sevgili ile el ele tutuşup askeriyeleri, bakanlıkları, müzeleri gezmek gibi bişi.
tabi yaşayan bilir o ayrı.
abdest alınması şartmı? diye düşündüren olay.
zamana hükmedebildiğin anda
merak etme
yar bir anda karşında belirir
ummadığın bir vakitte
hüzünlerle bir akşam üstü
kimbilir..
unutma sakın
yalnızca hükmedebildiğin anda
zamana..
merak etme
yar bir anda karşında belirir
ummadığın bir vakitte
hüzünlerle bir akşam üstü
kimbilir..
unutma sakın
yalnızca hükmedebildiğin anda
zamana..
cem, uzan geliyoruz
çarşı
çarşı
"ak g.t kara g.t belli oluyor".
yedi dakikalar ile…
zaman geçer,
beklemek bir ömür acı,
ciğerler kararır, kalpler zaten…
kendinde değil,
yedi dakikalar
bir kısalır bir uzar…
zaman geçer,
hasret bir temiz soluk,
günler kararır, düşünceler zaten…
kendinde..eskimiş değil
yedi dakikalar olur ömür
kısaldıkça kısalır.
zaman geçer,
nefes alınamaz,
baş ağrısı mutlak
kalp yorgun…
zaman geçer,
birde ümit..
yar gelecek,
sabırsızlık…hat safha,
zaman geçer,
umutlar kırılgan,
alışmak ürkütücü,
düşünmek güzel…
“boşver dostum, yar gelecek..!!
boşver..zaman böyle de geçer”
zaman geçer,
beklemek bir ömür acı,
ciğerler kararır, kalpler zaten…
kendinde değil,
yedi dakikalar
bir kısalır bir uzar…
zaman geçer,
hasret bir temiz soluk,
günler kararır, düşünceler zaten…
kendinde..eskimiş değil
yedi dakikalar olur ömür
kısaldıkça kısalır.
zaman geçer,
nefes alınamaz,
baş ağrısı mutlak
kalp yorgun…
zaman geçer,
birde ümit..
yar gelecek,
sabırsızlık…hat safha,
zaman geçer,
umutlar kırılgan,
alışmak ürkütücü,
düşünmek güzel…
“boşver dostum, yar gelecek..!!
boşver..zaman böyle de geçer”
ben istedim
bir sabah erkenden güneşle el ele
koştum bilinmez yollara
ruhum dolu dolu oluyordu geçerken
dar alanlardan geniş sokaklara
içime bir tazelik, bir güzellik fidanı
ekiliyordu sanki
sanki bir cennet,sanki bir tatlı rüya
sanki bir…allah’ım o kadar güzeldi ki
farkına varamıyordum
üstlenmek zorunda olduklarımın;
rüya gibi yaşıyordum
yaptıklarımın yapacaklarımın,
sanki hiçbir zaman tükenmeyecek
gibi hülyalarımın,
koşuyordum durmaksızın, güveniyordum
sanki gücüne ayaklarımın…
zaman geçiyordu hissettirmeden
kendini sessiz sesiz.
serhat geçiliyordu sanki yaklaşıyordum
adım adım,
olacakların farkına varıyordum
çaresiz,umutsuz, güçsüz
bir anda bir kurşun yedim kalbimin
tam ortasına ölüm ölüm
birden karardı bembeyaz güvercin
misali ufuklarım
çünkü ben değerini bilemedim ben!!
leyla’sından ayrılan mecnun gibi
hasretim şimdi.
artık bir önemi yok benim için
göz yaşlarımın hıçkırıklarımın
çünkü ben istedim ben!!
ah ah affet beni! özlemim, sevgim
derin mi derin bir uçurum şimdi…
bir sabah erkenden güneşle el ele
koştum bilinmez yollara
ruhum dolu dolu oluyordu geçerken
dar alanlardan geniş sokaklara
içime bir tazelik, bir güzellik fidanı
ekiliyordu sanki
sanki bir cennet,sanki bir tatlı rüya
sanki bir…allah’ım o kadar güzeldi ki
farkına varamıyordum
üstlenmek zorunda olduklarımın;
rüya gibi yaşıyordum
yaptıklarımın yapacaklarımın,
sanki hiçbir zaman tükenmeyecek
gibi hülyalarımın,
koşuyordum durmaksızın, güveniyordum
sanki gücüne ayaklarımın…
zaman geçiyordu hissettirmeden
kendini sessiz sesiz.
serhat geçiliyordu sanki yaklaşıyordum
adım adım,
olacakların farkına varıyordum
çaresiz,umutsuz, güçsüz
bir anda bir kurşun yedim kalbimin
tam ortasına ölüm ölüm
birden karardı bembeyaz güvercin
misali ufuklarım
çünkü ben değerini bilemedim ben!!
leyla’sından ayrılan mecnun gibi
hasretim şimdi.
artık bir önemi yok benim için
göz yaşlarımın hıçkırıklarımın
çünkü ben istedim ben!!
ah ah affet beni! özlemim, sevgim
derin mi derin bir uçurum şimdi…
kültürde dirilmek
yıllarda kuruludur,
koskoca bir tarih meyvesi.
seneleri karıştırarak
bir bir sayfalar misali…
uzanırken geçmişin karanlık
ve puslu sokaklarından,
alabilir miydik kendimizi
o doyulmaz gizemli hülyalarından.
bu kadar derin bir hazineyi
fark edememek elde mi?
nasıl olurda anlamaz insan
bu sonsuz sermayenin değerini.
yanında, yanı başında
uçsuz bucaksız bir madenin,
edebiyete açılan kapının
tek anahtarını gizlediğini.
fark edebilseydik,
bize dünyaları sunan bir cevherin
varlığını,
anlayabilseydik.
kaybettiğimiz paha biçilmez yılların
miraslarını
koşmazmıydık,
yorulmaksızın yeni umutlarla
beyazıtlara süleymaniyelere
koşmazmıydık,
geçmişimizi, kendimizi bulmak
için o sessiz kütüphanelere…
yıllarda kuruludur,
koskoca bir tarih meyvesi.
seneleri karıştırarak
bir bir sayfalar misali…
uzanırken geçmişin karanlık
ve puslu sokaklarından,
alabilir miydik kendimizi
o doyulmaz gizemli hülyalarından.
bu kadar derin bir hazineyi
fark edememek elde mi?
nasıl olurda anlamaz insan
bu sonsuz sermayenin değerini.
yanında, yanı başında
uçsuz bucaksız bir madenin,
edebiyete açılan kapının
tek anahtarını gizlediğini.
fark edebilseydik,
bize dünyaları sunan bir cevherin
varlığını,
anlayabilseydik.
kaybettiğimiz paha biçilmez yılların
miraslarını
koşmazmıydık,
yorulmaksızın yeni umutlarla
beyazıtlara süleymaniyelere
koşmazmıydık,
geçmişimizi, kendimizi bulmak
için o sessiz kütüphanelere…
hasretim
…
kaç defa indim sessiz sakin oturmak için parkta
kaç defa aradı gözlerim seni o uzun geniş sokakta
kaç defa bilmem tatlım kaç defa
kaç defa değil artık
dön dön… hasretim sana…
…
kaç defa indim sessiz sakin oturmak için parkta
kaç defa aradı gözlerim seni o uzun geniş sokakta
kaç defa bilmem tatlım kaç defa
kaç defa değil artık
dön dön… hasretim sana…
bir tane daha
al bir tane daha, çak kibritini
başını bir öne eğ, bir kaldır yukarı
bakmışsın ki bitmiş…
hayattan kim bilir yedi dakika eksilmiş
bak zaman geçmiş…
dur!! ne yapıyorsun sakin ol..
bırak…zamanmış !
uzun zaman…
karşıma dikilmiş
kara yüzlü rütbeli gardiyan
böyle hiç değilse geçiyor zaman
bakıyorum gözlerine!
gözlerim kısık
söylüyorum, bak zaman !
kavuşma vakti yedi yedi kısalıyor
silahım… tutuyorum
ve müdahale ettirmiyorum
o halde..
o halde..ne duruyorsun !!!
al bir tane daha, çak kibritini.!
anladım ben seni
senin hastalığın
hasretinden, zamandan
böyle yapma desem,
kesileceksin baştan ayağa düşman
durma al bir tane daha…
çak kibritini…
başını bir öne eğ…
bir kaldır yukarı…
bakmışsın ki bitmiş…
bak zaman geçmiş…
al bir tane daha, çak kibritini
başını bir öne eğ, bir kaldır yukarı
bakmışsın ki bitmiş…
hayattan kim bilir yedi dakika eksilmiş
bak zaman geçmiş…
dur!! ne yapıyorsun sakin ol..
bırak…zamanmış !
uzun zaman…
karşıma dikilmiş
kara yüzlü rütbeli gardiyan
böyle hiç değilse geçiyor zaman
bakıyorum gözlerine!
gözlerim kısık
söylüyorum, bak zaman !
kavuşma vakti yedi yedi kısalıyor
silahım… tutuyorum
ve müdahale ettirmiyorum
o halde..
o halde..ne duruyorsun !!!
al bir tane daha, çak kibritini.!
anladım ben seni
senin hastalığın
hasretinden, zamandan
böyle yapma desem,
kesileceksin baştan ayağa düşman
durma al bir tane daha…
çak kibritini…
başını bir öne eğ…
bir kaldır yukarı…
bakmışsın ki bitmiş…
bak zaman geçmiş…
(bkz: kameralı adam)
ne /sin sen 05.06,2004/cumartesi
heran yanımdasın yanı başımda bir dost gibi,
uzanıp giriyorsun gönlüme, rahatlıyorum.
bir an tanıyamıyorum, nefret ediyorum bir düşman gibi,
olmadık hallerle akıyorsun ruhuma ölüyorum.
ansızın arıyorum seni arıyorum gönlüm civarında,
bazen kaçıyorum ama, ansızın beliriyorsun karşımda.
sende biliyorsun, kurtulmaya çalışmak nafile senden,
beklide istemez ayrılmak, terk etmek gönlüm bir daha ebediyyen.
seni anlamak, seninle yaşamak, seninle olmak,
ne kadar da zormuş meğerse…
soruyorum ya sana, kendime sürekli,
nasıl bir şeysin sen böyle?
nasıl etkiliyorsun beni?
nasıl giriyorsun ruhuma?
nasıl götürüyorsun beni, denizin metrelerce altına?
nasıl çıkartıyorsun bir anda zirvelere doruklara
peki ya adın ne senin?
ne demeliyim sana…?
unutturuyorsun bir anda her şeyi bana.
hatırlatıyorsun ya, yüzüme çarpıyorsun ya birden,
acı çektiriyorsun ya!
şu anda yalnızım yapayalnız,
her zamanki gibi!
ve sende yanımdasın yine, izliyorsun beni.
düşünüyorum…düşünemiyorum,
yazıyorum…yazamıyorum.
kalbime yazılıyor satırlar sanki,
anlatamıyorum…anlatmak istediklerim orda!!
dayanamıyorum artık…!
istiyorum, evet istiyorum!!
yanı başımda ki denizi köpürtürcesine,
karşımda ki puslu dağları titretircesine,
dağa taşa taşan suları kana kana içercesine
parmağımda tütün sigarayı bir nefeste çekercesine,
sevdiğime “gönlüm senin,kalbim senin” diye haykırıcasına,
bağırmak istiyorum adını,haykırmak istiyorum
göz yaşlarıma ihtiyacım var, ağlamak istiyorum..
ama!
peki ama adın neydi senin?
sana ne demeliydim?
dost?hasret?sevgi?hayat?
ya da..
korku?endişe?hüzün?ölüm?..
“hadi ama, bu kadar da karamsar olma!
benden bu kadar nefret etme!
bana kısaca sessizlik de!”
heran yanımdasın yanı başımda bir dost gibi,
uzanıp giriyorsun gönlüme, rahatlıyorum.
bir an tanıyamıyorum, nefret ediyorum bir düşman gibi,
olmadık hallerle akıyorsun ruhuma ölüyorum.
ansızın arıyorum seni arıyorum gönlüm civarında,
bazen kaçıyorum ama, ansızın beliriyorsun karşımda.
sende biliyorsun, kurtulmaya çalışmak nafile senden,
beklide istemez ayrılmak, terk etmek gönlüm bir daha ebediyyen.
seni anlamak, seninle yaşamak, seninle olmak,
ne kadar da zormuş meğerse…
soruyorum ya sana, kendime sürekli,
nasıl bir şeysin sen böyle?
nasıl etkiliyorsun beni?
nasıl giriyorsun ruhuma?
nasıl götürüyorsun beni, denizin metrelerce altına?
nasıl çıkartıyorsun bir anda zirvelere doruklara
peki ya adın ne senin?
ne demeliyim sana…?
unutturuyorsun bir anda her şeyi bana.
hatırlatıyorsun ya, yüzüme çarpıyorsun ya birden,
acı çektiriyorsun ya!
şu anda yalnızım yapayalnız,
her zamanki gibi!
ve sende yanımdasın yine, izliyorsun beni.
düşünüyorum…düşünemiyorum,
yazıyorum…yazamıyorum.
kalbime yazılıyor satırlar sanki,
anlatamıyorum…anlatmak istediklerim orda!!
dayanamıyorum artık…!
istiyorum, evet istiyorum!!
yanı başımda ki denizi köpürtürcesine,
karşımda ki puslu dağları titretircesine,
dağa taşa taşan suları kana kana içercesine
parmağımda tütün sigarayı bir nefeste çekercesine,
sevdiğime “gönlüm senin,kalbim senin” diye haykırıcasına,
bağırmak istiyorum adını,haykırmak istiyorum
göz yaşlarıma ihtiyacım var, ağlamak istiyorum..
ama!
peki ama adın neydi senin?
sana ne demeliydim?
dost?hasret?sevgi?hayat?
ya da..
korku?endişe?hüzün?ölüm?..
“hadi ama, bu kadar da karamsar olma!
benden bu kadar nefret etme!
bana kısaca sessizlik de!”
bakalım hangi güzel için döndün yollaran hangi güzel için olmadı hiçbiri..hangi güzel bekliyor seni..kimbilir hangi güzel için katlanıyorsun acılara...üzülme sakın...bak o güzele kavuşmak kolay değil..henüz tanımıyor isen bile..gurur duy karşına çıkıcak güzelle...belliki birtek o bekliyor seni...
ayrıca... "irak müsait...siktirgit ayağını nerde istiyorsan oraya bas" dedirtebilmesi muhtemel cümle.
söz vermiş şarkılar albümünde yer alan bir parça.murtahan munganın bu eserinin yorumcusu aylin aslım.
bi siktirgit amına koyim.
küçük bir dialog
+ olum bu ne hal?yine sıfır almışsın
- ya hocam ben mi alıyorum sanki siz veriyorsunuz
+ olum bak fatih senin yaşındayken istanbulu fethetmiş. bide kendine bak..
- fatihin hocası molla güraniydi de ondan...
+ olum bu ne hal?yine sıfır almışsın
- ya hocam ben mi alıyorum sanki siz veriyorsunuz
+ olum bak fatih senin yaşındayken istanbulu fethetmiş. bide kendine bak..
- fatihin hocası molla güraniydi de ondan...
hiç bir mantıklı açıklama yapılamayacak içler acısı düşman başınalık bir durum.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?