ronniefrown

(bkz: çaçaron) da dinleyip hiçbir anlam veremediğim, anlaşılamamaktan prim yaptığını tahmin ettiğim grup. sahneye dansöz çıkartarak beni dumurdan dumura koşturmuşlardır ayrıca.

çeviri derslerinde zevkle çevirdiğimiz bir şiirdir. yamulmuyorsam yukarıdaki çeviri üstad can yücel e aittir.

1984 yılında prince in aynı adlı albümünden pek bi güzel şarkı. filminde de prince oynamıştı. sözleri;

i never meant 2 cause u any sorrow
i never meant 2 cause u any pain
i only wanted 2 one time see u laughing
i only wanted 2 see u laughing in the purple rain

purple rain purple rain
purple rain purple rain
purple rain purple rain

i only wanted 2 see u bathing in the purple rain

i never wanted 2 be your weekend lover
i only wanted 2 be some kind of friend
baby i could never steal u from another
its such a shame our friendship had 2 end

purple rain purple rain
purple rain purple rain
purple rain purple rain

i only wanted 2 see u underneath the purple rain

honey i know, i know, i know times are changing
its time we all reach out 4 something new
that means u 2
u say u want a leader
but u cant seem 2 make up your mind
i think u better close it
and let me guide u 2 the purple rain

purple rain purple rain
purple rain purple rain

if you know what im singing about up here
cmon raise your hand

purple rain purple rain

i only want 2 see u, only want 2 see u
in the purple rain

bir arkadaşım şarabı ağzıyla açabiliyordu. hayretler içinde izlerdik.

olmadı kırarsın ağzını yada içine ittirirsin sonra da çay süzgeciyle doldurursun. tabii ne romantizm kalır ne birşey ayrı konu. (bkz: çay süzgeci)

sanki satın almış olsa problem olmayacak izlenimi veren gazete haberi.

(bkz: damn it)

muhtemelen (bkz: elvan abeylegesse) veya (bkz: sureyya ayhan) ile tanışmaya çalışan erkektir. zordur çok.

bursada santral garaj ile şehreküstü meydanı arasındaki yeri kapsayan fevzi çakmak caddesi ve civarına verilen isim. son yıllardaki çevre düzenlemesi ve palmiyeleriyle güzel bir görünüm kazanmıştır.

bursa gemlik körfezinde şirin bir tatil köyü. eğlence pek yoktur ama huzur vardır.

5 numarali formayı giyen yakışıklı bir abimizdi kendisi.

(bkz: clifford robinson)

bursada uludağ yolunda güzel bir parkı olan şirin bir mahalle.

bahane ile ankara gezisine çıkıp (bkz: broken) ve birçok eski arkadaşımı görmeme sebep olmuş sınavdır.

pazar sabahı 3-4 saat uykuyla, buz gibi bir sınıfta maruz kaldığımız işkencedir nihayetinde.

pakistanda haji abdur razzak isimli bir tekstil firmasının kısaltılmış ismi.

empati, eşduyumdan bahsedip sonra da çocuk katili ve binlerce askerimizi şehit eden teroristleri "yani o dağlarda dolaşan teröristler dilini, kültürünü, her şeyini aldığınız ama ellerine sadece birer kafa kağıdı tutuşturduğunuz insanlardır" cümlesiyle tanımlayan hasta ruhlu bir zihniyetin açtığı başlık.

kendisine önce faşizmin ne olduğunu öğrenmesini tavsiye ediyorum.

türkiye cumhuriyeti bir ulus devletidir ve diliyle, milletiyle, bayrağıyla bölünmez bir bütündür. bu düşünce özgürlüğü değil, olandır. bunu kabul edip burada yaşamak ya da gidip başka bir ülkede yaşamaktır düşünce özgürlüğü. buyrun özgürsünüz nereye giderseniz gidin o devleti orada kurun, o dili orada yaşayın. burası türkiye kusura bakmayın, yedirmezler. buyrun bu da düşünce özgürlüğü.

gelişmiş batı ülkeleri gibi olmalıyız mantığıyla kesinlikle olmayacak bir adamlıktır bu. fransanın cezayirde yaptıkları, ingilterenin ve amerikanın ırakta yaptıkları, belçikanın teröristleri himaye etmesi ve daha yüzlerce kendi içlerinde ve dışarıda yaptıkları eylemler. fransa cezayirde yaptığı soykırımı, ingiltere kızılderili soykırımlarını kabul ediyor mu? amerika lozan ı neden hala tanımadı? bir düşünün neden bizden milyon tane taviz istiyorlar ab ye girmek için. kim istiyor ab ye girmeyi? neden bütün o batılı, gelişmiş ülkeler sinek gibi kuzey ırak a üşüşmüş durumda. kendimizi korumak için bir adım atıp biraz asker yığınca hemen telaşa kapılıp demokratik çözüm arayışına girmeleri neden? bu ülkeyi yönetenler bunlar gibi binlerce gerçeği bu ülkelerin karşısına çıkıp açık ve net biçimde, boyun eğmeden, göz süzmeden, lafı dolandırmadan söylediği gün bana göre bu ülkenin adam olduğu gündür.

sheryl crow’unda güzelce coverladığı bir parça.

kaynak dildeki bir metnin hedef dile çevrilmesi işlemi. bunu yaparken "yabancılaştırma" ( foreignizing ) ve "yerelleştirme" ( domesticating ) yöntemlerinden biri ya da ikisinin makul karışımı kullanılır. çevirmenin yabancı dili iyi bilmesi kadar kendi ana diline de hakim olması çevirinin kalitesini yükseltir.

yaptığı eylemlerin bazıları sınırı aşmış dahi olsa, zamanın koşulları göz önüne alındığında hayatını bağımsız türkiyeye adamış bir insanın posterini asmaya kalkan kişilerin, neye hizmet ettiklerini kendileri bile bilmeyen bir grup sözde vatansever tarafından dövülmesini haklı ve kahramanlık örneği gibi göstermeye çalışan bir bilgi sözlük airlines yolcusundan kalan bir başlık.

üniversite kesinlikle bir eğitim kurumu değil öğretim kurumudur. veli kavramı yoktur ve herkes kendinden sorumludur. yurdumuzda bu bilim ve araştırma kurumlarının birer meslek lisesi olarak görülmesi ve salt meslek edinilip para kazanma amaçlı gidileceğinin düşünülmesi ise üzücüdür.