yitik bir umut.
ankaraya
öyle yakisirdi ki kar..
asfaltlar isildar,
buz tutardi resmi yalanlar...
kimse keman çalmaz belki ama
çok keman çalinsin balolarinda
diye yapilmis
gri
sisli
binalar...
alninin ortasinda
ciddi bir devlet asabiyeti.
çok kötü günlermis gibi en genç zamanlar,
bu zulüm bu sevda bitmezmis sevmek
bir halki sevmekse ask o zaman sevmekmis!
(biz bir seyi delicesine severiz ama tanrim neyi?)
kahve önü çatlak mozaik
bel kemigine tehdit
kürsüler üstünde
çok sigara içen
ögrenciler
bir daha asla yasayamayacagi
asklari teget geçerken
hep onu sevmeyenleri severek
hep onu sevenin gözlerinden
kalabaliklara kaçarak
karisarak toplumcu gerçekçi yalnizliklara,
yüksek rakimlarda çatlamis dudaklarini
bir izmirli güzele dayatmak varken
(hep kardes olacak degiliz ya, yasasin halklarin sevgililîgî!)
soyut bir sevdaya
besik kertilmis olan
dagda çoban,
sehirde sark çibani sayilan,
firatin büyük elleri
araratin kiz yelleri
cilonun derin nefesleri
hülasa kente hukuk mukuk okun
mümkünse o arada da memleketi kurtarmaya gelmis
anadolu çocuklari,
ankara ya
öyle yakisirdi ki kar
asfaltlar isildar,
buz tutardi resmi yalanlar
belki balkona kar seyretmeye çikar diye
sevdigimiz kizlar
çok dibimiz donmustur
ve çogu zaman
bu kar mevzuu
kizlara yeterince ilginç gelmemistir
hiçbir sey
kapali bir dükkan kadar
hüzünlü gelmez insana
ankarada,
yoksa bugün bir hayat
yasanmayacak mi duygusu çöker bütün bozkira.
kimse keman çalmaz belki
belki bu fiim hiçbir zaman
o kadar fiyakali olmayacak ama
hiçbir lahmacunda
o okul yolundaki üçüncü sinif lokantadakinin
tadini vermeyecek bir daha
çok daha iyilerini yedim sonra
bizzat urfada hatta
ama hiçbirinde
o kadar aç oturrnadim sofraya
ankaraya
öyle yakisirdi ki kar
çok yabanci bir soluk duyulur bazi
bilinmez bir dilin isligindan
anla ki sikildi bizim konsolosluktaki konuklar
öyle deme ankarayi sevmeyene bir zulümdür
bu kadar insanin neden ankarayi sevdigini anlamadan
ankarada yasamak
yollarina hep sevdigimiz insanlarin
adlarini vermediler ama
biz her duvara
bilvesile onlarin adini yazarak yasadik
kül ve betondan mürekkep
yasadikça yasanilasi gelen
o tuhaf bozkir kokusunda.
ankaraya
öyle yakisirdi ki kar.
asfaltlar isildar...
bir günden bir sürü gün yapan
mesai saatlerinde hiçbir sey yapan
hiçbir sey alip hiçbir sey sunan
rakiyi bol sulu içen
dokunmasin için degi!
çabuk bitmesin dîye devletimin tekel rakisi,
hep kagitlara bakarak,
hep kagitlardan bakarak
hem neset ertas i hem bülent ersoy u
ayni anda sevmeyi basararak,
karisinin bayat ekmeklerden yaptigi tatliyi
çok begenmeyerek ama
yine de bu tasarrufunu takdir ederek
boynu hep kidemli bir atkinin içinde sakliyken
hep bir seylere birilerine küsmüs gibi
yürüyen...
memurlar.......
ankaraya
öyle yakisirdi ki kar..
asfaltlar isildar,
buz tutardi resmi yalanlar...
biz,
simdi kapali birr kuruyemisçi
dükkaninin
-ki bütün plan kar altinda
tuzsuz ay çekirdegi çitieyip
yani sira bafra içmektir-
kötü isiklandirilmis vitrininden
umutsuzca içeri bakan,
kimligi gereginden fazla sorgulanmis,
merhabadan çok çikar ulan kimligini denmis,
-yani sistem kendi verdigi kimligi
zirt pirt geri istemektedir-
dogdugu yer yüzünden
dogustan kavgaci zannedilen ama
pek çogu kavgadan nefret eden
kavgaci
esmer
cesur
korkak
çogu kürt
çogu türk
çocuklardik...
ankaraya
öyle yakisirdi ki kar....
ha sonra
belki ahmed arifin aklina
hiçbir sairin aklina gelmeyecek
-çünkü hiçkimse bir daha ankara yi
onun kadar sevemeyecek
-bir siir islenir:
kar altindadir varoslar
hasretim,nazlidir ankara.....
ustam yine sen bilirsin ama
hangi aralikta bir sair ölmüsse
iste o,en netameli aydir bence.
ankaraya
öyle yakisirdi ki kar...
asfaltlar isildar...
yalanlar...
simdi ve sonra
ne zaman ankaraya kar yagsa
elim gönlüm,
çocuklugum buz tutar.
