askeri konulardaki tarafsıza yakın anlatımıyla dikkati çekmiştir.
oğluda kraldır şimdi, gelinin güzelliği istanbul ziyaretleri esnasında magazin basınımızı cezbetmiştir.
sirin kizlar · (4)
gonul kacani kovalar
türkçesini söylediğimizdebize abazan diyorlar, ingilizcesini söyleyince romantik... bu işte bir terslik var ama..
öncelikle zevkler ve renkler tartışılmaz, her türlü müziğin yapan sanatçısı dahl bir seven kitlesi vardır. hayatimda ilk brutal müziği az önce bilgi radyoda dinledim ve bir misyoner edasıyla bu müzikten hoşlanan bilgiç arkadaşları bu yoldan geri çevirmeye çalışırken gördüm kendimi.
çünkü sanatçı,gerçektende gitar eşliğinde böğürüyordu. ama gerçekten böğürüyordu, sadece böğürüyordu.
ben biraz eskide kalmış zevkleri olan sakin zarif lirikleri seven bir insan olabilirim, bu zevkim başka zevklere laf uzatmama sebebiyet vermemeli, fekat, evet fekat, bir iki sohbetten sonra bilgi radyoda, insan bilgiçlerle duygusal ve arkadaşça bir ilişki kuruyor ve böyle bir işkenceden onları kurtarmak istiyor.
biliyorum sana ne, ama gerçekten brutal fena bir şey adam resmen böğürüyor.
çünkü sanatçı,gerçektende gitar eşliğinde böğürüyordu. ama gerçekten böğürüyordu, sadece böğürüyordu.
ben biraz eskide kalmış zevkleri olan sakin zarif lirikleri seven bir insan olabilirim, bu zevkim başka zevklere laf uzatmama sebebiyet vermemeli, fekat, evet fekat, bir iki sohbetten sonra bilgi radyoda, insan bilgiçlerle duygusal ve arkadaşça bir ilişki kuruyor ve böyle bir işkenceden onları kurtarmak istiyor.
biliyorum sana ne, ama gerçekten brutal fena bir şey adam resmen böğürüyor.
sanal dünyada olduğu gibi hayattada sosyal,girişken, lafını bilip söyleyen, kalp kırmayan, cümlelere dans ettiren bir adem evladı olmak yeterlidir. gerisi gelir zaten..
motoru arızalanmış bsa (bilgi sözlük airlines)uçağı kaptan pilot independence sayesinde ıssız ada sahiline yumuşak iniş yapmıştır ama, şimdi zincirlerinden boşalmış atılmış yazarlar içinde, aslında iyi birisiyken hakkında yanlışlıkla vardığı kanaatler sebebiyle bileti eline tutuşturulan bir yada bir kaç nicholas cage tipi yazarın bulunması için dua etmekte ve kaptan kabinine kilit üstüne kilit vurmaktadır. kabin görevlisi gammazlar, kaptana onlarıda içeri alması için yalvarıyor ve kabini tekmeliyorken, kötü kötü gülen kovulmuş eski yazarlar, kötü niyetli bakışlarıyla gammazlara doğru ilerlemektedir.
ölüm.
sene 2036, bilgi sözlükte nickini tıklarsın, tabii kalmışsa o zamana kadar, hakkında hiç görmediğin seneler önce girilmiş entryleri görürsün..o ne bir fenomen olmuşsun, sanal heykeline sanal sütyenler, öpücükler kondurulmuş, sonra, tek tek ....
-şişşt uyan lan öğle oluyor..hişt sana diyorum uyan
-ne-ne oldu?
- kalk hadi tarrağım bugün temizlik günü, kaçamazsın öyle..hırsla mouse basıp berbat oyu vermeye benzemez bu
- sende mi biliyorsun?
