confessions

mechul

- Yazar -

  1. toplam entry 188
  2. takipçi 1
  3. puan 9378

gocmen kızı

mechul
bir rumeli türküsüdür.

ben bir göçmen kızı gördüm tuna boyunda
elinde bir deste gül var hasret koynunda

söyle söyle göçmen kızı annen var mıdır
ne annem var ne babam var kalmışım öksüz

sen bir öksüz ben bir garip alayım seni
alayım da gurbet elde sarayım seni

telgrafın tellerinden haber var mıdır
ne haber var ne mektup var kalmışım öksüz

söyle söyle göçmen kızı annen var mıdır
ne annem var ne babam var kalmışım öksüz

sen bir öksüz ben bir garip alayım seni
alayım da gurbet elde sarayım seni

aysun yıldız

mechul
1973 malatya doğumludur. annesi ve babası gıbı o da öğretmen olmayı seçmiştir ve depremden sonra adapazarı ali dilmen lisesi nde müzik öğretmenliğine başlar.itü türk halk müziği bölümünde yüksek lisans yapmıştır.2001 yılında çıkardığı göçmen kızı albümüyle adını duyurmuş sonrada ortadan kaybolmuştur.

neyzen tevfik

mechul
kör cehalet çirkefleştirir insanları !
suskunluğum asaletimdendir. ..
her lafa verecek bir cevabım var...
lâkin bir lafa bakarım laf mı diye,

bir de söyleyene bakarım adam mı diye.

ayrılık rüzgari

mechul
gülay tarafından seslendirilen sözleri tunay bozyiğit’e ait olan her dinlediğinde alıp götüren ezgi.

bir ayrılık rüzgarı
yüklenip umutları
götürdü bakışını
gözlerimden uzağa

saçların gövdemden
koptu da göçtü
götürdü kokusunu
aşk tenimden uzağa

her sözün bir canandı
yalanın canım aldı
yalan insanı tüketir
geriye neyin kaldı

sevda senin neyine
gam düşsün yüreğine
yalan yastığın olsun
bez giyesin eynine

ahmet telli

mechul
su çürüdü
1
yetmiş iki gündür bir dolapta kilitliyim. yalnızca anahtar
deliğinden hava giriyor ve ölü bir ışık sızıyor içeri. yalnızlık
hiç de tanrısal değil, görkemli değil. o yalnızca geçmişle
gelecek, ölümle yaşam arasında kocaman bir karanlık nokta.
geçmişi ve geleceği olmayan, ölümle yaşam arasında irinli bir
leke yalnızlık denilen. şimdi ne varsa, anahtar deliğinden sızan
havayla ışıkta... (farkına varsalar, kapatırlar mıydı onu da?)
bütün belleğimdekileri yokettim. elektrikli bir aygıtla yaktım,
jiletle kazıdım. çığlıkların aralığından uçurdum hepsini, kül
edip savurdum.

adımdan gayrısını bilmiyorum.

2

zamanı yiyip bitirdi karanlık. gece yoktu. güneş çoktan
kömürleşmiş ve yeryüzü yapışkan bir karanlıkla örtülmüştü.
yabanıl sesler geliyordu derinlerden ve karanlığı ince bir bıçak gibi
yırtıyordu. saklayan kırbaç gibi... acı duvarını aşan bu
sesler, madeni bir gürültüye dönüyor ve yerkabuğunu
zorluyordu artık. sesim yoktu. karanlığın karnında yitirdim
sesimi. kör bir kuyuda unutulan yusuf’tum belki. ama
durmadan soruyorlardı. tanrılar bilmiyordu sordukları şeyleri,
peygamberler büsbütün hain çıkmıştı. ama yine de soruyorlar,
soruyorlar, soruyorlar...

adımdan gayrısını bilmiyorum.

3

iki şeyi bilmek istiyorum. (belki aynı şeyi iki kere bilmek
istiyordum.) duvarların rengi neydi? derimin rengi neydi?
dokunuyorum duvarlara; parmak uçlarımla, avuçlarımla,
dilimle dokunuyorum. duvarların bir rengi olmalı. ama hiçbir
duvarcının, hiçbir ressamın bu rengi bildiğini sanmam. adı
yoktu bu rengin, kimyası yoktu. belki renksizliğin rengiydi bu.
çürüyen bir bedenin kokusuydu duvarların rengi...

adımdan gayrısını bilmiyorum.

4

bir böcek gibi antenlerimi gezdiriyorum bedenimde. anahtar
deliğinden sızan ölü ışıkta ellerime bakıyorum. ellerim... sanki
bir kadının memelerini hiç okşamamış, sicaklığını duymamış.
ellerim... her dizesi çığlık olan şiirleri hiç yaratmamış sanki. ne
beyaz tenliyim artık, ne esmer, ne de kara... cüzzamlının,
vebalının bir rengi vardır. irinin bir rengi... ölünün bile bir
rengi vardır ama derimin rengi yoktu. belki çürüyen bir kentin
rengiydi bu. çürüyen bir dünyanın...

adımdan gayrısını bilmiyorum.

5

killi, ayakları üzerinde duramayan bir yaratıktım artık.
soyumun neye benzediğini unuttum. ’insana benziyorlardı’
diye duymuştum bir vakitler. demek ki şimdi maymun
halkasında insanlık...

adımdan gayrısını bilmiyorum.

6

ağzımı anahtar deliğine dayayıp havayı emiyorum. böcek
sokması gibi bir yanma duyuyorum boğazımda. oysa kuru bir
yaprağı bile dalından düşürecek gibi değil bu esinti. belki
çöle dönmüş toprağa tek yağmur damlasının düşüşü yalnızca.
çamur gibi bir yağmur damlası... ama toprak, bu damlayla
çatlatacak bağrındaki tohumu. çöl, bütün vahalarını bu
damlayla yeşertecek... genzim yanıyor. ince bir kan şeridi
sızıyor dudaklarımdan. kirli, sıcak ve simsiyah...

adımdan gayrısını bilmiyorum.

7

suyum, bir litrelik karton süt kutusu içinde. yetmiş iki gündür
sakındığım ve hergün ancak bir kere dudaklarımı
değdirdiğim... dilimi bir köpek gibi değdirdiğim. (dilin suya
dokunuşu... bir süngerin denizi yutuşu yani. bir çölün seraba
kesilmesi bir an için.) her gün ancak bir kere değdiriyorum
dudaklarımı suya. dilimi kaçırıyorum artık. sünger, bütün
vantuzlarını birden uzatmasın diye... bataklıktaki suyun da bir
su yanı vardır. çürüyen bir bedenin bile dayanılabilir
kokusuna. kutuda kalan son bir yudum su, bu bile değildi
artık. küstü, öldürdü kendini su...
su çürüdü...

adımdan gayrısını bilmiyorum

gabriel garcia marquez

mechul
1. seni sen olduğun için değil, seninle birlikte olduğumda ben olduğum için seviyorum.
2. hiç kimse gözyaşlarını hak etmez, onlara layık olan kişi ise seni ağlatmaz.
3. sen istediğinde sana aşık olmaması, sana aşık olmadığı anlamına gelmez.
4. gerçek arkadaş, elini tutan, kalbine dokunandır.
5. birisine yabancılaşmanın en kötü biçimi yanında oturuyor olup ona hiçbir zaman ulaşamayacağını bilmektir.
6. hiçbir zaman gülümsemekten vazgeçme, üzgün olduğunda bile! gülümsemene kimin, ne zaman aşık olacağını bilemezsin.
7. tüm dünya için sadece bir kişi olabilirsin, fakat bazıları için sen bir dünyasın.
8. zamanı onu seninle birlikte geçirmeye hazır olmayan biriyle geçirme.
9. belki de tanrı uygun kişiyi tanımandan önce yanlış kişilerle tanışmanı, onu tanıdığında minnettar olman için istedi.
10. "bitti" diye üzülme, "yaşandı" diye sevin.
11. her zaman seni üzecek birileri olacaktır, yapman gereken insanlara güvenmeye devam etmek, kime iki defa güveneceğine daha fazla dikkat etmektir.
12. birini daha iyi tanımadan ve bu kişinin senin kim olduğunu bilmesinden önce kendini daha iyi bir kişiye dönüştür ve kim olduğunu bilerek kendine güven.
13. kendini çok zorlama, en güzel şeyler onları en az beklediğinde olur.

