confessions

quantitatif

- Yazar -

  1. toplam entry 478
  2. takipçi 1
  3. puan 14948

kadın olmak

quantitatif
kadın olmak kimilerine göre zar delinmesi,fiziksel değişikliğin olması,anne olunması ya da evlenmesi gibi şeyler değildir.(liste uzayabilir)kadın olmak insan olmaktır.bunun bahsinin yapılmaması sanki başka bir canlı türüymüş gibi sanılmasının bir ifadesidir sanırım.(zaten toplumda da öyle görülür)mitilojik bir hikaye olmasına rağmen kadın ve erkeğin bir elmanın iki yarısı gibi birbirine yapışık olduğu bir bütünü oluşturduğu bahsi aslında şimdilerde unutulan,fark edilmeyen bir eksikliğin masalı gibi gelir bana.unutulan bu şeyler aileden başlayan bir yetiştirme farlılığında başlar.erkek ve kadın olarak farklı şekillerde büyütülür çocuklar.oysa ikisi de insan bilinci ile yetiştirilmesine gerekirken.kadın,erkek insandır.ve her iki canlının da yaşadığı zorluklar vardır ama kapitalizmin(öncesinde kölelik,din,feodalizm gibi)geliştirdiği,değiştirdiği unsurlardan kadın olmanın daha da zorlaştığı tarihsel bir süreci yaşamaya zorlanmak en güç olandır.

kayha yahya

quantitatif
cem karaca’nın batı(istanbul)anadolu arasındaki kültürel çatışmaları anlatan aşkın,sevginin yanında feodal sisteminin çelişkilerini de bir bakıma anlattığı şarkısı.şarkının bir bölümde sözleri şöyledir:
dur be oğlun kahya (deli)yahya gel hadini bil
sen kayhasın yayha gibi
kayha yahya
içeri giren sarı kız
bana bakmaz ki
baksa bile bana bana
benim olmaz ki

gölgeler

quantitatif
izleme fırsatı bulamadığım için televizyondan şimdilerde hayıflandığım daha evvelden de severek dinlediğim iki şarkıcının yaptığı programın adı.tam olarakta ifade etmişler gölgeler adını koyarak programa.geçmişte ülkemizde sevilen sanatçıların şarkılarını geliştirilmiş(üflemeli,telli,ritm çalgılarla)orkestra ile kendilerine has yorumlarını da katarak harika şeyler çıkarmışlar.son birkaç gündür internet üzerinden izlediğim videolarda lezzeti hiç dinmeyecek bir müzik zevki yaşıyorum.ne kadar da dinlemesek bu prodramda yorumlanan özellikle arabesk şarkıların böyle yorumlandığında nasıl güzelleştiğini görüyoruz ve aslında ne kadar da uzak tutmaya çalışsak kendimizi bu melodilerden genlerimize işlediğinden sanırım tat almamak imkansız.özellikle orhan gencebay,ferdi tayfur’un şarkılarının hiç bilmediğim yönlerini de ortaya çıkartıp fark etmelerimi sağladılar.zeki müren,edip akbayram,cem karaca şarkılarını tekrar bu yorumuyla dinlemek mütişti.televizyonda umarım hala yer alıyordur ve izlemek fırsatını bir gün ben de nail olurum.

ben yanilmam arkadaş

quantitatif
gencebay orhan’nın şarkılarından.kimilerine göre babanın.aslında şarkının ismi sen de bizdensin ama bu cümle daha vurucu geldi bana.bir bölümü şöyle gider,
gayemiz yaşamaksa acı çekmek mi lazım
çaresizlik peşinde hep adım adım
bazen isyan ettiğimsen hakkım değil mi
bu dünyada gülmek için ölmek mi lazım
ben yanılmam arkadaş
sen de bizdensin.

fındık

quantitatif
son zamanlarda televizyon kanallarında bolca gösterilen reklamı görünce fındığın nasıl bir şey olduğunu daha da iyi hatırladım.ne zorlukla engebeli arazilerden toplanıp,kurutulup ne zorluklarla satıldığını ve son birkaç yıldır da emeğinin karşılığını alamayan üreticinin ne zorluklar yaşadığı aklıma düştü.üzüldüm.fındık karadeniz insanın geleciğidir.ama görüyoruz ki bir aganigi aganigi diyip geçiştiriyorlar.bu nasıl bir ürün reklamıdır.hani fındık,toplanıldığı yer,nasıl harmanlanıp makinelere verildiği ve nasıl çuvallara konulup kooperatiflere götürüldüğü anlar.nasıl randıman alındığı,kalitesinin nasıl hesaplandığı.birkaç kişiye ne paralar veriyorlar ki şaklabanlıktan başka bir şey değil.oysa belgesel tadında birkaç bölümlük yukarıda bahsettiğim şeylerin gösterildiği bir reklam filmi yapılsaydı yaralara ilaç gelir hem de bir tarım ürünün nasıl olduğu daha iyi lanse edilirdi.

masumiyet

quantitatif
zeki demirkubuz’un son filmi kader’de anlatılan hikaye masumiyet filminde haluk bilginer’in güven kıraç’a anlattığı hikayeyi yalanlar.yani derya alabora ile nasıl tanıştıkları ve devaminın nasıl geliştiği kader filminde tamamen farklıdır.zeki demirkubuz’un izlediğim ilk filmidir,masumiyet ama oyunculardan mı,senaryodan mı,bilmem kadere oranla daha iyidir.halbuki masumiyet daha dar bir oyuncu ve hikaye alanı içinde geçmektedir,ama kader filmindeki sıkıcı otobüs yolculukları yoktur.gerçek şu ki bir filme oyuncalar çok şey katmaktadır.mesala kader’de otel sahibini erkan can canlandırır ve perdede ki yansıması harikadır.büyük bir olgunluk gösterisine dönüşüyor.masumiyet yönetmenin üçleme çalışmasının ilk filmidir ayrıca.

masumiyet

quantitatif
seviştiğin kadının söylediği şeyin yalan olduğunun anlaşılması sonrası yataktan hızlıca çıkıp bir an nefes alamayıp pencereye gidişin ve sert bir dönüş ile göreceğin ilk çarpışmadır,masumiyet.çıplaklığının temizliği ile dudaklarını kıvırıp iç yakıcı bir yüz ifadesi.ve sonrasında hepimiz masum değiliz dedirtten anlayışı getiren durum.

kacis

quantitatif
ismini bilmediğin bir ülkede sabaha karşı uyanmak.ansızın sıcacık bir elin elini tutup daha evvelden kimsenin düşünü kurmadığı bir yere götürmesi.kapısız evlerin pencerelerinden sarkan güzel kadınların bakışları arasında adı konulmamış içkileri içip kendinden geçmektir, kaçış.

pantolonu çizmenin içine sokan kızlar

quantitatif
aslında son dönemde moda olan ve kıvamında yapan kadınlarda da çok şık duran bir giyim tarzı ama gelgelelim bizim kadınlarımız her pantolonu her çizmenin içine sokmaya çalışırsa ortaya komik hatta vahim durumlar çıkmaktadır.hatta boyu kısa olup birde fazlaca basenli kadınlarda ördekmiş gibi durmaktadır.

dun gece kiminle neredeydin

quantitatif
soruyu soran ve cevaplayan kişiye göre yorumu değişecek olan sorudur.sanırım bir ilişki yumağının kıskançlık dürtüsüne kapılarak merakla ve bazen de cevabı beklenmeden başka başka şeylerinden söylenebileceği ya da akla gelebileceği sorudur.hala medeni ilişki seviyesine ulaşmamış toplumumuzda bazen bu sorunu cevabı ölümle de sonuçlanabilir.iki sevgili,ebeveyin-çocuk,üst-alt ve daha aklıma gelmeyen pek çok ikili ilişkilerde sorulması küçük burjuva davranışıdır dediğim ve asla saygın bulmadığı soru şeklidir.

müzik

quantitatif
erkan oğur’un televizyondaki bir programda müzik hakkında şöyle bir konuşması vardır:elinde küçük bir saz vardır.telsiz,perdesiz kendi söylemiğle yarım yamalaktır.müzikle ilişkisini bu saz gibi sessiz olarak yorumlamaktadır.yaptığı müziği ise yaşamak ve para kazanmak için olduğunu belirttir.artık müziğin yapılmadığını,değiştiğini vurgular.ve kendisinin müzik yapmadığını söyler.

nefes

quantitatif
hayatla muhasebesi yapılması zor olandır.acaba ilk aldım mı,yoksa bana verdi mi,nefesi?farkında olmadan belirli bir düzenle yaşamla ilişkimizi sağlayan,zannederim hepimizin borçlu olduğu bir şeydir,nefes.bir nefes alıpta ölmek gerek ve uzun bir süre bırakmadan kalırsak eğer geri gelebilir ve gördüğün şeyi yazabilirsin.o zaman bir sonraki yaşamın olup-olmadığını test edebiliriz.

time

quantitatif
iki elinin parmaklarının arasından çıkan basamakların denize doğru hatta kameranın açısıyla göğe yükselmesiyle akıp gidendir,zaman.kim ki duk,kendi coğrafyasında geçen modern hayata entegre olmuş iki kişinin birbirine olan delice duygularını anlatmanın yanında kapitalist sistemin zorunlu kıldığı estetik anlayışını da anlatmaktadır.bu öyle bir aşamaya varacaktır ki kişi zamanın içinde kaybolup kendi yüzünü bile unutacaktır.değişiklik uğruna kaybedilen şeylerin nelere yol açabileceğini yansıtmaktadır,filminde.

aşık olduğunuz kişinin kürdistan hayali kurması

quantitatif
kimilerince karmaşıklık olan bu ülkenin çoğunluğu olan insanlarına empoze ettirilen olgunun iki kişi tarafından oluşturulan ilişkinin içine düşmesi,hissedilen duygularla tatlıya bağlanacağı ve yaşanılan şeylerin daha da ilginç olmasına sebep olabileceği bir durumdur.şüpesiz ki son dönem msn,sms,cafe tarzı yaşanılan ilişkilerin içinde farklı duran ve asıl paylaşıldığında zevk alacağımız düşüncelerin karşıtlığının sonucu oluşan gücün yoğunluyla oluşabilecek enfes bir aşk hikayesidir.aşık olduğunuz kişinin sizden çok farklı düşüncelere sahip olması bence ilişkinin ömrünü uzatmanın yanında pek çok farklı lezzetler de katacaktır.bu bir hayal kırıklığla tezahür edilmemeli bilakis zıt kutupların birbirinin çekmesi teorisinden pay çıkartılarak yaşanılması gereken bir durum olarak bakılmalıdır.

cinsel acidan yipranmak

quantitatif
türk kadınların en korktuğu şeylerin başında gelen şeydir.zaten belli bir yaşa kadar da konuşulması sakıncalı kelimeler arasında olan cinsellik sonradan tamamen uzak durulması gereken ve yapıldığı kadarı makul olan onda da canımız ciğerimiz analarının kuzusu olan yavrucukların sebebine niyettir ki yıpranmak ne kelime azı dişiye kanaat notu getirir misalidir.

not:cinsel açıdan yıpranmak için mi,çeyizimi hazırladım?
5 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol