sözlükte yeni peydah olunan-belki eskiden de vardır- osuruk fantazisi kuranların iyice kendilerinden geçtiği gerçek olduğu varsayılan ütopik koku.
(bkz: sivrisinek osuruğu kokusu)
(bkz: kedi osuruğu kokusu)
daha fantastik olması açısından
(bkz: kırmızı başlıklı kızın osuruğu)
ve hatta
(bkz: redkit osuruğu)
(bkz: redkit çizgi filmindeki cenazeci amcanın omzundaki akbabanın osuruğu)
.
.
.
gider bu
ayrıca ilgisi var mı bilmiyorum
(bkz: osuruk kadar beyni olmamak)
eylemin tamamen zihinde olup bittiği ile ilgili bir sorunsal.sıçmak eylemini gerçekleştirmek için zihninizin ve bedeninizin iyice gevşemesi lazım.misal evde kafanız dinçken çok rahat sıçabilirsiniz ancak taksimin orta göbeğine bir hatıra bırakmak peşindeyseniz ileri yoga tekniklerini (ara: ileri yoga teknikleri) öğrenmeden bu işe kalkışmayın.zira etrafınızda oluşan baskıdan dolayı sadece götünüzü göstermiş sayılırsınız.
(bkz: bok muhabbeti)
(bkz: bok muhabbeti)
birbirinden zeki(!!!!!!) insanların oluşturduğu güruh.hele içlerinde vj bülent var ki (bkz: vj bülent) gecenin bir saati beni benden almıştır.
"vj bülent:eveeet sırada kitap tanıtımlarımız var.bu hafta yeni(!) çıkan kitaplar arasında en göze çarpan isim recaizade mahmut ekrem in araba sevdası.gerçekten ilginç bir çalışma olmuş,sayın ekrem i kutluyoruz."
(bkz: liseye de mi gitmedin lan andaval diyesim var)
"vj bülent:eveeet sırada kitap tanıtımlarımız var.bu hafta yeni(!) çıkan kitaplar arasında en göze çarpan isim recaizade mahmut ekrem in araba sevdası.gerçekten ilginç bir çalışma olmuş,sayın ekrem i kutluyoruz."
(bkz: liseye de mi gitmedin lan andaval diyesim var)
barış manço nun tapılası,içilesi,ölünesi şarkısı.
(bkz: özlüktür o)
tencere kapağına hızla vurulunca çıkan sesin harflerle ifade şekli.
sözlükte yeni başlamış olan fenomendir.allah sonumuzu hayır etsindir.günümüz gençliğinin rol model olarak yüzünü batıdan doğuya doğru çevirdiğinin resmidir.
(bkz: güneş doğudan doğar)
(bkz: güneş doğudan doğar)
lisede sözel derslerin yoğunlaştığı bölümdür.öss de hiç bir avantajı yoktur.en yüksek sözel puan ilahiyat fakültelerine aittir.zekeriya beyaz hoca nın yolundan gitmek isteyen gençler bu bölümü seçip emin adımlarla ilerleyebilirler.
(bkz: boş ukte kalmasın memleket dar boğazdan geçiyor)
(bkz: başlığın yazarın üstüne kalması)
(bkz: boş ukte kalmasın memleket dar boğazdan geçiyor)
(bkz: başlığın yazarın üstüne kalması)
ahmet bedevi’nin nüfus kayıtlarındaki ismi ahmeddin carlak. 1888’de bağdat’da doğup türk ordusunda askerlik yapan carlak, daha sonra milli mücadeleye katıldı, kırmızı şeritli istiklal madalyası ile onurlandırıldı. cumhuriyet döneminin ilk yıllarında manisa’ya gelip yerleşen bedevi, sessiz garip bir insandı. belediyede süpürgeci olarak göreve başladı, bahçıvan yardımcısı, itfaiye eri olarak çalıştı. manisa’yı yeşillerdirmek için tüm gayretiyle çalışan bedevi, dayanılmaz sıcaklarda önce atlet ve kısa pantolon, sonraları yaz kış demeden siyah şortla dolaşmaya başladı. manisa tarzanı denilen çevre lideri, spil’de kulübede yaşamaya başladı, 31 mayıs 1963’te yaşamını yitirdi.
“manisa tarzanı” adıyla yaygın bir üne kavuşan ahmeddin carlak 1899 yılında bağdat’a yaklaşık 100 km. uzaklıktaki samara/samarra kentinde (ırak) doğdu.
birinci dünya savaşına, ardından da türk ulusal bağımsızlık savaşı’na bir nefer olarak katıldı. bu savaşta gösterdiği yararlılıktan dolayı kırmızı şeritli istiklal madalyası ile onurlandırıldı.
cumhuriyet dönemi başlarında manisa’ya geldi; kimsesiz ve yoksuldu. manisa belediyesine girdi; ne iş verildiyse yaptı. 1 haziran 1933 tarihinde 30 lira aylıkla bahçıvan yardımcısı oldu. hep bu görevde kaldı.
manisa’yı yeniden yeşillendirmek için var gücüyle çalıştı. ağaç dikip yetiştirmeyi kutsal bir görev olarak algıladı. dürüstlüğü, çalışkan olmayı her şeyin üstünde tuttu. yaz kış sadece siyah bir şortla ve ayağında lastik bir pabuçla kentin sokaklarında, görkemli sipil dağında dolaştı. saç ve sakalını da uzatarak kişiliğine yaraşır bir görünümle manisalıların biricik sevgilisi oldu. her öğle vaktinde topkale’deki topu ateşleyerek, günün o saatini duyurmayı bir görev saydı. bundan dolayı kendisine “topçu hacı” diyenler bile oldu.
bir spor adamıydı; yaşamıyla gençlere örnek olmuştu. manisa dağcılık kulübü üyesi genç arkadaşlarıyla ağrı, cilo, demirkazık, dağlarına tırmandı. gittiği her yerde büyük ilgi gördü. manisa dışında başka bir yerde yaşamayı hiç düşünmedi. sinema tutkunuydu. yeniliklere açıktı; okumayı severdi, elinden gazete dergi düşmezdi.
sipil dağında, topkale’deki kulübesinde yalnız yaşadı; ne yatağı, ne yorganı vardı. üzerine gazete serdiği tahta divanda yatıp kalktı. yaz kış soğuk suyla yıkanırdı. saç ve sakalını özenle tarar, kendi eliyle çiçeklerden yaptığı güzel kokular sürer, ulusal bayramlara göğsüne bağladığı palmiye yaprağı üzerine istiklal madalyasını takarak katılırdı. bundan büyük bir gurur ve sevinç duyardı.
dede niyazi’nin lokantasının bir köşesinde yemeğini yer, bunun karşılığında lokantaya tenekeyle su taşırdı. hiç kimseye borçlu kalmak istemezdi. kendisine güvenen bir insandı. “bulaşıcı bir duygu” olan kaygıya hiçbir zaman katılmadı. güçlü bir insanda aranan özellikleri taşıyordu. efsanevi yaşamıyla hep ilgi odağı oldu. özgür bir yurttaş olarak yaşamayı temel ilke saydı. yaşama etkin bir biçimde katıldı. mal, mülk, servet ve makam sahibi olmak aklının ucundan bile geçmedi. kent sevgisiyle, kent adına çalıştı. adı manisa ile özdeşleşti.
manisa tarzanı 31 mayıs 1963 tarihinde gözlerini yaşama yumdu. görkemli bir cenaze töreniyle çok sevdiği manisa’da toprağa verildi.
manisa tarzanı doğa ve ağaç sevgisinin simgesi, çevreciliğin önderi iz bıraktı. bir çok gazeteci yazar ondan söz etti. anısına kitaplar, makaleler, şiirler yazıldı; manisa’ya anıtları dikildi; filmi çevrildi. manisa o’nu unutmadı, unutmayacak.
resimini merak edenler
http://www.atlantis-manisa.com/tarzan/foto/tarzan_01.gif
“manisa tarzanı” adıyla yaygın bir üne kavuşan ahmeddin carlak 1899 yılında bağdat’a yaklaşık 100 km. uzaklıktaki samara/samarra kentinde (ırak) doğdu.
birinci dünya savaşına, ardından da türk ulusal bağımsızlık savaşı’na bir nefer olarak katıldı. bu savaşta gösterdiği yararlılıktan dolayı kırmızı şeritli istiklal madalyası ile onurlandırıldı.
cumhuriyet dönemi başlarında manisa’ya geldi; kimsesiz ve yoksuldu. manisa belediyesine girdi; ne iş verildiyse yaptı. 1 haziran 1933 tarihinde 30 lira aylıkla bahçıvan yardımcısı oldu. hep bu görevde kaldı.
manisa’yı yeniden yeşillendirmek için var gücüyle çalıştı. ağaç dikip yetiştirmeyi kutsal bir görev olarak algıladı. dürüstlüğü, çalışkan olmayı her şeyin üstünde tuttu. yaz kış sadece siyah bir şortla ve ayağında lastik bir pabuçla kentin sokaklarında, görkemli sipil dağında dolaştı. saç ve sakalını da uzatarak kişiliğine yaraşır bir görünümle manisalıların biricik sevgilisi oldu. her öğle vaktinde topkale’deki topu ateşleyerek, günün o saatini duyurmayı bir görev saydı. bundan dolayı kendisine “topçu hacı” diyenler bile oldu.
bir spor adamıydı; yaşamıyla gençlere örnek olmuştu. manisa dağcılık kulübü üyesi genç arkadaşlarıyla ağrı, cilo, demirkazık, dağlarına tırmandı. gittiği her yerde büyük ilgi gördü. manisa dışında başka bir yerde yaşamayı hiç düşünmedi. sinema tutkunuydu. yeniliklere açıktı; okumayı severdi, elinden gazete dergi düşmezdi.
sipil dağında, topkale’deki kulübesinde yalnız yaşadı; ne yatağı, ne yorganı vardı. üzerine gazete serdiği tahta divanda yatıp kalktı. yaz kış soğuk suyla yıkanırdı. saç ve sakalını özenle tarar, kendi eliyle çiçeklerden yaptığı güzel kokular sürer, ulusal bayramlara göğsüne bağladığı palmiye yaprağı üzerine istiklal madalyasını takarak katılırdı. bundan büyük bir gurur ve sevinç duyardı.
dede niyazi’nin lokantasının bir köşesinde yemeğini yer, bunun karşılığında lokantaya tenekeyle su taşırdı. hiç kimseye borçlu kalmak istemezdi. kendisine güvenen bir insandı. “bulaşıcı bir duygu” olan kaygıya hiçbir zaman katılmadı. güçlü bir insanda aranan özellikleri taşıyordu. efsanevi yaşamıyla hep ilgi odağı oldu. özgür bir yurttaş olarak yaşamayı temel ilke saydı. yaşama etkin bir biçimde katıldı. mal, mülk, servet ve makam sahibi olmak aklının ucundan bile geçmedi. kent sevgisiyle, kent adına çalıştı. adı manisa ile özdeşleşti.
manisa tarzanı 31 mayıs 1963 tarihinde gözlerini yaşama yumdu. görkemli bir cenaze töreniyle çok sevdiği manisa’da toprağa verildi.
manisa tarzanı doğa ve ağaç sevgisinin simgesi, çevreciliğin önderi iz bıraktı. bir çok gazeteci yazar ondan söz etti. anısına kitaplar, makaleler, şiirler yazıldı; manisa’ya anıtları dikildi; filmi çevrildi. manisa o’nu unutmadı, unutmayacak.
resimini merak edenler
http://www.atlantis-manisa.com/tarzan/foto/tarzan_01.gif
muhteşem kadının açılımı.böyle kalırsa iyi.ancak tersi olduğu vakit işin rengi değişir.örneğin sokakta orospu mutfakta hanımefendi olduğunda bir an önce duş alınır,teşekkür edilir ve olay mahalinden ayrılınır.
dıdıt:(bkz: ironiyi anlamayan nesle aşina değilim)
dıdıt:(bkz: ironiyi anlamayan nesle aşina değilim)
değiştirenlere herzaman rahmet okutan sistemdir.okutmuştur,okutmalıdır,okutur...
(bkz: imam osurursa cemaat sıçar)
yerel televizyon kanallarında bile kullananlar var.
dünyanın kendi çevresinde döndüğünü zannedenlere götüyle gülen çömez(belki de yazar-yazamıyor olsa bu nasıl yazar-her neyse)imitasyonu olduğu iddaa edilen yazarı imitasyon iddası geçen entry siyle tanımış insan.o entry yi girmese tanımamış olacak ve hayatına mutlu mesut devam edebilecek olan beşer-i adem...
dıdıt:2 gün önce çömez iken yazmıştım...
dıdıt:2 gün önce çömez iken yazmıştım...
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?