guzel izmirin guzel hazır kahvaltısı yaglı ve dokulen yapısına aldırılmadan bir guzel tuketilir,iyi ki varsın boyoz.
kiraz.
o neydi be bir zamanlar ana besin kaynagım serumum yemek secme nedenim,kacisim.
sekizinci harika,baska bir bulus,seytan cikartma,seytan icadi siz hic sicmadan once bok taneciginin suya verecegi sıcratma hareketinden ve bu sıcramanin teninize nufuz etmesini onlemek icin alafranga tuvalette kullanmadiniz mi ozellikle gurbetlerde.
camur’un pek benzerine rastlanılamayacak orjinallikte arabesk, rock, tempolu, duygusal o biçim güzel damar sarkısı.
ask;bitti denilen olguya varıldıgında onu hayatindan atabilme sanki hic yasanmamis tribine girebilme iki yuzlulugudur.
gercekten sevdiginse ayrildiginda onu kaybetmenin verecegi aci incitir feci halde arkadas kalmak istersin olmaz ki ya elini tutmak istersen gene?olmaz hocam eski sevgili unutulamaz ama alisilir yokluguna.
yara isimli şarkıları bir başka güzel olan ankaralı,kasmayan vokale sahip ve rockta sevemediğim klavye unsurunu barındıran grup.
küçükken eve gitmeden önce koşma isteğinden mi macera aranıldığından mıdır bilinmez akşam ebesi deyip kurbana dokunarak ve kinini içinde patlamasını sağlatılarak olanca gücünle kaçmaya başladığın hadisedir.
akşam ebesi
ıraklarda çocuklar var
farkı yok bizimkilerden
sevincleri dudaklarına gömülü babalarının
umurlarında değil bacaklarındaki oyundan kalma sıyrıklari
ve annelerinin hava karardığındaki telaşı
farkı yok bizimkilerden
masum ve temiz oyunlar oynuyor
ıraklardaki çocuklar
saklambaç oynayıp
her defasında sobeleniyorlar
patlayan bombaların ışığında
en çok askercilik oynuyorlar
sahici mermilerden
oyunlarına almadıkları tarafından
vuruluyor ıraklı çocuklar
oyunların hiç yormadığı
bedenleri hep korktukları karanlığa karışıyor
sonraki oyuna katılamadan
ölüyor ıraklı çocuklar
farkı bizimkilerden..
ıraklarda çocuklar var
farkı yok bizimkilerden
sevincleri dudaklarına gömülü babalarının
umurlarında değil bacaklarındaki oyundan kalma sıyrıklari
ve annelerinin hava karardığındaki telaşı
farkı yok bizimkilerden
masum ve temiz oyunlar oynuyor
ıraklardaki çocuklar
saklambaç oynayıp
her defasında sobeleniyorlar
patlayan bombaların ışığında
en çok askercilik oynuyorlar
sahici mermilerden
oyunlarına almadıkları tarafından
vuruluyor ıraklı çocuklar
oyunların hiç yormadığı
bedenleri hep korktukları karanlığa karışıyor
sonraki oyuna katılamadan
ölüyor ıraklı çocuklar
farkı bizimkilerden..
türk futboluna en büyük zararı veren orta,atak katili futbolcu?!.
ne zaman görsem aksıran,tüküren burnunu karıştıran kafası önde acayip bir koşu stiline haiz ve fbyi yavaşlatan adem oğlu.
khodan mezun olduktan henüz 1 yıl sonra eğitim uçuşunda helikopter kazasıyla canını kaybeden şehidimiz.
aynı okul, aynı dertler, hep parasızlık, omuzlarda sahte yıldızlar, içimiz hep acı sessiz, lanet kimsesizlik...
yalnız doğmuştun; baban bile yoktu yanında. yalnız öldün; ben bile yoktum.
kardeşim benim, canım.
morgda soğuk yüzüne baktım; huzurluydun, kimseyi kırmadın ki!
dokunmaya kıyamadım tenine, mavi gözlerini son kez göremedim.
evde eşyalarını ayırdım; hiç dağınık olmadın ki!
kılıcını annene sakladım, atkınla fotoğraflarını sevgiline, kokunu kendime...
sevgini annene gönderdim, aşkını sevgiline, sırların bende...
korkuların bende, gözyaşın bende. hepsini nasıl taşırım ki?!
doğumunda yoktu baban, cenazende gördüm, yutkundum; tükürmemek için yüzüne.
