sözlük kurallarına aykırı bir başlıktır;
zira sözlük kuralları der ki, aynı başlık var ise yeni bir başlık açmadan önce o başlık aranır ve entry oraya yazılır. böylece gereksiz başlık kalabalığı olmaz.
(bkz: zotac)
pkk nın kurmuş olduğu pusu sonrasında çıkan çatışmada şehit sayımız 4 olarak belirtilmiştir.
http://www.hurriyet.com.tr/gundem/20854729.asp
http://www.hurriyet.com.tr/gundem/20854729.asp
#1052422
bıçak kemiğe dayandığı takdirde, elbetteki gereğini yapacağımı, olayın üzerine kesinlikle kararlılıkla gideceğimi belirtmek isterim kendisine. dostluğumuz ne kadar değerliyse, gazabımız da o kadar şiddetlidir, kahredicidir.
zotac’ın angajman kuralları değişmiştir. başlığının altında yapılacak tüm ihlallere karşılık verilecektir. her türlü negatif unsur bir tehdit olarak algılanıp, başlık ihlali olarak değerlendirilecektir.
bıçak kemiğe dayandığı takdirde, elbetteki gereğini yapacağımı, olayın üzerine kesinlikle kararlılıkla gideceğimi belirtmek isterim kendisine. dostluğumuz ne kadar değerliyse, gazabımız da o kadar şiddetlidir, kahredicidir.
zotac’ın angajman kuralları değişmiştir. başlığının altında yapılacak tüm ihlallere karşılık verilecektir. her türlü negatif unsur bir tehdit olarak algılanıp, başlık ihlali olarak değerlendirilecektir.
ha bir de erken başlamış, hoşgeldin komitesine. negzel böyle yeni gelen arkadaşları bağrına filan basıyor, sözlüğe sahip filan çıkıyor.
yeni gelmiş hoşgelmiş diyeceğim de, ben diyene kadar o entryleri ile acemilikten çıkmış da ben geç kalmışım.
neyse umarım sürekliliği kalır burda.
hoş geldin.
neyse umarım sürekliliği kalır burda.
hoş geldin.
bu arada umarım çalıştığı sektörün reklamını taşımıyordur nicki, sarı sayfalar gibi esti bir an...
en yakın zamanda hoş gelip de yazar olması ümidiyle selam ederim.
gerçi, cirkinbeti gibi usta bir yazar tarafından karşılanma şerefine erişmiş daha ne istesin...
gerçi, cirkinbeti gibi usta bir yazar tarafından karşılanma şerefine erişmiş daha ne istesin...
çok sağlam bir mazlum çimen şarkısıdır. edip akbayramın da söylediği rivayet edilmektedir.
bir sıkıntı var içimde sokağın tavanı kadar
içim sığmıyor içime sokağın tavanı kadar
ayrılıklar gelir çatar, gözüm ufuklara bakar
desen ki "beni ne kadar?" sokağın tavanı kadar...
bir sevgi düştün önüme, gözünü sürdüm gözüme
biri geziyor içimde, sokağın tavanı kadar
ayrılıklar gelir çatar, gözüm ufuklara bakar
desen ki "beni ne kadar?" sokağın tavanı kadar...
bir sıkıntı var içimde sokağın tavanı kadar
içim sığmıyor içime sokağın tavanı kadar
ayrılıklar gelir çatar, gözüm ufuklara bakar
desen ki "beni ne kadar?" sokağın tavanı kadar...
bir sevgi düştün önüme, gözünü sürdüm gözüme
biri geziyor içimde, sokağın tavanı kadar
ayrılıklar gelir çatar, gözüm ufuklara bakar
desen ki "beni ne kadar?" sokağın tavanı kadar...
az önce arayıp sipariş verdim, hatta 8 değil de 15 de veririm abi dedim. sktr lan dalga mı geçiyorsun diyerek, masum ve aç gururmla oynadı...
ne var yani 1670 km uzağa sipariş verdiysem? nezaketen kargo ile karşı ödemeli göndersen de yok demezdim ayıp olmasın diye.
