neye benzer bu işaret
her kim dostu sever ise, dosttan yana gitmek gerek
işi gücü dost olucak, cümle işten olur azat *** ***
onun gibi maşukanın haberini kim getirir
cebrail-i mursel sığmaz, böyle olundu işaret
soru hesap olmayısar, dünya ahret kovana
munker u nekir ne sorar terkolucak cümle murad
havf u reca gelmez onda varlık yokluk bırakana
ilm u amel sığmaz onda ne terazi var ne sırat *** ***
ol kıyamet pazarında her bir kula baş kaygısı
yunus sen aşıklar ile hiç görmeyesin kıyamet *** ***
hacet : ihtiyaç
di˜anet : dini kurallar, yordamlar
farig : vazgecmek
havf u reca : korku ve ümit
________________________________________
ciktim erik dalina
çıktım erik dalına anda yedim üzümü
boştan ıssı kakıyıp, der ne yersin kozumu
ağrılık yaptı bana, buhtan eyledim ona
çerçi de geldi dedi, niye aldın kuzumu *** ***
kerpiç koydum kazana, poyraz ile kaynattım
nedir diye sorana, bandım verdim özünü
iplik verdim çulhaya sarıp yumak etmemiş
becid becid ısmarlar, gelsin alsın bezini *** ***
bir serçenin kanadın, kırk katıra yüklettim
çift dahi çekemedi, şöyle kaldı kazını
bir sinek bir kartalı salladı urdu yere
yalan değil gerçektir ben de gördüm tozunu *** ***
bir kut ile güreştim, elsiz ayağım aldı
güreşip basamadım göyündürdü özümü
kaf dağından bir taşı şöyle attılar bana
öylelik yola düştü, bozayazdı yüzümü *** ***
balık kavaga çıkmış, zift turşusu yemeğe
leylek koduk doğurmuş baka şunun sözünü
gözsüze fısıldadım sağır sözüm işitmiş
dilsiz çağırıp söyler dilimdeki sözümü *** ***
tosbağaya sataştım, gözsüzsepek yoldaşı
sordum sefer nereye, kayseriye azimli
yunus bir söz söyledin,hiç bir söze benzemez
munafiklar yüzünden örttün mana yüzünü *** ***
issı : sahibi
kakımak: kızmak
koz : ceviz
buhtan : iftira
çerçi : seyyar satıcı
becid : acele
küt : kötürüm
göyündürmek : kendi kendine yanmak
koduk : sıpa
gözsüzsepek : köstebek
munafık: içi dışı bir olmayan, sahte müslüman
________________________________________
sözlerin asli
ey sözlerin aslın bilen, gel de bu söz kandan gelir
söz aslını anlamayan, sanır bu söz benden gelir
söz karadan aktan değil, yazıp okumaktan değil
bu yürüyen halktan değil, halık avazından gelir *** ***
ne elif okudum ne cim varlığındandır kelecim
bilmeye yüzbin müneccim, taliim ne ıldızdan gelir
şule bize aydan değil, aşk eri bu soydan değil
rızkımız bu evden değil, derya-yı ummandan gelir *** ***
biz bir bahane arada, ayruk de elden ne gele
hak cun emir eyler, cana bu keleci andan gelir
yunus bir dert ile ah et, kahr evinde neyler rahat
bu derde derman keffaret, bir ah ile suzdan gelir *** ***
kandan : nereden
halık : yaratan, allah
elif, cim : arap alfabesinden harfler
keleci : söz
müneccim : yıldız falcısı
ildız : yıldız
şule : işık
rızk : nimet
ayruk : başka
kahr : dert
derman : ilaç, şifa
keffaret : karşılık
süz : yanıp tutuşma
________________________________________
koğil ölüm endişesin
koğıl ölüm endişesin, aşıklar ölmez bakidir
ölüm aşıkın nesidir cun nur-u ilahidir
ölümden ne korkarsın çünkü hakka yararsın
bil ki ebedi varsın, ölmek fasid işidir *** ***
kal u bela denmeden, kadimde bile idik
biz bir uçar kuş idik , vücut can budağıdır
yunus beşaret sana, gel derler dosttan yana
ol kimseye ol ana kullun yerci aslıdır *** ***
koğıl : bırak
fasid : fesatcı, bozguncu
kal u bela : yaratanın, rabliğini ruhlara onaylattığı söz
kadim : ezel, öncesi olmayan zaman, allah
biliş : tanışıklık
beşaret : müjde
kullun yerci : herşey döner (haktan gelen hakka dönecektir)
________________________________________
aşikmidir
canını aşk yoluna vermeyen aşık mıdır
cehdeyleyip ol dosta ermeyen aşık mıdır
dost sevgisin gönülde, can ile berkitmeyen
tul-i emel defterin dürmeyen aşık mıdır *** ***
nefs arzusundan geçip, aşk kadehinden içip
dost yoluna er gibi, durmayan aşık mıdır
dün ü gün ü riyazetde halvetlerde diz çokup
sohbetlerde baş çatıp, durmayan aşık mıdır *** ***
yunus imdi ol dostun, cefasına sabreyle
yüreğine aşk odun, urmayan aşık mıdır *** ***
cehd : gayret
berkitmek : pekiştirmek
tül-i emel : aşırı isteklerden oluşan emeller
nefs : öz varlık, can, arzular emeller kaynağı
riyazet : nefs terbiyesi
halvet : yalnızlık
cefa : zorluk, sıkıntı
od : ateş
urmak : vurmak
________________________________________
hakikatin manasi
hakikatin manisin şerh ile bilmediler
erenler bu dirliği, riya dirilmediler
hakikat bir denizdir, şeriattır gemisi
çoklar gemiden çıkıp, denize dalmadılar *** ***
bunlar gelip kapıya, şeriatta durdular
içeri giribeni ne vardır bilmediler
dört kitabı şerh eden, asidir hakikatte
zira tefsir okuyup, manisin bilmediler *** ***
yunus adın sadıktır, bu yola geldin ise
adın değşirmeyenler, bu yola gelmediler *** ***
hakikat : gerçek, sırların açıldığı makam
şeriat : din yolunda dışsal emirleri içeren başlangıç aşaması
tefsir : açıklama
________________________________________
vücud şehri
işbu vücud şehrine bir dem giresim gelir
içindeki sultanın yüzün göresim gelir
işidirim sözünü, göremezem yüzünü
yüzünü görmekliğe, canım veresim gelir *** ***
erenlerin sohbeti, arttırır marifeti
bi-dertleri sohbetden, her dem süresim gelir
miskin yunusun canı, dört tabiat içinde
aşk ile can sırrına pinhan varasım gelir *** ***
pinhan : gizli
________________________________________
aşk ödü
aşkın ödü ciğerimi yaka geldi yaka gider
garip başım bu sevdayı çeke geldi çeke gider
kar etti firak canıma, aşık oldum sultanıma
aşk zincirin dost boynuma, taka geldi taka gider *** ***
arada olmasın naşı, onulmaz bağrımın başı
gözlerimin kanlı yaşı, aka geldi aka gider
aşık yunusun sözleri efgan eder bülbülleri
dost bahçesinde gülleri, koka geldi koka gider *** ***
firak : ayrılık
________________________________________
sema
bu semaa girmeyen sonra peşiman olur
erişir bizim ile ser-be-ser düşman olur
dosttur bizi okuyan, üstümüzde şakıyan
şimdüçbuçuk okuyan derin danışman olur *** ***
hey biçare danışman, et dervişi dervişhan
dervişlere erişen, işine pişman olur
yunus eydur mevlana, epsem otur yerinde
bu sohbete doymayan sonra sevişken olur *** ***
epsem : dilsiz
________________________________________
arifler ortasinda
arifler ortasında sufilik satmayalar
cun sufiye ihlas oldu, aşka riya katmayalar
ya gel bildiğinden eyit, yahut bilenlerden işit
teslimin ucun tutup, hiç sözü uzatmayalar *** ***
kuranı virip idi, gönüle evim dedi
gönül ev ıssın bilmez ademden tutmayalar
mumsuz baldır şeriat, tortusuz yağdır tarikat
dost için balı yağa ne için katmayalar *** ***
evvel adem yanıldı, uçmakta buğday yedi
işi haktan bilenler şeytandan tutmayalar
şirin huylar eyleğil, tatli sözler söyleğil
sohbetlerde yunusu hergiz unutmayalar *** ***
arif : i˜lim irfan sahibi
sufi : derviş, mutasavvıf
uçmak : cennet
hergiz : asla
________________________________________
hak isteyen
ey dünü gün hak isteyen, bilmezmisin hak kandadır
her kandasam anda hazır, kanda bakarsam andadır
istemegil hakki ırak, gönüldedir hakka durak
sen senliğin elden bırak, tenden içeri candadır *** ***
gir gönüle bul andadır, benliğinin defterin dur
ol has gevher bil andadır sanam kim ol ummandadır
ol ummanda yüzbin gevher bir zerreden oldu kemter
ol cana zeval mi erer, canı ab-ı hayvandadır *** ***
eyleğil suretin viran, can sırrıdır ona eren
batın gözüdür dost gören zahir gözü yabandadır
kim ki gaflet icre geçer, canı zeval suyun içer
derviş gönlü arşta uçar, çünki mekanı ondadır *** ***
ab-ı hayvan : ebedilik veren su
batın : iç, gizli
zahir : dış, görünen
________________________________________
yar yüreğim yar
yar yüreğim yar, gör ki neler var
bu halk içinde bize güler var
ko gülen gülsün, hak bizim olsun
gafil ne bilir, hakki seven var *** ***
bu yol uzaktır menzili çoktur
geçidi yoktur, derin sular var
girdik bu yola aşk ile bile
gurbetlik ile bizi salar var *** ***
her kim merdane, gelsin meydane
kalmasın cana kimde hüner var
yunus sen bunda meydan isteme
meydan içinde merdaneler var *** ***
________________________________________
aşkin oku
dost senin aşkın oku key katı taştan geçer
aşkına düşen kişi can ile baştan geçer
dün ü günü zar olur aşkın ile yar olur
endişesi sen olan, cümle tesvişten geçer *** ***
aşkına düşenlerin, yüreği yanar olur
kendini sana veren, düğeli işten geçer
dünyanın muhabbeti agülü aşa benzer
ahırın sanan kişi, agülü aştan gecer *** ***
başında aklı olan, ücrete amel etmez
hurilere aldanmaz, göz ile kaştan geçer
yunusun gönlü gözü, doludur hak sevgisi
sohbet ihtiyar eden, yad u bilişten geçer *** ***
key : pek çok
tesviş : kargaşa
düğeli : bütün, hepsi
ihtiyar : seçmek, seçkin
________________________________________
erenler nerededir
bilirmisiniz ey yarenler, gerçek erenler kandadır
kanda baksam anda hazır, kanda isterem andadır
aşksızlara benim sözüm, benzer kaya yankısına
bir zerre aşkı olmayan, belli bilin yabandadır *** ***
yalancılık eylemeğil aşka yalan söylemeğil
bunda yalan söyleyenin, anda yeri zindandadır
ey kendözün bilmeyen söz manisin bulmayan
hak varlığın istersen, us ilm ile kurandadır *** ***
allah benim dediğine, vermiş verir aşk varlığın
kimdeki var bir zerre aşk calap varlığı ondadır
niceler eydur yunusa kocaldın sen aşkı koğıl
bu aşk bize yeni geldi, henuz dahi turfandadır *** ***
________________________________________
aşkla gelen erenler
aşkla gelen erenler içer aguyu nuş eder
topuğa çıkmayan sular, deniz ile savaş eder
bu sohbete gelmeyenler, hak nefesi almayanlar
sürün onu burdan gitsin, durur ise çok iş eder *** ***
cahildir maniden almaz oturur kararı gelmez
öleceğini hiç sanmaz, yüzbin yıllık teşviş eder
dağ ne kadar yüksek ise yol onun üstünden aşar
yunus emrem yolsuzlara yol gösterdi vu hoş eder *** ***
nuş etmek : içmek
mani : anlam
tesviş : işkillenme
________________________________________
cefanin adi aşk
türlü türlü cefanın, adını aşk vermişler
bu cefaya katlanan, dosta halvet vermişler
kime ki aşk ulaşa, her dem kaynaya taşa
iyi dirlik hem yavuz, dört yanında durmuşlar *** ***
her kim aşk eri ise, aşka müşteri ise
aşk onun yarı ise, canına öd urmuşlar
miskin yunusun canı başında serencamı
aşka munkir ademi bu meydandan sürmüşler *** ***
halvet : yalnızlık
serencam : başa gelen
munkir : inkar eden
________________________________________
söz ola kese savaşi
sözü bilen kişinin, yüzünü ak ede bir söz
sözü pişirip diyenin işini sağ ede bir söz
söz ola kese savaşı, söz ola bitire başı
söz ola agülü aşı, yağ ile bal ede bir söz *** ***
kişi bile söz demini, demeye sözün kemini
bu cihan cehennemini, sekiz cennet ede bir söz
yunus şimdi söz yatından, söyle sözü gayetinden
pek sakın o sah katından, seni ırak ede bir söz *** ***
dem : etki
kem : fena, değersiz
yat : usul, yol yordam
________________________________________
vücudda bulduk
mani evine daldık, vücuda seyran kıldık
iki cihan seyrini, cümle vücudda bulduk
yedi gök yedi yeri, dağları denizleri
cenneti cehennemi, cümle vücudda bulduk *** ***
tevrat ile incili, furkan ile zeburu
bunlardan beyanı cümle vücudda bulduk
yunusun sözleri hak, cümlemiz dedik saddak
kanda istersen anda hak, cümle vücudda bulduk *** ***
furkan : kuran
saddak : doğru
________________________________________
bir nazarda kalmayalim
bir nazarda kalmayalım gel dosta gidelim gönül
hasret ile ölmeyelim gel dosta gidelim gönül
gel gidelim can durmadan suret terkini urmadan
araya düşman girmeden gel dosta gidelim gönül *** ***
gel gidelim kalma ırak dost için kılalım yarağ
şeyhin katındadır durak gel dosta gidelim gönül
terk edelim il u şarı dost için kılalım zarı
ele getirelim yarı gel dosta gidelim gönül *** ***
bu dünyaya kanmayalım fanidir aldanmayalım
bir iken ayrılmayalım gel dosta gidelim gönül
biz bu cihandan göçelim ol dost iline uçalım
arzu hevadan geçelim gel dosta gidelim gönül *** ***
kılavuz ol sen bana günilelim dosttan yanate
bakmayalım önden sona gel dosta gidelim gönül
bu dünya olmaz payidar aç gözünü canın uyar
olgıl bana yoldaş u yar gel dosta gidelim gönül *** ***
ölüm haberi gelmeden ecel yakamız almadan
azrail hamle kılmadan gel dosta gidelim gönül
gerçek erene varalım hakkın haberin soralım
yunus emreyi bulalım gel dosta gidelim gönül *** ***
heva : heves, nefse düşkünlük
günilmek : yönelmek, kıskanmak
payidar, paydar : devamlı, sürekli
yarağ kılmak : hazırlanmak, hazırlık yapmak
terkin urmak : terketmek, bırakmak
________________________________________
tehi görme kimseyi
tehi görme kimseyi hiç kimsene boş değil
eksiklik ile nazar erenlere hoş değil
gönlünü derviş eyle dost ile biliş eyle
aşk eri şol manide derviş içi boş değil *** ***
derviş bilir dervişi hak yoluna durmuşu
dervişler huma kuşu çaylak u baykuş değil
dervişlik aslı candan geçti iki cihandan
haber verir sultandan bellidir yad kuş değil *** ***
ey yunus hakkı bilen söylemez hergiz yalan
ikilik ile gelen doğru yol bulmuş değil *** ***
tehi : bos, kimsesiz
yad : yabancı, el kişi
hergiz : asla
________________________________________
hak calabim hak calabim
hak calabım hak calabım sencileyin yok calabım
günahlarımız yarlığa ey rahmeti çok calabım
ben eydürem kim ey gani nedir bu derdin dermanı
zinhar esirgeme beni aşk oduna yak calabım *** ***
kullar senin sen kulların günahları çok bunların
uçmağına koy bunları binsinler burak calabım
ne sultan ne baylardasın ne köşk ü saraylardasın
girdin miskinler gönlüne edindin durak calabım *** ***
ne ilmim var ne taatım ne gücüm var ne takatım
meğer senin inayetin kıla yüzüm ak calabım
yarlığağıl sen yunusu günahlı kulların ile
eğer yarlıgamaz isen key katı firak calabım *** ***
calab : allah
yarlıgamak : bağışlamak
inayet : yardım
firak : ayrılık
________________________________________
benim canim uyaniktir
benim canım uyanıktır dost yüzüne bakan benem
hem denize karışmağa ırmak olup akan benem
irmak gibi ben çağlaram geh gülerem geh ağlaram
nefsin ciğerin doğraram kibr u kini yıkan benem *** ***
kırdım bu nefsin çerisin bir itdim burc u barusun
pak eyledim içerisin milketini yuyan benem
ben hazrete tutum yüzüm ol aşk eri açtı gözüm
gösterdi bana kendozum ayet-i kul denen benem *** ***
şah didarın gördüm ayan hiç gumansuz belli beyan
kafir ola inanmayan ol didara bakan benem
benim durur bu cümle iş hikmetimle yaz u kış
ben bilirim yad u biliş ırılmadan duran benem *** ***
bu cümle canda oynayan damarlarımda kaynayan
kulli dillerde söyleyen kulli dili diyen benem
nemrud odun ˜brahime ben bag u bostan eyledim
küfür yüzünden doğuban gene ödü yakan benem *** ***
ol hallac-ı mansur ile söyler idim enel hakkı
benem ginönün boynuna dar urganın takan benem
ol hak habibi mustafa miraca edicek sefer
ol dem canım hak eyledim ol sırrı duyan benem *** ***
şimdi adım yunus durur ol demde ismail idi
ol dost için arafata kurban olup çıkan benem
cerh benim hükmümdedir her kanda ben oturmusam
mülk benim elimdedir yıkan benem yapan benem *** ***
sad benem said benem yunus dahi benimledir
ilm-i ledundur ustadım ol esrarı duyan benem *** ***
burcu u baru : kule ve hisar
milket : memleket
didar : yüz, allahın cemali
kulli : hepsi, tümü
hak : toprak
yüz tutmak : yönelmek
yad u biliş : tanıdık tanış
cerh : gök, felek
said : kutlu, allahın beğendiği
sad : uğurlu, mübarek
________________________________________
her kaçan anarsam seni
her kacan anarsam seni kararım kalmaz allahım
senden ayrı gözüm yaşın kimseler silmez allahım
sensin ismi baki olan sensin dillerde okunan
sensin aşkına dokunan kendini bilmez allahım
*** ***
sen yarattın cism u cani sen yarattın bu cihanı
mülk senindir kerem kkaıl kimsenin olmaz allahım
okunur dilde destanın açılır bag u bostanın
sen baktığın gülistansın gülleri solmaz allahım *** ***
aşk bahrna dalmayan canını feda kılmayan
senin cemalin görmeyen meydana gelmez allahım
zor olur aşıkın işi durmaz akar gözün yaş
senden ayrı düşen kişi didarın gö”rmez alahım *** ***
aşık yunus seni ister lütf eyle cemalin göster
cemalin gören aşıklar ebedi ölmez allahım
kacan : ne vakit ki
kerem : cömertlik
cism u can: beden ve ruh
kan : maden ocağı
didar : allahın cemali,yüz
________________________________________
tehi görmen siz beni
tehi görmen siz beni dost yüzün görüp geldim
baki devr-i rüzgigar dost ile sürüp geldim
oldur söyleyen dilde varlık dostundur kulda
varlığım hep ol ilde ben bunda garip geldim *** ***
bezirganam mataım çok dest-girim ustadım hak
ziyanım assıya cümle anda değişip geldim
yer u gök yaratıldı aşk ile bünyad oldu
toprağa nazar kıldı aksırdı durup geldim *** ***
gördüm yedi tamusun anda sekiz uçmağın
korkudan günahımı anda sızdırıp geldim
işi oldum kudretten bahanem bir avretten
inayet oldu haktan ölü dirgörüp geldim *** ***
adem olup durmadan nefsin boynun burmadan
yanıldım buğday yedim uçmaktan sürülüp geldim
musayla tura çıktım binbir kelime dedim
bu hak bizi ne bilsin anda bilinip geldim *** ***
nuh oldum tufan için çok duruştum din için
duymayanın tagadan suya boğdurup geldim
yalan değildir sözüm bak yüzüme aç gözün
dahörtülmedi izim uş yoldan erip geldim *** ***
çerçiş oldum basıldım mansur oldum asıldım
hallac pamuğu gibi bunda atılıp geldim
eyyüb oldum tenime cefa kıldım canıma
çağırdım sübhanıma kurtlar duruyup geldim *** ***
zekerya oldum kaçtım erdim ağaça geçtim
kanım dört yana saçıp tepem deldirip geldim
yalınız sübhan idi peygamberler can idi
yunus hod pinhan idi suret değişip geldim
dirgörmek : diriltmek
taga : taka, büyük kayık
pinhan : gizli
dürümek : bir araya getirmek
________________________________________
ben bir aceb ile geldim
ben bir aceb ile geldim kimse halim bilmez benim
ben söylerem ben dinlerem kimse dilim bilmez benim
benim dilim kuş dilidir benim ilim dost ilidir
ben bülbülem dost gülümdür bilin gülüm solmaz benim *** ***
ol dost bana gelsin demiş sundum kadeh alsın demiş
aldım kadeh içtim şarab ayruk gönlüm ölmez benim
ne türüm var ne durağım hiç yerde yoktur kararım
hakka münacaat etmeye belli yerim olmaz benim *** ***
sor durduğum yeri bana gelirsen gösteren sana
bir zerrece haktan ayrı gözüm nesne görmez benim
tur dağında bir tecelli gör musiye neler kıldı
yunus eydur hak katında sözüm geri kalmaz benim *** ***
tecelli : görünmek
ayruk : ayrı, başka
göğnü : yanmak, yanık
tap : yeter, kafi
zari kılmak : ağlamak, inlemek
dar : ev, yurt, darağacı
munkir : inkar eden
________________________________________
her kancaru döner isem
her kancaru döner isem aşk iledir işim benim
öldür gönlümde teşvişim hem aşktır yoldaşım benim
aşıklara göynür özüm onuncun faşolur razım
göriceğiz aşıkları kaynar içim dışım benim *** ***
bu aşk bize rahmanidir hem canımızın canıdır
onun icin şeytan ile her dem bu savaşım benim
benim canım bir kuştur kim gövdem onun kafesidir
dosttan haber geliceğiz birgün uçar kuşum benim *** ***
geldim dünyayı seyrettim ya bugün ya yarın gittim
ben bunda eğlenemezem bunda bitmez işim benim
yunus eydur ben aşıkam hem aşıkam hem sadıkam
bu ayruk aşıklar gibi yoktur arayışım benim *** ***
kancaru : nereye
teşviş : kargaşalık
göynümek : kendi kendine yanmak
faşolmak : açığa çıkmak, belli olmak,
raz : sır, gizli şey
rahmanı : ilahi
arayış : sus, bezek
________________________________________
ertan türkmen
________________________________________
ben yürürem yane yane
ben yürürem yane yane, aşk boyadi beni kane
ne akilem ne divane, gel gör beni aşk neyledi
gah eserem yeller gibi, gah tozaram yollar gibi
gah akaram seller gibi, gel gör beni aşk neyledi *** ***
akan sulayın çağlaram, dertli cigerem dağlaram
şeyhim anuban ağlaram, gel gör beni aşk neyledi
ya elim al kaldır beni, ya vaslına erdir beni
çok ağladım güldür beni, gel gör beni aşk neyledi *** ***
mecnun oluban yürürem, ol yari düşte görürem
uyanıp melul oluram, gel gör beni aşk neyledi
miskin yunus biçareyem, baştan aşağı yareyem
dost ilinden avareyem, gel gör beni aşk neyledi *** ***
akıl : akıllı
divane : deli, meczup
melül : elem
________________________________________
sevelim sevilelim
hak cihana doludur, kimseler hakkı bilmez
onu sen senden iste, o senden ayrı olmaz
dünyaya gelen geçer, bir bir şerbetin içer
bu bir köprüdür geçer, cahiller onu bilmez *** ***
gelin tanış olalım, işin kolayın tutalım
sevelim sevilelim, dünya kimseye kalmaz
yunus sözün anlar isen, manisini dinler isen
sana iyi dirlik gerek, bunda kimseler kalmaz *** ***
mani : anlam
________________________________________
gönüller yapmaya geldim
benim bunda kararım yok, bunda gitmeye geldim
bezirganım mataım çok, alana satmağa geldim.