öyle yakisirdi ki kar..
asfaltlar isildar,
buz tutardi resmi yalanlar...
kimse keman çalmaz belki ama
çok keman çalinsin balolarinda
diye yapilmis
gri
sisli
binalar...
alninin ortasinda
ciddi bir devlet asabiyeti.
çok kötü günlermis gibi en genç zamanlar,
bu zulüm bu sevda bitmezmis sevmek
bir halki sevmekse ask o zaman sevmekmis!
(biz bir seyi delicesine severiz ama tanrim neyi?)
kahve önü çatlak mozaik
bel kemigine tehdit
kürsüler üstünde
çok sigara içen
ögrenciler
bir daha asla yasayamayacagi
asklari teget geçerken
hep onu sevmeyenleri severek
hep onu sevenin gözlerinden
kalabaliklara kaçarak
karisarak toplumcu gerçekçi yalnizliklara,
yüksek rakimlarda çatlamis dudaklarini
bir izmirli güzele dayatmak varken
(hep kardes olacak degiliz ya, yasasin halklarin sevgililîgî!)
soyut bir sevdaya
besik kertilmis olan
dagda çoban,
sehirde sark çibani sayilan,
firatin büyük elleri
araratin kiz yelleri
cilonun derin nefesleri
hülasa kente hukuk mukuk okun
mümkünse o arada da memleketi kurtarmaya gelmis
anadolu çocuklari,
ankara ya
öyle yakisirdi ki kar
asfaltlar isildar,
buz tutardi resmi yalanlar
belki balkona kar seyretmeye çikar diye
sevdigimiz kizlar
çok dibimiz donmustur
ve çogu zaman
bu kar mevzuu
kizlara yeterince ilginç gelmemistir
hiçbir sey
kapali bir dükkan kadar
hüzünlü gelmez insana
ankarada,
yoksa bugün bir hayat
yasanmayacak mi duygusu çöker bütün bozkira.
kimse keman çalmaz belki
belki bu fiim hiçbir zaman
o kadar fiyakali olmayacak ama
hiçbir lahmacunda
o okul yolundaki üçüncü sinif lokantadakinin
tadini vermeyecek bir daha
çok daha iyilerini yedim sonra
bizzat urfada hatta
ama hiçbirinde
o kadar aç oturrnadim sofraya
ankaraya
öyle yakisirdi ki kar
çok yabanci bir soluk duyulur bazi
bilinmez bir dilin isligindan
anla ki sikildi bizim konsolosluktaki konuklar
öyle deme ankarayi sevmeyene bir zulümdür
bu kadar insanin neden ankarayi sevdigini anlamadan
ankarada yasamak
yollarina hep sevdigimiz insanlarin
adlarini vermediler ama
biz her duvara
bilvesile onlarin adini yazarak yasadik
kül ve betondan mürekkep
yasadikça yasanilasi gelen
o tuhaf bozkir kokusunda.
ankaraya
öyle yakisirdi ki kar.
asfaltlar isildar...
bir günden bir sürü gün yapan
mesai saatlerinde hiçbir sey yapan
hiçbir sey alip hiçbir sey sunan
rakiyi bol sulu içen
dokunmasin için degi!
çabuk bitmesin dîye devletimin tekel rakisi,
hep kagitlara bakarak,
hep kagitlardan bakarak
hem neset ertas i hem bülent ersoy u
ayni anda sevmeyi basararak,
karisinin bayat ekmeklerden yaptigi tatliyi
çok begenmeyerek ama
yine de bu tasarrufunu takdir ederek
boynu hep kidemli bir atkinin içinde sakliyken
hep bir seylere birilerine küsmüs gibi
yürüyen...
memurlar.......
ankaraya
öyle yakisirdi ki kar..
asfaltlar isildar,
buz tutardi resmi yalanlar...
biz,
simdi kapali birr kuruyemisçi
dükkaninin
-ki bütün plan kar altinda
tuzsuz ay çekirdegi çitieyip
yani sira bafra içmektir-
kötü isiklandirilmis vitrininden
umutsuzca içeri bakan,
kimligi gereginden fazla sorgulanmis,
merhabadan çok çikar ulan kimligini denmis,
-yani sistem kendi verdigi kimligi
zirt pirt geri istemektedir-
dogdugu yer yüzünden
dogustan kavgaci zannedilen ama
pek çogu kavgadan nefret eden
kavgaci
esmer
cesur
korkak
çogu kürt
çogu türk
çocuklardik...
ankaraya
öyle yakisirdi ki kar....
ha sonra
belki ahmed arifin aklina
hiçbir sairin aklina gelmeyecek
-çünkü hiçkimse bir daha ankara yi
onun kadar sevemeyecek
-bir siir islenir:
kar altindadir varoslar
hasretim,nazlidir ankara.....
ustam yine sen bilirsin ama
hangi aralikta bir sair ölmüsse
iste o,en netameli aydir bence.
ankaraya
öyle yakisirdi ki kar...
asfaltlar isildar...
yalanlar...
simdi ve sonra
ne zaman ankaraya kar yagsa
elim gönlüm,
çocuklugum buz tutar.
kelime cambazı.
çok iyi kullanır onları.
ses tonu ise ayrı bir güzellik katar yazılarına.
çok iyi kullanır onları.
ses tonu ise ayrı bir güzellik katar yazılarına.
kanayan yarayı kanatan proğram.
izlemiş oldugum bir belgeselinde şöyle bir konuşma geçer eski bir emniyet müdürü ile aralarında.
