confessions

raskolnikov

- Yazar -

  1. toplam entry 460
  2. takipçi 1
  3. puan 16835

alman ideolojisi

raskolnikov
kasım 1845 ile ağustos 1846 arasında brüksel’de marx ve engels tarafından yazılmıştır.

kitabın önsözü şöyledir;

insanlar, şimdiye kadar, kendileri hakkında, ne oldukları ya da ne olmaları gerektiği hakkında her zaman yanlış fikirlere sahip olmuşlardır. sahip oldukları ilişkileri, tanrı hakkındaki, normal insan hakkındaki vb. tasarımlarına uygun olarak düzenlemişlerdir. kendi beyinlerinin ürünleri, onları yaratan beynin üstüne çıkmıştır. yaratıcılar, kendi yarattıkları şeyler önünde secdeye varmışlardır. öyleyse onları, boyunduruğu altında ezildikleri kuruntulardan, fikirlerden, dogmalardan, hayali yaratıklardan kurtaralım. fikirlerin egemenliğine karşı başkaldıralım. biri, insanlara bu yanılsamaları değiştirip, yerine insanın özüne uygun düşen düşünceler koymayı öğretelim diyor, bir başkası, bu yanılsamalara karşı eleştirici bir tutum almayı öğretelim onlara diyor, bir üçüncüsü ise, bunları kafalarından çıkarıp atmalarını öğretelim diyor ve — bugünkü gerçekliğin böyle çökeceğini iddia ediyorlar.
bu masum ve çocuksu düşler genç-hegelcilerin bugünkü felsefesinin çekirdeğini oluştururlar; ki bu felsefe, almanya’da, kamuoyunca korkuyla karışık bir saygı ile karşılanmakla kalmıyor, ama felsefi kahramanların kendileri tarafından, canice sertlikteki bu fikirlerin dünya için devrimci bir tehlike taşıdığı inancı içinde, büyük bir ciddiyetle sunuluyor. bu kitabın birinci cildinin amacı, kendilerini kurt sanan ve başkalarının da kurt sandıkları bu koyunların ne olduklarını ortaya koymak, onların meleyişlerinin alman burjuvalarının tasarımlarının felsefi bir dile yinelenmesinden başka bir şey olmadığını ve bu felsefi yorumcuların palavracılıklarının, alman gerçekliğinin zavallı yoksulluğunu yansıtmaktan başka bir anlam taşımadığını göstermektir. bu cilt, alman ulusunun hoşlandığı, düşlerle dolu uyuklamaya pek uygun düşen, gerçekliğin gölgesine karşı yürütülen bu felsefi savaşın maskaralığını ortaya çıkarmak ve onu bütün saygınlığından yoksun bırakmak amacındadır.
bir zamanlar, yürekli adamın biri, insanların, salt yerçekimi fikrine saplandıkları için suda boğulduklarını sanıyordu. ona göre, insanlar, örneğin, bunun dinsel boşinanlara dayana bir düşünce olduğunu söyleyerek bu fikri kafalarından çıkarıp atsalardı, ondan sonra artık her türlü boğulma tehlikesinden korunmuş olurlardı. ömrü boyunca, bütün istatistiklerin, sayısız ve boyuna yinelenen tanıtlarla zararlı sonuçlarını kendisine gösterdikleri bu yerçekimi yanılsamasına karşı savaştı durdu. bu saf yürekli adam, modern devrimci alman filozofları tipinin aynısıydı

percin

raskolnikov
silindirik gövdeli, makaslamaya ve delik çevresindeki ezilmeye göre hesaplanan, parçalara açılan deliklere vurulmak suretiyle yerleştirilen çelik birleşim araçlarıdır.

tut ki çıldırdim

raskolnikov
bir haluk levent parçası, sözleri şöyledir;

usulca ruhuna binip de gittin
terkeden olmayı sen bilerek seçtin
yalnızlık koynuma düştü her gece
masaldı uyuttun ya da ben kandım

sakindi sularım sessiz ağlardım
fırtınayı bu boranı sen içime attın

tut ki çıldırdım
tut ki ölüyorum
giderken bile senden
sana dönüyorum

inanmak uzakta bir ıssız şehir
üstümüzde uçardı hep yemin kuşları
haliç’te mahsur bir geminin hüznü
anlardı belki bizi birgün kimbilir

tut ki çıldırdım
tut ki ölüyorum
giderken bile senden
sana dönüyorum

tamburam rebab oldu

raskolnikov
bakır yurtsever’e ait bir urfa türküsü;

tamburam rebab oldu, ciğerim kebab oldu.
istedim vermediler, bir zalim sebeb oldu.
aman aman aman aman
çok içmişem halim yaman
yar sana kurban.