bize yakışmaz böyle yapmak, keç kere kan kusup kızılcık şerbeti içtik yapmadık mı beraber?!
sırt çantamızın izleri birdi, omuzlarımız aynı ağırlıkla çökmüştü, sırtımız aynı yükle kambur...
yüreğimiz aynı dertle buruktu...
gözlerim doldu, sonuna kadar açtım akmasın diye; ağlamamalıydım.
sesler geliyordu derinlerden; "oğluuum, yavrum, bir tanem benim."
genç bir kız ağlıyordu; "aşkım, canım benim."
ben ağlayamadım kardeşim; bayrağa sarılı bedenini görene dek subay oldum.
gözlerim taşıyamadı daha fazlasını o an; kusura bakma kardeşim, aktı damlalar. allahım, ağlamamalıyım!
kırık bir kapı, kapıda mühür, yerde cerrah eldivenleri ve neşter, koridor altüst olmuştu; hiç öyle bırakmazdık halbuki!
tertemizdi üç kuruşluk eşyalarımız, tertemizdin sen!
telefonlarını açtım, açılış notun vurdu beni: "daima koş, hiç yorulma!"
yorulduk be koçum, yorulduk bu yaşta, ne olurdu iki dakika soluklansaydın.
ben nasıl bulacağım şimdi ankarada yolları yalnız, kimin üstünü örteceğim geceleri, ne yapacağım kimsesiz?!
son kez baktım tabutuna, son kez dokundum al bayraktan tenine, şerefinle yaşadın, şerefinle öldün.
çanakkaleye, dedene, bayrağa sarılı döndün. gözlerim seçmiyordu tabutunda yazanı, hesapları sen yapardın hep aybaşında,
1981-2006 arasında kaç yıl var be kardeşim?
kaç yıl var yaşadığımız insanca, kaçı hüzün bunun, kaçı mutluluk...
son bir kez baktım yazanlara:
emrah durmuş
jandarma teğmen
1981-2006
dedene git kardeşim artık, bekletme.
biz zayıf insanlarız, sessiz ağlayışımızı sakın dinleme.
huzur içinde yat kardeşim, üzülme!(crescendo).
yalnız doğmuştun; baban bile yoktu yanında. yalnız öldün; ben bile yoktum.
kardeşim benim, canım.
morgda soğuk yüzüne baktım; huzurluydun, kimseyi kırmadın ki!
dokunmaya kıyamadım tenine, mavi gözlerini son kez göremedim.
evde eşyalarını ayırdım; hiç dağınık olmadın ki!
kılıcını annene sakladım, atkınla fotoğraflarını sevgiline, kokunu kendime...
sevgini annene gönderdim, aşkını sevgiline, sırların bende...
korkuların bende, gözyaşın bende. hepsini nasıl taşırım ki?!
doğumunda yoktu baban, cenazende gördüm, yutkundum; tükürmemek için yüzüne.
bize yakışmaz böyle yapmak, keç kere kan kusup kızılcık şerbeti içtik yapmadık mı beraber?!
sırt çantamızın izleri birdi, omuzlarımız aynı ağırlıkla çökmüştü, sırtımız aynı yükle kambur...
yüreğimiz aynı dertle buruktu...
gözlerim doldu, sonuna kadar açtım akmasın diye; ağlamamalıydım.
sesler geliyordu derinlerden; "oğluuum, yavrum, bir tanem benim."
genç bir kız ağlıyordu; "aşkım, canım benim."
ben ağlayamadım kardeşim; bayrağa sarılı bedenini görene dek subay oldum.
gözlerim taşıyamadı daha fazlasını o an; kusura bakma kardeşim, aktı damlalar. allahım, ağlamamalıyım!
kırık bir kapı, kapıda mühür, yerde cerrah eldivenleri ve neşter, koridor altüst olmuştu; hiç öyle bırakmazdık halbuki!
tertemizdi üç kuruşluk eşyalarımız, tertemizdin sen!
telefonlarını açtım, açılış notun vurdu beni: "daima koş, hiç yorulma!"
yorulduk be koçum, yorulduk bu yaşta, ne olurdu iki dakika soluklansaydın.
ben nasıl bulacağım şimdi ankarada yolları yalnız, kimin üstünü örteceğim geceleri, ne yapacağım kimsesiz?!
son kez baktım tabutuna, son kez dokundum al bayraktan tenine, şerefinle yaşadın, şerefinle öldün.
çanakkaleye, dedene, bayrağa sarılı döndün. gözlerim seçmiyordu tabutunda yazanı, hesapları sen yapardın hep aybaşında,
1981-2006 arasında kaç yıl var be kardeşim?
kaç yıl var yaşadığımız insanca, kaçı hüzün bunun, kaçı mutluluk...
son bir kez baktım yazanlara:
emrah durmuş
jandarma teğmen
1981-2006
dedene git kardeşim artık, bekletme.
biz zayıf insanlarız, sessiz ağlayışımızı sakın dinleme.
huzur içinde yat kardeşim, üzülme!(crescendo).
almanya gibi savaştan dünya savaşından mağlup çıkmış bir ülkeyi avrupayı istila etmesini sağlayacak kadar dahi;ırkcılığın insana zulmun,soykırımın öncüsü hastalıklı, insanlık tarihinin lekesi insan.stalingrad’a girmeye çalışması sonunu getirmiştir lakin kanımca avrupa’da o kadar toprağa hükmetmesi strateji ve kolluk gücü açısından imkansızlaşaktı zamanla,öyle yada böyle sonunda kestirilebilecek bir sonu görememiş hastalığı köreltmiştir.ölsede türevleri,izdüşümleri süregelmekte..
yer :izmirde bir çorbacı,
kişiler:5 kişilik sarhoş topluluğu,
oz:lan tuzu uzatsana olum çok tutsuz lan bunlar..
tuza en yakın:?!!??..
bu sorudan nasıl bir anlam çıktıysa kimse bilemedi ama bu sorudan sonra bir gülmedir-insanlara ait olamaz-tuttu bizi..ulan neye gülüyoruz niçin gülüyoruz tuz istedim sadece yok abi sadece gülüyoruz birbirimize çorbalara bakıp gülüyoruz,tabi sabaha karşı 4 gibi bu gülmelerimizi izleyen çorbacı çalışanları anlam veremiyor onlarda gülüyor,saat 4:00da çorbacı topluca gülüyor.
kişiler:5 kişilik sarhoş topluluğu,
oz:lan tuzu uzatsana olum çok tutsuz lan bunlar..
tuza en yakın:?!!??..
bu sorudan nasıl bir anlam çıktıysa kimse bilemedi ama bu sorudan sonra bir gülmedir-insanlara ait olamaz-tuttu bizi..ulan neye gülüyoruz niçin gülüyoruz tuz istedim sadece yok abi sadece gülüyoruz birbirimize çorbalara bakıp gülüyoruz,tabi sabaha karşı 4 gibi bu gülmelerimizi izleyen çorbacı çalışanları anlam veremiyor onlarda gülüyor,saat 4:00da çorbacı topluca gülüyor.
yer :kızılay bir cafe,
bir arkadaş ki ötedir.
-abi alsama benii kafam iyide hani tunalıdayım iiçtim abi hadi koçuum.
-olum kız var yanımda hem sen atla taksiye gel kızılaya aliyim ben bırakiyim sonra..
-gel abi sen gel.
-m.na koyim para yok olum bende o kadar taksi,maksi sıçarım.
-tamam olum ben vericem hadi gel çok kötüyüm.
7 dk.ka sonra tunalı
bende para çıkışmaz takside ve nitekim gel abi gel sen diyen dost görünmez bu ödemesahnelerinde vefakar kız arkadaşının yardımı dokunur birbirine dayanarak ayakta durabilen iki insan gözükür,evet onlardır dostum ve sorunlarını anlatarak içmelerine vesile olan nadide kız..
-olum ne bokuma içtin m.na koyim senin.
-ya olum içtik işte.
-çizin lan yürücem sarhoş değilim ben sarhoşum ama anlıyom abi dediklerini bak yürücem bak baksana oluum ozee yürüyorum deme?
-haa..yürüyon m.na koyim tamam yürüyon en iyi sensin(bu arada kız arkadaşım gülmelerdedir katıla katıla)
-aslanım benim dostum.
-kahve mahve içelim gel hadi olum.
genelde kahve içelim diye yaklaşılır ama yaklaşmaz olaydım acı çektim,kahve öncesinde yenilen yemekte saçılan köfteler,unutulan yeni alınmış lensler,böğüre çağıra gülmeler sonun başlangıcıydı..
bir arkadaş ki ötedir.
-abi alsama benii kafam iyide hani tunalıdayım iiçtim abi hadi koçuum.
-olum kız var yanımda hem sen atla taksiye gel kızılaya aliyim ben bırakiyim sonra..
-gel abi sen gel.
-m.na koyim para yok olum bende o kadar taksi,maksi sıçarım.
-tamam olum ben vericem hadi gel çok kötüyüm.
7 dk.ka sonra tunalı
bende para çıkışmaz takside ve nitekim gel abi gel sen diyen dost görünmez bu ödemesahnelerinde vefakar kız arkadaşının yardımı dokunur birbirine dayanarak ayakta durabilen iki insan gözükür,evet onlardır dostum ve sorunlarını anlatarak içmelerine vesile olan nadide kız..
-olum ne bokuma içtin m.na koyim senin.
-ya olum içtik işte.
-çizin lan yürücem sarhoş değilim ben sarhoşum ama anlıyom abi dediklerini bak yürücem bak baksana oluum ozee yürüyorum deme?
-haa..yürüyon m.na koyim tamam yürüyon en iyi sensin(bu arada kız arkadaşım gülmelerdedir katıla katıla)
-aslanım benim dostum.
-kahve mahve içelim gel hadi olum.
genelde kahve içelim diye yaklaşılır ama yaklaşmaz olaydım acı çektim,kahve öncesinde yenilen yemekte saçılan köfteler,unutulan yeni alınmış lensler,böğüre çağıra gülmeler sonun başlangıcıydı..
hobaa
sahmeran
ozee gibi gözüküyo henüz..
sahmeran
ozee gibi gözüküyo henüz..
courtney kişiliksizinin cobaine tepkisi:
-ne diyeceğimi bilemiyorum. aynı sizler gibi hissediyorum. eğer böyle düşünmüyorsanız... onun gitar çalıp şarkı söylediği bu odada oturmak, ve ona yakın olmaktan onur duymak... delisiniz... herneyse, bir not bıraktı, daha çok siktiğimin editörüne bir mektup gibi. ne oldu bilmiyorum. yani bu bir gün olacaktı, ama 40 yaşındayken de olabilirdi. sürekli, tanıdığı herkesi gömeceğini, 120 yaşına kadar yaşayacağını söylerdi. size notun tamamını okumayacağım çünkü bazı bölümler sizi hiç ilgilendirmiyor. ama bir kısmı size yazılmış. sizlerin çoğuna hitaben yazıldığı için bunları okumamın onun itibarına zarar vereceğini düşünmüyorum. kendisi tam bir göt. hepinizden yüksek sesle göt demenizi istiyorum.
-ne diyeceğimi bilemiyorum. aynı sizler gibi hissediyorum. eğer böyle düşünmüyorsanız... onun gitar çalıp şarkı söylediği bu odada oturmak, ve ona yakın olmaktan onur duymak... delisiniz... herneyse, bir not bıraktı, daha çok siktiğimin editörüne bir mektup gibi. ne oldu bilmiyorum. yani bu bir gün olacaktı, ama 40 yaşındayken de olabilirdi. sürekli, tanıdığı herkesi gömeceğini, 120 yaşına kadar yaşayacağını söylerdi. size notun tamamını okumayacağım çünkü bazı bölümler sizi hiç ilgilendirmiyor. ama bir kısmı size yazılmış. sizlerin çoğuna hitaben yazıldığı için bunları okumamın onun itibarına zarar vereceğini düşünmüyorum. kendisi tam bir göt. hepinizden yüksek sesle göt demenizi istiyorum.
kurt cobain, 20 şubat 1967’de aberdeen, washington’da dünyaya geldi. çocukluğunu anne ve babası ayrı olduğundan akrabalarının yanında geçirdi,yngwie malmsteen’in gitar kullanışını hayrandı bu sebeple ilk gitarını bir bisiklete tercih ederek 14 yaşındayken amcasından aldı. o günden itibaren arkadaşları ile bir müzik grubu kurmaya çalıştı. "nirvana" grubunu kurmadan önce şehir şehir dolaşıp müzik yapıyordu. daha sonra lisede bir başka punk rock müptelası (daha sonra nirvana’nın bas gitaristi olan) krist novoselic ile tanıştı. bir kaç yıl sonra cobain bir grup kurmak için novoselic’i ikna etmeye çalıştı. daha önceki grubuyla evde kaydettiği bir demoyu dinlemesi için verdi ve birkaç aylık dürtüklemenin ardından novoselic kurt’le bir grup kurmayı kabul etti. böylece nirvana’nın başlangıcı da şekillenmeye başladı.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?