berabere bitecek gibi bir izlenim oluşturan maç.
yusuf hayaloğlu’nun duygusal başlayıp siyasi bitirdiği mükemmel şiiri. çok sağlam bir şiiri adamı gaza getirip olay çıkartır...
yağmurlu ve upuzun bir yolu düşe kalka yürümeye çalıştım.
ve inanılamayacak kadar duygusal bir geçmişimiz oldu seninle.
üstelik biz bunu bir ömür boyu sürüp gider sanmıştık.
beni tutma öyle sahnelere gelemem, beni tutma çok kötü yanılırsın.
yıllardır öyle biriktim, öyle gerildim ki,topyekün boşalır toz olur dağılırsın.
sen benim en ince dilimde türkümü çaldın
sen benim en ücra duygularımı talan ederek beslendin
her şeyin merkezi sendin ve her şey senin etrafında dönerdi.
bar köşelerinde tükenip kaldırımlarda ararken kendimi, gelip sana sığınırdım.,umutlarım bir kez daha sönerdi.
beni tutma şantajlara boyun eğmem.
beni tutma hırsımdan çatlarım.
yıllardır öyle sabrettim öyle doldum ki,
şimdi yanardağlar gibi birden patlarım.
bir yavru serçe hayata bağlanır gibi ağzım açık bağlandım sana,
bir topal karınca yuvasına yaklaşır gibi, titredim ve heyecanlandım,
bu akşam çekip gitme adına bütün ömrümü ve seni sildim.
bir tuhaf senaryoydu ve bu senaryoda zavallı bir figürandın sadece, anlatamam
kumlara yazılmış sözcükler kadar kısacıktı ümidim.
ve anladım ki bir takım şeyleri ben ilk dalgada yitirmişim.
beni tutma ben senin dizlerine çökemem
beni tutma ellerinde kalırım, kırılırım
yıllardır öyle daraldım öyle bunaldım ki;
şimdi bir saniye bile oyalarsan çıldırırım.
sen, kalbimi emanet edecek kadar güvendiğim, dost bildiğim.
sen, bir lokmayı bile hazmedemeyip birlikte yediğim.
yatalak olsan altına yapsan bile iğrenmeden, alırdım dediğin
bu nasıl insanlıkmış, bu nasıl arkadaşlıkmış, bu nasıl vefaymış
bu nasıl acıymış ulan bu nasıl vicdansızlık, bu nasıl cefa
beni tutma gazabım yakar ellerini, beni tutma hurdahaş olursun.
yıllardır öyle kırıldım, öyle küstüm ki,bir ah ederim kaskatı kesilir taş olursun.
ben şimdi gözüne sokuyorum dünyaya,ama sen körsün ısrarla görmüyorsun
ben şimdi beynine sokuyorum hayatı, bir türlü algılamak istemiyorsun.
hala o aptal köşende oturup, beni öngörülerinle yargılamak ne kolaymış.
peki! gördüklerimi gördün, yaşadıklarımı yaşadın mı sen!
peki devrik heykellerin önünde düşsüz yanılgıları o yüce gururlarıyla ,
yoksul fakat dürüst bir mızrak gibi dimdik duranların acısını yaşadın mı sen!
beni tutma gömleğim kan içinde, beni tutma darmadağın olursun
yıllardır öyle çok yedim öyle çok doydum ki
şimdi bir tükürürüm havan bozulur rezil olursun
ey kir içinde yüzenler, herkesin atına binenler
ey sürünenler, ey bölenler, bölünenler,
herkesi birbirine düşürüp, sinsice sevinenler
ey gençliğimi harcayanlar, ey kağıttan kaplanlar, zavallı sıçanlar.
ey ciğeri beş para etmezler, ey sıkıyı gördü mü fellik fellik kaçanlar
ey darbe kaçkınları, orta yolcular, dönekler, sümüklü böcekler
ey ispiyoncular, bozguncular, medya çömezleri yüzü yırtılmış köçekler, ibneler
beni tutmayın ulan burama geldi dayandı.
beni tutmayın bozarım bu kirli numaranızı
yıllardır öyle çok sömürdünüz, öyle çok kan kusturdunuz ki
ulan bir şarjöre diz çöktürürüm alayinizi!.......
yağmurlu ve upuzun bir yolu düşe kalka yürümeye çalıştım.
ve inanılamayacak kadar duygusal bir geçmişimiz oldu seninle.