ne var yani 1670 km uzağa sipariş verdiysem? nezaketen kargo ile karşı ödemeli göndersen de yok demezdim ayıp olmasın diye.
ayriliklar uyandirmali kör yüreğimi
cehennem yanginlarindan
ölmeden çiktiysa bedenim; artik
benim olmaliyim, benim
yeter yüreğimi bir çift gözün
ateşine rehin verdiğim,
yazan, yazarken ne içmişse, o kadar canım istedi ki.
cehennem yanginlarindan
ölmeden çiktiysa bedenim; artik
benim olmaliyim, benim
yeter yüreğimi bir çift gözün
ateşine rehin verdiğim,
yazan, yazarken ne içmişse, o kadar canım istedi ki.
küçükken nasildi diye sordu anneme, "küçükken yaramazdi" dedi annem, tebessüm etti.. doğru mu dedi gözlerime bakarak "doğru dedim" ve aynen tekrarladim annemin sözlerini "küçükken yaram azdı".
mazlum çimenin en baba şarkılarındandır.
sözleri;
mem nelere gark olmadı zinin ateşi için
ferhat dağı delmedimi şirinin düşü için
kusur ise her saniye her yerde seni anmak
mecnun azmı yemin etti leylanın başı için
gözlerinin dokunduğu her mekan memleketim
bakı verde uzamasın gurbetim esaretim
ahmet arif hasretinden prangalar eskitmiş
beni böyle eskitense prangalı hasretin
sana yine sana yandım nesimide dün gece
gözlerinle yüzüleyim bend olayım hallaca
böyle hüküm buyurmuşlar tanrılar divanında
ha ben sana yollanmışım ha muhammet miraca
cümle cihan güzellerin yüzlerine ben örsün
gözlerin balyozu oldu içerimdeki örsün
ruhumdaki fırtınalar merihi usandırdı
nuha haber eyleyinde gelsinde tufan görsün
sözleri;
mem nelere gark olmadı zinin ateşi için
ferhat dağı delmedimi şirinin düşü için
kusur ise her saniye her yerde seni anmak
mecnun azmı yemin etti leylanın başı için
gözlerinin dokunduğu her mekan memleketim
bakı verde uzamasın gurbetim esaretim
ahmet arif hasretinden prangalar eskitmiş
beni böyle eskitense prangalı hasretin
sana yine sana yandım nesimide dün gece
gözlerinle yüzüleyim bend olayım hallaca
böyle hüküm buyurmuşlar tanrılar divanında
ha ben sana yollanmışım ha muhammet miraca
cümle cihan güzellerin yüzlerine ben örsün
gözlerin balyozu oldu içerimdeki örsün
ruhumdaki fırtınalar merihi usandırdı
nuha haber eyleyinde gelsinde tufan görsün
son kez vurdum kadehine.. "şerefine" dedi.. yarasın dedim. anlamadı...
ben ağaçta oturan kız çocuğu.. sen sıradan bir köy düğününde, havaya sıkılan kaza kurşunu... vuruldum! hepsi bu...
kimi gay diyor, kimi ergen dengi tuvalet yazıları yazdığını. en çok bir iki cümlelik yazıları hoşuma gitti bu adamın. hele bazıları var ki, uzun yazmaya gerek yok...
mesafeler aşka engel değildir uzaktan sevmek göt ister
mesafeler aşka engel değildir uzaktan sevmek göt ister
bana ilk geldiğin gün de yağmurluydu, gittiğin gün de.
sanki hiç geçmemiş gibi zaman senden sonra ki günlerde
sanki hiç yaşanmamış gibi gittikten sonraki vakitlerde
şimdi gecenin karanlığında kendimle hesaplaşıyorum içerlerde
bu kadar mı bağlanmıştım da sana geçmedi zaman sensizlikte?
saat şuan gecenin ikisi şuursuzca yazıyorum sadece
evet tam 4 saat oldu yazmaya başlayalı, saat halen iki be!