-neyi
-seri eksi oyu veren ibne olduğumu...ama artık kurtulmak istiyorum gerçekten...böyle bilinmek istemiyorum...ben, ben
- sus ibne seni, al viledayı, her yer yarım saatte parlarsa, sapıyla oynayabilirsin, he, he hadi yine iyisin köftehor
- ha iyi o zaman
-şişşt uyan lan öğle oluyor..hişt sana diyorum uyan
-ne-ne oldu?
- kalk hadi tarrağım bugün temizlik günü, kaçamazsın öyle..hırsla mouse basıp berbat oyu vermeye benzemez bu
- sende mi biliyorsun?
-neyi
-seri eksi oyu veren ibne olduğumu...ama artık kurtulmak istiyorum gerçekten...böyle bilinmek istemiyorum...ben, ben
- sus ibne seni, al viledayı, her yer yarım saatte parlarsa, sapıyla oynayabilirsin, he, he hadi yine iyisin köftehor
- ha iyi o zaman
iyi gün dostu kötü gün dostu... kalıp bellidir değil mi? iyi gün dostu, kakarakikiride vardır, hava güneşliyken koluna girmiştir, cebin doluyken yüzüne gülmüştür.
kötü gün dostu cenazene gelmiştir, hastalandığında yanında olmuştur, kimseye söyleyemediğin dertlerin hammallığını yaptığında halini hatırını sormuştur. fakat karizmatik değildir nedense değil mi bu kişi, dostlar? pek yanlarımızda bulunmalarından hazzetmeyiz. belki zor zamanlarımızda bize destek olmak için hep yanımızda olduklarından, biz bencillikle onları görünce sadece o zamanları hatırlarız.
bilgi sözlük yazarları olarak, genelde genç insanlarız. ben 32 yaşındayım, kendimi artık genç olarak tanımlayamayacağım, diğer arkadaşlar anladığım kadarıyla genç ve hayat dolular, her ne kadar hayatın hüzünlerinden paylarına erken düşenleri zaman zaman yaşıyor olsalarda.
sanal bir organizasyona, sanal bir ortama iç dökmek, rahatlamak, hiç değilse dinlediği, paylaştığı için iyi gün dostu olarak kabul etmek pokemonu bir çeşit tanrı sanan japon veletiyle yan yana getirir bizi, burada bahsedilmek istenen tabii ki yazarlar arasındaki paylaşımdır.
çoğumuz işte bu sözlükle büyüyeceğiz, yaşlanacağız. sol framei işgal eden hormonların tepkimesi azalınca, vücudumuzun ana organının daha fazla farkına varacağız,( bu organ hangisi diye düşüüyorsan, sorun sende değil merak etme, yaşınla ilgili bir durum bu) kahkahalarımızla gerilen dudaklarımız hayatın zorlu yollarında acı bir tebessümü de edinecek, hepimizin aynı yolun yolcusu olduğunu anladığımızda, sınıf ve ideoloji farkları daha az anlamlı olacak, birde bakacağız ki meğer biz sosyalleşmeye muhtaç, yalnızlıklarını, acılarını, mide, kalp, kuytu sıkıntılarımızı içine bazen anlam bazen küfür bazende erotizm katarak dillendirmişiz. paylaşmışız, güldürürken, ağlamışız. ne kadar çoçuk şeymişiz öyle?
hayatımızı adadığımız ideolojilerin zamanla nasıl bize bu hayatın zorlu yollarında anlamsız gelmeye başladığını da göreceğiz. fakat asla itiraf edemeyeceğiz bunu kendimize. nede başkasına.
belkide fazlasıyla çağa uyduğumuzdan, bireyselleştiğimizden, bir nickin maskesi arkasından ahkam kesermiş gibi yaparken aslında kaçıncı kez yardım talep edeceğiz. houstona gelen mesajları tekrar tekrar okuyacağız, independence siliyorum artık dediğinde ona kızacağız.
tabiiki bizim gerçek hayattada dostlarımız var, fakat onlar bizi boyutlarımızla görüyorlar, öyle her düşündüğümüzü de açık seçik dillendiremiyoruz onlara. oysa burda öyle mi? en derin hislerin tercümanlığını yapıyor burası. birkaç "gerçek" hayatta da arkadaş olan yazar dışında birbirimizi görüntülerimizle değil düşüncelerimizle, karşılık beklemeden değerlendirmenin beğenmenin imkanını buluyoruz.
karşılık beklmeden derken, eğer muhteşem oyları bizler için önem arzediyorsa ki, evet arzediyor bende itiraf etmeliyim bunu- insanın gururunu okşadığı için- belki bazen büküyoruz kelimeleri ve içten anlatamıyoruz düşünce ve dertlerimizi.
bir muhteşem oyuna değer veren insan düşüncesini iyice düşünürsek, aldığımız berbat oyları sebebiyle bazen girdiğimiz entryleri nasıl sildiğimiz hatırlarsak, zannederim demek istediklerimi daha iyi anlayacaksınız.
insan devamlı bir sosyal arayışta, bir grup ve topluluğun bireyi olarak tanımlamak istiyor kendini. çünkü biliyor dayanışmanın önemini. biliyorda, komik- aslında komik ideolojik sebeplerden, şartlanmalardan, alışkanlıklardan ötürü ayrı düşüyor.
oysa her insan bir hazine sandığı, belki dolaylı yollardan söylemek istediği tek derdi, sana sunmak istediği zenginliklerin kilidinin sıkışmış olduğu.
kötü gün dostu cenazene gelmiştir, hastalandığında yanında olmuştur, kimseye söyleyemediğin dertlerin hammallığını yaptığında halini hatırını sormuştur. fakat karizmatik değildir nedense değil mi bu kişi, dostlar? pek yanlarımızda bulunmalarından hazzetmeyiz. belki zor zamanlarımızda bize destek olmak için hep yanımızda olduklarından, biz bencillikle onları görünce sadece o zamanları hatırlarız.
bilgi sözlük yazarları olarak, genelde genç insanlarız. ben 32 yaşındayım, kendimi artık genç olarak tanımlayamayacağım, diğer arkadaşlar anladığım kadarıyla genç ve hayat dolular, her ne kadar hayatın hüzünlerinden paylarına erken düşenleri zaman zaman yaşıyor olsalarda.
sanal bir organizasyona, sanal bir ortama iç dökmek, rahatlamak, hiç değilse dinlediği, paylaştığı için iyi gün dostu olarak kabul etmek pokemonu bir çeşit tanrı sanan japon veletiyle yan yana getirir bizi, burada bahsedilmek istenen tabii ki yazarlar arasındaki paylaşımdır.
çoğumuz işte bu sözlükle büyüyeceğiz, yaşlanacağız. sol framei işgal eden hormonların tepkimesi azalınca, vücudumuzun ana organının daha fazla farkına varacağız,( bu organ hangisi diye düşüüyorsan, sorun sende değil merak etme, yaşınla ilgili bir durum bu) kahkahalarımızla gerilen dudaklarımız hayatın zorlu yollarında acı bir tebessümü de edinecek, hepimizin aynı yolun yolcusu olduğunu anladığımızda, sınıf ve ideoloji farkları daha az anlamlı olacak, birde bakacağız ki meğer biz sosyalleşmeye muhtaç, yalnızlıklarını, acılarını, mide, kalp, kuytu sıkıntılarımızı içine bazen anlam bazen küfür bazende erotizm katarak dillendirmişiz. paylaşmışız, güldürürken, ağlamışız. ne kadar çoçuk şeymişiz öyle?
hayatımızı adadığımız ideolojilerin zamanla nasıl bize bu hayatın zorlu yollarında anlamsız gelmeye başladığını da göreceğiz. fakat asla itiraf edemeyeceğiz bunu kendimize. nede başkasına.