"yaşanan herşeyin bir sebebi vardır"

william shakespeare

mechul
iyi ol fakat çok iyi olma. birazcık huysuz ol fakat çok değil.içinden geliyorsa dua et.
eğer sana rahatlık veriyorsa arada bir küfür de et. etrafındakilere mümkün olduğunca dostça davran, müşfik ol.
eğer bir gün kötü davranmanı gerektirecek bir durum karşısında kalırsan;bağır,çağır, kır, dök ve unut!
her zaman ve her yerde eline geçen bütün saadeti yakala,en ufak bir parçanın bile kaçmasına izin verme.
yaşa herşeyden önce yaşa ve sırf tesadüfen bu dünyaya gelmiş olduğun için, laf olsun diye günlerini geçirme.
eğer gerçek aşkı tanıyacak kadar şanslıysan; bütün kalbin,ruhun ve bedeninle sev!
hayatını o şekilde yasa ki; her an kendi elini sıkabilesin ve her gün faydalı olan, hiç olmazsa bir şey yap ki; gecelerin yaklaşırken örtüleri üzerine çekip kendi kendine "ben elimden geleni yaptim" diyebilesin.
düşüncelerin neyse hayatın da odur.
hayatın gidişini değiştirmek istiyorsan düşüncelerini değiştir.
w. shakespeare

muge sarıkurt

mechul
şahrud ve seyduna türküler 3’te adını duyuran kadife sesli,dinlenilesi kişidir.

sen hiç mi bahar görmedin

yangın yangın bakışların saçların rüzgar rüzgar
savur alevini yansın gözlerine konan turnalar
savur alevini yansın gözlerine düşen damlalar
sen hiçmi bahar görmedin
yüreğini aşka sermedin
beni kovsan gitmem derdi.
yaban kokusuz yalancı
şehirde eskimiz yandı gittin.
deva bulmam gözlerime degdi
şimdi kupkuru çöl gibi sözlerin
yaban kokusuz yalancı...

sana geldim sona
sende yeryüzüdür gölde vuran
ey sularinin sonsuzluğu
bakişlarim demir alsin gözlerinin limanina
firtinalar yorgunu yüreğim sana
bütün sabahlarim sesinde ağarsin
keder tirmanmasin yüzüme bir daha sarmaşik gibi
öpüşlerin damlasin çöl dudaklarima
biliyorum yüreğim durgun sudur dindiğim
korku kiyilarimi sildiğim
sana geldim sustum ve yumdum
iki damla ateş düşürdün gözlerime
al uslandir korsan bedenimi
gece kanat çirpsin parmaklarimda
birbirimizden kaçiracak yerimiz kalmasin
birleşsin yağmur suyunda ellerimiz
birak öpüşlerim ağzini kapasin uzun  uzadiya
susarak kalalim birbirimizde
sabaha söyleyecek söz birakmayalim
köpekler gibi haylayan acilarimiz sussun
sevda çözmesin kendini bizden
sularca gülüşelim yüreğim ali koysun gitmelerini
 sana geldim sana...

en kaynar su bile olsan ateşini söndürürdün
yüreğine bir sorabilseydin bu zulümü bitirirdin 
yangınına el olanın umutları fot olur
bir ömür yangınsızda yanar yanar kül olur
sen hiç mi bahar görmedin beni kovsan gitmem derdin
yaban kokusuz yalancı
şehirde eskimiz yandı gitti.
 deva bulmam gözlerine değdi
şimdi kupkuru çöl gibi sözlerin
yaban kokusuz  yalancı.
4 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol