yurtdışında yaşama sebebi.
(bkz: bunu yapan insan olamaz)
özelleştimenin bile bürokrasinin önünü alamadığı memleketimizde sürekli gelişen yöresel bir eylem. bu memlekette geçirdiğim bir kaç içersinde 3 5 defa olur hatta bir keresinde kabloları balıklar yemişti. internet çağında türkiye adlı panellere interenetten anlamayan tipleri çağırmalarının sebebide aşikar oluyor bu durumda. paranı öde vergisini öde elektiriğini öde gel gelelim hizmet alama. para ile rezil olmanın tam karşılığı.
i love ny kampanyasından aşırılma bir slogan.
kendisi sistem tarafından yaratılmış ve yine sistem tarafından silinecek politikacıdır. küreselleşme ile devlete olan güven ve ilginin azalması zamanla devletleri kendilerine sunni tehditler oluşturmaya yöneltti. kapitalizm girdiği bunalımı 9/11 ile aşmaya çalışsada 9 kasım 1989 sonrası süreç başka bir 9/11 11 eylül 2001 ile yine devlete dönüşü ve devlet müdahalesini farz hale getirdi. dolayısyla devletin kati varlığını ve korunması gereken bir erk olarak varlığını sürdürmesi için devlet erkini başkaları ele geçiriyor izlenimi yaratılmalı idi. soğuk savaş sonrası boyunca bu komünistlere mal ediliyordu. soğuk savaş sonrası ise islamcı radikaller ön plana çıkar oldu. sistem kendi eli ile komünizme pan zehir için yarattığı bu fundamentalist ama devlet destekli zihniyeti önce tatlı suya daha sonra politikaya alıştırdı onları arenaya çekti ve orada yıpratıp yok etti erbakan örneğide böyle gelişti tayyip örneğide böyle son bulacak. lakin halkın gerek sosyal gerek ekonomik sorunlarına eğilmeye çalışan hareketler siyasallaşmaya dahi izin verilmeden budandı. tayyip erdoğan bir gaz alma aracı olarak işlevini tamamlamak üzere bu adamı galiba deliğe süpürüyorlar cüneyt zapsunun yakarışları boşa gitti.
mandelanın 27 yılın hepsini değil bir bölümünü çektiği cezaevinin adı.
(bkz: african national congress)
bu nesle çeşitli isimler takılmakta en son duyduğum ise bu oldu. fukuyama x kuşağı diye betimlemişti bu kuşağı ülkemizde özal çocukları dendi. 80 yılını doğum miladı alırsak bu gün 28 yaşlarında en büyükleri. beri yandan amerika ve avrupada yaşanan baby bomp benzeri bir durumun içinde bu kuşak nufusun yüzde 52 sine denk geliyor bir arştırmaya göre. gariptir ki bu kadar büyük bir orana rağmen 68 gibi olmak yerine verilen ve sunulana razı oluyor. demokrasi , politika, çalışmak gibi kelemelerden nefret ediyor. tv dizileri ile idol buluyor, tüketim manyaklığında sınır tanımıyor. septik yanları had safada yalçın küçük gibi komplocu zihniyetlere inanılmaz prim veriyor. sistemin yitikleri kaybetmiş olmalarına rağmen galibi oynuyor.
beyazıt öztürk kişisinin çıktığı günden beri fena halde taklit etmeye çalıştığı kişi. zira o brien da beyaz gibi aile değerlerini ön plana çıkartan ama beyazdan daha iyi bir giydirici yanı bulunan babası köprü inşaatlarında çalışmış bir irlanda kökenli amerikalı.
türkiye de yayınlanan global editon yerişne yerel olanı izlemek daha büyük keyif veren "muhalif" tv programı.
geçenler de amerikan başkan yardımcısı cheneyi tutuklamaya kalkarak avrupa ve abdnin gündemine oturmuş akticist yazar.
dublin ile kıyaslandığında kasaba gibi kalan. içki anlayışı konusunda protestan olmalarına rağmen katoliklerden daha tutcu davranan insanları bünyesinde barındıran. birleşik krallığa bağlı olan irlandanın başkenti.ş
amerikan cumhuriyetçileri ile sıkı fıkı olan bono "abi"nin iş türkiye ve türk insanına gelince insan hakları dalavereleri çekmesi ile gözden düşümüş müzik grubu. zira giderek bono ve arkadaşları tadını almışlardır. özellikle kuzey irlanda ile geçenlerde the guardian adlı gazeteye yazdıklarıda bonoyu sistemin seyreltilmiş muhalifi mi sorusunu akla getirmiyor değil.
beri yandan aşırı tüketim yüzünden ortaya çıkmış aşırı yoksulluk durumunu red gibi gayet daha çok tüketime dayalı bir anlayışla çözmeyi düşünmesi ise bono nun ben ve benim gibiler önünde küçük düşürüyor. oxfam adlı yardım örgütüne para bağışlamaktansa motorola gibi bir sömürücü ile dans etmesi edge in cumhuriyetçi parti üyeliği işleri dahada karıştırıyor.
beri yandan aşırı tüketim yüzünden ortaya çıkmış aşırı yoksulluk durumunu red gibi gayet daha çok tüketime dayalı bir anlayışla çözmeyi düşünmesi ise bono nun ben ve benim gibiler önünde küçük düşürüyor. oxfam adlı yardım örgütüne para bağışlamaktansa motorola gibi bir sömürücü ile dans etmesi edge in cumhuriyetçi parti üyeliği işleri dahada karıştırıyor.
bir belgesel tadında başlayan bogside katliamının öncesi ve sonrasını ele alan paul greengrass tarafından çekilmiş enfes film. bono un filmin sonunda söylediği şarkı ile daha bir anlam bulmuş film.
bloody sunday de olarak anılan 13 silahsız irlandalının britanya ordusu tarafından açılan ateş ile öldürülmesine verilen ad.
(bkz: thomas newman)
(bkz: resmi ideoloji)
(bkz: şerefsizim aklıma gelmişti)
(bkz: siyah önlük)
(bkz: kaynaşmış toplum)
(bkz: andımız)
ne ilgisi var ki ?
(bkz: şerefsizim aklıma gelmişti)
(bkz: siyah önlük)
(bkz: kaynaşmış toplum)
(bkz: andımız)
ne ilgisi var ki ?
katatonik bir şizofrenden duyulmayacak yakınma biçimi.
ölümlerin önünü almayan taşeronların bir kansermişçesine sardığı yer. devletin sadece araştırıoruz açıklamaları ve sözde kapatmalar mile unutturmaya çalıştığı son sekiz ayda 18 insanın yaşamını yitirdiği yerdir tuzla tersaneleri. beri yandan taşeronların buralarda ölümü engelleyemeyiz azaltabiliriz gibi tüyler ürperten açıklamaları ile dumur halde baktığımız ve bir çoğumuzun duymadığı yerdir tuzla tersaneleri almmanyada tersanelerde son 40 yıldır hiç ölüm yaşanmamış biz 8 ayda 18 insandan bahsediyoruz. almanlara yenildik ama ezilmedik ha ? öyle bir ezildik ki...
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?