çocukluktan kalma bir durumdur bu. babanın aldığı elbise(genelde ütü gerektiren elbiselerdir bunlar) ilk kez giyildiğinde, azami dikkatli davranılır oturma kalkmada. sanki ütüsü hiç bozulmayacakmış gibi, dirsekler bükülmemeye, kaykılarak oturulmamaya dikkat edilir. okula veya sokağa çıktığında, kalıp gibi durulduğundan hemen anlaşılır durum ve yarı alaycı tavır yarı iltifat içeren "oo yeni pantol gömlek çekmişiz" tepkileri gelir. bir iki gün başından aşağı beton dökülmüş gibi hareket edilir. sanki bir kaç hafta sonra o elbiseyle kanepe uzanılmayacak, sokakta top oynanmayacaktır.
"aman gömlek kırışmasın, yakası sararmasın; yok götünün ütüsü bozulmasın, dizi
büzüşmesin" derken heder olur insan.
yaş ilerledikçe ve genelde çoğu kişide olduğu gibi ailenin maddi durumu düzeldikçe yeni elbise alma sıklığı da artar. bu yüzden elbiseyi ilk kez kullanma gerginliği giderek azalır. bazı kişilerde ise durum değişmez. severek alınan elbiseye tutkuyla bağlıdırlar, bir süre sonra sıkılacaklarını ve uyurken yorgan yerine kullanacaklarını o an düşünemezler. yine bu kişiler yeni aldıkları elektronik cihazların kumandasını, kumandayla birlikte verilen poşetten bir kaç ay çıkarmadan kullanan kişilerdir. yeni alınan şeye ilk başlarda maksimum itina gösterme hastalığı atlatıldıktan sonra, o kumanda karşı duvardaki sineği vurma aracına bile dönüşecektir.
bir de, yeni elbise ilk giyildiğinde bizi sanki süper güzel yakışıklı göstereceğini sanma durumumuz vardır. iyi ya da kötü illa bir tepki almalıyızdır. elbisenin bizi başka biri yapacağı yoktur ama olumsuz bir tepki aldığımızda o elbiseye artık elimiz gitmez, kalır rafta. olumlu tepki almışsak da gezeriz aynı şeyle günlerce.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?