ben gelmedim davi için benim işim sevi için
dostun evi gönüllerdir, gönüller yapmağa geldim *** ***
dost eşruğu deliliğim, aşıklar bilir neliğim
devşuruben ikiliğim, birliğe bitmeye geldim
yunus emre aşık olmuş, maşuka derdinden olmuş
gerçek erin kapısında ömrüm harcamaya geldim *** ***
bezirgan: tüccar
mata : mal,erzak
davi : dava peşinde koşmak,kavga,dava.
sevi : sevgi
eşruk : sarhoşluk
devşuruben : kaldırıp
bitmek : kavuşmak
maşuk : allah (aşık olunan)
________________________________________
dilsizler haberin
dilsizler haberin kulaksız dinleyesi
dilsiz kulaksız sözü, can gerek anlayaşı
dinlemeden anladık, anlamadan eyledik
gerçek erin bu yolda yokluktur sermayesi *** ***
biz sevdik aşık olduk, sevildik maşuk olduk
her dem yeni dirlikte, bizden kim usanası
miskin yunus ol veli, yerde gökte dopdolu
her taş altında gizli, bin imran oğlu musi *** ***
di˜rlik: hayat
imran oğlu musi : musa peygamber
________________________________________
aşk kitabin okuruz
söylememek harcısı, söylemeğin hasıdır
söylemeğin harcısı, gönüllerin pasıdır
cümle yaratılmışa bir göz ile bakmayan
halka müderris ise, hakikatte asidir *** ***
şeriat haberini şerh ile eydem işit
şeriat bir gemidir, hakikat deryasıdır
ol geminin tahtası her nice muhkem ise
deniz mevci kat olsa, tahta uşanasıdır *** ***
bundan içeri haber işit, eydeyin ey yar
hakikatin kafiri, şerin evliyasıdır
biz talib-i ilimleriz, aşk kitabın okuruz
calap müderris bize, aşk hod medresedir *** ***
harcısı : uygunu
has : güzel
şeriat : kuranın dışsal, açık anlamı
şerh : açıklama
eydem : söyleyim
hakikat : kuranın gizli anlamlarının bilindiği makam
muhkem : kuvvetli
mevc : dalga
kat : kesme
uşanmak : kırılmak
kafir : inkar eden, gerçeği örten
şerin : şeriatın
evliya : hak dostu,hakiki dindar
talib-i ilim : ilim öğrenen
hod : kendi, zaten
________________________________________
nice besleyesin
nice bir besleyesin, bu kadd ile kameti
düştün dünya zevkine unuttun kıyameti
dürüs, kazan, ye yedir, bir gönül ele getir
yüz kabeden yiğrektir, bir gönül ziyareti *** ***
uslu değil delidir halka salusluk satan
nefsin müslüman etsin var ise kerameti
yunus imdi sen dahi, gerçeklerden olagör
gerçek erenler imiş, cümlenin ziyareti *** ***
kadd : boy,pos
kamet : boy
dürüs : toplayıp biraraya getirme
yiğrek : daha iyi
salusluk: hilekarlık
keramet : olağanüstü işler, haller
________________________________________
bu bir acaib haldir
bu bir acaip haldir bu hale kimse ermez
alimle davi kılar, veli değme göz görmez
ilm ile hikmet ile, kimse ermez bu sırra
bu bir acaib sırdır, ilme kitaba sığmaz *** ***
alem ilmi okuyan, dört mezhep sırrın duyan
aciz kaldı bu yolda, bu aşka el uramaz
yunus canını terk et, bildiklerini terk et
fena olmayan suret, şahına vasıl olmaz *** ***
davi : savunulan sey
veli : amma lakin
fena : benliği terkedip yokluk halinde olma
________________________________________
aşk makami
aşk makamı al˜ ır, aşk kadim ezelidir
aşk sözünü söyleyen, cümle kudret dilidir
diyen o, işiten o, gösteren o
her sözü söyleyen o, suret can menzilidir *** ***
suret söz kanda buldu, söz sahibi kaçan oldu
surete kendi geldi, dil hikmetin yoludur
bu bizim işretimiz, oldur bu lezzetimiz
içip esridiğimiz, aşk şerbeti gölüdür
yunus sözünde yalan, görmedi mumin olan
ömrün zülmete salan, marifet yoksuludur *** ***
ali : yüksek,yüce
menzil : ulaşılacak yer
işret : eğlence
eşrimek: sarhoş olmak
zülmet : karanlık
marifet: tasavvufta üstün bir makam
________________________________________
hak bir gönül verdi
hak bir gönül verdi bana, ha demeden hayran olur
bir dem gelir şadan olur, bir dem gelir giryan olur
bir dem gelir söyleyemez, bir sözü şerh eyleyemez
bir dem cehalette kalır, nesne bilmez nadan olur *** ***
bir dem dev olur ya peri, viraneler olur yeri
bir dem uçar belkis ile sultan-ı ins u can olur
bir dem varır mescitlere, yüz sürer anda yerlere
bir dem varır deyre girer, incil okur ruhban olur *** ***
bir dem gelir isa gibi ölmüşleri diri kılar
bir dem girer kibr evine, firavn ile haman olur
bir dem döner cebraile rahmet saçar her mahfile
bir dem gelir gümrah olur, miskin yunus hayran olur *** ***
hayran : şaşkın
şadan : sevinçli
giryan : ağlayan
beşaret: mujdelenmek
şerh : açıklama
nadan : cahil
deyr : kilise
ruhban : rahip
mahfil : toplantı yeri
gümrah : sapmış
________________________________________
aşkin aldin benden beni
aşkın aldı benden beni, bana seni gerek seni
ben yanarım dün ü günü, bana seni gerek seni
ne varlığa sevinirim, ne yokluğa yerinirim
aşkın ile avunurum bana seni gerek seni *** ***
aşkın aşıklar öldürür,aşk denizine daldırır
tecelli ile doldurur,bana seni gerek seni
aşkın şarabından içem,mecnun olup yola düşem
sensin dün ü gün endişem, bana seni gerek seni *** ***
sufilere sohbet gerek, ahilere ahret gerek
mecnunlara leyla gerek, bana seni gerek seni
eğer beni öldüreler, külüm göğe savuralar
toprağım anda çağırır, bana seni gerek seni *** ***
cennet dedikleri ne ki, bir kaç köşkle birkaç huri
isteyene ver onları, bana seni gerek seni
yunus-durur benim adım, gün geçtikce artar ödüm
iki cihanda maksudum, bana seni gerek seni *** ***
tecelli: allah eserlerinin mevcut olanda görünmesi
sufi : derviş
maksud : amaç
________________________________________
bir kez gönül yiktin ise
bir kez gönül yıktın ise
bu kıldığın namaz değil
yetmişiki millet dahi
elin yüzün yumaz değil
*** ***
yol odur ki, doğru vara
göz odur ki, hakkı göre
er odur ki alçak dura
yüceden bakan göz değil
________________________________________
ilim ilim bilmektir
ilim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir
sen kendini bilmezsin, ya nice okumaktır
okumaktan mani ne, kişi hakkı bilmektir
çün okudun bilemedin, ha bir kuru emektir *** ***
okudum bildim deme, çok taat kıldım deme
eri hak bilmez isen, abes yere yelmektir
dört kitabın manisi, bellidir bir elif te
sen elif dersin hoca, manisi ne demektir *** ***
yunus der ki ey hoca
gerekse var bin hacca
hepisinden iyice
bir gönüle girmektir *** ***
taat : ibadet
abes : boş yere, boşuna
yelmek : ardından gitmek
manisi : anlamı
________________________________________
ey beni ayiplayan
ey beni ayıplayan, gel beni aşktan kurtar
elinden gelmez ise, söyleme fasid haber
hiç kimsene kendinden, halden hale gelmedi
cümlemizin halini, maşuk eder mukarrer *** ***
aşıkların her hali, maşuk katında biter
sözün var ona söyle, benim elimde ne var
her kim aşk kadehinden,içti ise bir cura
ona ne yad ne biliş, ona nesrik ne humar *** ***
dost yüzünden nikabı, her kim giderdi ise
hicap kalmadı ona, ayruk ne hayr u ne şer
şeriat edebinden korkaram söylemeye
yokise eydeyidim daha ayrıksı haber
dost kılıçından yunus ölürse gam değil
dost göğünden uyanan, maşuk burcundan doğar *** ***
fasid : bozucu, fesat
mukarrer : kararlaştırılmış
cura : yudum
yad : yabancı
biliş : tanıdık
humar : içkinin verdiği başağrısı
nesrik : sarhoş
ayrıksı : aykırı
nikap : perde, yüz örtüsü
________________________________________
haber eylen aşiklara
haber eylen aşıklara, aşka gönül veren benem
aşk bahrisi oluban denizlere dalan benem
gördüm göğün meleklerin, her biri bir işteymis
hak calabın zikrin eden incil benem kuran benem *** ***
gördüm diyen değil, gören
bildim diyen değil, bilen
bilen odur, gösteren o,
aşka esir olan benem *** ***
deli oldum adım yunus
aşk oldu bana kılavuz
hazrete değin yalınız
yüz sürüyü varan benem
________________________________________
bu zamanda müslümanlar
müslümanlar zamane yatlı oldu
helal yenmez, haram kıymetli oldu
fakirler miskinlikten çekti elin
gönüller yıkıben heybetli oldu *** ***
peygamber yerine geçen hocalar
bu halkın başına zahmetli oldu
yunus gel aşık isen tevbe eyle
nasuha tevbe ucu kutlu oldu *** ***
nasuh tevbesi : bir daha bozmamak üzere edilen tevbe
________________________________________
aşiklar ölmez
ya rab bu ne derttir derman bulunmaz
benim garip gönlüm aşktan usanmaz
aşık ki cana kaldı aşık olmaz
canın terketmeyen, maşukun bulmaz *** ***
aşk pazarıdır bu canlar satılır
satarım canımı kimseler almaz
aşık, bir kişidir, bu dünya malın
ahiret korkusun bir pula saymaz *** ***
bu dünya ol ahiretten içeri
aşıkın yeri var kimseler bilmez
yunus öldü diye sela verirler
ölen hayvan imiş, aşiklar ölmez *** ***
gönül calabin tahti
miskinlikte buldular, kimde erlik var ise
merdivenden ittiler, yüksekten bakar ise
gönül yüksekte gezer, dem-be-dem yoldan azar
dış yüzüne o sızar içinde ne var ise *** ***
ak sakallı pir hoca, bilemez hali nice
emek vermesin hacca, bir gönül yıkar ise
sağır işitmez sözü, gece sanar gündüzü
kördür münkirin gözü, alem münevver ise *** ***
gönül calabın tahtı, calap gönüle baktı
iki cihan bedbahtı, kim gönül yıkar ise
sen sana ne sanırsan ayrugada onu san
dört kitabın manası budur eğer var ise *** ***
bildik gelenler geçmiş, konanlar geri göçmüş
aşk şarabından içmiş, kim mana duyar ise
yunus yoldan azuban, yüksek yerde durmasın
sinle sırat görmeye, sevdiği didar ise *** ***
dem-be-dem : zaman zaman
münevver : bilgili, aydın
calap : allah
pir koca : ihtiyar
bedbaht : talihsiz
sin : mezar
sırat : cennet yolu
didar : allaha kavusma, hakkın yüzü
________________________________________
kime gönül verir isem
kime gönül verir isem, benim ile yar olmadı
halim bilip derdim sorup bana vefadar olmadı
haktan meğer takdir idi, aşık oldu gönlüm sana
hiç kimseler bencileyin, aşka giriftar olmadı *** ***
ibrahime nemrud odunu, aşktır gülistan eden
aşktan nazar ericeğiz, gülzar oldu nar olmadı
aşkta kahırlar çok olur, aşıklara gayret gerek
yunus aşık oldun ise, aşıklarda ar olmadı *** ***
giriftar : tutkun olmak, tutulmak
gülistan,gülzar : gül bahcesi
nar : ateş
ar : utanma
________________________________________
aşk ver bana
ilahi bir aşk ver bana, kandalığım bilmeyeyim
yavı kılayım ben beni, isteyiben bulmayayım
al gider benden benliği, doldur içime şenliği
diriliğimde öldür beni, varıp orda ölmeyeyim *** ***
bülbül olup öteyim, dost bahçesinde yatayım
gül oluben açılayım, ayruk dahi solmayayım
aşkdır derdin dermanı, aşk yoluna koydum canı
yunus emre eydur bunu, bir dem aşksız olmayayım. *** ***
kanda : nerede
yavı kılmak: kaybetmek
ayruk : artık, baska
eydur : söylemek
dem : an,vakit
________________________________________
aşk
işitin ey yarenler, kıymetli nesnedir aşk
sultanları kul eyler, hikmetli nesnedir aşk
akilleri şaşırır deryalara düşürür
kayaları söyletir, kuvvetli nesnedir aşk *** ***
aşksızlara verme öğüt, öğüdünden ala değil
aşksız adem hayvan olur, hayvan öğüt bilir değil
________________________________________
sufiyim halk içinde
sufiyim halk içinde, tesbih elimden gitmez
dilim marifet söyler gönlüm hiç kabul etmez
söylerim marifeti, saluslanırım katı
miskinliğe dönmeye gönlümden kibir gitmez *** ***
görenler elim öper, tac u hırkaya bakar
söyle sanırlar beni, zerrece günah etmez
dışımda ibadetim sohbetim hoş taatım
iç pazara gelince bin yıllık ayyar etmez *** ***
dışım derviş içim boş, dilim tatlı sözüm hoş
amma ettiğim işi dinin değişen etmez
yunus eksikliğini allahına arz eyle
onun keremi çoktur sen ettiğin o etmez *** ***
saluslanmak : hilekarlık, düzenbazlık.