- ahmet parise geliyorum işlerim var, varmı bir istegin.
+ abi gelirken çiğ köftelik bulgur, pul biber birde 8-9 şişe şaşal (bkz: su), vatanımın suyunu özledim suyu bile bir başka.
birde ufak bir rakı.
- tamam diyor ve telefonu kapatıyor.
bu sözleri söyleyen vatan haini olamaz bence.
saygıyla anılması gereken türkiyenin büyük sanatçılarından biri.
- ahmet parise geliyorum işlerim var, varmı bir istegin.
+ abi gelirken çiğ köftelik bulgur, pul biber birde 8-9 şişe şaşal (bkz: su), vatanımın suyunu özledim suyu bile bir başka.
birde ufak bir rakı.
- tamam diyor ve telefonu kapatıyor.
bu sözleri söyleyen vatan haini olamaz bence.
saygıyla anılması gereken türkiyenin büyük sanatçılarından biri.
tak.
geldik o malum sarkiya arkadaslar.
bilmeyenler varsa bilenlerden ögrensinler.
bu sarkiyi söylemeyi çok seviyorsunuz biliyoruz.
hepimizin kuyruk acisi var onu da biliyoruz.
dün programdayken bir sey söylemistim arkadaslar.
köpekler için üzülmeye deymez.
köpekler burunlarinin dibinde bile olsa.
renk körü olduklarindan gökkusagini göremezler.
biz de zamaninda bir köpege gökkusaginin renklerini gördügümüz anlatmaya çalistik ama
hiçbir köpegi inanadiramadik arkadaslar.
sizi üzenin sizi üzenin taaa a..na ko....m
dumansiz sigaranin
köpüksüz biranin
sensiz su hayatin
ta a..na koyayim
sigara birakilir
bira birakilir
ama sen var ya sen gülüm birakilmazsin
sözlerin biçak gibi
deldi geçti cigerimi
sana verdim yüregimi
tüh a..na koyayim
seni gördüm bir kafede
yaninda bes lavuk ile
selam verdim s.kt.r çektin
yuh a..na koyayim
göz yaslarimla birlikte yagan yagmur damlalari meger askimizmis bilemedim ben
ben seni sevdim ya o da bana yeter köpek
sen de beni terk edip siktir olup gittin ya
ben de senin gibilerin
ta a..na koyayim
geldik o malum sarkiya arkadaslar.
bilmeyenler varsa bilenlerden ögrensinler.
bu sarkiyi söylemeyi çok seviyorsunuz biliyoruz.
hepimizin kuyruk acisi var onu da biliyoruz.
dün programdayken bir sey söylemistim arkadaslar.
köpekler için üzülmeye deymez.
köpekler burunlarinin dibinde bile olsa.
renk körü olduklarindan gökkusagini göremezler.
biz de zamaninda bir köpege gökkusaginin renklerini gördügümüz anlatmaya çalistik ama
hiçbir köpegi inanadiramadik arkadaslar.
sizi üzenin sizi üzenin taaa a..na ko....m
dumansiz sigaranin
köpüksüz biranin
sensiz su hayatin
ta a..na koyayim
sigara birakilir
bira birakilir
ama sen var ya sen gülüm birakilmazsin
sözlerin biçak gibi
deldi geçti cigerimi
sana verdim yüregimi
tüh a..na koyayim
seni gördüm bir kafede
yaninda bes lavuk ile
selam verdim s.kt.r çektin
yuh a..na koyayim
göz yaslarimla birlikte yagan yagmur damlalari meger askimizmis bilemedim ben
ben seni sevdim ya o da bana yeter köpek
sen de beni terk edip siktir olup gittin ya
ben de senin gibilerin
ta a..na koyayim
diyarbkırda gördügüm bir olay.
-muavin camdan kafasını çıkarır ofis, dağkapı diye bagırır.
-durakta bekleyen teyzeye sorar. ofisemi gidisen teyze.?
-teyze yok oglum görümceme gidiyem der.
-muavin’de yok teyze ordan geçmez ofis diye bağıriyem duymisenmi der. şöför basar gaza.
-muavin camdan kafasını çıkarır ofis, dağkapı diye bagırır.
-durakta bekleyen teyzeye sorar. ofisemi gidisen teyze.?
-teyze yok oglum görümceme gidiyem der.
-muavin’de yok teyze ordan geçmez ofis diye bağıriyem duymisenmi der. şöför basar gaza.
bir servet kocakaya eseri:
zindan olmuş dünya bana
duvarını kendim ördüm
meydan kalmış ona buna
ben sonumu kendim ördüm
bir kalemle bir kağıda
üç şey yazdım
sonra öldüm
biri anam biri babam
en sonunda seni gördüm
görmez olaydım
seni gördüm..
sensiz dünya dünya değil
etrafına teller ördüm
sevdam kalmış kurda kuşa
seni seven eller gördüm..
söz-müzik:servet kocakaya.
zindan olmuş dünya bana
duvarını kendim ördüm
meydan kalmış ona buna
ben sonumu kendim ördüm
bir kalemle bir kağıda
üç şey yazdım
sonra öldüm
biri anam biri babam
en sonunda seni gördüm
görmez olaydım
seni gördüm..
