confessions

urungu

- Yazar -

  1. toplam entry 77
  2. takipçi 1
  3. puan 7610

türban

urungu
yüzyıllardan beri süre geldiği idda edilen baş örtüsünün siyasal alana taşınma şekli.türkiye laik bir hukuk devletidir dolayısla dini simgeler resmi kurumlara,devlet erkanına aykırıdır.türbanlı bir kimsenin çankaya da oturması,papa’nın çankaya’ya boynunda haçıyla girmesinden oldukça farklıdır.papa her ne kadar devlet başkanı sıfatıyla gelse de vatikan teokrasi ile yönetilir doğal olarak da dini motifler kıyafetlerinde yer alır.

ogame

urungu
internet ve diğer konularda oldukça iyi ürünler veren alman zekası nın ürünlerinden."oyun" ilk başlarda çok sıkmasına karşın siz ve evren gelişince çok enteresan haller almakta.sizin gibi kanlı canlı kimselerle oynadığınız için başınızdan geçen olaylarla epey bir tecrübe sağlayabilirsiniz.kişilerin ufak yararlar uğruna bin bir maymunluk yapmaları,yalan söylemeleri,ihanet etmeleri gibi.oyunda arkadaşlık ve dostluk da ön plana çıkabiliyor.güvenebileceğiniz,yalnızlığınızı paylaşabileceğiniz kimseler bile çıkmakta.gözardı etmemek gereken şeylerden biri de oyunun sosyal hayatımıza!(ne kadar kalıyorsa) etki etmesi.ogame çağlara ayrılması gerekirse herhalde şöyle olurdu;

ogame’i yönettiğiniz çağ,
ogame’in sizi yönettiği çağ.

evet müptelasıyım bırakmıştım yine başladım ne yapayım yani.
(bkz: iradesizlik)

resmi din

urungu
1928 de kaldırılan ve 1937 de laikliğin anayasaya girmesiyle ortadan kalkan kavram.devletin kavramına bakıldığında üzerinde yaşayan insanların olması devlet olma şartlarından biridir.insanın tornadan çıkmaması ve kendi özgür iradesini kullanma hakkı olduğundan gereksiz bir kavramdır.olması ya da olmaması konusunda her zaman tartışmaya sebep olmuş ya da olacaktır.

kürşad

urungu
aslen kür şad diye yazılan türk "ulu"su.çuluk kağan’ın en küçük oğludur.ok atmadaki üstün yeteneği ona kür adını getirir. şad ise han soyundan gelen ve belirli bir bölgeye orayı yönetilmesi için atanan kişie denir. kür şad bir nevi ok tanrısı anlamına gelmektedir.kıraç ata’nın kehanetleri birer birer tutmaktadır.önce ötüken’de ve türkelinde kıtlık başgösterir,bunu izleyen isyanlar, ayın parçalanması ve ayın üç parçaya ayrılmasından sonra gelen "bir meydandaki 40 kişi" nin başbuğudur. daha sonra yemin eden (bkz: gök girsin kızıl çıksın) üç oğul’un da sonradan katılmasıyla sayıları 41 kişiye ulaşır.bu 41 çeri çin sarayını basacaktır.kür şad’ın amacı tegin’i kaçırarak kendi kağanlık hakkını ona devretmek, çin kağanını da alıkoyarak saraydan sağ çıkmaktır.kür şad başarılı olursa kurt başlı sancak kaldırılacak ve türkeli yeniden canlanacaktır.başarılı olamazsa geride kalan ve en az kür şad kadar inançlı olan çin elindeki türkler ödevlerini hatırlayacaklardır.kür şad ve çerileri kağan’ın odasına ulaşamaz.tek yol kalmıştır; ahırlara gidip atları alarak ötüken’e at sürmek.kalan çerilerle bir nehir kenarına kadar at sürerler peşindeki çinlilerle fakat köprü yıkılmıştır ve karşıya geçemezler ve vuruşarak ölmeyi yeğlerler.kür şad ihtilali her ne kadar başarılı olamamışsa da çin’e saldığı korkuyla gök türkleri kurtarır ve türkler buradan türkeline tekrar sürülür.fakat unutulmaması gereken şudur; "1300 yıl sonra dirileceksiniz" der kıraç ata. olaylar 620-621 yıllarında başlar ufak bir matematikle de 620+1300=1920 size birşey hatırlatmıyor mu?

ismet inönü

urungu
atatürk’ü kıskandığı bariz belli olan eskinin askeri, siyaset adamı.ülke yönetirkenki yaptığı hatalar,milli bir siyaset gütmemesi hataları arasındadır.atatürk vefat ettikten sonra kendi fotoğraflarını paralara bastırmış,o sene çıkan pul koleksiyonlarında kendisine atatürk’ten daha fazla yer verdirmiştir.ayrıca "büyük taarruz" adını verdiği yurt içi gezilerinde de halktan tepki görmüştür.2.dünya savaşı türkiye’sind beyaz trenine atlayıp,savaranoyla gezintilere çıkmıştır.asker kökenli olması,adının yolsuzluklara karışmaması artılarındandır kısacası en iyi ikinci adamdır.

mustafa kemal atatürk

urungu
gazi bende okadar çok güzel his uyandırıyor ki kelimelerle tasvir etmem yazı yazma yeteniğimi bir kaç kat arttırmam gerekliliğini hatırlatıyor.

"atatürk rumi 1296 yılında doğmuştur.
doğduğu ay ve gün kayıtlı değildir. ancak annesi zübeyde hanım oğlu mustafa’yı erbain soğukları sırasında doğurduğunu, aklında kaldığına göre bu tarihin 23 aralık 1296’ya tekabül ettiğini söylemiştir. bu tarih takvim farkı dolayısıyla 4 ocak 1881 tarihine denk gelmektedir."

tanrı

urungu
"şüphesiz ki yeri ve göğü yaratandır"."tanrı" sözcüğüne gelirsek.geçmişte arap emperyalizmi altında kalan ve hala daha kalmakta olan türkçe bir kelimedir.yobaz kesim tarafından kabul görmemektedir.bize yıllardan beri okutulan ve "türkçe" olan kitaplarımızda islamiyet öncesi devirlerde tapınılan ya da saygı gösterilerek birşeyler umulan nesne,varlıklara da adını vermiştir ve bu durum tanrı sözcüğünü kabul etmeyenler tarafından daima bu sözcüğü özellikle kullananların yüzüne vurulmaktadır.allah sözcüğü kur’an da geçmektedir fakat kur’an sadece arapların değil tüm dünyaya gelen ilahi bir kitaptır.bu nedenledir ki tanrı sözcüğü zanımca kullanılmasında sakınca olmayan bir sözcüktür.
ayrıca; (bkz: bir başlığı saptırmak)

samimi arkadaşınızın kürdistan hayali kurması

urungu
ülkemizde bulunan maşalara bir başka örnektir.sanırım bu tür insanlar okadar çoğaldı ki hemen herkesin böyle bir anısı oluyor.

"evet... kürt kalmakta direnir, dört beş bin kelimelik o iptidaî dilleriyle konuşmak, yayın yapmak, devlet kurmak istiyorlarsa gidebilirler. biz bu toprakları oluk gibi kan dökerek; gürcülerin, ermenilerin, rumların kökünü kazıyarak aldık, yine oluk gibi kan dökerek haçlıların savaşçı şövalyelerine karşı savunduk. kürtler 1839 yılına kadar askerlik bile yapmadılar. viyana’dan yemen’e kadar her yerde türk ırkının kanı sebil gibi akarken onlar yaşadıkları dağlarda ve köylerde keçilerini güttüler ve fırsat buldukça hırsızlık ve yağmacılık ederek yaşadılar. iran’la yaptığımız savaşlara yardımcı diye geldikleri zaman da daima fırsat kolladılar ve türk ordusunun yenildiği çarpışmalarda bu sefer iran’la birleşip onu vurmaktan geri kalmadılar. birinci cihan savaşı’nda bize topyekûn ihanet eden ermeniler, yerleşik türk halkını vahşi bir kırgınla bitirmeseydi ve dağlarda, sarp köylerde yaşayan kürtler bu kırgından kurtulmuş olmasaydı bugün çoğunlukta oldukları illerde de azınlık olarak kalmakta devam edeceklerdi. fakat yüzde yüz çoğunlukta olsalar bile türkiye’nin herhangi bir bölgesinde devlet kurmak hayalleri, hayal olarak kalacaktır. yunanlıların bizans, ermenilerin büyük ermenistan kurmak hayalleri gibi... onun için türk milletinin başını belaya sokmadan, kendileri de yok olmadan çekip gitsinler. nereye mi? gözleri nereyi görür, gönülleri nereyi çekerse oraya gitsinler. iran’a, pakistan’a, hindistan’a, barzani’ye gitsinler. birleşmiş milletlere başvurup afrika’da yurtluk istesinler. türk ırkının aşırı sabırlı olduğunu, fakat ayranı kabardığı zaman kağan arslan gibi önüne durulmadığını, ırkdaşları ermenilere sorarak öğrensinler de akılları başlarına gelsin."
ötüken, 16 haziran 1967, sayı: 42


ülkücü tipli öğrenciler

urungu
tanınmaları hiç de zor değidir.örnekleyecek olursak;

a tipi ülkücü:her allahın günü takım elbiseyle dolaşırlar.çakmaklarında uluyan bir kurt ya da ellerinde tespih vardır.

b tipi ülkücü:genelde büyük şehirlerde karşımıza çıkarlar.zengin (sonradan görme) kesimin modası olmuştur artık ülkücülük.üzerlerinden lacoste eksik olmaz.hatta reisler arası playstation turnuvaları bile düzenleyebilirler.tikky diye tabir edilen gruba bile kendilerini dahil hissedebilirler.

c tipi ülkücü:genelde küçük ya da muhafazakar illerde bulunurlar.gariban çocuklarıdır bunlar.

a,b,c tiplerinin ortak paydası ise arkam olsunculuk,çoğulculuktur.%95 i de neye karşı olduklarını bırakın neyi savunduklarını bile bilmezler.

atatürk diyor ki

urungu
"dünyada zaferlerin iki aracı vardır. biri kılıç, diğeri saban. başka yerde de söyledim ve burada bir daha tekrarı faydalı buluyorum. zaferinin aracı yalnız kılıçtan ibaret kalan bir millet, bir gün girdiği yerden kovulur, küçük düşürülür, sefil ve perişan olur. öyle milletlerin sefaleti, perişanlığı o kadar büyük ve acı olur ki, kendi memleketinde bile mahkûm ve tutsak bir halde kalabilir. onun için gerçek zaferler yalnız kılıçla değil, sabanla yapılandır. milletleri vatanlarında tutmanın, millete oturmuşluk kazandırmanın yolu sabandır. saban, kılıç gibi değildir; o kullanıldıkça kuvvetlenir. kılıç kullanan kol çok geçmeden yorulduğu halde sabanını kullanan kol zaman geçtikçe toprağın daha çok sahibi olur. kılıç ve saban; bu iki fatihten birincisi, ikincisine daima mağlup oldu. tarihin büyük vak’aları ve olayları, yaşamın bütün gözlemleri bunu doğruluyor."

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol