18.yüzyılın en önemli filozoflarından biri,descartesın usçuluğu ile francis baconın deneyciliğini kendi felsefesinde birleştirdi,şeyin kendisi ile şeyin görüneni arasına önemli bir ayrım koydu, ve yalnızca şeyin görünenini bilebileceğimizi öne sürdü.
(bkz: enik)
açılımı türkiye genç iş adamları derneği,tüsiadın üvey evladı,aralarında en iyi burjuva benim çekişmesi olsa da,tüsiad ı biz kurduk sizler yaşatacaksınız gibi bir ilişki vardır.
kuruluş,yapı anlamına gelen mühendislik terimi.
yapı, geoteknik, hidrolik, ulaşım sistemleri, inşaat malzeme çalışmaları, yapı stratejisi, arazi ve ölçümleri ile ilgili tüm konuların analizi, proje tasarımını ve araştırmalarını içine alan,ülkedeki en geniş çalışma alanına sahip meslek.
geniş ve derin bir vadiyi, altından geçecek su miktarı dikkate alınmadan geçmek için yapılan büyük ve yüksek köprülere verilen isim.
lenin ölüyor ve tanrı onu cehenneme koyuyor.ama bu lenin durur mu hiç, başlıyor cehennemde insanlari örgütlemeye.
- bakin, biz burada yanıyoruz, acı çekiyoruz, öbürleri
orada cennette rahatla bollukla yaşıyorlar olmaz böyle diyor
ve cehennemde insanlar ayaklanmaya başlıyor. melekler hemen gidiyorlar tanriya;
- tanrım lenin cehennemi karıştırdı insanlar ayaklandı diyorlar.
tanrı da;
- o zaman onu alın cennete koyun diyor.
bu sefer de lenin cennette basliyor konusmaya;
- bakın, biz burada bolluk içinde yaşarken cehennemde yoldaşlarımız acı çekiyor, yanıyor, buna izin vermeyelim diyerek
orayı da karıştırıyor.
melekler hemen gidiyorlar yine tanrının huzuruna
- tanrım diyorlar, lenin orayı da karıştırdı insanlar cennette de ayaklandılar ne yapalım?
tanrı;
- getirin şu lenini karşıma bakayım diyor.
melekler gidip getiriyorlar lenini, lenin giriyor tanrının odasına, kapılar kapanıyor aradan 1 saat geçiyor, 2 saat geçiyor, lenin çıkmıyor odadan... melekler iyice merak etmeye başlıyorlar...
saatler sonra kapı açılıyor lenin çıkıyor içerden. hemen
giriyorlar melekler içeri;
-tanrım, ne oldu bu kadar ne konuştunuz?diye soruyorlar.
tanrı;
-ssst! tanrı yok, hepimiz kardeşiz!!!
- bakin, biz burada yanıyoruz, acı çekiyoruz, öbürleri
orada cennette rahatla bollukla yaşıyorlar olmaz böyle diyor
ve cehennemde insanlar ayaklanmaya başlıyor. melekler hemen gidiyorlar tanriya;
- tanrım lenin cehennemi karıştırdı insanlar ayaklandı diyorlar.
tanrı da;
- o zaman onu alın cennete koyun diyor.
bu sefer de lenin cennette basliyor konusmaya;
- bakın, biz burada bolluk içinde yaşarken cehennemde yoldaşlarımız acı çekiyor, yanıyor, buna izin vermeyelim diyerek
orayı da karıştırıyor.
melekler hemen gidiyorlar yine tanrının huzuruna
- tanrım diyorlar, lenin orayı da karıştırdı insanlar cennette de ayaklandılar ne yapalım?
tanrı;
- getirin şu lenini karşıma bakayım diyor.
melekler gidip getiriyorlar lenini, lenin giriyor tanrının odasına, kapılar kapanıyor aradan 1 saat geçiyor, 2 saat geçiyor, lenin çıkmıyor odadan... melekler iyice merak etmeye başlıyorlar...
saatler sonra kapı açılıyor lenin çıkıyor içerden. hemen
giriyorlar melekler içeri;
-tanrım, ne oldu bu kadar ne konuştunuz?diye soruyorlar.