rüya değil bu gerçekten geçmiyor zaman işte !
ve birden o ses beliriyor yine beynimde
salih abi... salih abi...
konuşmaya mecalim yok boğulurken sende, ama cevapladım yine de...
efendim ? iç ses efendim ???
ne iç sesi abi ben necip napiyon 4 saattir durmuş saate bakıp bir şeyler yazıyon?
irkildim birden, hassiktir dedim, harbi lan saat durmuş gerçekten.
vay arkadaş ne güzel moda girdiğimi sanmış yazıyordum sıçtın şiirin içine
neyse sevdiceğim, yine moda girdiğimde devam edeceğim...şimdilik hoşcakal...
sanki hiç geçmemiş gibi zaman senden sonra ki günlerde
sanki hiç yaşanmamış gibi gittikten sonraki vakitlerde
şimdi gecenin karanlığında kendimle hesaplaşıyorum içerlerde
bu kadar mı bağlanmıştım da sana geçmedi zaman sensizlikte?
saat şuan gecenin ikisi şuursuzca yazıyorum sadece
evet tam 4 saat oldu yazmaya başlayalı, saat halen iki be!
rüya değil bu gerçekten geçmiyor zaman işte !
ve birden o ses beliriyor yine beynimde
salih abi... salih abi...
konuşmaya mecalim yok boğulurken sende, ama cevapladım yine de...
efendim ? iç ses efendim ???
ne iç sesi abi ben necip napiyon 4 saattir durmuş saate bakıp bir şeyler yazıyon?
irkildim birden, hassiktir dedim, harbi lan saat durmuş gerçekten.
vay arkadaş ne güzel moda girdiğimi sanmış yazıyordum sıçtın şiirin içine
neyse sevdiceğim, yine moda girdiğimde devam edeceğim...şimdilik hoşcakal...
bazen de böyle yolsuzluklar, baskınlar filan son dakika haberi şeklinde lans edilir tv lerde.
hatta daha açıklayıcı olması için bir örnek ile süsleyelim.
independence adlı kişi ile kendisini figen eren olarak tanıtan bir muhabirimiz arasında geçen yolsuzluk saniye saniye kayıt altına alındı...
vergi kaçırıp reklam yaptığı iddaa edilen independence’nin ofisine giden muhabirimiz bakın independenceyi nasıl konuşturdu.
-f.e: indy bey merhaba, biz vergi ödemeden internet reklamı istiyoruz mümkün mü?
- independence: tabiki, mali sınırınız nedir? nasıl bir reklam düşünüyorsunuz? ve faaliyet konusu nedir?
- f.e: çok basit indy bey, öncelikle gidip internette benim reklamımı yapacaksınız, ama bakın reklam olduğu belli olmasın zira vergiydi vs. istemiyorum ben şöyle çok iyidir falan filan şeklinde bir iki övgü dolu cümle işte, üstü kapalı reklam yani. faaliyet alanımız dişcilik.
- independence: o olmadı işte yav, şimdi herkes bilir benim dişciden tırstığımı direk övgü dolu filan nasıl olcakki bilemedim şimdi.
-f.e: bakın indy bey mali konuyu dert etmeyin gereği ne ise yapmaya hazırız.
- independence: neyse bir deneyelim bakalım, haberleşiriz olmaz ise,
-f.e: peki ortalama maliyet nedir?
- independence: harf başına 150 tl.
-f.e: peki önce bir uygulamaya geçirin tekrar değerlendirelim.
olayın ardından ofise baskın yapan emniyet güçleri, aşağıdaki dökümana ulaştı;
#1052386
hatta daha açıklayıcı olması için bir örnek ile süsleyelim.
independence adlı kişi ile kendisini figen eren olarak tanıtan bir muhabirimiz arasında geçen yolsuzluk saniye saniye kayıt altına alındı...
vergi kaçırıp reklam yaptığı iddaa edilen independence’nin ofisine giden muhabirimiz bakın independenceyi nasıl konuşturdu.
-f.e: indy bey merhaba, biz vergi ödemeden internet reklamı istiyoruz mümkün mü?
- independence: tabiki, mali sınırınız nedir? nasıl bir reklam düşünüyorsunuz? ve faaliyet konusu nedir?
- f.e: çok basit indy bey, öncelikle gidip internette benim reklamımı yapacaksınız, ama bakın reklam olduğu belli olmasın zira vergiydi vs. istemiyorum ben şöyle çok iyidir falan filan şeklinde bir iki övgü dolu cümle işte, üstü kapalı reklam yani. faaliyet alanımız dişcilik.
- independence: o olmadı işte yav, şimdi herkes bilir benim dişciden tırstığımı direk övgü dolu filan nasıl olcakki bilemedim şimdi.
-f.e: bakın indy bey mali konuyu dert etmeyin gereği ne ise yapmaya hazırız.
- independence: neyse bir deneyelim bakalım, haberleşiriz olmaz ise,
-f.e: peki ortalama maliyet nedir?
- independence: harf başına 150 tl.
-f.e: peki önce bir uygulamaya geçirin tekrar değerlendirelim.
olayın ardından ofise baskın yapan emniyet güçleri, aşağıdaki dökümana ulaştı;
#1052386
ilk zamanlarda sıkılmadan oynuyorsunuz, elbetteki birinci ve ikinci serinin ardından grafiklerin bu kadar güzel olması normal. velhasıl 10 küsür yıllık bir zaman sonrasından bahsediyoruz. gelişmiş grafikler olması normal ama 2012 sonunda çıkan bir oyun için yeterli mi, o konuda katılmıyorum işte. yetersiz buldum bugünün teknolojisine.
ayrıca dediğim gibi ilk zamanlar beklentinin ve ne olacağın heyecanı ile sizi sıkmıyor fakat ısrarla aynı senaryoları tekrarlaması yavaş yavaş bıkkınlık yaratmaya, yeni karakter açıp farklı efektler göremeye zorluyor. bu da devamlılığı açısından eksiklik. her yeni başladığınız görevde artık biliyorsunuz ki, önce bir sürü amele yaratık gelecek sonrasında onların elite olanları gelecek ve akabinde son olarak da onların boss’ları gelecek.
tamam diablo nun zaten konsepti bu ama arkadaş, aradan geçmiş 10 bilmem kaç sene, o zamanlar oynayanların çocukları şimdi oynuyor, çocuk gidip de ebeveyninden teyit etmeyecek ya, baba sizin de zamanınızda boss dan önce böyle görevler oluyor muydu diye? bu kadar geçmişe bağlı kalmanın manası ne? bakın hikayeye bağlı kalmasın demiyorum, o yanlış olur du. ama kendi içinde de bir kısır döngüye girmeseydi bari. yani yaratıkların tipi değişiyor sadece işleyiş hep aynı.
bir de blizzard zaten world of warcraft cataclysm eklenti paketinden sonra iyice işi maddiyata ve reklama döküp, o eski zamanlardaki gibi oyuncularının rahatı için yapılan iyileştirmelerden uzak, daha çok ticari anlamda kendi yararına olan adımlar atmayı tercih etmişti. diablo 3’de de aynı durum fazlasıyla hissettiriyor kendini. düşünün level 9 sunuz, skeleton king’i öldürmek için odaya bir giriyorsunuz, ne olduğunu anlamadan ölüp gidiyorsunuz. ama gidip de müzayede evinden kendinize pahalı itemler satın aldıktan sonra, aynı skeleton king, sizi görünce kaçacak delik arıyor adeta. işte bu da son zamanlardaki izlediği politikayı tekrar gözler önüne sermiş ve 10 küsür yıldır bekleyen kullanıcılar için ciddi hayal kırıklığı yaratmıştır. en azından bende yarattı arkadaşları bilmiyorum. ayrıca maalesef ortamlardaki ambiyansları da hissettirmekte başarısız olmuşlar. yani ben skeleton king’in odasına girdiğimde daha kapı açılırken şimdi bu iblis karşıma dikilse acaba nereye kaçarım naparım diye kara kara düşünürken, gayet soft, enya vari müzikler ile karşıladı beni skeleton king. utanmasa iki kadeh kan ısmarlayıp, eski günleri yad’edecektik. iblissin lan sen, azcık gerginlik yarat, kükre tıksır bişeler yap. yok bu da olmamış.