________________________________________
dervişlik dedikleri
dervişlik dedikleri hırka ile tac degil
gönlün derviş eyleyen hırkaya muhtaç değil
durmuş marifet söyler, erene yunus emrem
yol eriyle yoldadır, yolsuza yoldaş değil
________________________________________
hic bir kişi bilmez bizi
hiç bir kişi bilmez bizi, biz ne işin içindeyiz
ne hırsımız baydır bizim, ne nefsimiz içindeyiz
bir kimsenin devletine, tanediben biz gülmeyiz
ne munkiriz alimlere, ne tersanın hacındayız
yunus eydur hey sultanım, özge şahım vardır benim
ko dünya altın gümüşün, ne bakır-u tacındayız *** ***
bay : zengin
tanetmek : yermek, kınamak
özge : başka
tersa: hıristiyan
munkir : inkar eden
________________________________________
erenler yolu
canım erenler yolu inceden ince imiş
süleymana yol kesen şol bir karınca imiş
eydürler idi bana aşık avare olur,
geldi başıma gördüm, ol söz yerince imiş *** ***
dört kitabın manisin okudum hasıl ettim
aşka gelicek gördüm, bir uzun hece imiş
iki kişi söyleşir yunusu görsem diye
biri eydur ben gördüm bir aşik koca imiş
________________________________________
ab-i hayat
ab-i hayatın çeşmesi aşıkların visalidir
sohbeti aşk ile eder, susamışları yakmaya
aşk mı derim ben ona tanrının uçmağın seve
uçmak hod bir tuzaktır eblehler canın tutmağa *** ***
aşık olan miskin olur
hak yoluna teslim olur
her ne dersen boyun tutar
çare yok gönül yıkmaya
*** ***
ab-ı hayat : ölümsüzlük suyu. ledun ilmi, hakka kavuşma.
visal : kavuşma
uçmak : cennet
hod : kendi.
ebleh : budala
miskin: benliği terketmiş
boyun tutmak: teslim olmak
________________________________________
işitin ey yarenler
işitin ey yarenler
aşk bir güneşe benzer
aşk olmayan gönül
misal-i taşa benzer *** ***
taş gönülde ne biter
dilinde agu tüter
nice yumusak söylese
sözü savaşa benzer *** ***
geç yunus endişeden
gerekse bu bişeden
ere aşk gerek evvel
ondan dervişe benzer *** ***
yaren : dost
agu : zehir
bişe : orman
________________________________________
sensin kerim
sensin kerim sensin rahim, allah sana sundum elim
senden artuk yoktur emim, allah sana sundum elim
ecel geldi vade erdi, bu ömrüm kadehi doldu
kimdir ki içmeden kaldı, allah sana sundum elim *** ***
gözlerim göğe süzüldü, canım göğüsten üzüldü
dilim tetiği bozuldu, allah sana sundum elim
geldim salacam sarılır, dört yana sela verilir
el namazıma derilir, allah sana sundum elim *** ***
cun cenazeden şeştiler, üstüme toprak saçtılar
hep koyubeni kaçtılar, allah sana sundum elim
yunus tap uzattın sözü, allahına tutgil yüzü
didardan ayırma bizi, allah sana sundum elim *** ***
emim : ilacım
salaca: tabut taşıyan tahta
sela : ölüm haberinin duyurulması
şeşmek: çıkarmak
tap : yeter, kafi
didar : allahın cemali, yüzü
________________________________________
çağirayim mevlam seni
dağlar ile taşlar ile çağırayım mevlam seni
seherlerde kuşlar ile çağırayım mevlam seni
sular dibinde mahi ile, sahralarda ahu ile
abdal olup ya hu diye çağırayım mevlam seni *** ***
gökyüzünde isa ile tur dağında musa ile
elindeki asa ile çağırayım mevlam seni
derdi okus eyyüp ile, gözü yaşlı yakup ile
ol muhammed mahbub ile çağırayım mevlam seni *** ***
hamd u şükrullah ile, vasf-ı kulhuvallah ile
daim zikrullah ile çağırayım mevlam seni
yunus okur diller ile, ol kumru bülbüller ile
hakkı seven kullar ile çağırayım mevlam seni *** ***
mahi : balık
ahu : ceylan
abdal : derviş
ya hu : allah
okus : çok
mahbub: sevgili
________________________________________
dertli dolap
dolap niçin inilersin, derdim vardır inilerim
ben mevlaya aşık oldum, onun için inilerim
benim adım dertli dolap, suyum akar yalap yalap
böyle emreyledi calap, derdim vardır inilerim *** ***
beni bir dağda buldular, kolum kanadım kırdılar
dolaba layık gördüler, derdim vardır inilerim
ben bir dağın ağacıyım, ne tatlıyım ne acıyım
ben mevlaya duacıyım, derdim vardır inilerim *** ***
şol dülgerler beni yondu, her azam yerine kondu
bu iniltim haktan geldi, derdim vardır inilerim
yunus burda gelen gülmez, kişi muradına ermez
bu fanide kimse kalmaz, derdim vardır inilerim. *** ***
calap : allah
________________________________________
la şerike okursun
la şerike okursun, sonra şerik katarsın
bire iki demegil, fitne kimden tutarsın
cun kuran gökten indi, onu allah buyurdu
ondan haber ver bana, ha kitaptan ötersin *** ***
ilim okumaktan gerek kendözünü bilmektir
kendözünü bilmezsen bir hayvandan betersin
kılarsın riya namaz, günahın çok hayrın az
dinle neye varır söz, cehennemde bitersin *** ***
halka fetva verirsin, ne için sen tutmazsın
ihlas ile gelirsen bizden nesne utarsın
sen fakihsin ben fakir, sana hiç tanumuz yok
ilmin var amelin yok, günahlara batarsın *** ***
utarsın : kazanırsın
tan : kınama
________________________________________
canim kurban olsun
canım kurban olsun senin yoluna
adı güzel kendi güzel muhammed
şefaat eyle bu kemter kuluna
adı güzel kendi güzel muhammed *** ***
mumin olanların çoktur cefası
ahirette olur zevk u sefası
onsekiz bir alemin mustafası
adı güzel kendi güzel muhammed *** ***
yedi gökleri seyran eyleyen
kürsinin üstünde cevlan eyleyen
miracda ümmetini dileyen
adı güzel kendi güzel muhammed *** ***
dört caryar anun gökçek yaridur
anı seven günahlardan beridur
on sekiz bin alemin sultanıdur
adı güzel kendi güzel muhammed *** ***
aşık yunus nider dünyayı sensiz
sen hak peygambersin şeksiz şüphesiz
sana uymayanlar gider imansız
adı güzel kendi güzel muhammed *** ***
kemter : değersiz
cevlan : dolaşma
şek : şüphe
şefaat : bağışlanmasını dileme
________________________________________
canlar canini buldum
canlar canını buldum bu canım yağma olsun
assı ziyandan geçtim dükkanım yağma olsun
ben benliğimden geçtim gözüm hicabın açtım
dost vaslına eriştim gumanım yağma olsun *** ***
benden benliğim gitti hep mülkümü dost yuttu
la-mekana kavm oldum mekanım yağma olsun
taalluktan üzüştüm ol dosttan yana uçtum
aşk divanına düştüm divanım yağma olsun *** ***
ikilikten usandım birlik hanına kandım
derd-i şarabın içtim dermanım yağma olsun
varlık cun sefer kıldı dost andan bize geldi
viran gönül nur doldu cihanım yağma olsun *** ***
geçtim bitmez sağınçtan usandim yaz u kıştan
bostanlar başın buldum bostanım yağma olsun
yunus ne hoş demişsin bal u şeker yemişsin
ballar balını buldum kovanım yağma olsun *** ***
assı : kar, kazanç
hicab : perde, örtü, utanç
vasl : kavuşma
guman : şüphe
la-mekan : mekansız
kavm : kavim, yaşanılan yer, topluluk
taalluk : alaka, ilgi
üzüşmek : kesilmek, koparılmak
sağınç : emel, istek
________________________________________
dervişlik der ki bana
dervişlik der ki bana sen derviş olamazsın
gel ne diyeyim sana sen derviş olamazsın
derviş bağrı taş gerek gözü dolu yaş gerek
koyundan yavaş gerek sen derviş olamazsın *** ***
döğene elsiz gerek söğene dilsiz gerek
derviş gönülsüz gerek sen derviş olamazsın
dilin ile şakırsın çok maniler dokursun
vara yoğa kakırsın sen derviş olamazsın *** ***
kakımak varmışsa ger muhammed de kakırdı
bu kakımak sende var sen derviş olamazsın
doğruya varmayınca murşide ermeyince
hak nasib etmeyince sen derviş olamazsın *** ***
derviş yunus gel imdi ummanlara dal imdi
ummana dalmayınca sen derviş olamazsın *** ***
kakımak : kızmak, öfkelenmek
umman : büyük deniz, okyanus
________________________________________
taştin yine deli gönül
taştın yine deli gönül sular gibi çağlar mısın
aktın yine kanlı yaşım yollarımı bağlar mısın
nidem elim ermez yare bulunmaz derdime çare
oldum ilimden avare beni bunda eğler misin *** ***
yavı kıldım ben yoldası onulmaz bağrımın başı
gözlerimin kanlı yaşı ırmak olup çağlar mısın
ben toprak oldum yoluna sen aşırı gözetirsin
şu karşıma göğüs geren taş bağırlı dağlar mısın *** ***
harami gibi yoluma arkuri inen karlı dağ
ben yarimden ayrı düştüm sen yolumu bağlar mısın
karlı dağların başında salkım salkım olan bulut
saçın çözüp benim için yaşın yaşın ağlar mısın *** ***
esridi yunusun canı yoldayım illerim kanı
yunus düşte gördü seni sayru mısın sağlar mısın *** ***
yavı kılmak : kaybetmek
yaşın yaşın : gözyaşları döke döke
sayru, sayrı : hasta
________________________________________
şöyle garip bencileyin
acep şu yerde varmola şöyle garip bencileyin
bağrı baslı gözü yaşlı şöyle garip bencileyin
gezerim rum ile şamı, yukarı illeri kamu
çok istedim bulamadım, şöyle garip bencileyin *** ***
söyler dilim ağlar gözüm, gariplere göynür özüm
meğerki gökte yıldızım, şöyle garip bencileyin
nice bu dert ile yanam, ecel ere bir gün ölem
meğer ki sinim de bulam, şöyle garip bencileyin *** ***
bir garip olmuş diyeler, üç günden sonra duyalar
soğuk su ile yuyalar, şöyle garip bencileyin
hey emrem yunus biçare, bulunmaz derdine çare
var imdi gez şardan şare, şöyle garip bencileyin *** ***
bencileyin : benim gibi
bağrı başlı : gönlü yaralı
göynümek : içten yanmak
sin : mezar
şar : şehir
________________________________________
selam olsun
azrail alır canımız, kurur damarda kanımız
yuyıcağız kefenimiz, saranlara selam olsun
gider olduk dostumuza, eremedik kastımıza
namaz için üstümüze, duranlara selam olsun *** ***
sözdür söylenir araya, kimse değmez bu yaraya
iltup bizi makbereye, koyanlara selam olsun
aşik oldur hakki seve, hak derdine kıla deva
bizim için hayır dua edenlere selam olsun *** ***
aşık yunus söyler sözü, kan yaş ile doldu gözü
bilmeyenler bilsin bizi, bilenlere selam olsun *** ***
makbere : kabir
iltmek : iletmek, götürmek
________________________________________
dervişlik yolu
bu dervişlik yoluna, aşk ile gelen gelsin
ya dervişlik neydiğin, bir zerre duyan gelsin
hele biz iş bu yola, gelmedik riya ile
bu melametlik donun, bizimle giyen gelsin *** ***
gözüyle gördüğünü, örte eteği ile
bu yol çok ince yoldur, yüreği duyan gelsin
her kim sever allahı, rahmet kılar vallahi
dil sevgisiyle olmaz, aşk ile yanan gelsin *** ***
işbu sözü diyenden, bize nişan gerektir
sözün kısası budur, canına kıyan gelsin
yunus söz ile kimse, kabliyete geçmedi
bud u vücud dermiyan ortaya koyan gelsin *** ***
melamet : kınanma
kabliyet : öne geçmek
bud u vücud dermiyan : varlığını vücudunu aradan çıkaran
________________________________________
şol cennetin irmaklari
şol cennetin ırmakları akar allah deyu deyu
çıkmış islam bülbülleri öter allah deyu deyu
salınır tuba dalları, kuran okur hem dilleri
cennet bağının gülleri, kokar allah deyu deyu *** ***
kimi yiyip kimi içer, hep melekler rahmet saçar
idris nebi hulle biçer, biçer allah deyu deyu
altındandır direkleri, gümüştendir yaprakları
uzandıkca dudakları, biter allah deyu deyu *** ***
aydan arıdır yüzleri, misk-i amberdir sözleri
cennette huri kızları, gezer allah deyu deyu
hakka aşık olan kişi, akar gözlerinin yaşı
pür nur olur içi dışı, söyler allah deyu deyu *** ***
ne dilersen haktan dile, kılavuzla gir bu yola
bülbül aşık olmuş güle, öter allah deyu deyu
açıldı gökler kapısı, rahmetle doldu hepisi
sekiz cennetin kapısı, açar allah deyu deyu *** ***
rıdvan-durur kapı açan, idris-durur hulle biçen
kevser şarabını içen, kanar allah deyu deyu
miskin yunus var yarına, koma bugünü yarına
yarın hakkın divanına, varam allah deyu deyu *** ***
tuba : cennet ağacı
hulle : elbise
nebi : peygamber
rıdvan : cennet, cennet meleği
________________________________________
elhamdulillah
haktan gelen şerbeti içtik elhamdulillah
şol kudret denizini geçtik elhamdulillah
şol karşıki dağları, meşeleri bağları
sağlık safalık ile aştık elhamdulillah *** ***
kuru idik yaş olduk, kanatlandık kuş olduk
birbirmize eş olduk, uçtuk elhamdulillah
vardığımız illere şol safa gönüllere
halka tapduk manisin saçtık elhamdulillah *** ***
beri gel barışalım, yad isen bilişelim
atımız eğerlendi estik elhamdulillah
indik rumu kışladık, çok hayır şer işledik
uş bahar geldi geri göçtük elhamdulillah *** ***
dirildik pınar olduk, irkildik ırmak olduk
artık denize dolduk, taştık elhamdulillah
taptuğun tapusuna, kul olduk kapusuna
yunus miskin çiğ idik, piştik elhamdulillah *** ***
________________________________________
hakki buldum can içinde
baştan ayağa değin, haktır ki seni tutmuş
haktan ayrı ne vardır, kalma guman içinde
bir isen birliğe gel, ikiyi bırak elden
bütün mana bulasın, sıdk u iman içinde *** ***
girdim gönül şehrine, daldım onun bahrine
aşk ile gider iken, iz buldum can içinde
bu izimi izledim, sağım solum gözledim
çok acaibler gördüm, yoktur cihan içinde *** ***
yunus senin sözlerin, manadır bilenlere
söylenecek sözlerin devr-i zaman içinde *** ***
guman : şüphe
bahri : deniz
________________________________________
can içinde can ol
can olgil can içinde, kalma guman içinde
istediğin bulasın, yakın zaman içinde
rüku secde de kalma, ameline dayanma
ilm u amel gark olur, naz u niyaz içinde *** ***
ikiligi terketgil birlik makamın tutgil
canlar canın bulasın, işbu dirlik içinde
şeriat korucudur, hakikat ordusunda
senin için korunur, hasıl ordu içinde *** ***
aynel-yakin görüptür, yunus mecnun oluptur
bir ile bir oluptur, hakkel-yakin içinde *** ***
aynel-yakin : hakka aşık olanların ulaştığı mertebe
hakkel-yakin : aşkın artıp, hak ile bir olma, (ayrılığın kalkması)
________________________________________
bütün alem bir içinde
onsekizbin alemin cümlesi bir içinde
kimse yok bir den ayruk, söylenir bir içinde
cümle bir onu birler, cümle ona giderler
cümle dil onu söyler, her bir tebdil içinde *** ***
kim gördü onu ayan, ne nakşu ne hod nişan
söz "len terani" dir, musaya tur içinde
yunus sen ne dilersin, dostu görem der isen
ayandır görenlere, ol gönüller içinde *** ***
tebdil : değişik görünmek, değişik
ayruk : başka
len terani : allahın, musa peygambere "beni göremezsin" hitabı
ayan : açık, açıkca ortada
________________________________________
ol calabimin aşki
ol calabımın aşkı bağrımı baş eyledi
aldı benim gönlümü, sırrımı faş eyledi
hergiz gitmez gönülden hiç eksik olmaz dilden
calab kendi nurunu gözüme tuş eyledi *** ***
can gözü onu gördü, dil ondan haber verdi
can içinde oturdu, gönlümü arş eyledi
bir kadeh sundu cana, can içti kana kana
dolu geldi peymane, canı sarhoş eyledi *** ***
esruk oldu canımız, dur döker lisanımız
ol calabımın aşkı, beni sarhoş eyledi
yunus imdi avunur, dostu gördü sevinir
erenler mahfilinde aşka cünbüş eyledi *** ***
faş : gizliyi açıklama
tuş etmek : yönelmek, yöneltmek
peymane : büyük kadeh
mahfil : meclis, toplantı yeri
________________________________________
sun kadehi ey saki
doldur bize sun kadehi, aşk şarabından ey saki
ol denizden içir bize, kandan içer seyh u faki
kim ki bir dem sohbet ola, mufti müderris mat ola
bir ilahi devlet ola, ondan içen oldu baki *** ***
okudun yedi mushafı, ha taat gösterir safi
çünki amel eylemedin, gerekse var yüzyıl oku
bin kez hacca vardın ise, bin kez gaza kıldın ise
bir kez gönül kırdı, ise gerekse var yollar doku *** ***
gönül mü yeğ, kabe mi yeğ, eyit bana aklı eren
gönlü yeğ-durur zira kim gönüldedir dost durağı
yunus işin budur, hemen tutgil gönüller eteğin
dilersen baki olasın, gönüller oldu baki *** ***
kandan : ki ondan
faki : fikih alimi
________________________________________
ya muhammed canim arzular seni
arayı arayı bulsam izini
izinin tozuna sürsem yüzümü
hak nasip eylese görsem yüzünü
ya muhammed canım arzular seni *** ***
bir mübarek sefer olsa da gitsem
kabe yollarında kumlara batsam
hub cemalin bir kez düşte seyretsem
ya muhammed canım arzular seni *** ***
yunus metheyledi seni dillerde
sevilirsin bütün bu gönüllerde
ağlayı ağlayı gürbet ellerde
ya muhammed canım arzular seni *** ***
________________________________________
geldi geçti ömrüm benim
geldi geçti ömrüm benim, şol yel esip geçmiş gibi
hele bana şöyle geldi, şol göz yumup açmış gibi
işbu söze hak tanıktır, bu can gövdeye konuktur
bir gün ola çıka gide, kafesten kuş uçmuş gibi *** ***
bir hastaya vardın ise, bir içim su verdin ise
yarın anda karşı gele, hak şarabın içmiş gibi
bir miskini gördün ise, bir eskice verdin ise,
yarın anda karşı gele, hak libasın biçmiş gibi
yunus emre bu dünyada iki kişi kalır derler
meğer hizir, ilyas ola, ab-ı hayat içmiş gibi *** ***
________________________________________
aşik - maşuk
helal kıldı maşuka, aşık kendi kanını
maşuk nakşından okur, aşk eri kuranını
yardan ayrı olunca, asılıp ölmek yeğdir
aşık kendi bırakır boynuna urganını *** ***
gitmez aşık gözünden, hergiz maşuk hayali
nitekim zelha verir yusuf un nişanını
dirlik budur maşuka, aşık yolunda öle
sorarlar ise eydem aşıkın burhanını *** ***
belkis ile süleyman aşka düştü bir zaman
isteyip bulmadılar bu derdin dermanını
gökteki harut marut, aşk için indi yere
zühre yüzün görünce unuttu rahmanını *** ***
ferhad bu aşk yolunda başın külünge tuttu
hüsrev şirin derdinden dosta verdi canını
leyla ile mecnun işi aceb gelir bu halka
abdurrezzak terketti aşk için imanını
zamane vefaları cefa gelir yunusa
bir doğru yar bulunca feda kılar canını *** ***
burhan : delil
güzaf : bos laf
külüng : kazma
________________________________________
severem ben seni candan içeri
severem ben seni candan içeri
yolum vardır bu erkandan içeri
beni sorma bana benden değilem
suretim boş yürür dondan içeri *** ***
tecelliden nasib erdi kimine
kiminin maksudu bundan içeri
senin aşkın beni benden alıptır
ne şirin dert bu dermandan içeri *** ***
şeriat tarikat yoldur varana
hakikat marifet andan içeri
süleyman kuş dili bilir dediler
süleyman var süleyman dan içeri *** ***
unuttum din diyanet, kaldı benden
bu ne mezheptir, dinden içeri
dinin terk edenin küfürdür işi
bu ne küfürdür imandan içeri
geçer iken yunus şeş oldu dosta
ki kaldı kapıda andan içeri *** ***
suret : yüz, dış görünüş
don : elbise
tecelli: görünme, belirme
gün : gündüz, güneş
şeş olmak: karşılaşma, raslamak
________________________________________
bulduk ol cani
aşk ile ister idik yine bulduk ol canı
gömlek edinmiş giyer suret ile bu teni
girmiş surette geçer, cümle işleri düzer
geri kendiye söyler, gevher ile bu kanı *** ***
bu dünya bir pazardır, suretler dükkan olmuş
bu dükkana giriben, oldur satan bu kanı
bir niceler kayırır, bunca malım kaldı der
veren oldur alan ol, sormaz nedir ziyanı
yunus imdi sen senden, ayrı değilsin candan
sen sende bulmaz isen, nerde bulasın anı *** ***
suret : yaratılmış şeyler
kan : maden
________________________________________
bir sakiden içtik şarap
bir sakiden içtik şarap, arştan yüce meyhanesi
ol sakinin mestleriyiz, canlar onun meyhanesi
bir meclistir meclisimiz, anda ciğer kebap olur
bir şemdir burda yanan, güneş onun pervanesi *** ***
aşk oduna yananların, kulli vücudu nur olur
ol od bu oda benzemez, hiç belirmez zebanesi
ondaki mest olanların, "enel hak" tır sözleri
hallac mansur gibidir en kemine divanesi *** ***
ol meclisin bekrileri, şol şah-ı edhem gibidir
belh şehrinde yüzbin ola her guşede viranesi
yunus bu cezbe sözlerin cahillere söylemegil
bilmezmisin cahillerin nice geçer zamanesi *** ***
saki : içki dağıtan
mest : sarhoş
peymane: kadeh
şem : hepsi
zebane : alev
kemine : en aşağı
bekri : sarhoş
guşe : köşe
cezbe : ilahi sarhoşluk hali
________________________________________
söyleyemem
ey yarenler eydemezem, canım neye yandığını
dil ile vasfedemem, gönlümü kim aldığını
gönlüm dolu sığmaz dile, aşıktır ol kim hal bile
aşk niceyi verdi yele, anlayamaz nolduğunu *** ***
aşktan haber bilenlerin, aşk derdiyle dolanların
küfrü iman olanların, ayıplaman güldüğünü
ağlamak gülmektir aşıka, dirilmek ölmektir aşığa
kahr ile lütfü bir bilir, bilmez melul olduğunu *** ***
aşık yunus eyledi lal, yunus kanı aşka helal
koy verin etsin paymal, görmesin ayrıldığını *** ***
eydemezem : söyleyemem
vasfetmek : tasvir etmek
melul : üzülen
kahr : güçlük, zor
lütuf : ihsan, iyilik
paymal : ayak altında çiğnenmiş
________________________________________
ezelden var idi
ezeliden var idi, canımda bu aşk odu
eşkere etmez idim, bilirdim ki dost koydu
ben razıyam bu yolda, günde bin kez yanarsam
şekerden daha tatlı, şirindir aşkın tadı *** ***
aşk anadan doğmadı, kimseye kul olmadı
hükmüne kıldı esir, cümle bilişi, yadı
aşka mecnun olanlar, assı ziyandan farig
korkmaz ıssı soğuktan, pes ne biliser odu *** ***
ezeli : evveli olmayan
eşkere : açıklamak
biliş : tanıdık
yad : yabancı
assı : kazanç, kar
is : sahip
farig : vazgeçmiş
________________________________________
sirra erdim
ben bunda seyr eder iken, aceb sırra erdim ahi
bir siz dahi sizde görün, dostu bende gördüm ahi
bende baktım bende gördüm, benim ile bir olanı
suretime can vereni, kimduğini bildim ahi *** ***
isteyuben bulamazam, o ben isem ya ben hani
seçemedim ondan beni, bir kez o oldum ahi
maşuk benimledir bile, ayrı değil kıldan kıla
irak sefer bizden kala, dostu yakın gördüm ahi *** ***
munim oldum yoksul iken, benim oldu kevn-i mekan
yerden göğe magrib meşrik, yere göğe doldum ahi
nitekim ben beni bildim, bu oldu ki hakki buldum
korkum onu buluncadı, korkudan kurtuldum ahi
yunus kim öldürür seni, veren alır tatlı canı
bu canlara hükmedenin, kim olduğun buldum ahi *** ***
acep : garip
ahi : kardeş
kimduğini: kim olduğunu
munim : nimet veren(hak)
kevn-i mekan :var olan her şey
magrib, meşrik : doğu, batı
________________________________________
aşk bahrisi
benem ol aşk bahrisi denizler hayran bana
derya benim katremdir zerreler umman bana
kafdağı zerrem değil ay u güneş bana
haktır aslım şek değil, murşittir kuran bana *** ***
yok iken ol barigah, var idi ol padişah
ah bu aşk elinden ah, dert oldu derman bana
adem yaratılmadan can kalıba girmeden
şeytan lanet olmadan arş idi seyran bana *** ***
yaratıldı mustafa, yüzü gül gönlü safa
ol kıldı bize vefa, ondandır ihsan bana
şeriat ehli ırak eremez bu menzile
ben kuş dilin bilirim, söyler süleyman bana
yunus bu halk içinde eksikliktir hak bilir
divane olmuş çağırır, dervişlik buhtan bana *** ***
bahri : bir cins deniz ördeği, deniz
derya : deniz
katre : damla
umman : okyanus
zerre : en kucuk parca
murşit : rehber, hak aşığı, şeyh
arş : göğün en yüksek katı
safa : berraklık
vefa : sözde durma,
ihsan : lütuf, bağış
şeriat : kuranın yüzeysel emirleri
ehil : iş bilen
menzil : varılacak hedef
buhtan : iftira
________________________________________
niteliğim soran
niteliğim soran işit hikayet
su vu toprak od u yel oldu suret
dört muhalif nesneden dört duvarın
sazıkar eyledi verdi keramet *** ***
yel ile toprağı kıldı muallak
su içinde odu tuttu selamet
rızkı ömrü tamam eyledi henüz
şeş cihet olmadan tuttugu kisvet *** ***
baki tertiplerimi şerh edeyim
inayet mevcudu semu basaret
aklımın haberi bugünkü değil
onu er derisen evvelki ayet
yunus ile bu ne denli nasibim
gönül dost durağı, dilim şehadet *** ***
sazıkar : uygun
muallak : asılı, havada duran
şerh : açıklama
inayet : yardım
sem : işitme
basaret : görme
________________________________________
aşk imamdir bize
aşk imamdır bize, gönül cemaat
kıblemiz dost yüzü daimdir salat
dost yüzün göricek, şirk yağmalandı
anıncun kapıda kaldı şeriat *** ***
gönül secde kılar, dost mihrabında
yüzün yere vurup kılar münacat
münacat gibi vakt olmaz arada
kim ola dost ile bu demde halvet *** ***
şeriat eydur, sakın şartı bırakma
şart ol kişiye kim ede hiyanet
erenler nefesi devletli rumuz
onunla fitneden olduk selamet
"beli" kavlin dedik evvelki demde
henuz bir demdir, ol vakt u bu saat *** ***
derildi beşimiz, bir vakte geldi
beşi bir eyleyip, kim kıla taat
biz kimse dinine hilaf demeziz
din tamam olucak doğar muhabbet *** ***
doğruluk bekleyen dost kapısında
gümansız ol bulur ilahi devlet
yunus ol kapıda kemine kuldur
ezelden ebede dektir bu izzet *** ***
şirk : allaha ortak koşma
mihrab : kıbleyi gosteren yer
münacat : yalvarma
halvet : yalnız kalma
beli : yaratılan ruhların allaha verdikleri söz
(evet sen rabbimizsin anlamında)
rumuz : işaret, söz, simge
fitne : hile, ayartma
kavl : söz
derilmek : düzenlenmek
hilaf : karşı, aksi
güman : şüphe
kemine : aciz, en değersiz
________________________________________
aşiklara din ne hacet
din umillet sorar isen, aşıklara din ne hacet
aşık kişi harab olur, harab bilmez din diyanet
aşıkların gönlü gözü maşuk diye gitmiş olur
ayruk surette ne kalır kim kılısar zühd u taat *** ***
taat kılan uçmağ için din tutmayan tamu için
ol ikiden farig olur, neye benzer bu işaret
her kim dostu sever ise, dosttan yana gitmek gerek
işi gücü dost olucak, cümle işten olur azat *** ***
onun gibi maşukanın haberini kim getirir
cebrail-i mursel sığmaz, böyle olundu işaret
soru hesap olmayısar, dünya ahret kovana
munker u nekir ne sorar terkolucak cümle murad
havf u reca gelmez onda varlık yokluk bırakana
ilm u amel sığmaz onda ne terazi var ne sırat *** ***
ol kıyamet pazarında her bir kula baş kaygısı
yunus sen aşıklar ile hiç görmeyesin kıyamet *** ***
hacet : ihtiyaç
di˜anet : dini kurallar, yordamlar
farig : vazgecmek
havf u reca : korku ve ümit
________________________________________
ciktim erik dalina
çıktım erik dalına anda yedim üzümü
boştan ıssı kakıyıp, der ne yersin kozumu
ağrılık yaptı bana, buhtan eyledim ona
çerçi de geldi dedi, niye aldın kuzumu *** ***
kerpiç koydum kazana, poyraz ile kaynattım
nedir diye sorana, bandım verdim özünü
iplik verdim çulhaya sarıp yumak etmemiş
becid becid ısmarlar, gelsin alsın bezini *** ***
bir serçenin kanadın, kırk katıra yüklettim
çift dahi çekemedi, şöyle kaldı kazını
bir sinek bir kartalı salladı urdu yere
yalan değil gerçektir ben de gördüm tozunu *** ***
bir kut ile güreştim, elsiz ayağım aldı
güreşip basamadım göyündürdü özümü
kaf dağından bir taşı şöyle attılar bana
öylelik yola düştü, bozayazdı yüzümü *** ***
balık kavaga çıkmış, zift turşusu yemeğe
leylek koduk doğurmuş baka şunun sözünü
gözsüze fısıldadım sağır sözüm işitmiş
dilsiz çağırıp söyler dilimdeki sözümü *** ***
tosbağaya sataştım, gözsüzsepek yoldaşı
sordum sefer nereye, kayseriye azimli
yunus bir söz söyledin,hiç bir söze benzemez
munafiklar yüzünden örttün mana yüzünü *** ***
issı : sahibi
kakımak: kızmak
koz : ceviz
buhtan : iftira
çerçi : seyyar satıcı
becid : acele
küt : kötürüm
göyündürmek : kendi kendine yanmak
koduk : sıpa
gözsüzsepek : köstebek
munafık: içi dışı bir olmayan, sahte müslüman
________________________________________
sözlerin asli
ey sözlerin aslın bilen, gel de bu söz kandan gelir
söz aslını anlamayan, sanır bu söz benden gelir
söz karadan aktan değil, yazıp okumaktan değil
bu yürüyen halktan değil, halık avazından gelir *** ***
ne elif okudum ne cim varlığındandır kelecim
bilmeye yüzbin müneccim, taliim ne ıldızdan gelir
şule bize aydan değil, aşk eri bu soydan değil
rızkımız bu evden değil, derya-yı ummandan gelir *** ***
biz bir bahane arada, ayruk de elden ne gele
hak cun emir eyler, cana bu keleci andan gelir
yunus bir dert ile ah et, kahr evinde neyler rahat
bu derde derman keffaret, bir ah ile suzdan gelir *** ***
kandan : nereden
halık : yaratan, allah
elif, cim : arap alfabesinden harfler
keleci : söz
müneccim : yıldız falcısı
ildız : yıldız
şule : işık
rızk : nimet
ayruk : başka
kahr : dert
derman : ilaç, şifa
keffaret : karşılık
süz : yanıp tutuşma
________________________________________
koğil ölüm endişesin
koğıl ölüm endişesin, aşıklar ölmez bakidir
ölüm aşıkın nesidir cun nur-u ilahidir
ölümden ne korkarsın çünkü hakka yararsın
bil ki ebedi varsın, ölmek fasid işidir *** ***
kal u bela denmeden, kadimde bile idik
biz bir uçar kuş idik , vücut can budağıdır
yunus beşaret sana, gel derler dosttan yana
ol kimseye ol ana kullun yerci aslıdır *** ***
koğıl : bırak
fasid : fesatcı, bozguncu
kal u bela : yaratanın, rabliğini ruhlara onaylattığı söz
kadim : ezel, öncesi olmayan zaman, allah
biliş : tanışıklık
beşaret : müjde
kullun yerci : herşey döner (haktan gelen hakka dönecektir)
________________________________________
aşikmidir
canını aşk yoluna vermeyen aşık mıdır
cehdeyleyip ol dosta ermeyen aşık mıdır
dost sevgisin gönülde, can ile berkitmeyen
tul-i emel defterin dürmeyen aşık mıdır *** ***
nefs arzusundan geçip, aşk kadehinden içip
dost yoluna er gibi, durmayan aşık mıdır
dün ü gün ü riyazetde halvetlerde diz çokup
sohbetlerde baş çatıp, durmayan aşık mıdır *** ***
yunus imdi ol dostun, cefasına sabreyle
yüreğine aşk odun, urmayan aşık mıdır *** ***
cehd : gayret
berkitmek : pekiştirmek
tül-i emel : aşırı isteklerden oluşan emeller
nefs : öz varlık, can, arzular emeller kaynağı
riyazet : nefs terbiyesi
halvet : yalnızlık
cefa : zorluk, sıkıntı
od : ateş
urmak : vurmak
________________________________________
hakikatin manasi
hakikatin manisin şerh ile bilmediler
erenler bu dirliği, riya dirilmediler
hakikat bir denizdir, şeriattır gemisi
çoklar gemiden çıkıp, denize dalmadılar *** ***
bunlar gelip kapıya, şeriatta durdular
içeri giribeni ne vardır bilmediler
dört kitabı şerh eden, asidir hakikatte
zira tefsir okuyup, manisin bilmediler *** ***
yunus adın sadıktır, bu yola geldin ise
adın değşirmeyenler, bu yola gelmediler *** ***
hakikat : gerçek, sırların açıldığı makam
şeriat : din yolunda dışsal emirleri içeren başlangıç aşaması
tefsir : açıklama
________________________________________
vücud şehri
işbu vücud şehrine bir dem giresim gelir
içindeki sultanın yüzün göresim gelir
işidirim sözünü, göremezem yüzünü
yüzünü görmekliğe, canım veresim gelir *** ***
erenlerin sohbeti, arttırır marifeti
bi-dertleri sohbetden, her dem süresim gelir
miskin yunusun canı, dört tabiat içinde
aşk ile can sırrına pinhan varasım gelir *** ***
pinhan : gizli
________________________________________
aşk ödü
aşkın ödü ciğerimi yaka geldi yaka gider
garip başım bu sevdayı çeke geldi çeke gider
kar etti firak canıma, aşık oldum sultanıma
aşk zincirin dost boynuma, taka geldi taka gider *** ***
arada olmasın naşı, onulmaz bağrımın başı
gözlerimin kanlı yaşı, aka geldi aka gider
aşık yunusun sözleri efgan eder bülbülleri
dost bahçesinde gülleri, koka geldi koka gider *** ***
firak : ayrılık
________________________________________
sema
bu semaa girmeyen sonra peşiman olur
erişir bizim ile ser-be-ser düşman olur
dosttur bizi okuyan, üstümüzde şakıyan
şimdüçbuçuk okuyan derin danışman olur *** ***
hey biçare danışman, et dervişi dervişhan
dervişlere erişen, işine pişman olur
yunus eydur mevlana, epsem otur yerinde
bu sohbete doymayan sonra sevişken olur *** ***
epsem : dilsiz
________________________________________
arifler ortasinda
arifler ortasında sufilik satmayalar
cun sufiye ihlas oldu, aşka riya katmayalar
ya gel bildiğinden eyit, yahut bilenlerden işit
teslimin ucun tutup, hiç sözü uzatmayalar *** ***
kuranı virip idi, gönüle evim dedi
gönül ev ıssın bilmez ademden tutmayalar
mumsuz baldır şeriat, tortusuz yağdır tarikat
dost için balı yağa ne için katmayalar *** ***
evvel adem yanıldı, uçmakta buğday yedi
işi haktan bilenler şeytandan tutmayalar
şirin huylar eyleğil, tatli sözler söyleğil
sohbetlerde yunusu hergiz unutmayalar *** ***
arif : i˜lim irfan sahibi
sufi : derviş, mutasavvıf
uçmak : cennet
hergiz : asla
________________________________________
hak isteyen
ey dünü gün hak isteyen, bilmezmisin hak kandadır
her kandasam anda hazır, kanda bakarsam andadır
istemegil hakki ırak, gönüldedir hakka durak
sen senliğin elden bırak, tenden içeri candadır *** ***
gir gönüle bul andadır, benliğinin defterin dur
ol has gevher bil andadır sanam kim ol ummandadır
ol ummanda yüzbin gevher bir zerreden oldu kemter
ol cana zeval mi erer, canı ab-ı hayvandadır *** ***
eyleğil suretin viran, can sırrıdır ona eren
batın gözüdür dost gören zahir gözü yabandadır
kim ki gaflet icre geçer, canı zeval suyun içer
derviş gönlü arşta uçar, çünki mekanı ondadır *** ***
ab-ı hayvan : ebedilik veren su
batın : iç, gizli
zahir : dış, görünen
________________________________________
yar yüreğim yar
yar yüreğim yar, gör ki neler var
bu halk içinde bize güler var
ko gülen gülsün, hak bizim olsun
gafil ne bilir, hakki seven var *** ***
bu yol uzaktır menzili çoktur
geçidi yoktur, derin sular var
girdik bu yola aşk ile bile
gurbetlik ile bizi salar var *** ***
her kim merdane, gelsin meydane
kalmasın cana kimde hüner var
yunus sen bunda meydan isteme
meydan içinde merdaneler var *** ***
________________________________________
aşkin oku
dost senin aşkın oku key katı taştan geçer
aşkına düşen kişi can ile baştan geçer
dün ü günü zar olur aşkın ile yar olur
endişesi sen olan, cümle tesvişten geçer *** ***
aşkına düşenlerin, yüreği yanar olur
kendini sana veren, düğeli işten geçer
dünyanın muhabbeti agülü aşa benzer
ahırın sanan kişi, agülü aştan gecer *** ***
başında aklı olan, ücrete amel etmez
hurilere aldanmaz, göz ile kaştan geçer
yunusun gönlü gözü, doludur hak sevgisi
sohbet ihtiyar eden, yad u bilişten geçer *** ***
key : pek çok
tesviş : kargaşa
düğeli : bütün, hepsi
ihtiyar : seçmek, seçkin
________________________________________
erenler nerededir
bilirmisiniz ey yarenler, gerçek erenler kandadır
kanda baksam anda hazır, kanda isterem andadır
aşksızlara benim sözüm, benzer kaya yankısına
bir zerre aşkı olmayan, belli bilin yabandadır *** ***
yalancılık eylemeğil aşka yalan söylemeğil
bunda yalan söyleyenin, anda yeri zindandadır
ey kendözün bilmeyen söz manisin bulmayan
hak varlığın istersen, us ilm ile kurandadır *** ***
allah benim dediğine, vermiş verir aşk varlığın
kimdeki var bir zerre aşk calap varlığı ondadır
niceler eydur yunusa kocaldın sen aşkı koğıl
bu aşk bize yeni geldi, henuz dahi turfandadır *** ***
________________________________________
aşkla gelen erenler
aşkla gelen erenler içer aguyu nuş eder
topuğa çıkmayan sular, deniz ile savaş eder
bu sohbete gelmeyenler, hak nefesi almayanlar
sürün onu burdan gitsin, durur ise çok iş eder *** ***
cahildir maniden almaz oturur kararı gelmez
öleceğini hiç sanmaz, yüzbin yıllık teşviş eder
dağ ne kadar yüksek ise yol onun üstünden aşar
yunus emrem yolsuzlara yol gösterdi vu hoş eder *** ***
nuş etmek : içmek
mani : anlam
tesviş : işkillenme
________________________________________
cefanin adi aşk
türlü türlü cefanın, adını aşk vermişler
bu cefaya katlanan, dosta halvet vermişler
kime ki aşk ulaşa, her dem kaynaya taşa
iyi dirlik hem yavuz, dört yanında durmuşlar *** ***
her kim aşk eri ise, aşka müşteri ise
aşk onun yarı ise, canına öd urmuşlar
miskin yunusun canı başında serencamı
aşka munkir ademi bu meydandan sürmüşler *** ***
halvet : yalnızlık
serencam : başa gelen
munkir : inkar eden
________________________________________
söz ola kese savaşi
sözü bilen kişinin, yüzünü ak ede bir söz
sözü pişirip diyenin işini sağ ede bir söz
söz ola kese savaşı, söz ola bitire başı
söz ola agülü aşı, yağ ile bal ede bir söz *** ***
kişi bile söz demini, demeye sözün kemini
bu cihan cehennemini, sekiz cennet ede bir söz
yunus şimdi söz yatından, söyle sözü gayetinden
pek sakın o sah katından, seni ırak ede bir söz *** ***
dem : etki
kem : fena, değersiz
yat : usul, yol yordam
________________________________________
vücudda bulduk
mani evine daldık, vücuda seyran kıldık
iki cihan seyrini, cümle vücudda bulduk
yedi gök yedi yeri, dağları denizleri
cenneti cehennemi, cümle vücudda bulduk *** ***
tevrat ile incili, furkan ile zeburu
bunlardan beyanı cümle vücudda bulduk
yunusun sözleri hak, cümlemiz dedik saddak
kanda istersen anda hak, cümle vücudda bulduk *** ***
furkan : kuran
saddak : doğru
________________________________________
bir nazarda kalmayalim
bir nazarda kalmayalım gel dosta gidelim gönül
hasret ile ölmeyelim gel dosta gidelim gönül
gel gidelim can durmadan suret terkini urmadan
araya düşman girmeden gel dosta gidelim gönül *** ***
gel gidelim kalma ırak dost için kılalım yarağ
şeyhin katındadır durak gel dosta gidelim gönül
terk edelim il u şarı dost için kılalım zarı
ele getirelim yarı gel dosta gidelim gönül *** ***
bu dünyaya kanmayalım fanidir aldanmayalım
bir iken ayrılmayalım gel dosta gidelim gönül
biz bu cihandan göçelim ol dost iline uçalım
arzu hevadan geçelim gel dosta gidelim gönül *** ***
kılavuz ol sen bana günilelim dosttan yanate
bakmayalım önden sona gel dosta gidelim gönül
bu dünya olmaz payidar aç gözünü canın uyar
olgıl bana yoldaş u yar gel dosta gidelim gönül *** ***
ölüm haberi gelmeden ecel yakamız almadan
azrail hamle kılmadan gel dosta gidelim gönül
gerçek erene varalım hakkın haberin soralım
yunus emreyi bulalım gel dosta gidelim gönül *** ***
heva : heves, nefse düşkünlük
günilmek : yönelmek, kıskanmak
payidar, paydar : devamlı, sürekli
yarağ kılmak : hazırlanmak, hazırlık yapmak
terkin urmak : terketmek, bırakmak
________________________________________
tehi görme kimseyi
tehi görme kimseyi hiç kimsene boş değil
eksiklik ile nazar erenlere hoş değil
gönlünü derviş eyle dost ile biliş eyle
aşk eri şol manide derviş içi boş değil *** ***
derviş bilir dervişi hak yoluna durmuşu
dervişler huma kuşu çaylak u baykuş değil
dervişlik aslı candan geçti iki cihandan
haber verir sultandan bellidir yad kuş değil *** ***
ey yunus hakkı bilen söylemez hergiz yalan
ikilik ile gelen doğru yol bulmuş değil *** ***
tehi : bos, kimsesiz
yad : yabancı, el kişi
hergiz : asla
________________________________________
hak calabim hak calabim
hak calabım hak calabım sencileyin yok calabım
günahlarımız yarlığa ey rahmeti çok calabım
ben eydürem kim ey gani nedir bu derdin dermanı
zinhar esirgeme beni aşk oduna yak calabım *** ***
kullar senin sen kulların günahları çok bunların
uçmağına koy bunları binsinler burak calabım
ne sultan ne baylardasın ne köşk ü saraylardasın
girdin miskinler gönlüne edindin durak calabım *** ***
ne ilmim var ne taatım ne gücüm var ne takatım
meğer senin inayetin kıla yüzüm ak calabım
yarlığağıl sen yunusu günahlı kulların ile
eğer yarlıgamaz isen key katı firak calabım *** ***
calab : allah
yarlıgamak : bağışlamak
inayet : yardım
firak : ayrılık
________________________________________
benim canim uyaniktir
benim canım uyanıktır dost yüzüne bakan benem
hem denize karışmağa ırmak olup akan benem
irmak gibi ben çağlaram geh gülerem geh ağlaram
nefsin ciğerin doğraram kibr u kini yıkan benem *** ***
kırdım bu nefsin çerisin bir itdim burc u barusun
pak eyledim içerisin milketini yuyan benem
ben hazrete tutum yüzüm ol aşk eri açtı gözüm
gösterdi bana kendozum ayet-i kul denen benem *** ***
şah didarın gördüm ayan hiç gumansuz belli beyan
kafir ola inanmayan ol didara bakan benem
benim durur bu cümle iş hikmetimle yaz u kış
ben bilirim yad u biliş ırılmadan duran benem *** ***
bu cümle canda oynayan damarlarımda kaynayan
kulli dillerde söyleyen kulli dili diyen benem
nemrud odun ˜brahime ben bag u bostan eyledim
küfür yüzünden doğuban gene ödü yakan benem *** ***
ol hallac-ı mansur ile söyler idim enel hakkı
benem ginönün boynuna dar urganın takan benem
ol hak habibi mustafa miraca edicek sefer
ol dem canım hak eyledim ol sırrı duyan benem *** ***
şimdi adım yunus durur ol demde ismail idi
ol dost için arafata kurban olup çıkan benem
cerh benim hükmümdedir her kanda ben oturmusam
mülk benim elimdedir yıkan benem yapan benem *** ***
sad benem said benem yunus dahi benimledir
ilm-i ledundur ustadım ol esrarı duyan benem *** ***
burcu u baru : kule ve hisar
milket : memleket
didar : yüz, allahın cemali
kulli : hepsi, tümü
hak : toprak
yüz tutmak : yönelmek
yad u biliş : tanıdık tanış
cerh : gök, felek
said : kutlu, allahın beğendiği
sad : uğurlu, mübarek
________________________________________
her kaçan anarsam seni
her kacan anarsam seni kararım kalmaz allahım
senden ayrı gözüm yaşın kimseler silmez allahım
sensin ismi baki olan sensin dillerde okunan
sensin aşkına dokunan kendini bilmez allahım
*** ***
sen yarattın cism u cani sen yarattın bu cihanı
mülk senindir kerem kkaıl kimsenin olmaz allahım
okunur dilde destanın açılır bag u bostanın
sen baktığın gülistansın gülleri solmaz allahım *** ***
aşk bahrna dalmayan canını feda kılmayan
senin cemalin görmeyen meydana gelmez allahım
zor olur aşıkın işi durmaz akar gözün yaş
senden ayrı düşen kişi didarın gö”rmez alahım *** ***
aşık yunus seni ister lütf eyle cemalin göster
cemalin gören aşıklar ebedi ölmez allahım
kacan : ne vakit ki
kerem : cömertlik
cism u can: beden ve ruh
kan : maden ocağı
didar : allahın cemali,yüz
________________________________________
tehi görmen siz beni
tehi görmen siz beni dost yüzün görüp geldim
baki devr-i rüzgigar dost ile sürüp geldim
oldur söyleyen dilde varlık dostundur kulda
varlığım hep ol ilde ben bunda garip geldim *** ***
bezirganam mataım çok dest-girim ustadım hak
ziyanım assıya cümle anda değişip geldim
yer u gök yaratıldı aşk ile bünyad oldu
toprağa nazar kıldı aksırdı durup geldim *** ***
gördüm yedi tamusun anda sekiz uçmağın
korkudan günahımı anda sızdırıp geldim
işi oldum kudretten bahanem bir avretten
inayet oldu haktan ölü dirgörüp geldim *** ***
adem olup durmadan nefsin boynun burmadan
yanıldım buğday yedim uçmaktan sürülüp geldim
musayla tura çıktım binbir kelime dedim
bu hak bizi ne bilsin anda bilinip geldim *** ***
nuh oldum tufan için çok duruştum din için
duymayanın tagadan suya boğdurup geldim
yalan değildir sözüm bak yüzüme aç gözün
dahörtülmedi izim uş yoldan erip geldim *** ***
çerçiş oldum basıldım mansur oldum asıldım
hallac pamuğu gibi bunda atılıp geldim
eyyüb oldum tenime cefa kıldım canıma
çağırdım sübhanıma kurtlar duruyup geldim *** ***
zekerya oldum kaçtım erdim ağaça geçtim
kanım dört yana saçıp tepem deldirip geldim
yalınız sübhan idi peygamberler can idi
yunus hod pinhan idi suret değişip geldim
dirgörmek : diriltmek
taga : taka, büyük kayık
pinhan : gizli
dürümek : bir araya getirmek
________________________________________
ben bir aceb ile geldim
ben bir aceb ile geldim kimse halim bilmez benim
ben söylerem ben dinlerem kimse dilim bilmez benim
benim dilim kuş dilidir benim ilim dost ilidir
ben bülbülem dost gülümdür bilin gülüm solmaz benim *** ***
ol dost bana gelsin demiş sundum kadeh alsın demiş
aldım kadeh içtim şarab ayruk gönlüm ölmez benim
ne türüm var ne durağım hiç yerde yoktur kararım
hakka münacaat etmeye belli yerim olmaz benim *** ***
sor durduğum yeri bana gelirsen gösteren sana
bir zerrece haktan ayrı gözüm nesne görmez benim
tur dağında bir tecelli gör musiye neler kıldı
yunus eydur hak katında sözüm geri kalmaz benim *** ***
tecelli : görünmek
ayruk : ayrı, başka
göğnü : yanmak, yanık
tap : yeter, kafi
zari kılmak : ağlamak, inlemek
dar : ev, yurt, darağacı
munkir : inkar eden
________________________________________
her kancaru döner isem
her kancaru döner isem aşk iledir işim benim
öldür gönlümde teşvişim hem aşktır yoldaşım benim
aşıklara göynür özüm onuncun faşolur razım
göriceğiz aşıkları kaynar içim dışım benim *** ***
bu aşk bize rahmanidir hem canımızın canıdır
onun icin şeytan ile her dem bu savaşım benim
benim canım bir kuştur kim gövdem onun kafesidir
dosttan haber geliceğiz birgün uçar kuşum benim *** ***
geldim dünyayı seyrettim ya bugün ya yarın gittim
ben bunda eğlenemezem bunda bitmez işim benim
yunus eydur ben aşıkam hem aşıkam hem sadıkam
bu ayruk aşıklar gibi yoktur arayışım benim *** ***
kancaru : nereye
teşviş : kargaşalık
göynümek : kendi kendine yanmak
faşolmak : açığa çıkmak, belli olmak,
raz : sır, gizli şey
rahmanı : ilahi
arayış : sus, bezek
________________________________________
ertan türkmen
ne renk olursa kaşın gözün
karşındakinin gördüğüdür rengin
diyen halk şairi
karşındakinin gördüğüdür rengin
diyen halk şairi
(bkz: ilim ilim bilmektir)
(bkz: bana seni gerek seni)
(bkz: gel gör beni aşk neyledi)
(bkz: hak cihana doludur)
(bkz: aşkın ile aşıklar)
(bkz: taşdın yine deli gönül)
(bkz: ben dert ile ah ederdim)
(bkz: bir ben vardır bende)
(bkz: dolap)
(bkz: şöyle garib bencileyin)
(bkz: geldi geçti ömrüm benim)
(bkz: dost)
(bkz: erenler bir denizdür)
(bkz: bir nazarda kalmayalım)
(bkz: bir kez gönül yıkdın ise)
(bkz: aşk)
(bkz: benim bunda kararım yok)
(bkz: ol dost bize gelmez ise)
(bkz: gözüm seni görmek için)
(bkz: hak bir gönül verdi bana)
(bkz: miskinlikte buldular)
(bkz: iy dost aşkun denizine)
(bkz: yok yere geçirdim günü)
(bkz: niçe bir besleyesin)
(bkz: bir sakiden içdük sarab)
(bkz: mülk ü bekadan gelmişem)
(bkz: düşdi önüme hubbü l vatan)
(bkz: cümle vücudda bulduk)
(bkz: bu dem yüzüm süreduram)
(bkz: can bir ulu kimsedür)
(bkz: divaneler)
(bkz: dosttan yüzüm dönmez benim)
(bkz: gönüller yapmaya geldim)
(bkz: çıkdum erik dalına)
(bkz: yar yüreğüm yar)
(bkz: anma mısın şol günü sen)
(bkz: yer yüzünde gezer idim)
(bkz: ah nideyim ömrüm seni)
(bkz: ey yarenler ey kardaşlar)
(bkz: ben bunda seyr eder iken)
(bkz: isteridüm allah ı)
(bkz: yandı yüreğüm dutuşdı)
(bkz: herkime kim dervişlik bağışlana)
(bkz: gelin ey kardeşler gelin)
(bkz: haber eylen aşıklara)
(bkz: evvel benem ahir benem)
(bkz: hiç bilmezem kezek kimün)
(bkz: gelin gidelim)
(bkz: ben söylerem ben dinlerem)
(bkz: işbu gönül bir kaledir)
(bkz: niçin ağlarsın bülbül hey)
(bkz: bu dünyaya inanma)
(bkz: gel gidelim dosta gönül)
(bkz: ben bu cani canana)
(bkz: söylenilen bir kelamı)
(bkz: o can haçan olüser)
(bkz: kerem it bir beri bak rikab yüzünden bırak)
(bkz: söylememek harcısı söylemegin hasıdır)
(bkz: ne söylerler ne bir haber verirler)
(bkz: ey dervişler ey kardaşlar)
(bkz: biz kime aşıksavuz alemler ana aşık)
(bkz: işidin ey yarenler)
(bkz: adı güzel kendi güzel muhammed)
(bkz: eskere kıldum bugün pinhanumı)
(bkz: niçeler bu dünyada günahını yuyamaz)
(bkz: mana eri bu yolda melul olası değil)
(bkz: yarab bu ne derddür derman bulınmaz)
(bkz: ask imamdur bize gönül cemaat)
(bkz: ya ilahi ger sual etsen bana)
(bkz: hakikatün manisin serhile bilmediler)
(bkz: arayı arayı bulsam)
(bkz: agla gözüm agla gayri)
(bkz: bir gün maksadın bulur gerçeklik ile gelen)
(bkz: anun keremi çokdur sen etduğun ol etmez)
(bkz: askin odu ciğerimi yaka geldi yaka gider)
(bkz: selam olsun)
(bkz: ali almış sancagını eline)
(bkz: sol cennetin irmaklari)
(bkz: bana seni gerek seni)
(bkz: gel gör beni aşk neyledi)
(bkz: hak cihana doludur)
(bkz: aşkın ile aşıklar)
(bkz: taşdın yine deli gönül)
(bkz: ben dert ile ah ederdim)
(bkz: bir ben vardır bende)
(bkz: dolap)
(bkz: şöyle garib bencileyin)
(bkz: geldi geçti ömrüm benim)
(bkz: dost)
(bkz: erenler bir denizdür)
(bkz: bir nazarda kalmayalım)
(bkz: bir kez gönül yıkdın ise)
(bkz: aşk)
(bkz: benim bunda kararım yok)
(bkz: ol dost bize gelmez ise)
(bkz: gözüm seni görmek için)
(bkz: hak bir gönül verdi bana)
(bkz: miskinlikte buldular)
(bkz: iy dost aşkun denizine)
(bkz: yok yere geçirdim günü)
(bkz: niçe bir besleyesin)
(bkz: bir sakiden içdük sarab)
(bkz: mülk ü bekadan gelmişem)
(bkz: düşdi önüme hubbü l vatan)
(bkz: cümle vücudda bulduk)
(bkz: bu dem yüzüm süreduram)
(bkz: can bir ulu kimsedür)
(bkz: divaneler)
(bkz: dosttan yüzüm dönmez benim)
(bkz: gönüller yapmaya geldim)
(bkz: çıkdum erik dalına)
(bkz: yar yüreğüm yar)
(bkz: anma mısın şol günü sen)
(bkz: yer yüzünde gezer idim)
(bkz: ah nideyim ömrüm seni)
(bkz: ey yarenler ey kardaşlar)
(bkz: ben bunda seyr eder iken)
(bkz: isteridüm allah ı)
(bkz: yandı yüreğüm dutuşdı)
(bkz: herkime kim dervişlik bağışlana)
(bkz: gelin ey kardeşler gelin)
(bkz: haber eylen aşıklara)
(bkz: evvel benem ahir benem)
(bkz: hiç bilmezem kezek kimün)
(bkz: gelin gidelim)
(bkz: ben söylerem ben dinlerem)
(bkz: işbu gönül bir kaledir)
(bkz: niçin ağlarsın bülbül hey)
(bkz: bu dünyaya inanma)
(bkz: gel gidelim dosta gönül)
(bkz: ben bu cani canana)
(bkz: söylenilen bir kelamı)
(bkz: o can haçan olüser)
(bkz: kerem it bir beri bak rikab yüzünden bırak)
(bkz: söylememek harcısı söylemegin hasıdır)
(bkz: ne söylerler ne bir haber verirler)
(bkz: ey dervişler ey kardaşlar)
(bkz: biz kime aşıksavuz alemler ana aşık)
(bkz: işidin ey yarenler)
(bkz: adı güzel kendi güzel muhammed)
(bkz: eskere kıldum bugün pinhanumı)
(bkz: niçeler bu dünyada günahını yuyamaz)
(bkz: mana eri bu yolda melul olası değil)
(bkz: yarab bu ne derddür derman bulınmaz)
(bkz: ask imamdur bize gönül cemaat)
(bkz: ya ilahi ger sual etsen bana)
(bkz: hakikatün manisin serhile bilmediler)
(bkz: arayı arayı bulsam)
(bkz: agla gözüm agla gayri)
(bkz: bir gün maksadın bulur gerçeklik ile gelen)
(bkz: anun keremi çokdur sen etduğun ol etmez)
(bkz: askin odu ciğerimi yaka geldi yaka gider)
(bkz: selam olsun)
(bkz: ali almış sancagını eline)
(bkz: sol cennetin irmaklari)
tabduk emre diye bahsettiği hocası araştırılan büyük kişi. uzun araştırmalar sonucunda tabduk emre, adında bir insanın yaşamadığı sonucuna varılmıştır. ömrünün büyük kısmını yunus emrenin hayatını araştırmakla geçiren insanlar, tabduk emreyle ilgili yunus emrenin şiirlerini de inceleyerek aslında tabduk emrenin, yunus emrenin sevgilisine, yani allaha verdiği isim olduğunu söylemişlerdir. yunus emre allah aşkına o kadar kendisini adamıştır ki senli benli şiirler yazmıştır. yunus emreyi okumak hoştur, onun büyüklüğüne inanmak basittir; ama onu anlamak zordur. yunus emre, yunus emredir.
allah dilinden şiirler yazmış insandır. tıpkı allah tarafından şiir yazılmış gibidir. bu şiirler genelde, allahın her yerde olduğunu hatırlatmaya çalışan şiirlerdir. fakat yunus emrenin bu özelliği sürekli tartışılmıştır. bu tür şiirlerini incelerken, böyle bir şiirinin son kıtasının şöyle olduğunu gördüm:
yunus değil bunu diyen
kendiliğidir söyleyen
kafir olur inanmayan
evvel ahir hemen benim.
yunus değil bunu diyen
kendiliğidir söyleyen
kafir olur inanmayan
evvel ahir hemen benim.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?