tanrı;
-ssst! tanrı yok, hepimiz kardeşiz!!!
küresel ısınmanın armağan ettiği su sıkıntısının,kişinin boşaltım sistemini bozması sonucu yapılabilecek olası eylem.
söylenmesindeki amaç herkesin ermeni,kürt,laz,fransız olması değil,tam tersi, kişinin kendisine bağlı olmayan kimliğinin önemsiz olduğunun vurgulanmasıdır.ermenilerin, hepimiz türküz demelerini beklemek atılan bu sloganın nasıl yanlış anlaşıldığının göstergesidir.asıl anlatılmak istenen;
(bkz: hepimiz insanız)
(bkz: hepimiz insanız)
sitesindeki "kürt sorunu yok,kürt istilası var" yazısıyla nasıl bir faşist olduklarını görebileceğiniz, ayrıca nazım hikmet,deniz gezmiş ve cheyi sitesinde bulundurabilecek kadar siyasi düşüncenin içine etmiş oluşum
(bkz: oha)
(bkz: oha)
demokratik olmayan yurdumda kürtlerin de meclise girebildiğini gördüğüm olaydır,tabii ki girecektir,ülkede onların da varlığı kabul ediliyorsa temsil edilme haklarına sonuna kadar olmalıdır,hatta dtp ile yetinilmeyip daha sosyal bir parti de meclise girmelidir,adama dağdan in diyorsun ama meclise de sokmuyorsun,kürt sorunun demokratik yolla çözümünü askeri kurtarıcı olarak görerek çözemezsin,ülkeyi asıl bölen"kürtlerde girdi meclise " gibi milliyetçi ve ırkçı söylemlerdir
zülfü livaneli’nin, bugünkü vatan gazetesinde yayınlanan yazısında ortaya koyduğu iddia,yazının içeriği şu şekildedir;
"deniz bey, o fotoğrafı çıkarıp bakmanın zamanı geldi!
seçimler öncesi chp’ye zarar vermemek için bildiğim birçok konuyu içime gömerek sustum, bundan sonra da bu parti ve liderine ilişkin hiçbir şey yazmayacağım.
çünkü bir faydası olacağına inanmıyorum.
ama bu konudaki son yazımda size bir tanıklığımı aktarmak zorundayım.
bunu bir borç olarak görüyorum:
deniz bey lütfen hatırlayın:
19 aralık 2002 tarihinde karlı bir ankara gününün akşamında mehmet sevigen’in evindeydik.
ben cumhurbaşkanı ile görüşmeden geliyordum.
abdullah gül başbakandı, tayyip erdoğan’ın ise meclis’e girme umudu kalmamıştı.
cumhurbaşkanı sezer bir gün önce, tayyip erdoğan’ın “milletvekili olmadan başbakan olma” önerisini reddetmişti.
türkiye’nin kaderi o akşam o evde değişti, çünkü siz “tayyip erdoğan başbakan olacak!” diye tutturdunuz.
sizi “çok tehlikeli bir oyun bu!” diye uyaran parti dışından önemli şahsiyetlere kızdınız, “hayır!” dediniz “iki ay dayanamaz. göreceksiniz iki ay dayanamaz.”
sizin bu iddianıza karşılık ben ne dedim: “erdoğan herhangi bir kişi değil, bütün tarikatların birleşerek erbakan’ın yerine seçtiği siyasetçi; arkasında amerika, avrupa desteği de var. program türkiye’yi ılımlı islam cumhuriyeti yapma programı. sizin dediğiniz gibi iki ayda gitmeyecek; tam tersine, bu odada bulunan herkesin siyasi hayatını bitirecek.”
iki ay dayanamaz iddianızı, “görüşleri gereği imf ile anlaşma yapmaz, ekonomiyi zora sokar ve dayanamazlar.” tezine oturttunuz.
ama bunların hepsi bahaneydi çünkü siz iki partili rejimin işinize yaradığını anlamış ve seçim sonuçlarına sevinmiştiniz. çünkü size ana muhalefet partisi lideri olmak ve soldaki rakiplerinizi yok etmek yetiyordu. bu iş birliğini daha sonra da sürdürdünüz.
