baba - yavrum amcana pipini goster bakiyim.
çocuk - bak amca, mala bak.
amca - maşallah...
çocuk - inik hali bide.
amca - aferin evladım.
çocuk - dokun bak, sert.
amca - tamam yavrum, çeker misin şunu.
çocuk - damarlara bak damarlara.
amca - aaa yeter artık bee
baba - çay içecektik daha.
amerikada yasayan bir cocuk 100 dolara sahip olabilmek icin gunlerce, gecelerce dua eder.
sonunda paraya ulasamayinca tanriya mektup yazmaya karar verir.
amerikan posta idaresi, ustünde yazili adres olarak sadece
tanri, abd olan mektubu amerika baskanina vermeye karar verir.
baskan bush mektubu alinca cok hoslanir, cok duygulanir fakat 100
dolar yerine 5 dolar koyar. 5 dolarin kucuk bir cocuk icin yeterli olacagini dusunur.
cocuk gercekten de 5 dolara sahip olmakla tatmin olur ve
tanriya tesekkur mektubu yazmaya koyulur:
sevgili tanrim, parayi yolladigin icin tesekkurler.
ama mektubu beyaz saray uzerinden yollamissin
ve tabii her zamanki gibi oradaki ibne de 95 dolarini kesip silah almis olmali, bana 5 dolar ulasti.
yine de tesekkurler...
sonunda paraya ulasamayinca tanriya mektup yazmaya karar verir.
amerikan posta idaresi, ustünde yazili adres olarak sadece
tanri, abd olan mektubu amerika baskanina vermeye karar verir.
baskan bush mektubu alinca cok hoslanir, cok duygulanir fakat 100
dolar yerine 5 dolar koyar. 5 dolarin kucuk bir cocuk icin yeterli olacagini dusunur.
cocuk gercekten de 5 dolara sahip olmakla tatmin olur ve
tanriya tesekkur mektubu yazmaya koyulur:
sevgili tanrim, parayi yolladigin icin tesekkurler.
ama mektubu beyaz saray uzerinden yollamissin
ve tabii her zamanki gibi oradaki ibne de 95 dolarini kesip silah almis olmali, bana 5 dolar ulasti.
yine de tesekkurler...
b:şşşt lan bilgisayarı açınca google diye bi site açılıyo,ne sikime yarıyo o.
o:arama motoru baba o.bulmak istediğin bilgi yada fotoğraf ne yazıyosun siteleri gösteriyo tıklayıp giriyosun siteye.
b:haa fotoğrafta gösteriyo yani.
o:evet.
b:göt yazarsak göt gösteriyomu?
o:hönk!!!
o:arama motoru baba o.bulmak istediğin bilgi yada fotoğraf ne yazıyosun siteleri gösteriyo tıklayıp giriyosun siteye.
b:haa fotoğrafta gösteriyo yani.
o:evet.
b:göt yazarsak göt gösteriyomu?
o:hönk!!!
news:abi 00:15 vapur alsancaktan
etom:sikerim konaka gidelim.
news:gidelim abi
etom: yoruldum aq yaşlı adamım ben taksiye binelim.
news:binelim aq.
etom:sefim 5 ytl var. nereye kadar giderse bırak
etom:aq gelirken taksiye bindim ibne evladı iki sokak öteden götürdü beni.4 ytl yazacağına 7 ytl yazdı.kesin akpli bu.
news:....
sofor:....
etom:sende mi akplisin dostum?
sofor:...
etom:ahahah tıkandı adam.akplimisin değilmisin?
sofor:verdim ama bi daha vermem.
etom&news:ahuahuah
tanri dünyayi yarattigi zaman gelecekteki uluslarin temsilcilerini yanina cagirmis.her birine ikiser erdem vermis.
isviçrelilere ; düzenlilik ve yasalara saygi ...
ingilizlere ; sogukkanlilik ve asalet ...
japonlara ; çaliskanlik ve sabir ...
italyanlara ; nese ve romantizm ....
fransizlara ; sarap ve güzel yemekler
türklere ; zeka ve dürüstlük ve tayyip sevgisi ....
meleklerden biri
bu dagitimdan sonra tanriya sormus:
bütün uluslara ikiser erdem verdiniz ama türklere üç tane.
evet ama demis tanri sadece ikisini kullanabilecekler
böylece;
bir türk zeki ve tayyipci oldugu zaman dürüst olmayacaktir...
bir türk dürüst ve tayyipci oldugu zaman zeki olmayacaktir...
