confessions

tokalon

- Yazar -

  1. toplam entry 586
  2. takipçi 1
  3. puan 15442

kimler var

tokalon
independence (jedi)
esrakesh (moderator)
rutubet (3. nesil bilgic)
tryegen (4. nesil bilgic)
kalimera (4. nesil bilgic)
tokalon (4. nesil bilgic)
orqn (5. nesil bilgic)
ravanelli (5. nesil bilgic)
gidik (5. nesil bilgic)
atacamadesert (5. nesil bilgic)
rahsan ecevit in sevgilisi (5. nesil bilgic)
emma the gold one (5. nesil bilgic)
telsiz arkadasi (5. nesil bilgic)
afgan (5. nesil bilgic)
murdocniccals (5. nesil bilgic)

edip cansever

tokalon
saate bakmak

varsın her şey sonraya kalsın
sonraya, en sonraya
sözgelimi iki bin altı yüz kırk bir mil.
bir papatya ne kadar uzağı görebilirse
o kadar yakın kalplerimiz birbirine
ölü bir denizi bile bir tartışmaya çevirdik
kayaları taş devrine göre ölçtük biçtik
kalemlerimizi kesilmiş çiçek sapları gibi attık
kapıları açarken birbirimize ağladık.

(ne kadar da çok severmişiz birbirimizi
sahi ne kadar da çok severmişiz
yıllarca, yüzyıllarca öpüştük
sigaralar tuttuk, içkilerin en iyisini sunduk
istersen bu gece burada kal, dedik
sağlığımızı sorduk, bir sürü ilaç adları saydık
sık sık görüşelim, olmaz mı dedik
iyi bildiğimiz ne varsa yaptık, ayrıldık
ortada
her zamanki gibi bir karanfil kaldı.)

köşedeki tütüncü silaha çevirdi sigaralarını
ödemesi çok güç sigaralara
manav yarı anlamlı güldü biz geçerken
eriklerden, çileklerden, o canım kirazlardan bile utanmadan
hani o çocukluk küpesi olan kirazlardan
hani rengi içimize göre değişen: mor, mavi, pembe, sarı
ilk defa merhaba dedi bir balıkçı
çırparaktan elindeki suyu ölgün bizlere
sigarası dudağında:merhaba!
ya peki biz ne dedik, ne dedik
yoldaki bir taşı şöyle bir kenara koyduk
yakamıza rastgele bir çiçek iliştirdik
su satılan dükkanlara baktık ,yüzümüz cam cam ışıdı
ve leylak kokuları gibi kendi kokumuza uzandık
köşeyi döndük, bütün köşeleri hızla döndük
su birikintilerinin ağaçlandığı eski bir sokağın tarihinde
şöyle yazdı:
her şey sonraya kaldı.

ey ayaklarımızın dibindeki yoksul gül
gölgesi yüreklerimizin
öfkemiz sevgiye benziyor şimdi, sevgimiz öfkeye
ve tartışmaya çevirdiğimiz deniz ölüler bırakıyor
çıplak ölüler
birbirine kenetlenmiş ölüler halinde.

bir otobüse biniyoruz, sahiden biniyor muyuz
söyle, nerde “göğe bakma durakları”, nerde
birinin elinde gazete ve süt
gazete mi, evet gazete
bütün manşetler tutsaklığı ve yenilgiyi çağrıştırıyor
paramızı veriyoruz, üstünü alıyoruz, bozuk paralar
cebimizde nikel
cebimizde sarılmış ölüler halinde.

her şey bir hızlı adım olmamaya
ama gün gibi taptaze bir umut gözlerimizde
saatlerimize bakıyoruz hiç yoktan
çok uzaklara bakmaktır, diyoruz, durmadan saate bakmak
yemyeşil bir su takılıyor akrebe, bir çavlan
yüzü akide gibi parlayan bir gün takılıyor yelkovana
anılardan anılardan çoktan vazgeçtik
yaşadığımız bugün nasıl
güzelliğimiz hangi güzellik.

biliyor muyuz, hayır, bilmiyoruz da
acılarımızdan bir yaz kurduk onarıyoruz
belki bir hazırlık bu başka yazlara
yakın yazlara, uzak yazlara
çünkü her şey eskiye kaldı, anılar bile
her şey, ama her şey eskiye kaldı
vakit yok bir daha yemyeşil eylül tramvaylarına.

ulus

tokalon
efendim aslında türkiye’ de ulusalcılık ve milliyetçilik kavramlarının birbirinden ayrı yaşanmasının temelinde bu kelime yatar. çünkü ulus en temel anlamda toprak parçası demektir. dolayısıyla, ulusalcı kendi toprakları içinde yaşayan kesimin etnik kökenleriyle ilgilenmez.milliyetçi ise ilgilenir.hem de haddidden fazla.

yeşil elma

tokalon
içinde en çok nikotin bulunan meyvedir.ayrıca zihni kabzettiği söylenir. çünkü şeker oranı çok düşüktür ve içindeki şeker beynin parçalayamayacağı kadar güçlüdür. ayrıca diş testi yapan tek meyve olması nedeniyle alanında öncüdür.

kusku

tokalon
böyle sanırsınız ki bir şey var, bir yerde bir şeyler olmuş. içinde bir şey var böyle hiç kesmeyen bir bıçak ucuyla, göğüs kafesinin kemikleri cilalanır gibi.ya da beyin kıvrımlarının arasından ince ince kıvrılıp giden, yolunu bulan kezzabın çıkardığı ses gibi rahatsız edici. lakin bazen öyledir. bazen öyle değildir. çünkü bazen doğruya ulaştırır insanı. narkoz gibi dozu mühimdir ve kırık dişin uyarılışı gibi sinire dokunur.

francis bacon’ da der ki:

’kuşlar arasında yarasa ne ise, duygular arasında kuşku da odur. hep alacakaranlıkta uçar’.
15 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol