confessions

quantitatif

- Yazar -

  1. toplam entry 478
  2. takipçi 1
  3. puan 14948

fikirsiz partiler

quantitatif
seçimlere iki aydan az bir süre kalmasına rağmen halen merkez sağ-sol(ön-arka)diye tabir edilen partilerin programlarının ne olduğunu bilemiyoruz.tabanlarını tahmin edebilmek içinse fal açmak gerekir.toplumun hangi kesimine yöneldiklerini,desteklediklerini bilemiyoruz.halen alışagelmişin dışında işleyen bir şey yok gibidir.fikirlerin yarışacağı yerde isimlerin yarışmasına dönüşen seçim propagandaları manken tanıtımına dönüyor.eskiden çok farklı bir partiden seçilen kişiler şimdilerde farklı görüşte partilerden aday olabiliyorlar.yazılı ve görsel medyada sol-sağ diye tabir edilen partilerin birleşimi muhteşem bir şeymişcesine aktarılıyor;ama bu partilerin pek çok konuda aynı şeyleri söylediği hep göz ardı ediliyor.iktidardaki partinin dış politikada uyguladığı vizyonsuzluğun ya da ekonomi politikalarında dışa bağımlılığının yeni bir şeymişcesine anlatan muhalefet partilerinin iktidarda olsa aynısını yapmak zorunda olacağı hep göz ardı edilebiliyor.rejim karşıtı söylemlerin asla yer almadığı,dibi tutmuş söylem-davranışlarla,vitrinsel,fikirsizliğin bolca bulunduğu bir seçime doğru gidiyoruz yine.ne yazık ki halkımızın bunları ayırt etmesi iyice imkansızlaşmaya doğru gitmektedir.ancak diyalektik bir dönüşümün insanlarımızın gözünü açacağı doğal bir afetle(güzellik anlamında kullanıldı)mümkün olacaktır.karanlığa dönüştürdüğü bir türkiye istemiyoruz düşüncesiyle aydınlığa ulaşacağmız farklı rejimlerinde kullanılacağı günlerin çok uzakta olmaması dileği ile oyumuzun boşuna gideceği düşüncesinden sıyrılarak davranmamız dileğiyle fikirsiz partilere:h a y i r!

yaprak düşer

quantitatif
ansızın bir rüzgar eser ve doğanın en güçlü ağacından bir yaprak düşer,bir damla yaşla beraber.sakız ağacının gövdesi bal tutmuştur.tüm yaprakları düşen en küçük yaprağa bakarak içli bir ezgi söylerler.kopan ailenin en yenisidir.oysaki bu rüzgarda verilecek olan seçilmiştir.ailenin en yaşlısı düşecekti esecek olan rüzgarla beraber.karışacaktı doğaya ve görevinin sonunu görecekti.zor olsada sakız ağacından kopmak gerekliydi.hem bazen sakız ağacıda dalını,budağnı verirdi doğaya.olsundu bu sefer görev ondaydı.zamanı geldiğinde rüzgar esecek,düşecekti.belki ağacının gölgesine belki de çok uzaklara düşerim,diyordu yaşlı yaprak.ama istediği ağacının gövdesine dolana,sarılana düşmekti.kokusunu iyice içine çekmek,ıslaklığına bulunmak,epeydir görmediği birkaç dostunu selamlayıp gitmek hatta dokunabilmekti.hazırdı.az sonra güneş doğacaktı dağın ardından küçük bir ışık kopacak,ağacın en ucunu aydınlatıp rüzgarı estirecekti.devinim böyle planlanmıştı.dalına geldiğinde hemen bırakacaktı kendini esip giden rüzgara.sonrasını doğa karar verecekti.güneş doğdu.ışık ağacın ucunu aydınlatmadan rüzgar esti.ansızın.aileye yeni katılan daha sakızı emip iyice yapışamayan yaprak koptu.çığlık çığlığa koptu.herkezin içi gürledi.hep bir ağızdan öldürücü ezgiyi söylediler.güneş ezgiyi duydu en büyük ışıklarını cezalandırmak için rüzgara gönderdi.sindirdi.yakalayıp her zaman doğduğu dağının en kuytu yerine hapsetti.sakız ağacı üzüntüye pek dayanamadı.ilkez böylesi bir şeydi başlarına gelenler.eridi.dalları eğildi.gövdesi yosun tuttu.en küçük yaprak hiçbir şey yaşamadan öldü.o zamandan beri ne zaman rüzgar esip bir yaprak görünse o eşsiz ezgi duyulurdu sanki.göğü karanlık bir hüzün kaplar ağlardı.yere düşen her damla o zaman ansızn giden yaprağın şeklini alırdı.bir yaprak düşerdi milyon şeklini yerde alırdı.yaprak düşer ben hep ağlardım.

7 mayıs 2007 şebnem ferah eskişehir konseri

quantitatif
tarih atılarak peşinden de yok şunun maçı,konseri diye devam eden başlıkların neden hala açıldığını anlamış değilim.sanki bu tarihte bir antlaşma yapılmış gibi yazılması can sıkıcı bir durum oluşturmaya başladı.şebnem ferah’ı ben de severim ama kardeşim böyle yazılmaz ki.şimdi bu kadının her konserinde ya da her şarkıcının her şehirde verdi her konserde bu şekilde mi yazılacaktır,başlık?iyi,güzel gitmişsin konsere hem de eskişehir’de hem de dün gitmişsin.hoş ama ne yazık ki bir sanat aktivitesi olan bir konserin gidene hissettirdiği şey bu kadarcıkla mı,kalır?hani gözlemlediğin.şebnem şarkısını şöyle söyledi,şunu hissettim,eğlendim,akşam da çok güzeldi diyerek bir şeylerden bahsetmez mi,giden yahu?nedir,bu kısır döngü?

parti lideri odaklı siyaset

quantitatif
milletin seçtiği vekillerden oluşan adına da millet-vekili denen şahısların oluşturduğu birliğin neden sonra tek kişinin adıyla anılıyor olması,türkiye için pek şaşırtıcı olmamakla birlikte,can sıkan şeyler arasındadır.şimdi biz bu vekilleri iş yapsın diyerek tbmm gönderiyoruz,onlar da bir küpün peşine takılıp beni, sizi unutup,salındım çayıra mevlam kayıra,tek kişinin vekili olmaya doğru gitmektedirler.doğruya geleneksel devlet anlayışımızda hep tek kişinin önderliği her şeye yön vermiştir.zaten vekillik parlemento da değil kameraların önünde yapılmatadır.o da bizim seçtiğmiz vekillerin vekilinin adıyla icra edilmektedir.bütün kanalların tbmm’deki konuşmaları yayınlayacağını düşünmek epey hayalci olmak gibidir.bizim medyamız için parti liderinin 5-6 dakikalık görüşü yeterlidir.sonrasında hemen yarışmaydı,diziydi,magazindi yayınlanması gerekir,aman,halkı uyandırmayalım!

partilerin birleşmesi

quantitatif
son dönemde sisayetteki gelişmeler doğrultusunda halkın sokaklara çıkması üzerine birleşin ey,sağ!ey,sol!diye isteklerde bulması üzerine hemen kolları sıvayan medya tabiri ile merkez sağ,sol partiler gerdeğe girerek birleşme yolunda büyük adım atıyorlar.hatta merkez sağ hemencicik kaynaştı.y a ş a s ı n!merkez sol’da kaygılı bir süreçten geçerek birleşecek gibi gözüküyor.meydanlarda halkın talepleri göz önüne alınarak hemen gelişmeler kaydedilmiştir,türk siyasetinde.sağlık olsun.en azından aynı kümese yem atılacaktır.yine de canımı sıkan şeyler var.ideolojik temelden yoksunluğun en büyük kanıtı olan bu kolayca yapılan birleşmeler ne için yapıldığı gün gibi ortadır.imam nikahlı bu parti birleşmeleri zannederim gereken ilgiyi seçimde bulamayıp dağılacaktır.pek bir şeyin farkında olmayan halkımızda ne yazık ki bu tarz oluşumlara çanak tutmaktadır.temelinde nelerin belli olmadığı olanlarında belirsizleştiği türk siyaseti gözü pek partilerin televziyonlarda yer alan yarışmacılar gibi oy almak için yapamayacakları şey olmadığı bir kez daha kanıtlanmıştır.samimi olmayan bu reklam aşklarına epey prim kazandıran medya da halen işin görünen kısmı ile ilgilenmektedir.ne yazık ki televizyon,gazete ’aydınlarınlarının’da insanlara gerçeği anlatmanın dışında yaptıkları şey iyice gözlerimizi karanlığa çevirmemize neden olmaktadır.gölgelerin gücü adına diyerek,bağırmanın dışında kafamızı esas nitelikleri sağlam ideolojik temellere oturtulmuş partileri bularak yormamız doğru olacaktır.

bakışı çağırir

quantitatif
bakışı çağırır beni uzaktan
varınca çatılır kaşlar nedendir?
bir yandan hoşlanır azarlamaktan
bir yanda gözünde yaşlar nedendir?

derindir alnımda gurbet çizgisi
değişmez diyorlar bahtın yazgısı
gönlümün içinde var ki bir sızı
her akşam yeniden başlar nedendir?

hasreti bağlayıp sazın teline
yıllardır çıkmışım gurbet eline
düşmüşüm bu yüzden elin diline
üstelik yar beni taşlar nedendir?

güftesi;fuat edip baksı,bestesi;selahattin pınar’a ait muhayyerkürdî makamında curcuna usûlünde bir türk sanat müziği şarkısıdır.özellikle zeki müren’nin sesiden ve yorumundan şarkıyı dinlemek gerekir,lezzetine erişilebilinilsin.

yalnız benim ol

quantitatif
bir selahaddin pınar eseridir.benim için raks makamında yapılan en iyi şarkıdır.tabii ki curcuna usulu olmasının da etkisi büyüktür.vuruşlar ve nağmeler her dinlediğimde eşsiz tatlar verir.güftesi şöyledir(gütakarı;mustafa nafiz ırmak):
yalnız benim ol el yüzüne bakma sakın sen
kıskan beni göğsünde uyut yan ateşimden
aşkın o zehir hasreti ruhumda kanarken
kıskan beni göğsünde uyut yan ateşimden
ayrıca üstanın kendi el yazmasından şarkısının notaları ve çalışma kağıdını görebileceğniz bir linkte aşağıdadır.

http://www.adamgood.com/turkish_nota/piece.php?id=1760&size=796

gel gitme kadın ruhuma hicranina yakma

quantitatif
usulü:curcuna
makamı:kürdîlihicâzkâr
güftekarı:celadet barbarosoğlu
bestakarı:selahaddin pınar
sözleri:
gel gitme kadın ruhuma hicranına yakma
inlet beni öldür beni ağyare bırakma
karşında esinirim bana düşman gibi bakma
inlet beni öldür beni ağyare bırakma
eser tizlerin etrafında dönen duraklarla başlar.zaten makamının özelliğide budur.kürdîlihicâzkâr birden fazla makamın kaynaştırılması sonucu oluşturulmuştur(hacı arif bey’in oluşturduğu bir makamdır)ayrıca atatürk’ün pek sevdiği şarkıların arasında yer alındığı söylenir.

gecenin matemini aşkıma ortup sarayım

quantitatif
usulü:curuna,
makamı:hüzzam,
güftakarı:mustafa nafiz ırmak
bestakarı:selahaddin pınar
bir türk sanat müziği şarkısı olan eserin sözleri şöyledir:
gecenin matemini
aşkıma örtüp sarayım.
gittin artık
seni ben nerden bulup yalvarayım.
şimdi ben tıpkı şifasız
kanayan bir uyarayım.
gittin artık
seni ben nerden bulup yalvarayım.
usulü itibari ile curcuna yani on zamanlıdır.iki tür aksağmın birleşmesinden meydana gelir.makamıyla(hüzzam)zaten dinlenildiğinde koyu hüzün arz eden bir eserdir.karakter olarak melonkolik lirizmi anlatan bir dizi ve seyre sahiptir.

18 şubat 2007 fenerbahçe sakaryaspor maçı

quantitatif
yeter be,dedirttiren başlıklardandır!yazarlarımızın tarih atarak açtığı bu başlıkları artık görünce tepki vermeden geçemiyorum.ve hep şu soru geliyor aklıma bu önemsememiz ve tarih bilgimizi çok uzaklara gitmeden yakın tarihimizde olan olaylarda kullansaydık kandırılmamız bu kadar kolay olmazdı.akşam oynanacak olan bu karşılaşmaya göre gününü planlayanlar oldukça memleketimizin başına gelen-gelecek olanlara yanmamamız gerekir diye düşünürüm hep,ama imkansızdır görmezden gelmek.bu sözlükte artık görmek istemediğim(kızmasınlar)başlıklardan birine örnek teşkil eder.umarım bu itinayı gelecek günlerde bizi farklı şeylerde olacak olan olaylarda da bilgilendirirler,başlığı açan yazarlar.ha,birde maç oynandıktan sonra bunun bir benzeri başlık daha açılır ki sabırsızlıkla bekliyorum ve kızgınlıkla tebessüm ediyorum.

sadettin kaynak

quantitatif
eserlerinden bazilari:
ela gözlerine kurban olduğum
niçin baktın bana öyle
menekşelendi sular
ayrılık yaman kelime
yad eller aldı beni
benim yarim gelişinden bellidir
tel tel taradım
muhabbet bağına girdim
enginde yavaş yavaş
yollarına gül döktüm
yine bahar oldu
bir rüzgardır gelir geçer
ne yaptım kendimi nasıl aldattım
perişan ömrümün neşesi soldu
elbet gönüllerde sabah olacak
kalplerden dudaklara
leylakların hayali
mehtaba bürünmüş gece
çıkar yücelerden haber sorarım

sadettin kaynak

quantitatif
okuduğum yazıların birinde usta’nın sahne hayatına son verişinin(jubilesi)adına yapılan takdime gazatelerde aktarılan pek çok sanatcı,öğrencisi gelmemiş,usta bestekarı yalnız bırakmışlardır.yalnız munir nurettin selçuk gelip geceye eşlik etmiştir.hoca,gece ile ilgili şunları söylemiş:sadettin kaynak’ da bir köşede koltuğa oturmuş gelen ve okumak lütfunda bulunan sanatkarlara teşekkür ediyordu. sonsuz bir sevinci yüzünde okumak gayet kolaydı...buna rağmen bakışlarında yorgun bir ifade mevcuttu. " neler hissediyorsunuz ?" sualim karşısında bir an duralayan hoca : "sağ olsunlar, beni ihya ediyorlar" cevabında bulundu.(alıntı;ülkü erakalın)
velhasıl usta’ya yakışan bir uğurlama töreni yapılamamış.geceye katılacağını söyleyenler gelmemiş ve büyük saygısızlık etmişlerdir.

durak

quantitatif
durak; tasavvuf musikisinin en önemli formlarından da biridir. durak evferi denilen 21 zamanlı bir usulle okunur ve bu özelliğiyle de ilahiden ayrılır. mevlevilik dışında tüm tarikatlarda okunur ve adını yapılan zikre ara verildiğinde okunmasından alır. yapısı gereği serbest okuyuşa ya da başka bir değişle, okuyucunun özgür yorumlarına açıktır. " dost, ah, hû, hak dost, ya hak" gibi küçük terennümlerle başlaması ve süslenmesi gelenektir.
3 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol