evet, yıl olmuş 2016 ve ben hala bigudi kullanıyorum.
maşayla güzelim saçlarını yıpratmak istemeyen ya da kuaförde bir maşaya 60 tl bayılmak istemeyenler için müthiş saç aparatı.
saçımı bigudiyle sarıp evde dolaşınca kendimi 60 ların moda dergilerinden fırlamış gibi hissediyorum, orası ayrı tabi.
arka fon diyen birini gördüğümde boğazlıyasım geliyor yahu. anlatıyorsun, fon diyorsan arka deme diyorsun ama adam öyle alıştım, bizde böyle söyleniyor vs. diye tutturuyor.
tamam sakinim sözlük.
tamam sakinim sözlük.
küçükken kalkıp odama gitmeye üşendiğimden televizyon karşısında uyuya kalmış gibi yapıp, kendimi abime ya da babama taşıtmak için yaptığım küçük numara. tatlı numara.
(bkz: üşengeçlik)
(bkz: üşengeçlik)
çay bardağıyla türk kahvesi içmek kadar üzmez kahveyi.
sırf moda diye burnunu kaldırtıp domuz gibi gezmekten ne anlıyorlar acaba.
hayır kardeşim ben senin burun deliklerini görmek zorundamıyım?
özellikle spikerlerden burnunu kaldırtmayan yok herhalde.
hayır kardeşim ben senin burun deliklerini görmek zorundamıyım?
özellikle spikerlerden burnunu kaldırtmayan yok herhalde.
aslında kullanılmasını sevdiğim, ama ben kullanırsam taşlanacakmışım gibi hissettiğim garip kelime. ayrıca telafuza göre ayrı bir hoşluk ya da iticilik kazanabiliyor.
çok pratiktir. hem gecenin bir vakti ayraç aramaya kalkmaz hem de gözlüğü oraya buraya koyup da yaşanan kaybolma ve ezilme tehlikesinden kurtarmış olursunuz.
bir türlü bitiremediğim ahmet ümit romanı.
okuyorum, sıkılıyorum bitmiyor.
zaten karakterlerin kim olduğunu anlayamadım hepsi birbirine girdi.
uzun aralar vererek okuduğum için de son sayfalara geldiğimde başında ne olduğunu çoktan unutmuştum.
bari sonunu okuyup katil kimmiş onu öğreneyim dedim sonunu okudum onu da anlamadım.
sonuç: kitabı bitirmek için uğraşılan ve boşa giden geceler ve keşke başka kitap(lar) okusaydım yakarışları.
edit: belki de tüm hata kitapta değil de bendedir.
okuyorum, sıkılıyorum bitmiyor.
zaten karakterlerin kim olduğunu anlayamadım hepsi birbirine girdi.
uzun aralar vererek okuduğum için de son sayfalara geldiğimde başında ne olduğunu çoktan unutmuştum.
bari sonunu okuyup katil kimmiş onu öğreneyim dedim sonunu okudum onu da anlamadım.
sonuç: kitabı bitirmek için uğraşılan ve boşa giden geceler ve keşke başka kitap(lar) okusaydım yakarışları.
edit: belki de tüm hata kitapta değil de bendedir.
toz alma, bulaşık yıkama türevi ev işlerini sevmem ama ütü yapmak öyle mi..
kirlerle uğraşmak yok, oraya buraya eğilmeye, uzanmaya çalışmak yok.
o kırışıklıkların düzelmesi resmen terapi gibi.
hele bir de ütü yaparken tv izleniyor ya da müzik dinleniyorsa tadından yenmez.
kirlerle uğraşmak yok, oraya buraya eğilmeye, uzanmaya çalışmak yok.
o kırışıklıkların düzelmesi resmen terapi gibi.
hele bir de ütü yaparken tv izleniyor ya da müzik dinleniyorsa tadından yenmez.
dertler çoğaldıkça yazmaya bile üşeniyorsun onları. hem zaten unutmaya çalışıp da unutamadığın şeyleri bir de deftere kaydetmeye gerek yok.
sanırım bu yüzden büyüdükçe günlük tutmak da bırakılıyor.
hem zaten günlük tutmak umudu olanların işi.
sanırım bu yüzden büyüdükçe günlük tutmak da bırakılıyor.
hem zaten günlük tutmak umudu olanların işi.
bir amacı da olabilir sadece canı istediği için de giyebilir. iki tarz kadın da tanıyorum. o yüzden genelleme yapmamak gerek.
(bkz: narı beyza)
ama her kadın anneliği hak etmez.
herkesin nefret ettiği sesleri çok sevmek/alışmak bazen zor olabiliyor.
sürekli aynı ritimde devam eden sesleri nerdeyse haz duyma derecesinde seviyorum.
(bkz: saat sesi)
(bkz: su damlası)
sürekli aynı ritimde devam eden sesleri nerdeyse haz duyma derecesinde seviyorum.
(bkz: saat sesi)
(bkz: su damlası)
komşunun balkonundan geleni kadar iğrenci yoktur.
yapmaya çalışsam da sanırıp pek beceremediğim eylem.
(bkz: ruhi çenet)
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?