o zaman ben sizin tayyip erdoğan’la seçim öncesinde beylerbeyi’nde gizlice buluştuğunuzu ve bir anlaşma yaptığınızı bilmiyordum.
bu gecenin tanıkları var: önder sav, eşref erdem, mehmet sevigen, bülent tanla, yaşar nuri öztürk.
belki bazıları sizden korkar ve tanıklık etmez ama bir kısmı da bu sözlerin doğru olduğunu açıklar. yani tanıklar var. ötekiler de söylemese bile içten içe bunun doğru olduğunu bilir. siz de bilirsiniz.
tartışmanın sonunda dediniz ki: “bu gece birbirimizin fotoğrafını çektik. iki ay sonra çıkarıp bakalım. ama rotuş yapmadan. hangimiz haklı çıkmışız?”
şimdi, 2007 seçimlerinin ardından o fotoğrafı cebinizden çıkarıp bakın deniz bey.
ve düşünün; meclis grubunda “erdoğan’ı başbakan yapıyor diyorlar. evet yapıyorum. var mı itirazı olan!” diye bas bas bağırmanıza değdi mi?
erdoğan’la beylerbeyi’nde gizlice buluşmaya ve size oy veren milyonları hiçe sayarak gizli anlaşmalar yapmanıza değdi mi? (deniz bey, biliyorsunuz ki bu gizli buluşmanın da tanığı var.)
başbakan olmak, elbette erdoğan’ın demokratik hakkıdır. ama bunun için olağanüstü çaba harcamak chp’nin birinci görevi değildir. üstelik dokunulmazlık kaldırılmadan.
bir milletvekilinin mazbatasını iptal ettirip, anayasa’yı değiştirip, grubu baskı altına alıp, siirt seçimlerini es geçip erdoğan’ı meclise sokmak ve dokunulmazlık zırhına kavuşturmak için verdiğiniz canhıraş çabanın yüzde birini partiniz için verseydiniz sonuç bambaşka olurdu.
size o gün söylediğim gibi, türkiye’nin kaderini değiştirdiniz.
deniz bey; sözlerimde en ufak bir çarpıtma varsa çıkıp söyleyin. “öyle değildi. böyle konuşmadık.” deyin.
genel sekreterinizin ve en yakınlarınızın tanık olduğu bu konuşmayı inkâr edin.
ya da başınızı önünüze eğin ve tarihin hakkınızda vereceği yargıyı düşünün.
deniz bey; çok ağır şeyler yazdığımın farkındayım. o akşamki tartışmaya kadar bir dostluğumuz vardı, bunları yazmak istemezdim.
ama hem duruma doğru teşhis koyamamanız, hem de aşırı derecede inatçı olma huyunuz yüzünden hepimizi tehlikeye attınız.
tayyip erdoğan’ın yüzde 34 oyla meclisin üçte ikisini ele geçirmesinin manivelası oldunuz.
daha önce refah partisi’nin belediyeleri ele geçirmesi de sizin oyları bölmeniz sayesinde gerçekleşmişti..
tayyip erdoğan’ların ve yine çok yakın dostunuz olan melih gökçek’lerin en büyük şansı sizdiniz.
chp’nin ise en büyük şanssızlığı oldunuz.
bu ülkenin sola şiddetle ihtiyaç duyduğu bir dönemde, bütün uyarılarımıza rağmen partiyi sağa çekmekte, kürtlerden, alevilerden, solculardan ayırmakta ısrarlı oldunuz.
erdal inönü, hikmet çetin, murat karayalçın, fikri sağlar, ercan karakaş, mehmet moğultay, seyfi oktay, celal doğan ve daha birçok sosyal demokratla el ele tutuşup halkın karşısına çıkmanız gerekirken; eski mhp’lileri, eski anap’lıları, idamla yargılanmış sağcı militanları parti vitrinine çıkarmakta ısrar ettiniz.
size defalarca “bir şeyin aslı varken kopyasına kimse bakmaz!” dememize rağmen, sol politikaları değil, mhp çizgisini tercih ettiniz.
sağcıları ve sekreterinizi meclis’e sokarken, ismet paşa’nın avrupa konseyi’nde komisyon başkanı olma başarısını gösteren torunu gülsün bilgehan’ı meclis dışında bıraktınız.