belkide fazlasıyla çağa uyduğumuzdan, bireyselleştiğimizden, bir nickin maskesi arkasından ahkam kesermiş gibi yaparken aslında kaçıncı kez yardım talep edeceğiz. houstona gelen mesajları tekrar tekrar okuyacağız, independence siliyorum artık dediğinde ona kızacağız.
tabiiki bizim gerçek hayattada dostlarımız var, fakat onlar bizi boyutlarımızla görüyorlar, öyle her düşündüğümüzü de açık seçik dillendiremiyoruz onlara. oysa burda öyle mi? en derin hislerin tercümanlığını yapıyor burası. birkaç "gerçek" hayatta da arkadaş olan yazar dışında birbirimizi görüntülerimizle değil düşüncelerimizle, karşılık beklemeden değerlendirmenin beğenmenin imkanını buluyoruz.
karşılık beklmeden derken, eğer muhteşem oyları bizler için önem arzediyorsa ki, evet arzediyor bende itiraf etmeliyim bunu- insanın gururunu okşadığı için- belki bazen büküyoruz kelimeleri ve içten anlatamıyoruz düşünce ve dertlerimizi.
bir muhteşem oyuna değer veren insan düşüncesini iyice düşünürsek, aldığımız berbat oyları sebebiyle bazen girdiğimiz entryleri nasıl sildiğimiz hatırlarsak, zannederim demek istediklerimi daha iyi anlayacaksınız.
insan devamlı bir sosyal arayışta, bir grup ve topluluğun bireyi olarak tanımlamak istiyor kendini. çünkü biliyor dayanışmanın önemini. biliyorda, komik- aslında komik ideolojik sebeplerden, şartlanmalardan, alışkanlıklardan ötürü ayrı düşüyor.
oysa her insan bir hazine sandığı, belki dolaylı yollardan söylemek istediği tek derdi, sana sunmak istediği zenginliklerin kilidinin sıkışmış olduğu.
bazı yazarların nickine bakınca iç geçirdiğim, kendi nickimi seçerkenki ruh halimi sorgularken dudaklarımdan hüzün dolu bir edayla haykırılan sorudur kendileri.
(bkz: neden benim nickim seksi değil)
(bkz: neden benim nickim hayatın anlamını şeetmiyor)
(bkz: neden benim nickim benim nickim)
(bkz: neden benim nickim seksi değil)
(bkz: neden benim nickim hayatın anlamını şeetmiyor)
(bkz: neden benim nickim benim nickim)
değer yargılarını en yiğit en tavizsiz şekilde savunurken yapılan ahlaksız bir teklifle, yumuşayan, çözülen, farkılı söyleyen, yüzüne pis bir sırıtış eklentisi montajlanan er yada hatun kişi hedesi.
insanın üstündeki buluttan, geçen kuştan, tepelerden, börtü böcekten, sevdiğini asla söyleyemediği kızdan ve kızdığı ama korktuğu devasa hıbırdan etkilenerek zihninde oluşturduğu olsaydı nasıl olurdu sahnesidir.
kişi burada her zaman asil olan karakteri oynar, genellikle ayar verir, düşündürücü bir söz söyler, yada rakibini bir güzel benzetir ve sahne perdeleri kapanır. kişiden, zihninde canlandırdığı karakterlerden başka oyuncu yoktur, seyirci de yoktur sizden başka.
kişi burada her zaman asil olan karakteri oynar, genellikle ayar verir, düşündürücü bir söz söyler, yada rakibini bir güzel benzetir ve sahne perdeleri kapanır. kişiden, zihninde canlandırdığı karakterlerden başka oyuncu yoktur, seyirci de yoktur sizden başka.
erkek - eğer şimdi gidersen, bir daha geri dönemezsin bana, hem bensiz nasıl bir hayatın olur hiç düşünmüyormusun?
kız - beni sensizlikle mi korkutuyorsun, rahatlatırken bunun olasılığı beni?
erkek- ah saçmalama, nasıl bir hayatın olur bensiz?
kız - bilmiyorum şimdi, ama alış buna, herkes kendi tercihini yaşar.
(bkz: bir anlık zihin perdesi tiyatrosu)
kız - beni sensizlikle mi korkutuyorsun, rahatlatırken bunun olasılığı beni?
erkek- ah saçmalama, nasıl bir hayatın olur bensiz?
kız - bilmiyorum şimdi, ama alış buna, herkes kendi tercihini yaşar.
(bkz: bir anlık zihin perdesi tiyatrosu)
iştiyak
sıra sıra dagları saran bulut olsam
yoklugunun soğuğu kar diye yagdirsa gözyasimi
yüksek tepelerinden omzunun etegine kadar
örtsem seni gitmeden,gidersem susuzlugun
bahara açacak çiçegine, goncana derman olsam
ismimi söylediginde çıg gibi aksam yanına
titretsin dagları tepelerden kopan telasim
yanına yıgılsin tüm mutlulugum,
sellerim sürüklesin hüzün çamurunu
ve sen bahara uyansan
eriyip gitsem goncaları açan
o üşüyen dudaklarinda
sıra sıra dagları saran bulut olsam
yoklugunun soğuğu kar diye yagdirsa gözyasimi
yüksek tepelerinden omzunun etegine kadar
örtsem seni gitmeden,gidersem susuzlugun
bahara açacak çiçegine, goncana derman olsam
ismimi söylediginde çıg gibi aksam yanına
titretsin dagları tepelerden kopan telasim
yanına yıgılsin tüm mutlulugum,
sellerim sürüklesin hüzün çamurunu
ve sen bahara uyansan
eriyip gitsem goncaları açan
o üşüyen dudaklarinda
bizans prensesiyken yağız şehzadelerine gönül verip osmanlı sultanı olmuş tarihi şahsiyetleri hatırlatmıştır bana..
yalnızlık-şiir
cocukluğumdan beri bana haşarı, yerinde duramayan, çocuksu olan herşeyi anımsatan hededir. balesi yapılmıştır ama anlam verememiştim. pirinçten yapılma timsah şeklinde kırmızı gözlü bir fındık kıracağım vardı. ahh ne fındıklar ne cevizler kırdım ben onunla...
(bkz: terimleri yanlış değerlendirmekten muzdarip yazar)
(bkz: terimleri yanlış değerlendirmekten muzdarip yazar)
harika bir 15 dakika geçirtmiş olan radyodur bana, djlerimiz hadi kopuyoruzzz dedikçe bağlantıda sorun yaşanacağı zannedilerek tırsılmıştır sonra heeee denip rahatlanmış, nabız normale dönmüştür.
yasli ve asik adam
ölü yosunlarla kapli sahilimin
denizle bulustugu yerde
sen sakrak nefesinden
bir baska eserken rüzgar
ya dogmazsan yaklasan sabaha?
ya gözlerimi avucuna alirsa gece !
derken!
o denizler ecesi hitab etti bana
"amca bize bir fikra anlatsana"
merhametli bir sabirla bekle beni!
savkini hasretle beklediği günesin
dogmadan batisinin hüznüne alissin
ayrilisin da hülyasindan.
sonra güldürsün seni
titrek sesi ve acinasi nesesiyle
bu yasli ahmak,bu asik adam.
ölü yosunlarla kapli sahilimin
denizle bulustugu yerde
sen sakrak nefesinden
bir baska eserken rüzgar
ya dogmazsan yaklasan sabaha?
ya gözlerimi avucuna alirsa gece !
derken!
o denizler ecesi hitab etti bana
"amca bize bir fikra anlatsana"
merhametli bir sabirla bekle beni!
savkini hasretle beklediği günesin
dogmadan batisinin hüznüne alissin
ayrilisin da hülyasindan.
sonra güldürsün seni
titrek sesi ve acinasi nesesiyle
bu yasli ahmak,bu asik adam.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?