sonuç olarak toparlar isek, piyasadaki alternatiflerini incelediğinizde ve hikayesi ile yine de verdiğiniz para için sizi üzmüyor. en azından bir denemekle pişman olmazsınız. ama bağımlı yapmayacağı kesin.
işte öyle.
ayrıca dediğim gibi ilk zamanlar beklentinin ve ne olacağın heyecanı ile sizi sıkmıyor fakat ısrarla aynı senaryoları tekrarlaması yavaş yavaş bıkkınlık yaratmaya, yeni karakter açıp farklı efektler göremeye zorluyor. bu da devamlılığı açısından eksiklik. her yeni başladığınız görevde artık biliyorsunuz ki, önce bir sürü amele yaratık gelecek sonrasında onların elite olanları gelecek ve akabinde son olarak da onların boss’ları gelecek.
tamam diablo nun zaten konsepti bu ama arkadaş, aradan geçmiş 10 bilmem kaç sene, o zamanlar oynayanların çocukları şimdi oynuyor, çocuk gidip de ebeveyninden teyit etmeyecek ya, baba sizin de zamanınızda boss dan önce böyle görevler oluyor muydu diye? bu kadar geçmişe bağlı kalmanın manası ne? bakın hikayeye bağlı kalmasın demiyorum, o yanlış olur du. ama kendi içinde de bir kısır döngüye girmeseydi bari. yani yaratıkların tipi değişiyor sadece işleyiş hep aynı.
bir de blizzard zaten world of warcraft cataclysm eklenti paketinden sonra iyice işi maddiyata ve reklama döküp, o eski zamanlardaki gibi oyuncularının rahatı için yapılan iyileştirmelerden uzak, daha çok ticari anlamda kendi yararına olan adımlar atmayı tercih etmişti. diablo 3’de de aynı durum fazlasıyla hissettiriyor kendini. düşünün level 9 sunuz, skeleton king’i öldürmek için odaya bir giriyorsunuz, ne olduğunu anlamadan ölüp gidiyorsunuz. ama gidip de müzayede evinden kendinize pahalı itemler satın aldıktan sonra, aynı skeleton king, sizi görünce kaçacak delik arıyor adeta. işte bu da son zamanlardaki izlediği politikayı tekrar gözler önüne sermiş ve 10 küsür yıldır bekleyen kullanıcılar için ciddi hayal kırıklığı yaratmıştır. en azından bende yarattı arkadaşları bilmiyorum. ayrıca maalesef ortamlardaki ambiyansları da hissettirmekte başarısız olmuşlar. yani ben skeleton king’in odasına girdiğimde daha kapı açılırken şimdi bu iblis karşıma dikilse acaba nereye kaçarım naparım diye kara kara düşünürken, gayet soft, enya vari müzikler ile karşıladı beni skeleton king. utanmasa iki kadeh kan ısmarlayıp, eski günleri yad’edecektik. iblissin lan sen, azcık gerginlik yarat, kükre tıksır bişeler yap. yok bu da olmamış.
sonuç olarak toparlar isek, piyasadaki alternatiflerini incelediğinizde ve hikayesi ile yine de verdiğiniz para için sizi üzmüyor. en azından bir denemekle pişman olmazsınız. ama bağımlı yapmayacağı kesin.
işte öyle.
(bkz: metrisin onu)
edip akbayram da bir başka seslendirmiştir...
özellikle başındaki şiirin girişi çok etkilidir;
ben hep 17 yaşındayım...
özellikle başındaki şiirin girişi çok etkilidir;
ben hep 17 yaşındayım...
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?