sensiz dünya dünya değil
etrafına teller ördüm
sevdam kalmış kurda kuşa
seni seven eller gördüm..
söz-müzik:servet kocakaya.
satır-a temenniler
gizlemeye çalıştığınız satırlarınız
ezberlemiştir kanın rengini
ama düşünmez değil mi,
artık kanmayacak bir yazarı.
yaşamak, ol’madığından emer sütünü
yazarken düşünmek budur oysa
yazarken düşürülmek
zincirleme pusularla.
tırnak içine alıp, hatırlattığınız
güzel bir mısrası olsaydı arzu’nun
nasıl barışırdık o zaman bir bilseniz
isra(f)il bile çıldırır,
göçerdi aramızdan.
gizlemeye çalıştığınız satırlarınız
ezberlemiştir kanın rengini
ama düşünmez değil mi,
artık kanmayacak bir yazarı.
yaşamak, ol’madığından emer sütünü
yazarken düşünmek budur oysa
yazarken düşürülmek
zincirleme pusularla.
tırnak içine alıp, hatırlattığınız
güzel bir mısrası olsaydı arzu’nun
nasıl barışırdık o zaman bir bilseniz
isra(f)il bile çıldırır,
göçerdi aramızdan.
bağlantı hızımızın düşük olduğu anda yada yayın yapan dj’in baglantı hızının düşük olmasından kaynaklanan sorundan dolayı karşımıza çıkan mesaj.
dinlenesi şarkı berduş.
bir berduşum evim yok mekanım yok
sebebim ooooooo ooooooo...
bir berduşum dilim yok lisanım yok..
zikrim oooooooooooooo...
ağlaa aaaaa aaaaa.. aşk vaaaar...
berduşum gönül bir akşam gel bana..
içim hazin hazin..
sorarlar derdin nedir aşk derim bilmezler..
berduş deyip geçerler..
berduşum gönül kimse bilmez derdimi..
dilimde bin vuslat..
sorarlar vuslat nedir aşk derim bilmezler..
berduş deyip geçerler..
bir berduşum sorum yok cevabım yok...
sebebim ooooooo ooooooo...
bir berduşum günah yok sevabım yok
zikrim oooooooooooooo ...
söz-müzik: ekrem düzgünoğlu.
bir berduşum evim yok mekanım yok
sebebim ooooooo ooooooo...
bir berduşum dilim yok lisanım yok..
zikrim oooooooooooooo...
ağlaa aaaaa aaaaa.. aşk vaaaar...
berduşum gönül bir akşam gel bana..
içim hazin hazin..
sorarlar derdin nedir aşk derim bilmezler..
berduş deyip geçerler..
berduşum gönül kimse bilmez derdimi..
dilimde bin vuslat..
sorarlar vuslat nedir aşk derim bilmezler..
berduş deyip geçerler..
bir berduşum sorum yok cevabım yok...
sebebim ooooooo ooooooo...
bir berduşum günah yok sevabım yok
zikrim oooooooooooooo ...
söz-müzik: ekrem düzgünoğlu.
şarkıyı dinlemek istiyorum diyenler klbini izlemeli dinlenesi şarkı.
http://tinyurl.com/yw9fpv (berdus)
http://tinyurl.com/yw9fpv (berdus)
oyuncular:
brad pitt - (richard)
cate blanchett - (susan)
said tarchani - (ahmed)
ebubekir el ceyd - (yusuf)
adriana barraza - (amelia)
gael garcía bernal - (santiago)
elle fanning - (debbie jones)
nathan gamble - (mike jones)
rinko kikuchi - (chieko)
koji yakusho - (yasujiro)
satoshi nikaido - (dedektif kenji)
fasın, çöllük arazide kurulu bir köyünde, keçi sürüsü çobanlığı yapan iki kardeş, ahmed (said tarchani) ve yusuf (ebubekir el ceyd), babalarının yeni aldığı tüfeği denemek için bir kaç atış yaparlar. atış konusunda daha deneyimli olan küçük kardeş yusuf, satıcının dediği gibi, tüfeğin menzilinin 3 km. olup olmadığını kontrol etmek için yüksek bir tepeye çıkar. tepenin aşağısındaki yoldan geçen yolcu otobüsüne nişan alıp ateş etmek gibi, hatalı bir seçim yapar. isabet ettiremediğini düşünerek abisiyle birlikte evlerine geri dönerler. fakat bu çocuklar, yaptıkları yanlış seçimle, ardında bıraktıkları dramın farkında değildirler. zira, mermi otobüsün camından içeri girerek, kocası richard (brad pitt) ile seyahat için abdden gelen susannın (cate blanchett), boynuna isabet etmiştir. otobüste bulunan herkes bir anda paniğe kapılır. richard çaresizlik içinde etrafındakilerden yardım ister. fakat, sadece yayın organlarında abdlileri işgalci, barbar olarak tanıyan yolcular çifte yardım etmek istemez. richardın ısrarı üzerine ambulans gelene kadar bir saat otobüsün beklemesini kabul ederler.