bir türk hem zeki hem de dürüst oldugu zaman tayyipci olmayacaktir.
isviçrelilere ; düzenlilik ve yasalara saygi ...
ingilizlere ; sogukkanlilik ve asalet ...
japonlara ; çaliskanlik ve sabir ...
italyanlara ; nese ve romantizm ....
fransizlara ; sarap ve güzel yemekler
türklere ; zeka ve dürüstlük ve tayyip sevgisi ....
meleklerden biri
bu dagitimdan sonra tanriya sormus:
bütün uluslara ikiser erdem verdiniz ama türklere üç tane.
evet ama demis tanri sadece ikisini kullanabilecekler
böylece;
bir türk zeki ve tayyipci oldugu zaman dürüst olmayacaktir...
bir türk dürüst ve tayyipci oldugu zaman zeki olmayacaktir...
bir türk hem zeki hem de dürüst oldugu zaman tayyipci olmayacaktir.
bir kadın çocuktur aslında.
çocuk gibi davranmayı sever.
erkeğin kendisine bir çocuğa gösterdiği şefkati göstermesini de ister.
bir çocuğu okşar gibi incitmekten korkarak okşamalıdır erkek kadını.
ama her kadın çocukça da olsa dinlenilmesini, dikkate alınmasını ister.
yani bir kadının çocukluk yapmasına izin vereceksiniz,
ama asla onu bir çocuk olarak görmeyeceksiniz.
bir kadın güçlüdür aslında.
hatta erkeklerden çok daha güçlüdür.
ama bu gücünü her zaman ortaya koymasını sevmez.
ister ki erkeğin gücü kendisine huzur versin.
kendi kendine yapabileceği şeyleri bile erkeğin yapmasını bekler.
böylece hem daha kadın olduğunu hissedecektir hem de
erkeğinin ne kadar güçlü olduğunu görecektir.
ancak kadın gücünü göstermek istediğinde onu engelleyemezsiniz.
yapmak istediği bir şey varsa mutlaka yapar.
bir kadın sevgilidir aslında.
içinde her zaman sevgiyi taşır.
sevdiklerinden kolay kolay ayrılamaz. sevdiklerini kolay kolay kıramaz.
zor sever ama tam sever.
bir kadının tam anlamıyla sevebilmesi için
yüreğinin kabul ettiğini beyninin de kabul etmesi gerekir.
ve sevmezse de onu asla sevmeye zorlayamazsınız.
belki kolayca yüreğine girebilirsiniz.
ancak beyninde yer etmemişseniz her an terk edilebilirsiniz.
sevmediği halde terk etmeyen kadınlar da var elbette.
bunun nedeni ise engelleyemedikleri "acımak" duygusudur.
bir kadın yalnızdır aslında.
hiçbir zaman kadını bütünüyle elde edemezsiniz.
kendisine ait bir dünyası vardır ve orada hep yalnızdır.
o dünyaya kimsenin girmesine izin vermez.
hiçbir anahtar o dünyanın kapısını açamaz.
yalnızlık onun sığınağıdır.
o sığınağa ne zaman gireceğine, ne kadar kalacağına hep kendisi karar verir.
sığınaktayken oradan çıkmaya zorlarsanız onu sonsuza dek kaybedebilirsiniz.
bir kadın bilgindir aslında.
neler yapabileceğini erkek akli hayal bile edemez.
yaratıcılığının sınırı yoktur
ama bunu ortaya çıkartmak için hayatının erkeğini bekler.
hoyratça harcamaz yaratıcılığını sadece erkeğine saklar.
bir kadının gerçek erkeği olmayı başarabilmişseniz çok şanslısınız demektir.
çünkü yaşamınız asla sıradan olmayacaktır.
bir kadın hayattır aslında.
çünkü hayatın içinde olan her şey ancak kadınlar olduğunda anlam kazanıyor.
yemek yemek, su içmek bile.
bir kadının elinden içtiğiniz suyla kendi kendinize bardağı doldurup
içtiğiniz su arasındaki lezzet farkını anlayabiliyor musunuz?
anlıyorsanız ne mutlu size. anlamıyorsanız, ne yazık ki yaşamıyorsunuz.