ördek suya dal da gel, yarden haber al da gel.
eğer haber vermezse, tut kolundan al da gel.
aman aman aman aman
çok içmişem halim yaman
yar sana kurban.

ördek göllerde olur, şahin kollarda olur.
yari gurbet gezenin, gözü yollarda olur.
aman aman aman aman
çok içmişem halim yaman
yar sana kurban.

sunam

raskolnikov
haydar telhüner’in yazdığı muzaffer bozdoğan’ın derlediği bir erzurum türküsü;

şafak söktü yine sunam uyanmaz
hasret çeken gönül derde dayanmaz
çağırırım sunam sesim duyulmaz
uyan sunam uyan derin uykudan

çektiğim gönül dilinden
usandım gurbet elinden
hiç kimse bilmez halimden
uyan sunam uyan derin uykudan

bunca diyar gezdim gözlerin için
niye küstün bana el sözü için
dilerim mevlamdan sızlasın için
uyan sunam uyan derin uykudan

çektiğim gönül dilinden
usandım gurbet elinden
hiç kimse bilmez halimden
uyan sunam uyan derin uykudan

itü

raskolnikov
international telecommunications union

uluslararası telekomünikasyon birliği. cenevre’de kabul edilen iletişim standartlarının dünya çapında uygulanabilmesi için çalışan kuruluş. etsi gibi diğer kuruluşlarla koordine biçimde çalışır.

dünya kadınlar günü

raskolnikov
her sene 8 mart’ta feminist veya sol feminist gruplara mensup kadınlar, her ne kadar erkek egemen sisteme, hiyerarşiye, devlete, savaşa karşı çıktıklarını söylüyor olsalar da, verdiklerini söyledikleri mücadele miting alanına erkekleri sokmama mücadelesi ile sınırlı kalıyor. feministlere göre, kadının ezilmişliği, sınıflar üstü, sınıfsal bir ayrım gütmeden kadın olan herkesin mağduru olduğu bir sorundur. bu yüzden de 8 mart, dünya kadınlar günü olarak anılmalıdır. onlar, kadın sorununun kapitalizmden önce de varolan bir sorun olduğu için kapitalizmin temel çelişkileriyle açıklanamayacağını, kapitalizme karşı mücadele ile sınırlanamayacağını söyleyip dururlar. tüm kadınlarla aynı sorunlara sahip olduğumuzu, kadın üst kimliğiyle, sınıfsal ayrım gütmeden, aynı safta yürümemiz gerektiğini savunurlar. kime karşı? bu soruya bir sürü tumturaklı yanıt verseler de, son tahlilde, kadın sorununa ilişkin mücadeleyi, erkeklere karşı verilen bir mücadele olarak, cinslerin birbirlerine karşı egemenlik mücadelesi olarak ortaya koymaktan bir adım ileri gidemezler.

bu yaklaşım mantıken şu sonuçların çıkmasına yol açıyor: kadınların yüzyıllardır süren ezilmişliğinin, aşağılanmasının sebebi, sadece erkek cinsinin kadın cinsi üzerindeki bu ezici egemenliği ise, erkekler herhalde genlerindeki birtakım arızalar nedeniyle kadın cinsine karşı bu kadar gaddardırlar. çünkü sorun feministlere göre kadın ve erkek olmakla açıklanmaktadır. erkekler, sırf erkek oldukları için, kadın sorunu konusunda kadınlarla birlikte mücadele edemezler. çünkü hiçbir erkek, kadın cinsi üzerindeki iktidarından samimiyetle vazgeçemez. bu yüzden de miting alanına giremezler. maalesef işin acı yanı bu görüşe sahip feministlerin arasında kendine marksist ve tarihsel materyalist diyen kadınların da var olmasıdır.

kadın cinsinin ezilmişliği kapitalist toplumdan önce de vardı. bu bakımdan kadın sorunu tarihsel bir sorundur. sınıflı toplumlara geçiş ve özel mülkiyetin gelişimiyle birlikte kadın cinsinin ikinci cins olması, erkek egemen bir toplum modelini de beraberinde geliştirdi. üretim aracı sahibi erkekler, kadın cinsini üretimden kopararak kendine tâbi kıldı ve kadının hayatı üzerinde tek söz sahibi oldu. böylece erkekler tarafından aşağılan ve hor görülen kadın, boynundaki boyundurukla evinin çevresinden ayrılamayan, bağımsız bir kişilik ve kimliği olmayan bir cins olarak muamele gördü, görüyor. bu muamele farklı toplumlarda farklı düzey ve derecelerde yüzyıllardır devam ediyor....

söylenebilecek en dogru söz;

yaşasın kadın ve erkek emekçilerin sınıf mücadelesi
14 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol