(bkz: hepimiz sıçan insanlarız burda)
(bkz: yapma kardeşim yapma canım arkadaşım)
domuzu bile yere serebilecek bir şeydir, evet.
bobonun 73. dakikada akıllara zarar bir gol kaçırdığı maçtır.
beşiktaş’ın dünyaları kaçırdığı maç olmaktadır.
edit: fenerbahce dengeyi sağlamıştır.
edit: fenerbahce dengeyi sağlamıştır.
kaliteli bir televizyoncudur kendisi. severek ve beğenerek takip etmekteyiz. diksiyonu süperdir.
özellikle hentbol branşında avrupa başarıları yakalamış olan bir spor klubüdür. merkezi ankarada bulunmaktadır.
(bkz: milli piyango spor klubü)
an itibariyle emel sayın yemen türküsünü söylüyordur ki akıllara ziyandır, delmiş geçmiştir.
an itibariyle konuğu emel sayın olan ve beraber mustafa kemal atatürkün sevdiği şarkıları söylemektedirler. tadından yenmeyecektir.
leyla zananın terörist olmadığını biliyorum diyerek beni dumura uğratmıştır an itibariyle.
taraftarlarının "secdeye git allah geliyor" diye bağırdığını duyduğum piskopat bir seyirci grubuna bağlı takımdır.
genelkurmay başkanı yaşar büyükanıta gönderdiği mektup içerisine bayram harçlıklarından biriktirdiği elli lirayı destek amacı ile gönderen ve henüz 4. sınıfa giden bir kardeşimizdir kendisi. genelkurmayın sitesinde en anlamlı bağış şeklinde haber yapılmıştır. yazdığı mektup aşağıdaki gibidir :
sayın paşam,
şahsınızda kahraman ordumuzun geçmiş bayramını kutluyor siz büyüklerimin ellerinden öpüyorum. paşam bu bayram büyüklerimin el öpme hediyesi olarak verdikleri paraları biriktirdim, elli liram oldu. bunları mehmetçik vakfına verilmek üzere yolluyorum. sözlerimi dedemin öğrettiği şu sözle bitiriyorum (atalarımıza ait;
ne mutlu bana ki türk yaratıldım, gönlümün gururudur bu. ne esir düştüm ne satıldım, türklüğün şuurudur bu.
(ne mutlu türklüğüyle gurur duyabilene)
rabia şerife yıldırım
zeyni hanım i.ö.o
4/b sınıfı öğrencisi
karabağlar / izmir
şimdi sorarım size, en son cümlesinde "ne mutlu ki türklüğüyle gurur duyabilene" cümlesiyle belki de herşeyi özetleyen bu kızımızın elleri öpülmez de ne yapılır.
sayın paşam,
şahsınızda kahraman ordumuzun geçmiş bayramını kutluyor siz büyüklerimin ellerinden öpüyorum. paşam bu bayram büyüklerimin el öpme hediyesi olarak verdikleri paraları biriktirdim, elli liram oldu. bunları mehmetçik vakfına verilmek üzere yolluyorum. sözlerimi dedemin öğrettiği şu sözle bitiriyorum (atalarımıza ait;
ne mutlu bana ki türk yaratıldım, gönlümün gururudur bu. ne esir düştüm ne satıldım, türklüğün şuurudur bu.
(ne mutlu türklüğüyle gurur duyabilene)
rabia şerife yıldırım
zeyni hanım i.ö.o
4/b sınıfı öğrencisi
karabağlar / izmir
şimdi sorarım size, en son cümlesinde "ne mutlu ki türklüğüyle gurur duyabilene" cümlesiyle belki de herşeyi özetleyen bu kızımızın elleri öpülmez de ne yapılır.
(bkz: verengül)
nasırı varsa nasırına basarak kolayca yapabileceğiniz eylemdir.
kendisine söylenenleri bir türlü duymayan ya da duymamazlıktan gelen başbakandır kendisi. bu ülkede çok eleştirilen süleyman demirelden bile çok şey öğrenmelidir kendisi. en azından üslup nedir onu öğrenmelidir.
duyarlı bir vatandaşımızın aşağıdaki mektubu yazdığı sayın!!! başbakanımızdır.
sayın başbakan,
birbirinden başarılı iki oğul babasısınız. oğlunuz burak alnının teriyle
genç yaşta gemi aldı. diğer oğlunuz bilal, dünya bankası’ndaki
başarılarıyla stratejik ortağınız amerikan başkanı bushun bile
iltifatlarına mazhar oldu. ikisi de pırlanta gibi, allah bağışlasın.
demem o ki, bir evlat nasıl yetişir, bir baba evladına baktığında nasıl içi
titrer, nasıl burnunun direği sızlayarak sever biliyorsunuz...
ama oğlu ertesi gün askerlik kur ası çekecek bir baba o geceyi nasıl geçirir,
güneydoğuyu çeken oğlunu otobüse nasıl bindirir, 15 ay boyunca geceyi
gündüze nasıl ekler, saat başı haberlerini nasıl içi içini yiyerek seyreder,
telefonda konuştuğunda operasyona gidiyoruz, hakkını helal et baba diyen
oğluna ne cevap verir, bilmiyorsunuz.
çünkü dediğim gibi oğullarınızdan biri armatör oldu. güneydoğuda deniz
yok, atatürk barajı da oğlunuzun gemisi için pek küçük kalır, yakışık
almaz. yani burak güvende. allah bağışlasın.
e diğer oğlunuz bilal de dediğim gibi dünya bankasındaydı. şimdi ise dünya
bankası her nedense sözleşmesini yenilemediği için the brooking institutionda.
işi düşünce üretmek olan bu kuruluş da geçenlerde diyarbakırın belediye
başkanı sayın !!!! osman baydemiri ağırlamıştı, hatırlatırım. yani
sözün kısası bilal de washingtonda, güvende. allah bağışlasın.
o yüzden de artık şehit cenazeleri görmek istemiyoruz diyen bir vatandaşa
gönül rahatlığıyla askerlik yan gelip yatma yeri değildir, canım kardeşim
diyebiliyorsunuz.
ben de artık şehit cenazeleri görmek istemeyenlerdenim, bu yüzden ben de sizin
canım kardeşim diye hitap edebildiklerinizdenim. can kardeşliğin verdiği
samimiyet hissiyle, olanca içtenliğimle merak ediyorum.
sayın başbakan, 5 ayda verilen 50 şehidin ardından, “askerlik yan gelip yatma
yeri değildir” dediğiniz için; şehitlere “kelle” dediğiniz için hiç mi
utanmıyorsunuz?
bırakın politikaya devam etmeyi, meydanlarda büyük büyük laflar etmeyi; hala
nasıl sokağa çıkabiliyorsunuz?
artık neredeyse her gün kalkan cenazelerde o kadar kişi tek bir ağızdan sizi ve
bakanlarınızı yuhalarken ne hissediyorsunuz? yani mesela, “yan gelip değil,
can verip yattılar” diye bağırırken binlerce kişi, yer yarılsa da içine
girsem diyebiliyor musunuz?
orada, şehitlerin cenazesinde, ajan smith gözlüklerinizle gizlerken yüzünüzü,
neye daha çok üzülüyorsunuz? şehitlere mi, düştüğünüz hale mi?
iktidarınızın ilk günlerinde terör sıfırken dört buçuk yılın sonunda
gelinen durum nedeniyle hiç mi suçluluk duymuyorsunuz?
şimdi sürekli şehitlik üzerinden siyaset yapmayın diyorsunuz ya meydanlarda.
peki, o zaman tam seçim arifesinde niye şehit aileleri ile gazilere toki
aracılığıyla kurasız ucuz konut veriyorsunuz? bu durumda asıl siz şehitler
üzerinden siyaset yapmış olmuyor musunuz?
sayın başbakan, bir baba olarak soruyorum size. aynaya baktığınızda ne
görüyorsunuz? akşam yastığa başınızı koyduğunuzda uyuyabiliyor musunuz?
kelle deyip geçtiklerinizin ahından korkmuyor musunuz? o mağrur, çocuk
bakışlı erler, onların babasız evlatları, anaların ağıtları, babaların
vatan sağ olsun derken titreyen dudakları hiç mi rüyanıza girmiyor?
bir canım kardeşiniz olarak olanca samimiyetimle soruyorum. bu kadar sevilmemek
nasıl bir duygu sayın başbakan?
ha, bu arada. bir oğlunuz, bilal, hani stratejik ortağınız bushun
iltifatlarına mazhar olan, askere gitmedi. diğeri, burak, hani alnının teriyle
gemi alan ise çürük raporu almış. askerlik yapmayacakmış.
ne diyeyim. bilal de, burak da pırlanta gibi çocuklar. allah bağışlasın.
(bkz: yorumsuz)
sayın başbakan,
birbirinden başarılı iki oğul babasısınız. oğlunuz burak alnının teriyle
genç yaşta gemi aldı. diğer oğlunuz bilal, dünya bankası’ndaki
başarılarıyla stratejik ortağınız amerikan başkanı bushun bile
iltifatlarına mazhar oldu. ikisi de pırlanta gibi, allah bağışlasın.
demem o ki, bir evlat nasıl yetişir, bir baba evladına baktığında nasıl içi
titrer, nasıl burnunun direği sızlayarak sever biliyorsunuz...
ama oğlu ertesi gün askerlik kur ası çekecek bir baba o geceyi nasıl geçirir,
güneydoğuyu çeken oğlunu otobüse nasıl bindirir, 15 ay boyunca geceyi
gündüze nasıl ekler, saat başı haberlerini nasıl içi içini yiyerek seyreder,
telefonda konuştuğunda operasyona gidiyoruz, hakkını helal et baba diyen
oğluna ne cevap verir, bilmiyorsunuz.
çünkü dediğim gibi oğullarınızdan biri armatör oldu. güneydoğuda deniz
yok, atatürk barajı da oğlunuzun gemisi için pek küçük kalır, yakışık
almaz. yani burak güvende. allah bağışlasın.
e diğer oğlunuz bilal de dediğim gibi dünya bankasındaydı. şimdi ise dünya
bankası her nedense sözleşmesini yenilemediği için the brooking institutionda.
işi düşünce üretmek olan bu kuruluş da geçenlerde diyarbakırın belediye
başkanı sayın !!!! osman baydemiri ağırlamıştı, hatırlatırım. yani
sözün kısası bilal de washingtonda, güvende. allah bağışlasın.
o yüzden de artık şehit cenazeleri görmek istemiyoruz diyen bir vatandaşa
gönül rahatlığıyla askerlik yan gelip yatma yeri değildir, canım kardeşim
diyebiliyorsunuz.
ben de artık şehit cenazeleri görmek istemeyenlerdenim, bu yüzden ben de sizin
canım kardeşim diye hitap edebildiklerinizdenim. can kardeşliğin verdiği
samimiyet hissiyle, olanca içtenliğimle merak ediyorum.
sayın başbakan, 5 ayda verilen 50 şehidin ardından, “askerlik yan gelip yatma
yeri değildir” dediğiniz için; şehitlere “kelle” dediğiniz için hiç mi
utanmıyorsunuz?
bırakın politikaya devam etmeyi, meydanlarda büyük büyük laflar etmeyi; hala
nasıl sokağa çıkabiliyorsunuz?
artık neredeyse her gün kalkan cenazelerde o kadar kişi tek bir ağızdan sizi ve
bakanlarınızı yuhalarken ne hissediyorsunuz? yani mesela, “yan gelip değil,
can verip yattılar” diye bağırırken binlerce kişi, yer yarılsa da içine
girsem diyebiliyor musunuz?
orada, şehitlerin cenazesinde, ajan smith gözlüklerinizle gizlerken yüzünüzü,
neye daha çok üzülüyorsunuz? şehitlere mi, düştüğünüz hale mi?
iktidarınızın ilk günlerinde terör sıfırken dört buçuk yılın sonunda
gelinen durum nedeniyle hiç mi suçluluk duymuyorsunuz?
şimdi sürekli şehitlik üzerinden siyaset yapmayın diyorsunuz ya meydanlarda.
peki, o zaman tam seçim arifesinde niye şehit aileleri ile gazilere toki
aracılığıyla kurasız ucuz konut veriyorsunuz? bu durumda asıl siz şehitler
üzerinden siyaset yapmış olmuyor musunuz?
sayın başbakan, bir baba olarak soruyorum size. aynaya baktığınızda ne
görüyorsunuz? akşam yastığa başınızı koyduğunuzda uyuyabiliyor musunuz?
kelle deyip geçtiklerinizin ahından korkmuyor musunuz? o mağrur, çocuk
bakışlı erler, onların babasız evlatları, anaların ağıtları, babaların
vatan sağ olsun derken titreyen dudakları hiç mi rüyanıza girmiyor?
bir canım kardeşiniz olarak olanca samimiyetimle soruyorum. bu kadar sevilmemek
nasıl bir duygu sayın başbakan?
ha, bu arada. bir oğlunuz, bilal, hani stratejik ortağınız bushun
iltifatlarına mazhar olan, askere gitmedi. diğeri, burak, hani alnının teriyle
gemi alan ise çürük raporu almış. askerlik yapmayacakmış.
ne diyeyim. bilal de, burak da pırlanta gibi çocuklar. allah bağışlasın.
(bkz: yorumsuz)
insanın dinledikçe dinleyesi gelen, sigara üzerine sigara yaktıran bir şarkıdır.
shabani nondanın akıllara zarar iki gol kaçırdığı maçtır. herşeyin galatasarayımızın istediği şekilde devam ettiği karşılaşmadır.
nba live serisinin aylardır yollarını gözlediğimiz son çıkan oyunudur. oyun grafik açısından aşmış ve nba live 2007 ile bir çok farklılık göstermektedir. en büyük fark ise kamera ayarlarında ve superstar tuşunun olmamasındadır. oyunda sayı bulmak eski oyunlara göre oldukça zordur. ancak eski oyunlarda yapamadığımız havada şut atacakken mükemmel bir asist yapma gibi olayları bu oyunda yapabilmekteyiz. savunma olayı iyice zorlaştırılmış ve pick and roll hücumu daha bir kullanışlı olmuştur. kapak oyuncusu gilbert arenastır ve inanın çok yüksek şut yüzdesiyle oynamaktadır. sonuç itibari ile nba live 2008 özellikle pro evolution soccer 2008 ile aynı zamanda piyasaya çıkmış olması ile birlikte bizlere çok uykusuz geceler yaşatacaktır.
üç gecedir sabahlara kadar oynama ile yapacağım yorum, oyunun gelmiş geçmiş en iyi pes serisi oyunu olduğudur. ancak serbest vuruşları kullanmadan önce hakem düdüğü beklemek oyunu biraz yavaşlatmıştır. yapay zeka olayını her oyunda kullanacağını söyleyen pes bu oyunda yapay zekanın adeta amına koymuştur. frikiklerde barajı ayarlama opsiyonu oyuna tad katmıştır. master league ise olayın son safhası olmuştur. kısacası alınız, oynayınız, oynatınız.
edit: koca oyunda kafayı tek takabildiğim olumsuzluk ise hasan $a$a hasan sa$ denmesidir. gariptir.
edit: koca oyunda kafayı tek takabildiğim olumsuzluk ise hasan $a$a hasan sa$ denmesidir. gariptir.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?