inanın ki bunları yazarken samimi olarak üzülüyorum. keşke haklı çıkmasaydım, keşke sizin tahminleriniz doğrulansaydı diyorum ama durum ortada.
yazık oldu deniz bey, hem size, hem partinize, hem de size inanan temiz yürekli sosyal demokratlara. artık bundan sonra istifa etseniz de bir etmeseniz de.
bad-el harab-ül basra!"
kaynak: vatan gazetesi
"deniz bey, o fotoğrafı çıkarıp bakmanın zamanı geldi!
seçimler öncesi chp’ye zarar vermemek için bildiğim birçok konuyu içime gömerek sustum, bundan sonra da bu parti ve liderine ilişkin hiçbir şey yazmayacağım.
çünkü bir faydası olacağına inanmıyorum.
ama bu konudaki son yazımda size bir tanıklığımı aktarmak zorundayım.
bunu bir borç olarak görüyorum:
deniz bey lütfen hatırlayın:
19 aralık 2002 tarihinde karlı bir ankara gününün akşamında mehmet sevigen’in evindeydik.
ben cumhurbaşkanı ile görüşmeden geliyordum.
abdullah gül başbakandı, tayyip erdoğan’ın ise meclis’e girme umudu kalmamıştı.
cumhurbaşkanı sezer bir gün önce, tayyip erdoğan’ın “milletvekili olmadan başbakan olma” önerisini reddetmişti.
türkiye’nin kaderi o akşam o evde değişti, çünkü siz “tayyip erdoğan başbakan olacak!” diye tutturdunuz.
sizi “çok tehlikeli bir oyun bu!” diye uyaran parti dışından önemli şahsiyetlere kızdınız, “hayır!” dediniz “iki ay dayanamaz. göreceksiniz iki ay dayanamaz.”
sizin bu iddianıza karşılık ben ne dedim: “erdoğan herhangi bir kişi değil, bütün tarikatların birleşerek erbakan’ın yerine seçtiği siyasetçi; arkasında amerika, avrupa desteği de var. program türkiye’yi ılımlı islam cumhuriyeti yapma programı. sizin dediğiniz gibi iki ayda gitmeyecek; tam tersine, bu odada bulunan herkesin siyasi hayatını bitirecek.”
iki ay dayanamaz iddianızı, “görüşleri gereği imf ile anlaşma yapmaz, ekonomiyi zora sokar ve dayanamazlar.” tezine oturttunuz.
ama bunların hepsi bahaneydi çünkü siz iki partili rejimin işinize yaradığını anlamış ve seçim sonuçlarına sevinmiştiniz. çünkü size ana muhalefet partisi lideri olmak ve soldaki rakiplerinizi yok etmek yetiyordu. bu iş birliğini daha sonra da sürdürdünüz.
o zaman ben sizin tayyip erdoğan’la seçim öncesinde beylerbeyi’nde gizlice buluştuğunuzu ve bir anlaşma yaptığınızı bilmiyordum.
bu gecenin tanıkları var: önder sav, eşref erdem, mehmet sevigen, bülent tanla, yaşar nuri öztürk.
belki bazıları sizden korkar ve tanıklık etmez ama bir kısmı da bu sözlerin doğru olduğunu açıklar. yani tanıklar var. ötekiler de söylemese bile içten içe bunun doğru olduğunu bilir. siz de bilirsiniz.
tartışmanın sonunda dediniz ki: “bu gece birbirimizin fotoğrafını çektik. iki ay sonra çıkarıp bakalım. ama rotuş yapmadan. hangimiz haklı çıkmışız?”
şimdi, 2007 seçimlerinin ardından o fotoğrafı cebinizden çıkarıp bakın deniz bey.
ve düşünün; meclis grubunda “erdoğan’ı başbakan yapıyor diyorlar. evet yapıyorum. var mı itirazı olan!” diye bas bas bağırmanıza değdi mi?
erdoğan’la beylerbeyi’nde gizlice buluşmaya ve size oy veren milyonları hiçe sayarak gizli anlaşmalar yapmanıza değdi mi? (deniz bey, biliyorsunuz ki bu gizli buluşmanın da tanığı var.)
başbakan olmak, elbette erdoğan’ın demokratik hakkıdır. ama bunun için olağanüstü çaba harcamak chp’nin birinci görevi değildir. üstelik dokunulmazlık kaldırılmadan.
bir milletvekilinin mazbatasını iptal ettirip, anayasa’yı değiştirip, grubu baskı altına alıp, siirt seçimlerini es geçip erdoğan’ı meclise sokmak ve dokunulmazlık zırhına kavuşturmak için verdiğiniz canhıraş çabanın yüzde birini partiniz için verseydiniz sonuç bambaşka olurdu.
size o gün söylediğim gibi, türkiye’nin kaderini değiştirdiniz.
deniz bey; sözlerimde en ufak bir çarpıtma varsa çıkıp söyleyin. “öyle değildi. böyle konuşmadık.” deyin.
genel sekreterinizin ve en yakınlarınızın tanık olduğu bu konuşmayı inkâr edin.
ya da başınızı önünüze eğin ve tarihin hakkınızda vereceği yargıyı düşünün.
deniz bey; çok ağır şeyler yazdığımın farkındayım. o akşamki tartışmaya kadar bir dostluğumuz vardı, bunları yazmak istemezdim.
ama hem duruma doğru teşhis koyamamanız, hem de aşırı derecede inatçı olma huyunuz yüzünden hepimizi tehlikeye attınız.
tayyip erdoğan’ın yüzde 34 oyla meclisin üçte ikisini ele geçirmesinin manivelası oldunuz.
daha önce refah partisi’nin belediyeleri ele geçirmesi de sizin oyları bölmeniz sayesinde gerçekleşmişti..
tayyip erdoğan’ların ve yine çok yakın dostunuz olan melih gökçek’lerin en büyük şansı sizdiniz.
chp’nin ise en büyük şanssızlığı oldunuz.
bu ülkenin sola şiddetle ihtiyaç duyduğu bir dönemde, bütün uyarılarımıza rağmen partiyi sağa çekmekte, kürtlerden, alevilerden, solculardan ayırmakta ısrarlı oldunuz.
erdal inönü, hikmet çetin, murat karayalçın, fikri sağlar, ercan karakaş, mehmet moğultay, seyfi oktay, celal doğan ve daha birçok sosyal demokratla el ele tutuşup halkın karşısına çıkmanız gerekirken; eski mhp’lileri, eski anap’lıları, idamla yargılanmış sağcı militanları parti vitrinine çıkarmakta ısrar ettiniz.
size defalarca “bir şeyin aslı varken kopyasına kimse bakmaz!” dememize rağmen, sol politikaları değil, mhp çizgisini tercih ettiniz.
sağcıları ve sekreterinizi meclis’e sokarken, ismet paşa’nın avrupa konseyi’nde komisyon başkanı olma başarısını gösteren torunu gülsün bilgehan’ı meclis dışında bıraktınız.
inanın ki bunları yazarken samimi olarak üzülüyorum. keşke haklı çıkmasaydım, keşke sizin tahminleriniz doğrulansaydı diyorum ama durum ortada.
yazık oldu deniz bey, hem size, hem partinize, hem de size inanan temiz yürekli sosyal demokratlara. artık bundan sonra istifa etseniz de bir etmeseniz de.
bad-el harab-ül basra!"
kaynak: vatan gazetesi
söz ve müziği hüsnü arkana ait ezginin günlüğü şarkısı;
bazen aşk yokuştur yorulursun
kimsesiz kalırsın bir başına
simsiyah bir düştür geceler boyu
aşk biter yalan başlar, tükenirsin
gel bize gidelim unut dertleri bugün
belki yoluna kor bir demli çay her şeyi
günahım olsun günahların
sen ağlayınca ben ağlarım
biz iki dost, biz iki yanlış, yan yana
siyah beyaz bir resim buldum ben dün gece
usul usul yaklaştı anılar dün gece
biliyor musun çok yanıldım ben, masal sandım geçmişi
söyle bana söyle yoksa aşk mı bu
aşk yerine gördüğümüz düş mü bu
ah benim alınyazım okunmaz
gözlerim meğer ki güneş olsun
sen benim yaramsın dokunma
bazen aşk yokuştur yorulursun.
bazen aşk yokuştur yorulursun
kimsesiz kalırsın bir başına
simsiyah bir düştür geceler boyu
aşk biter yalan başlar, tükenirsin
gel bize gidelim unut dertleri bugün
belki yoluna kor bir demli çay her şeyi
günahım olsun günahların
sen ağlayınca ben ağlarım
biz iki dost, biz iki yanlış, yan yana
siyah beyaz bir resim buldum ben dün gece
usul usul yaklaştı anılar dün gece
biliyor musun çok yanıldım ben, masal sandım geçmişi
söyle bana söyle yoksa aşk mı bu
aşk yerine gördüğümüz düş mü bu
ah benim alınyazım okunmaz
gözlerim meğer ki güneş olsun
sen benim yaramsın dokunma
bazen aşk yokuştur yorulursun.
ezginin günlüğü’nün 2000 yılında çıkardığı albüm,içeriği şöyledir;
1. son vapur (söz – müzik: hüsnü arkan, nadir göktürk)
2. rüya (söz – müzik: nadir göktürk)
3. elma (söz – müzik: hüsnü arkan)
4. bir tuğla da siz koyun (söz – müzik: nadir göktürk)
5. gel bize gidelim (söz– müzik: hüsnü arkan)
6. sineğin şarkısı (söz – müzik: nadir göktürk, hüsnü arkan)
7. iki aşk arasında (söz – müzik: hüsnü arkan)
8. aşkı arama (söz – müzik: hüsnü arkan)
9. ayşe ye şarkı (söz – müzik: nadir göktürk)
10. aklımda (söz – müzik: hüsnü arkan)
11. deve (söz – müzik: hüsnü arkan)
12. tembelin şarkısı (söz – müzik: nadir göktürk)
13. kumru (şiir: orhan veli – müzik: hüsnü arkan)
1. son vapur (söz – müzik: hüsnü arkan, nadir göktürk)
2. rüya (söz – müzik: nadir göktürk)
3. elma (söz – müzik: hüsnü arkan)
4. bir tuğla da siz koyun (söz – müzik: nadir göktürk)
5. gel bize gidelim (söz– müzik: hüsnü arkan)
6. sineğin şarkısı (söz – müzik: nadir göktürk, hüsnü arkan)
7. iki aşk arasında (söz – müzik: hüsnü arkan)
8. aşkı arama (söz – müzik: hüsnü arkan)
9. ayşe ye şarkı (söz – müzik: nadir göktürk)
10. aklımda (söz – müzik: hüsnü arkan)
11. deve (söz – müzik: hüsnü arkan)
12. tembelin şarkısı (söz – müzik: nadir göktürk)
13. kumru (şiir: orhan veli – müzik: hüsnü arkan)
söz ve müziği nadir göktürk-hüsnü arkan ikilisine ait olan ezginin günlüğünün rüya adlı albümündeki güzel bir parça,sözleri şöyledir;
saat çok geçti, kafamız bir hoştu
son vapura yetişemedik
yollar boştu ama belki düştü
doya doya gülüşemedik
kalk gidelim sokaklar bekliyor bizi
martıların sahipsiz denizi
kalk gidelim şarkıların sözü bitti
tüm yasaklar uyudu gitti
örttük martı kanatlarını üstümüze uyuduk
biz kuş olduk vallah
biz düş olduk billah
sarhoş olduk, bir hoş olduk
aşık olduk eyvah
doğmasın güneş mehtap yeter bana
düştü gönlümüz sevda ateşine
sıcacık sıcacık bir düş içinde
saat çok geçti, kafamız bir hoştu
son vapura yetişemedik
yollar boştu ama belki düştü
doya doya gülüşemedik
kalk gidelim sokaklar bekliyor bizi
martıların sahipsiz denizi
kalk gidelim şarkıların sözü bitti
tüm yasaklar uyudu gitti
örttük martı kanatlarını üstümüze uyuduk
biz kuş olduk vallah
biz düş olduk billah
sarhoş olduk, bir hoş olduk
aşık olduk eyvah
doğmasın güneş mehtap yeter bana
düştü gönlümüz sevda ateşine
sıcacık sıcacık bir düş içinde
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?