çocuk gibi davranmayı sever.
erkeğin kendisine bir çocuğa gösterdiği şefkati göstermesini de ister.
bir çocuğu okşar gibi incitmekten korkarak okşamalıdır erkek kadını.
ama her kadın çocukça da olsa dinlenilmesini, dikkate alınmasını ister.
yani bir kadının çocukluk yapmasına izin vereceksiniz,
ama asla onu bir çocuk olarak görmeyeceksiniz.
bir kadın güçlüdür aslında.
hatta erkeklerden çok daha güçlüdür.
ama bu gücünü her zaman ortaya koymasını sevmez.
ister ki erkeğin gücü kendisine huzur versin.
kendi kendine yapabileceği şeyleri bile erkeğin yapmasını bekler.
böylece hem daha kadın olduğunu hissedecektir hem de
erkeğinin ne kadar güçlü olduğunu görecektir.
ancak kadın gücünü göstermek istediğinde onu engelleyemezsiniz.
yapmak istediği bir şey varsa mutlaka yapar.
bir kadın sevgilidir aslında.
içinde her zaman sevgiyi taşır.
sevdiklerinden kolay kolay ayrılamaz. sevdiklerini kolay kolay kıramaz.
zor sever ama tam sever.
bir kadının tam anlamıyla sevebilmesi için
yüreğinin kabul ettiğini beyninin de kabul etmesi gerekir.
ve sevmezse de onu asla sevmeye zorlayamazsınız.
belki kolayca yüreğine girebilirsiniz.
ancak beyninde yer etmemişseniz her an terk edilebilirsiniz.
sevmediği halde terk etmeyen kadınlar da var elbette.
bunun nedeni ise engelleyemedikleri "acımak" duygusudur.
bir kadın yalnızdır aslında.
hiçbir zaman kadını bütünüyle elde edemezsiniz.
kendisine ait bir dünyası vardır ve orada hep yalnızdır.
o dünyaya kimsenin girmesine izin vermez.
hiçbir anahtar o dünyanın kapısını açamaz.
yalnızlık onun sığınağıdır.
o sığınağa ne zaman gireceğine, ne kadar kalacağına hep kendisi karar verir.
sığınaktayken oradan çıkmaya zorlarsanız onu sonsuza dek kaybedebilirsiniz.
bir kadın bilgindir aslında.
neler yapabileceğini erkek akli hayal bile edemez.
yaratıcılığının sınırı yoktur
ama bunu ortaya çıkartmak için hayatının erkeğini bekler.
hoyratça harcamaz yaratıcılığını sadece erkeğine saklar.
bir kadının gerçek erkeği olmayı başarabilmişseniz çok şanslısınız demektir.
çünkü yaşamınız asla sıradan olmayacaktır.
bir kadın hayattır aslında.
çünkü hayatın içinde olan her şey ancak kadınlar olduğunda anlam kazanıyor.
yemek yemek, su içmek bile.
bir kadının elinden içtiğiniz suyla kendi kendinize bardağı doldurup
içtiğiniz su arasındaki lezzet farkını anlayabiliyor musunuz?
anlıyorsanız ne mutlu size. anlamıyorsanız, ne yazık ki yaşamıyorsunuz.
asker’de gün saymakta olan bilgiç kardesimizdir.vatanini ve bizi korur.o’na çok sey borçluyuz..görevini basariyla yapmakla beraber her askerin yasadigi sorunlari yasamaktadir kendisi.bu yüzünden de sözlük bagyanlarini houston’dan rahatsiz etmektedir bitmek tükenmek bilmeyen bir azimle.
(bkz: sözlük tria nin bölügüne kari gönder lan allahsiz)
edit:subaymis subay.gün falan saymiyo.
(bkz: sözlük tria nin bölügüne kari gönder lan allahsiz)
edit:subaymis subay.gün falan saymiyo.
birgün nazım hikmete sakallarını uzattığı için maymuna dönmüşsün der yoldan geçen.nazım o asaletiyle arkasına dönerek der ki;
"bak şimdide duvara dönüyorum"
"bak şimdide duvara dönüyorum"
dünyanın en şeker insanlarıdır.inanılmaz esprileri dillere destan olmuştur.misafirperverlikleri şaşırtır.hele geceleri bir köyde oturup içmeye başlarsanız film kopar.içtiğiniz rakı burnunuzdan gelir gülmekten.
yerel dilleri samimiyetlerinin göstergesi gibidir.dert tasa nedir bilmeyen topluluklardır.ekin iyimi, ev ahalisi mutlumu, akşamları arkadaşlarla köy kahvesinde çınar ağacının altında rakı içiliyor mu? daha ne olsun onlar için.
vakit geçirmek eğlencelidir egelilerle.yaşlı teyzelerle beraber ekmek yapmak, pamuk toplamak, asma budamak, tavuklara yem vermek bir iş değil eğlencedir.