üstelik biz bunu bir ömür boyu sürüp gider sanmıştık.
beni tutma öyle sahnelere gelemem, beni tutma çok kötü yanılırsın.
yıllardır öyle biriktim, öyle gerildim ki,topyekün boşalır toz olur dağılırsın.
sen benim en ince dilimde türkümü çaldın
sen benim en ücra duygularımı talan ederek beslendin
her şeyin merkezi sendin ve her şey senin etrafında dönerdi.
bar köşelerinde tükenip kaldırımlarda ararken kendimi, gelip sana sığınırdım.,umutlarım bir kez daha sönerdi.
beni tutma şantajlara boyun eğmem.
beni tutma hırsımdan çatlarım.
yıllardır öyle sabrettim öyle doldum ki,
şimdi yanardağlar gibi birden patlarım.
bir yavru serçe hayata bağlanır gibi ağzım açık bağlandım sana,
bir topal karınca yuvasına yaklaşır gibi, titredim ve heyecanlandım,
bu akşam çekip gitme adına bütün ömrümü ve seni sildim.
bir tuhaf senaryoydu ve bu senaryoda zavallı bir figürandın sadece, anlatamam
kumlara yazılmış sözcükler kadar kısacıktı ümidim.
ve anladım ki bir takım şeyleri ben ilk dalgada yitirmişim.
beni tutma ben senin dizlerine çökemem
beni tutma ellerinde kalırım, kırılırım
yıllardır öyle daraldım öyle bunaldım ki;
şimdi bir saniye bile oyalarsan çıldırırım.
sen, kalbimi emanet edecek kadar güvendiğim, dost bildiğim.
sen, bir lokmayı bile hazmedemeyip birlikte yediğim.
yatalak olsan altına yapsan bile iğrenmeden, alırdım dediğin
bu nasıl insanlıkmış, bu nasıl arkadaşlıkmış, bu nasıl vefaymış
bu nasıl acıymış ulan bu nasıl vicdansızlık, bu nasıl cefa
beni tutma gazabım yakar ellerini, beni tutma hurdahaş olursun.
yıllardır öyle kırıldım, öyle küstüm ki,bir ah ederim kaskatı kesilir taş olursun.
ben şimdi gözüne sokuyorum dünyaya,ama sen körsün ısrarla görmüyorsun
ben şimdi beynine sokuyorum hayatı, bir türlü algılamak istemiyorsun.
hala o aptal köşende oturup, beni öngörülerinle yargılamak ne kolaymış.
peki! gördüklerimi gördün, yaşadıklarımı yaşadın mı sen!
peki devrik heykellerin önünde düşsüz yanılgıları o yüce gururlarıyla ,
yoksul fakat dürüst bir mızrak gibi dimdik duranların acısını yaşadın mı sen!
beni tutma gömleğim kan içinde, beni tutma darmadağın olursun
yıllardır öyle çok yedim öyle çok doydum ki
şimdi bir tükürürüm havan bozulur rezil olursun
ey kir içinde yüzenler, herkesin atına binenler
ey sürünenler, ey bölenler, bölünenler,
herkesi birbirine düşürüp, sinsice sevinenler
ey gençliğimi harcayanlar, ey kağıttan kaplanlar, zavallı sıçanlar.
ey ciğeri beş para etmezler, ey sıkıyı gördü mü fellik fellik kaçanlar
ey darbe kaçkınları, orta yolcular, dönekler, sümüklü böcekler
ey ispiyoncular, bozguncular, medya çömezleri yüzü yırtılmış köçekler, ibneler
beni tutmayın ulan burama geldi dayandı.
beni tutmayın bozarım bu kirli numaranızı
yıllardır öyle çok sömürdünüz, öyle çok kan kusturdunuz ki
ulan bir şarjöre diz çöktürürüm alayinizi!.......
yusuf hayaloğlu’nun dokunma yanarsın adlı şiirinde geçen mükemmel söz.
http://www.ikincicumhuriyet.org/arsiv/arsiv6121.htm
aşikâr ve pişekâr...
ikinci cumhuriyetçi lerin kulakları çınlasın..
türkiyede iki cumhuriyet var..
birincisi türkiye cumhuriyeti..
ikincisi cumhuriyet gazetesi..
bu ikisi yazgı birliğinde ortaktırlar..
yazgı birliği nerede başladı?..
**
elinizde tuttuğunuz gazetenin kurucusu yunus nadi , 29 ekim 1923te ankarada büyük millet meclisinde kürsüye çıktı...
ve cumhuriyeti ilan etti...
ama, salt cumhuriyet yeterli miydi?..
bugün iranda cumhuriyet rejimi geçerli..
yeterli mi?..
iranda seçim var..
yeterli mi?..
komşumuz iranda hem cumhuriyet rejimi sürüyor, hem seçimler yapılıyor..
ama iranda demokrasi yok.. ülkeye karanlık bir ortaçağ rejimi egemen...
**
yunus nadi ankarada meclis kürsüsünden cumhuriyeti ilan etmişti; ama, yetmiyordu, çünkü istanbulda halife vardı, ülkede şeriata dayalı hukuk geçerliydi..
bu durumda ne cumhuriyet gerçek cumhuriyet olabilirdi..
ne de ülke demokrasiye açılabilirdi..
kadını şeriat üzre ikinci sınıf insan sayan bir ülkede demokrasinin dsini ara ki bulasın...
istanbuldaki medya -o zaman basın- ise çoğunlukla mütareke artığıydı ve hilafetin yanında yer alıyordu..
mustafa kemal , yunus nadiye,
- çocuk, dedi, istanbula git, cumhuriyet gazetesini çıkar!..
yazgı birliği böylece gerçekleşti..
**
türkiye cumhuriyetinin bugün içine düştüğü durumda cumhuriyet gazetesi kendi tarihine ve varoluşuna sadık kalabilmek için gereken savaşımını yürütüyor...
bizim iki kırmızı çizgimiz var:
laik cumhuriyet..
bölünmezlik..
halkımızın büyük çoğunluğunun bu iki kırmızı çizgiyi savunmakta kararlı olduğuna inanıyoruz..
ama bir de medya var..
bu medyada doğan grubunun cumhuriyet gazetesine bir savaş açtığı da görülüyor..
neden?..
**
önümüzdeki günlerde bu neden sorusunun nedenlerini açıklamak ve sergilemek kararındayız..
türkiyede iki cumhuriyet var..
birincisi türkiye cumhuriyeti..
ikincisi cumhuriyet gazetesi..
birinci cumhuriyetin defterini dürmek isteyen güçler, doğan medya grubunu cumhuriyet gazetesinin üstüne saldırtmışlardır...
cumhuriyet böyle saldırılara pabuç bırakacak bir gazete değildir...
türkiye cumhuriyetinin bugün tehdit altında olduğunu bilmeyen ve görmeyen yok!..
iki kırmızı çizgiyi çiğnemek isteyenler meydanda...
cumhuriyete saldırının nedeni aşikâr...
biz bu aşikârın pişekârlarını sergileyeceğiz.
aşikâr ve pişekâr...
ikinci cumhuriyetçi lerin kulakları çınlasın..
türkiyede iki cumhuriyet var..
birincisi türkiye cumhuriyeti..
ikincisi cumhuriyet gazetesi..
bu ikisi yazgı birliğinde ortaktırlar..
yazgı birliği nerede başladı?..
**
elinizde tuttuğunuz gazetenin kurucusu yunus nadi , 29 ekim 1923te ankarada büyük millet meclisinde kürsüye çıktı...
ve cumhuriyeti ilan etti...
ama, salt cumhuriyet yeterli miydi?..
bugün iranda cumhuriyet rejimi geçerli..
yeterli mi?..
iranda seçim var..
yeterli mi?..
komşumuz iranda hem cumhuriyet rejimi sürüyor, hem seçimler yapılıyor..
ama iranda demokrasi yok.. ülkeye karanlık bir ortaçağ rejimi egemen...
**
yunus nadi ankarada meclis kürsüsünden cumhuriyeti ilan etmişti; ama, yetmiyordu, çünkü istanbulda halife vardı, ülkede şeriata dayalı hukuk geçerliydi..
bu durumda ne cumhuriyet gerçek cumhuriyet olabilirdi..
ne de ülke demokrasiye açılabilirdi..
kadını şeriat üzre ikinci sınıf insan sayan bir ülkede demokrasinin dsini ara ki bulasın...
istanbuldaki medya -o zaman basın- ise çoğunlukla mütareke artığıydı ve hilafetin yanında yer alıyordu..
mustafa kemal , yunus nadiye,
- çocuk, dedi, istanbula git, cumhuriyet gazetesini çıkar!..
yazgı birliği böylece gerçekleşti..
**
türkiye cumhuriyetinin bugün içine düştüğü durumda cumhuriyet gazetesi kendi tarihine ve varoluşuna sadık kalabilmek için gereken savaşımını yürütüyor...
bizim iki kırmızı çizgimiz var:
laik cumhuriyet..
bölünmezlik..
halkımızın büyük çoğunluğunun bu iki kırmızı çizgiyi savunmakta kararlı olduğuna inanıyoruz..
ama bir de medya var..
bu medyada doğan grubunun cumhuriyet gazetesine bir savaş açtığı da görülüyor..
neden?..
**
önümüzdeki günlerde bu neden sorusunun nedenlerini açıklamak ve sergilemek kararındayız..
türkiyede iki cumhuriyet var..
birincisi türkiye cumhuriyeti..
ikincisi cumhuriyet gazetesi..
birinci cumhuriyetin defterini dürmek isteyen güçler, doğan medya grubunu cumhuriyet gazetesinin üstüne saldırtmışlardır...
cumhuriyet böyle saldırılara pabuç bırakacak bir gazete değildir...
türkiye cumhuriyetinin bugün tehdit altında olduğunu bilmeyen ve görmeyen yok!..
iki kırmızı çizgiyi çiğnemek isteyenler meydanda...
cumhuriyete saldırının nedeni aşikâr...
biz bu aşikârın pişekârlarını sergileyeceğiz.
son günlerde hakkında çocuğu olduğuna dair söylentiler gezmekte olan kişidir.
tüyap fuar merkezi burada bulunmaktadır.
mükemmel bir şarkı defalarca söylenesi şarkı; "sende başını alıp gitme ne olur, ne olur tut ellerimi, hayatta hiçbir şeyim az olmadı senin kadar!..."
isveçin sanayide en önde giden şehridir ve en büyük ikinci şehridir. ifk göteborg diye de baya ünlü bir futbol takımı vardır.
(bkz: ağaca delik açmak)
- insan olmaya gidiyorum!
- sana insan diyenin amına koyiyim be abi!
- sana insan diyenin amına koyiyim be abi!
kuş gribinden sonra halkımızın uzak durmadığı tek kuş türüdür. atın ölümü arpadan olsun gel talih kuşu gel ister gripli ol ister veremli yine gel!
bir zamanlar istanbulun heryerinde şubesi olan lahmacun salonlarıydı bu. daha sonrasında hiç anlamadığı halde ticarete devam eden ibrahim tatlıses bu şirketi de batırdı ve kala kala galiba sirkecide bir şubesi kaldı ki o da başka birisine ait galiba.
bir şarkı bu kadar mı bıktırmaz kendisinden. içinde isyandan hüzüne her bir şey var.
zamanında beşiktaşın çarşı grubunda bunlardan geçilmezdi. çarşı önde gelenlerinden bir tanıdık vardı ve bir gün stadın orda dururken cepcileri dağıt dediğimde etrafımızdan 10-15 tane ufak çocuğun koşarak ayrıldığına şahit olmuştum.
kalecilere söylenen bir nevi küfür gibi olan tezahürattır. "hayrettinin arkası merkez bankası" gibisindendir.
vucuduna oranla çok büyük götü olan kızların götleri için kullanılan deyimdir.
ulan kıza bak be! o ne göt öyle karpuz gibi mubarek!
ulan kıza bak be! o ne göt öyle karpuz gibi mubarek!
2000-2001 sezonununda roma takımı ile italyan seri ada şampiyonluk yaşamıştır.
maalesef ki milliyetçiliği kendilerine mal edip halkımızın büyük bir kesiminin milliyetçiliğe şüpheyle bakmasına sebep olmuş magandamsı, kromsu, ezikimsi insanlar şekli.
roma hukuku denilen olayın en önemli kişilerinden biridir, felsefeci ve hukukcudur.
evet hayatımda gördüğüm en büyük tarzancalardan birinin yaşandığı ingilizce cümle. "are you play" olayı beni benden aldı valla, penisiyle tenis oynayacak bir kız olsa bile bu cümleden sonra hayattan soğur be ya.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?