richard, acil yardımın yapılacağı yerlerden uzak oldukları için susanı alarak en yakında ki köye götürür. hataları yüzünden bir çocuklarını kaybetmiş çift, kötüye giden evliliklerini kurtarma için yolculuğa çıkmışlardır. nereden geldiği belli olmayan bir kurşunun amerikalı çiftlerden susanı yaralaması haberi üzerine, fasın abd konsolosluğu devreye girerek tüm dünyada terör saldırısı alarmı verilir. abd, vatandaşlarının terörist saldırıya uğradığını düşünmektedir.
susan ve richard, yolculuğa çıkarken çocukları debbie (elle fanning) ve mikeı (nathan gamble) abdde ki evlerinde daimi bakıcıları, meksikalı ameliaye (adriana barraza) bırakmışlardır. richard evi arayıp başlarından geçen olayı bildirir. fakat amelianin, meksikada oğlunun düğünü vardır ve gitmek zorundadır. çocuklara bakacak kimseyi bulamayınca, onlarıda yanına alarak sınır ötesinde ki meksikaya gider. meksikanın tehlikeli olduğu düşüncesi ile büyüyen çocuklar tedirgindirler. düğün bittikten sora, abdye geri dönüşte amelianin yanında yeğeni santiagoda (gael garcía bernal) vardır. sınırdan geçişte abd polisi sorun çıkarır. asi bir ruha sahip genç santiago, polisten kaçmaya çalışınca durumu daha da zora sokar.
dünyanın diğer ucu japonyada, yasojironun (koji yakusho) yakın zamanda karısı ölmüş, tüm sevgisine rağmen sağır ve dilsiz kızı chieko (rinko kikuchi) ile, bir türlü iletişim sağlayamamanın sıkıntılarını çekmektedir. annesinin intihar etmesinden de derin bir şekilde etkilenen chieko, insanlarla iletişim sağlamak için bedensel bir çözüm arayışı içerisine girmiştir. bunun yanısıra japon polisi, faklı ülkelere giderek av yapmayı seven işadamı yasojiroyu, üzerine kayıtlı bir tüfekle suç işlendiği gerekçesiyle aramaktadır.
brad pitt - (richard)
cate blanchett - (susan)
said tarchani - (ahmed)
ebubekir el ceyd - (yusuf)
adriana barraza - (amelia)
gael garcía bernal - (santiago)
elle fanning - (debbie jones)
nathan gamble - (mike jones)
rinko kikuchi - (chieko)
koji yakusho - (yasujiro)
satoshi nikaido - (dedektif kenji)
fasın, çöllük arazide kurulu bir köyünde, keçi sürüsü çobanlığı yapan iki kardeş, ahmed (said tarchani) ve yusuf (ebubekir el ceyd), babalarının yeni aldığı tüfeği denemek için bir kaç atış yaparlar. atış konusunda daha deneyimli olan küçük kardeş yusuf, satıcının dediği gibi, tüfeğin menzilinin 3 km. olup olmadığını kontrol etmek için yüksek bir tepeye çıkar. tepenin aşağısındaki yoldan geçen yolcu otobüsüne nişan alıp ateş etmek gibi, hatalı bir seçim yapar. isabet ettiremediğini düşünerek abisiyle birlikte evlerine geri dönerler. fakat bu çocuklar, yaptıkları yanlış seçimle, ardında bıraktıkları dramın farkında değildirler. zira, mermi otobüsün camından içeri girerek, kocası richard (brad pitt) ile seyahat için abdden gelen susannın (cate blanchett), boynuna isabet etmiştir. otobüste bulunan herkes bir anda paniğe kapılır. richard çaresizlik içinde etrafındakilerden yardım ister. fakat, sadece yayın organlarında abdlileri işgalci, barbar olarak tanıyan yolcular çifte yardım etmek istemez. richardın ısrarı üzerine ambulans gelene kadar bir saat otobüsün beklemesini kabul ederler.
richard, acil yardımın yapılacağı yerlerden uzak oldukları için susanı alarak en yakında ki köye götürür. hataları yüzünden bir çocuklarını kaybetmiş çift, kötüye giden evliliklerini kurtarma için yolculuğa çıkmışlardır. nereden geldiği belli olmayan bir kurşunun amerikalı çiftlerden susanı yaralaması haberi üzerine, fasın abd konsolosluğu devreye girerek tüm dünyada terör saldırısı alarmı verilir. abd, vatandaşlarının terörist saldırıya uğradığını düşünmektedir.
susan ve richard, yolculuğa çıkarken çocukları debbie (elle fanning) ve mikeı (nathan gamble) abdde ki evlerinde daimi bakıcıları, meksikalı ameliaye (adriana barraza) bırakmışlardır. richard evi arayıp başlarından geçen olayı bildirir. fakat amelianin, meksikada oğlunun düğünü vardır ve gitmek zorundadır. çocuklara bakacak kimseyi bulamayınca, onlarıda yanına alarak sınır ötesinde ki meksikaya gider. meksikanın tehlikeli olduğu düşüncesi ile büyüyen çocuklar tedirgindirler. düğün bittikten sora, abdye geri dönüşte amelianin yanında yeğeni santiagoda (gael garcía bernal) vardır. sınırdan geçişte abd polisi sorun çıkarır. asi bir ruha sahip genç santiago, polisten kaçmaya çalışınca durumu daha da zora sokar.
dünyanın diğer ucu japonyada, yasojironun (koji yakusho) yakın zamanda karısı ölmüş, tüm sevgisine rağmen sağır ve dilsiz kızı chieko (rinko kikuchi) ile, bir türlü iletişim sağlayamamanın sıkıntılarını çekmektedir. annesinin intihar etmesinden de derin bir şekilde etkilenen chieko, insanlarla iletişim sağlamak için bedensel bir çözüm arayışı içerisine girmiştir. bunun yanısıra japon polisi, faklı ülkelere giderek av yapmayı seven işadamı yasojiroyu, üzerine kayıtlı bir tüfekle suç işlendiği gerekçesiyle aramaktadır.
en güzel düşler isimli yeni albümü ile eski şarkıları bi daha seslendirdiler ...
albümdeki şarkılar ...
sevdan bir ateş
al beni yar
gayret et güzelim
mor yel
ayrılık
yanar kor olurum
acılar parkı
hiç bilemem
sen yine seni sev
hüzün kovan kuşu
zindan masalları
ölümler
acılar sorular ve yüzler
hoşçakal ...
http://i15.tinypic.com/6giswwo.jpg cover.
albümdeki şarkılar ...
sevdan bir ateş
al beni yar
gayret et güzelim
mor yel
ayrılık
yanar kor olurum
acılar parkı
hiç bilemem
sen yine seni sev
hüzün kovan kuşu
zindan masalları
ölümler
acılar sorular ve yüzler
hoşçakal ...
http://i15.tinypic.com/6giswwo.jpg cover.
yilmaz erdogan - (bkz: bir mevsimin aci gerçekleri)
bir metin kemal kahraman albümü.
ve süper bir eser (bkz: ferfecir).
ve süper bir eser (bkz: ferfecir).
her aşk katilidir bir öncekinin
rüzgarlı bir tepenin yamacındayım şimdi
kent suskun
ve istasyonlar ayrılık için var bu şehirde
imlası buzuk, üşümüş ve kirli bir çocuk olurum seni düşünürken
ömrüme iliştirdiğim martı leşleri yamalı bir geçmişi oynar
imtihanlar ve intiharlar üzerine kurulu hayatlardan
gecenin en serseri yanını alırım günceme
durup durup şiirler yazmak yoluna
yeni bir yaşam biçimim oldu son günlerde
kendimi sende kalabalık buluşum belki de bundan
her gece yorganımın altında sakladığım
kırlangıç sürüleriyle geliyorum sana
sen uykudayken
babam her gece ölüyor şimdilerde
annem nihavent bir çığlık oluyor
bana en çok sensizlik koyuyor
sonra babilin asma bahçelerine asıyorum kendimi
uyanmak için
eski bir aşkını anlatıyorken bana
konuştuklarından yapılma bir sessizlik oluyor ağzım
kaç kez kanıyorum bir bilsen
(ya da hiç bilmesen)
sesinin ardında yüzün sessiz bir tabanca gibi duruyor
kendimi kötü kurulmuş bir cümle sanıyorum
gece yüklü bir kamyon uykularımı solluyor
yastığının altında yalnızlığın var biliyorum
oysa ben senden bir bardak su istedim
akdeniz değil
son yalnızı benimdir bu kentin
istanbul arkamdan gelir
ey hüznü yüzünde gülücük diye taşıyan kız
hep kendine mi saklarsın çocukluğunu
ağzıma bir bulut bulaşsa da yokluğundan yapılmış
kayadan seken kurşun
en serseri yanımız olur kimi zaman
ve ben hep kendimi terk ederim senden
her katilin aşkı
her aşkın katili
bir öncekinin faili
hep ben olurum
hep ben ölürüm
içime uzanan koridorların ortasından
hep gülerdin beni görünce
bense sana hep geç kalırdım
sona kalırdım
sonra kanardım
yağmurlarla inseydin içime
içim senden yanaydı
yüzümdeki işgaller senden karaydı
seni sevmek en gizli ağlama biçimimdi
sana yazacaklarım sil sil bitmezdi
ve ben
sende hiçbir şeydim
sen bende her şeyken
canım
yastığının altında biriktirdiğin yalnızlıklarım
kendine varlaşıp bana yoklaşan biri yapar seni
ve ne kadar kaçsan o kadar yakınsındır aslında kendine
geciken sevdalar yıkık kentlere benzer bilirsin
ve sevgisizlik alır bir gün seni benden
işte bu yüzden
sen hep sevil
hep sevil
sevil
kahraman tazeoğlunun "ölü bir kentin morg alfabesi" adlı kitabından.
rüzgarlı bir tepenin yamacındayım şimdi
kent suskun
ve istasyonlar ayrılık için var bu şehirde
imlası buzuk, üşümüş ve kirli bir çocuk olurum seni düşünürken
ömrüme iliştirdiğim martı leşleri yamalı bir geçmişi oynar
imtihanlar ve intiharlar üzerine kurulu hayatlardan
gecenin en serseri yanını alırım günceme
durup durup şiirler yazmak yoluna
yeni bir yaşam biçimim oldu son günlerde
kendimi sende kalabalık buluşum belki de bundan
her gece yorganımın altında sakladığım
kırlangıç sürüleriyle geliyorum sana
sen uykudayken
babam her gece ölüyor şimdilerde
annem nihavent bir çığlık oluyor
bana en çok sensizlik koyuyor
sonra babilin asma bahçelerine asıyorum kendimi
uyanmak için
eski bir aşkını anlatıyorken bana
konuştuklarından yapılma bir sessizlik oluyor ağzım
kaç kez kanıyorum bir bilsen
(ya da hiç bilmesen)
sesinin ardında yüzün sessiz bir tabanca gibi duruyor
kendimi kötü kurulmuş bir cümle sanıyorum
gece yüklü bir kamyon uykularımı solluyor
yastığının altında yalnızlığın var biliyorum
oysa ben senden bir bardak su istedim
akdeniz değil
son yalnızı benimdir bu kentin
istanbul arkamdan gelir
ey hüznü yüzünde gülücük diye taşıyan kız
hep kendine mi saklarsın çocukluğunu
ağzıma bir bulut bulaşsa da yokluğundan yapılmış
kayadan seken kurşun
en serseri yanımız olur kimi zaman
ve ben hep kendimi terk ederim senden
her katilin aşkı
her aşkın katili
bir öncekinin faili
hep ben olurum
hep ben ölürüm
içime uzanan koridorların ortasından
hep gülerdin beni görünce
bense sana hep geç kalırdım
sona kalırdım
sonra kanardım
yağmurlarla inseydin içime
içim senden yanaydı
yüzümdeki işgaller senden karaydı
seni sevmek en gizli ağlama biçimimdi
sana yazacaklarım sil sil bitmezdi
ve ben
sende hiçbir şeydim
sen bende her şeyken
canım
yastığının altında biriktirdiğin yalnızlıklarım
kendine varlaşıp bana yoklaşan biri yapar seni
ve ne kadar kaçsan o kadar yakınsındır aslında kendine
geciken sevdalar yıkık kentlere benzer bilirsin
ve sevgisizlik alır bir gün seni benden
işte bu yüzden
sen hep sevil
hep sevil
sevil
kahraman tazeoğlunun "ölü bir kentin morg alfabesi" adlı kitabından.
google sanal kütüphanesini başlattı. "http://print.google.com" adresine giren kullanıcılar, sanal kütüphanenin şimdilik "küçük bir bölümünden" faydalanabilecek
internetin bir numaralı arama motoru google, sanal kütüphanesi "google print"in kapılarını bugün dünyaya açtı.
merkezi california-mountain viewda bulunan google firmasından yapılan açıklamada, "http://print.google.com" adresine giren kullanıcıların, sanal kütüphanenin şimdilik "küçük bir bölümünden" faydalanabilecekleri belirtildi.
sanal kütüphanenin bu ilk aşamasında, telif hakları yasası haricindeki kamuya mal olmuş eserlerin dijital versiyonlarının kullanıma açık olduğu belirtilen açıklamada, bunların arasında michigan, harvard, stanford üniversiteleri ile new york halk kütüphanesi tarafından sağlanan tarihi ve siyasi eserlerin bulunduğu kaydedildi.
önde gelen amerikan ve ingiliz üniversite ve kütüphanelerindeki tüm kitapları "tarayarak" internet kullanıcılarının hizmetine sunma projesi google print, birçok yazar ve yayıncının tepkisiyle ve açtıkları davalarla karşı karşıya kalmıştı.
http://print.google.com
internetin bir numaralı arama motoru google, sanal kütüphanesi "google print"in kapılarını bugün dünyaya açtı.
merkezi california-mountain viewda bulunan google firmasından yapılan açıklamada, "http://print.google.com" adresine giren kullanıcıların, sanal kütüphanenin şimdilik "küçük bir bölümünden" faydalanabilecekleri belirtildi.
sanal kütüphanenin bu ilk aşamasında, telif hakları yasası haricindeki kamuya mal olmuş eserlerin dijital versiyonlarının kullanıma açık olduğu belirtilen açıklamada, bunların arasında michigan, harvard, stanford üniversiteleri ile new york halk kütüphanesi tarafından sağlanan tarihi ve siyasi eserlerin bulunduğu kaydedildi.
önde gelen amerikan ve ingiliz üniversite ve kütüphanelerindeki tüm kitapları "tarayarak" internet kullanıcılarının hizmetine sunma projesi google print, birçok yazar ve yayıncının tepkisiyle ve açtıkları davalarla karşı karşıya kalmıştı.
http://print.google.com
(bkz: mehdix )
bazılarını da, "konu"larına göre tasnif edip, "elimin altında" tutuyorum... ki, "lâzım olan bir bilgi"de, hemen müracaat edebileyim...
ne yalan söyleyeyim, "gazete"leri ve "haftalık dergi"leri okumaktan, "kitap"ları okumaya pek fırsatım kalmıyor... yalnız, biraz önce dediğim gibi, gönderilen her kitabı inceliyor, en azından "konusunu" öğreniyor ve "faydalanmak" üzere elimin altında tutuyorum...
mehdix, 16 baski yapmiş, haberim yok!
geçenlerde elime geçen 2 kitap, bu alışkanlığımı bozdu!.. her ikisini de, fırsat bulur bulmaz okudum!..
hele de, turgay güler tarafından kaleme alınan ve bilge yayın grubu tarafından "popüler kitaplar" serisinde okuyucuyla buluşturulan "mehdix" adlı kitap!..
artık turgay güler’in "akıcı üslûbu"ndan mıdır yoksa o "sevimli" yüzünü kitabına da yansıtmış olmasından dolayı mıdır nedir, "mehdix"i, bir solukta okudum!..
itiraf edeyim;
mehdix, son aylarda, "bir günde okuyup, bitirdiğim tek kitap" oldu!..
tam, bitirip de turgay güler’e e-mail gönderip "tebrik" etmeye niyetleniyordum ki, yüzüm kıpkırmızı oldu!..
benim "ilk baskı" zannettiğim kitabın üzerinde "16. baskı" yazıyordu, iyi mi?..
ama, yinede mail attım...
"ya abi" dedim;
"kitabın 16 baskı yapmış, ama kimsenin haberi yok!..
elin oğlu, kitabı 3-5 baskı yapınca, gazete manşetlerine ve televizyon ekranlarına çıkıp, nobel hayâlleri kurmaya bile başlıyor!.. sen ise, 16 baskı yapmışsın, hâlâ ses-seda yok!"
öğrendim ki; kitap, "70 bin satmasına" rağmen, üzerinde hâlâ "ambargo" var!..
"gazete"lerden gelip, "röportaj"lar yapmışlar!.. "televizyon"lardan "program" için davetler almış!..
"gel, gör ki" diyor;
"ne röportajlar yayınlandı, ne program davetleri gerçekleşti!.. herhalde, böyle bir kitabın tanıtılması bazı çevreler tarafından hoş karşılanmadı!.."
peki, ne var "mehdix"te, "sakıncası" ne ki "ambargo" konulsun?..
bana göre, hem "mizahî" hem de "düşündürücü" bir roman!.. "macera" da, son derece sürükleyici!..
http://osel13.com/yukle/images/4803mehdix.jpg
bazılarını da, "konu"larına göre tasnif edip, "elimin altında" tutuyorum... ki, "lâzım olan bir bilgi"de, hemen müracaat edebileyim...
ne yalan söyleyeyim, "gazete"leri ve "haftalık dergi"leri okumaktan, "kitap"ları okumaya pek fırsatım kalmıyor... yalnız, biraz önce dediğim gibi, gönderilen her kitabı inceliyor, en azından "konusunu" öğreniyor ve "faydalanmak" üzere elimin altında tutuyorum...
mehdix, 16 baski yapmiş, haberim yok!
geçenlerde elime geçen 2 kitap, bu alışkanlığımı bozdu!.. her ikisini de, fırsat bulur bulmaz okudum!..
hele de, turgay güler tarafından kaleme alınan ve bilge yayın grubu tarafından "popüler kitaplar" serisinde okuyucuyla buluşturulan "mehdix" adlı kitap!..
artık turgay güler’in "akıcı üslûbu"ndan mıdır yoksa o "sevimli" yüzünü kitabına da yansıtmış olmasından dolayı mıdır nedir, "mehdix"i, bir solukta okudum!..
itiraf edeyim;
mehdix, son aylarda, "bir günde okuyup, bitirdiğim tek kitap" oldu!..
tam, bitirip de turgay güler’e e-mail gönderip "tebrik" etmeye niyetleniyordum ki, yüzüm kıpkırmızı oldu!..
benim "ilk baskı" zannettiğim kitabın üzerinde "16. baskı" yazıyordu, iyi mi?..
ama, yinede mail attım...
"ya abi" dedim;
"kitabın 16 baskı yapmış, ama kimsenin haberi yok!..
elin oğlu, kitabı 3-5 baskı yapınca, gazete manşetlerine ve televizyon ekranlarına çıkıp, nobel hayâlleri kurmaya bile başlıyor!.. sen ise, 16 baskı yapmışsın, hâlâ ses-seda yok!"
öğrendim ki; kitap, "70 bin satmasına" rağmen, üzerinde hâlâ "ambargo" var!..
"gazete"lerden gelip, "röportaj"lar yapmışlar!.. "televizyon"lardan "program" için davetler almış!..
"gel, gör ki" diyor;
"ne röportajlar yayınlandı, ne program davetleri gerçekleşti!.. herhalde, böyle bir kitabın tanıtılması bazı çevreler tarafından hoş karşılanmadı!.."
peki, ne var "mehdix"te, "sakıncası" ne ki "ambargo" konulsun?..
bana göre, hem "mizahî" hem de "düşündürücü" bir roman!.. "macera" da, son derece sürükleyici!..
http://osel13.com/yukle/images/4803mehdix.jpg
mehmed uzun, 1953 siverek doğumlu. 1977 yılından itibaren isveçte yaşamaya başlayan yazar.
bugun vefat etmiştir.
eserleri:
ruhun gökkuşağı
bir dil yaratmak
aşk gibi aydınlık ölüm gibi karanlık
abdalın bir günü
dengbejlerim
kader kuyusu
küllerinden doğan dil ve roman
kürt edebiyatına giriş
nar çiçekleri
sen
siya evine
tu
yaşlı rind’in önemi.
bugun vefat etmiştir.
eserleri:
ruhun gökkuşağı
bir dil yaratmak
aşk gibi aydınlık ölüm gibi karanlık
abdalın bir günü
dengbejlerim
kader kuyusu
küllerinden doğan dil ve roman
kürt edebiyatına giriş
nar çiçekleri
sen
siya evine
tu
yaşlı rind’in önemi.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?