bunu tadamayan varsa hayatta herhangi bir ege köyüne gidip destur bismillah diyerekten selam etsin bu duyguyu yaşasın.
yerel dilleri samimiyetlerinin göstergesi gibidir.dert tasa nedir bilmeyen topluluklardır.ekin iyimi, ev ahalisi mutlumu, akşamları arkadaşlarla köy kahvesinde çınar ağacının altında rakı içiliyor mu? daha ne olsun onlar için.
vakit geçirmek eğlencelidir egelilerle.yaşlı teyzelerle beraber ekmek yapmak, pamuk toplamak, asma budamak, tavuklara yem vermek bir iş değil eğlencedir.
bunu tadamayan varsa hayatta herhangi bir ege köyüne gidip destur bismillah diyerekten selam etsin bu duyguyu yaşasın.
cumhurbaşkanlığı döneminde savunduğu atatürk ilke ve inkilaplarını ve yobaz,örümcek beyinli,akıl fakiri insanlarla mücadele etmeye devam edeceğine inandığım büyük devlet adamıdır.
türkiye cumhuriyeti ve atatürk ilkeleri yaptığı onurlu mücadeleyi asla unutmayacaktır.
türkiye cumhuriyeti ve atatürk ilkeleri yaptığı onurlu mücadeleyi asla unutmayacaktır.
kapansada kapanmasada çok önemli bir sonuç doğmayacaktır.yakın siyasi tarihimize baktığımızda da çok rahatlıkla görebiliriz.
(bkz: hadep)
(bkz: dehap)
(bkz: hep)
(bkz: dep)
(bkz: dtp)
(bkz: hadep)
(bkz: dehap)
(bkz: hep)
(bkz: dep)
(bkz: dtp)
de eki ayrı yazılmadığı için iptal olmuş zirvedir.
cezaevi denetimine adalet bakanlığı’ndan bir müfettiş gelir. bir kaç gün denetim yaptıktan sonra müdüre:
"- nazım da buradaymış, çağır da görelim nasıl biridir?" der.
nazım’i odaya getirirler. müdür koltuğuna iyice kurulan müfettiş nazım’ı tepeden tırnağa süzer ve:
"-demek nazım hikmet sensin", der. nazım’a oturması için yer göstermez.
kısa bir konuşma sonrası, “gidebilirsiniz” der.
nazım tam kapıdan çıkarken durur ve müfettişe:
"-ömer hayyam adını duydunuz mu?" diye sorar. müfettiş hemen atılır:
"-kim bilmez ki hayyam’ı"
nazım:
"-hayyam zamanında iran hükümdarı kimdi?" diye sorar.
müfettiş şaşırır. nazım konuşmasını sürdürür,
"görüyorsunuz, sanatçıyı anımsadınız ama hükümdarı anımsamadınız. yıllar sonra beni dünya anımsayacak, ama dönemin adalet bakanını ve sizi kimse anımsamayacak" der ve çıkar.
müfettiş yaptığı yanlışı anlar, nazım’ı geri çağırır ama nazım koğuşunun yolunu tutmuştur, asla geri dönmez.
"- nazım da buradaymış, çağır da görelim nasıl biridir?" der.
nazım’i odaya getirirler. müdür koltuğuna iyice kurulan müfettiş nazım’ı tepeden tırnağa süzer ve:
"-demek nazım hikmet sensin", der. nazım’a oturması için yer göstermez.
kısa bir konuşma sonrası, “gidebilirsiniz” der.
nazım tam kapıdan çıkarken durur ve müfettişe:
"-ömer hayyam adını duydunuz mu?" diye sorar. müfettiş hemen atılır:
"-kim bilmez ki hayyam’ı"
nazım:
"-hayyam zamanında iran hükümdarı kimdi?" diye sorar.
müfettiş şaşırır. nazım konuşmasını sürdürür,
"görüyorsunuz, sanatçıyı anımsadınız ama hükümdarı anımsamadınız. yıllar sonra beni dünya anımsayacak, ama dönemin adalet bakanını ve sizi kimse anımsamayacak" der ve çıkar.
müfettiş yaptığı yanlışı anlar, nazım’ı geri çağırır ama nazım koğuşunun yolunu tutmuştur, asla geri dönmez.
yazılarını okurken, içimin gıynaştığı yazar arkadaş.sağlam yazıyor, helal olsun.ayrıca;
(bkz: içi gıynaşmak)
(bkz: içi gıynaşmak)
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?