ikinci deneme hakkı.
aslında buradaki ikinci, durumu hafifletmek ve bir deneme hakkı daha elde etmek için küçültülmüş bir numaradır.
memleketimin dağına taşına yazılmış slogan.
nedense, "çare sarıgül" sloganının aynı kişi tarafından yazıldığını düşünüyorum. birisi otomobilin bagajını doldurmustur cesitli boyalarla, o duvar senin, bu kaya benim.
nedense, "çare sarıgül" sloganının aynı kişi tarafından yazıldığını düşünüyorum. birisi otomobilin bagajını doldurmustur cesitli boyalarla, o duvar senin, bu kaya benim.
tekerrür tarihin adalet bilincidir.
gün gün değişen ülke gündemini, idrak etmede sorunlar yaşıyor toplumsal hafıza. belkide toplumsal hafızamızın "reset" eşiğini tesbit etti birileri ve kendileri için tehlike sınırına geldiğini gördüklerinde, ışık hızında gündem değişiklikleriyle bertaraf ediyorlar.
90 lı yıllarda ankara`da yayınlanan aylık edebiyat dergisi.
hayal kurmak güzel, gerçekler bir kenarda can yakmayı beklerken. bu gerçeğin, beklenir, umud edilir olmadığı anlamınada gelmez. ama yinede şair, rakı şişesinde balık olmak ister..
bazen özlemek, bırakın yalnızlığı, vatansız kalmak gibidir. fizan da, 50 derecede, erime noktasındaki konteynerda nefes almaya calişmak gibidir. bazen özlemek yaşamak gibidir.
katillere, pop yıldızı muameleleri izliyoruz, bir süredir. adamlık, anlaşılamıyor memleketimde. adam deyincede başka pop yıldızları dolanıyor ortalıkta.
ilginçlikten kaynaklanan, şaşırma refleksini yitirebilir insan. gördüklerimiz, duyduklarımız, okuduklarımız ve sağlamasını yaptıklarımızın, algıya tepkisinden söz ediyorum. ilginç nedir ki? hangi anlamı ile değerlendirilir. ilgi uyandırandan, enteresana uzanan, oradan garip, tuhafa, uzamı bozulmuş yelpazede. şaşırma durumunu, tetikleyen etken ilginçlik midir? bir duruma bir kere, bir kere daha şahit olmak, insanı yinede şaşırtabilir mi?
kişiselden, toplumsal hafızaya uzanan yolda, ortak bir algıdan bahsetmek mümkün değil bu durumda. yerel yönetimler tarihi incelendiğinde, osmanlı’dan bu güne, çok şeyin değişmediğini görmek, bu gün yaşanan kimi olumsuz durumlar karşısında, nasıl şaşırtabilir ki? sindirememe durumu ayrı.
ilginçlikten kaynaklanan, şaşırma refleksinizi yitirmek, sizi bir dinazor yapmaz. yalan bir şaşırma oyununa devam edebilirizsiniz. örneğin, şairin dediğini bile bile "gemlik’e doğru denizi göreceksin sakın şaşırma" şaşırmak elde değildir. elbette orhan veli, beton yığınlarının kuşattığı deniz için yazmamıştır bu şiiri.
şok şok şok başlıklarıyla başlayıp, içerik gözler önüne serildiğinde, neden komediye dönüşüverir her durum? bunca şokun tetiklediği travmalar mı, ilginçlikten kaynaklanan, şaşırma refleksini ortadan kaldırmıştır.
kişiselden, toplumsal hafızaya uzanan yolda, ortak bir algıdan bahsetmek mümkün değil bu durumda. yerel yönetimler tarihi incelendiğinde, osmanlı’dan bu güne, çok şeyin değişmediğini görmek, bu gün yaşanan kimi olumsuz durumlar karşısında, nasıl şaşırtabilir ki? sindirememe durumu ayrı.
ilginçlikten kaynaklanan, şaşırma refleksinizi yitirmek, sizi bir dinazor yapmaz. yalan bir şaşırma oyununa devam edebilirizsiniz. örneğin, şairin dediğini bile bile "gemlik’e doğru denizi göreceksin sakın şaşırma" şaşırmak elde değildir. elbette orhan veli, beton yığınlarının kuşattığı deniz için yazmamıştır bu şiiri.
şok şok şok başlıklarıyla başlayıp, içerik gözler önüne serildiğinde, neden komediye dönüşüverir her durum? bunca şokun tetiklediği travmalar mı, ilginçlikten kaynaklanan, şaşırma refleksini ortadan kaldırmıştır.
her arabi ayın son üç gecesinden, menekşe ye uzanan anlamlarda bir isim,
mah kökünden başlayarak mahak ve değişkenlerinde: mahak, mahık, mahıkan, mahkan, mahken, mahgen, mahyan, gibi bölgesel söyleyiş farklılıklarıyla birlikte, ay’ın kimi hallerinde olduğu gibi, aldığı kimi eklerle
mah’tan , mahık’a güzellikten yıkıcılığa uzanan anlamlarda bir derya.
mah kökünden başlayarak mahak ve değişkenlerinde: mahak, mahık, mahıkan, mahkan, mahken, mahgen, mahyan, gibi bölgesel söyleyiş farklılıklarıyla birlikte, ay’ın kimi hallerinde olduğu gibi, aldığı kimi eklerle
mah’tan , mahık’a güzellikten yıkıcılığa uzanan anlamlarda bir derya.
logosu kırmızı siyah olan akaryakıt istasyonu.
perm, rusya’ nin altıncı büyük, urallarin en buyuk kenti 1.2 milyon nüfusdan bahsediliyor. trans sibirya demiryolu ve kama nehri içinden geçiyor. nehrin bazı yerlerinde plajlar var.
doğal kaynaklar açısından oldukça zengin. madenler, petrol ve uçsuz bucaksız ormanlar mevcut. perm sovyetler birliği doneminde, bölgenin en buyuk askeri sanayii bölgesi olmasi nedeniyle, yabancıların girmesi uzun yillar yasaklanmış. topçu ve roket araçları, kitalar arasi balistik fuzeler ve mig motorlarının üretildiği kente sovyet doneminin hayalet şehri deniyor. perm etnik açıdanda zengin bir kent. gürcüler, ermeniler, tatarları sayabiliriz. havaalanin da, market te, kafe de bir türkle karşilaşma olasılığınız oldukca yuksek. pazarda iki adimda bir azeri. azeri restoranlarda, rus garsonlarla saç kebap, çoban salad, biva şeklinde hic rusça ya ihtiyaç duymadan sipariş vermek mümkün.
doğal kaynaklar açısından oldukça zengin. madenler, petrol ve uçsuz bucaksız ormanlar mevcut. perm sovyetler birliği doneminde, bölgenin en buyuk askeri sanayii bölgesi olmasi nedeniyle, yabancıların girmesi uzun yillar yasaklanmış. topçu ve roket araçları, kitalar arasi balistik fuzeler ve mig motorlarının üretildiği kente sovyet doneminin hayalet şehri deniyor. perm etnik açıdanda zengin bir kent. gürcüler, ermeniler, tatarları sayabiliriz. havaalanin da, market te, kafe de bir türkle karşilaşma olasılığınız oldukca yuksek. pazarda iki adimda bir azeri. azeri restoranlarda, rus garsonlarla saç kebap, çoban salad, biva şeklinde hic rusça ya ihtiyaç duymadan sipariş vermek mümkün.
bir kısmı çığ altında kalmış bir grubun. arama kurtarma çırpınışının konu alındığı, van yöresine ait halkoyunu.
apollinaire
anımsar mısın raul
anımsar mısın raphael
anımsar mısın federico
cemal süreya
nasıl anımsamassın özdemiroğlunu
nasıl anımsamassın yavuz selimi
nasıl anımsamassın abdümecid’i
rabelais
romül tuzcu
numa çivici
targuin cimri
piso otlakçı
sylla kayıkçı
cyre inek çobanı
themistocles camcı
epaminondas aynacı
brutus ve cassius kadatrocu
demosthene bağcı
ciceron körükçü fabie tesbihçi
artaxerces ipçi
ilyada orakçı
darius lağımcı
cemal süreya
nurullah ataç çeliştirmen
tahir alangu suruşturman
cevdet kudret deriştirmen
suat kemal çekiştirmen
mehmet kaplan uyuşturman
sabahattin eyuboğlu yetiştirmen
orhan burian barıştırman
vedat günyol biliştirmen
adnan benk veriştirmen
fahir onger geçiştirmen
mehmet fuat alıştırman
anımsar mısın raul
anımsar mısın raphael
anımsar mısın federico
cemal süreya
nasıl anımsamassın özdemiroğlunu
nasıl anımsamassın yavuz selimi
nasıl anımsamassın abdümecid’i
rabelais
romül tuzcu
numa çivici
targuin cimri
piso otlakçı
sylla kayıkçı
cyre inek çobanı
themistocles camcı
epaminondas aynacı
brutus ve cassius kadatrocu
demosthene bağcı
ciceron körükçü fabie tesbihçi
artaxerces ipçi
ilyada orakçı
darius lağımcı
cemal süreya
nurullah ataç çeliştirmen
tahir alangu suruşturman
cevdet kudret deriştirmen
suat kemal çekiştirmen
mehmet kaplan uyuşturman
sabahattin eyuboğlu yetiştirmen
orhan burian barıştırman
vedat günyol biliştirmen
adnan benk veriştirmen
fahir onger geçiştirmen
mehmet fuat alıştırman
paul eluard
"kapilar tutulmus içerde kalmışız yollar kesilmiş(...) karanlık bastırmış sevişmeyipte ne halt edeceksin"
orhan veli
"dağ başındasın derdin günün hasretlik akşam olmuş güneş batmış içmeyipte ne halt edeceksin"
"kapilar tutulmus içerde kalmışız yollar kesilmiş(...) karanlık bastırmış sevişmeyipte ne halt edeceksin"
orhan veli
"dağ başındasın derdin günün hasretlik akşam olmuş güneş batmış içmeyipte ne halt edeceksin"
yazdığı güzel şiirleri görmezden gelmek haksızlık olur, ama oradan buradan arakladıklarıda görmemezlikten gelinemez.
verlaine
"hatıra, hatıra. ne istiyorsun benden? sonbahar"
cahit sıtkı tarancı
"bilmemki hatıralar ne istersiniz benden geler gelmez sonbahar"
verlaine
"ve çok eski, ince tatlı bir şarkının hafif kanat vuruşları dolanıyor aralık pencerelerde can çekişen"
cahit sıtkı tarancı
"bu kanat çırpış neden cama vuracak ne var ey eski hatıralar"
verlaine
"altın sesi birdenbire sordu: en güzel günün hangisi oldu"
cahit sıtkı tarancı
"altın sesi birdenbire sordu: ne haber eski aşk yarasından"
apollinaire "geçiyordum seine kıyısından
eski bir kitap koltuğumda"
cahit sıtkı tarancı "geçtim bir akşam sadabattan
koltuğumda nedim divanı"
verlaine
"hatıra, hatıra. ne istiyorsun benden? sonbahar"
cahit sıtkı tarancı
"bilmemki hatıralar ne istersiniz benden geler gelmez sonbahar"
verlaine
"ve çok eski, ince tatlı bir şarkının hafif kanat vuruşları dolanıyor aralık pencerelerde can çekişen"
cahit sıtkı tarancı
"bu kanat çırpış neden cama vuracak ne var ey eski hatıralar"
verlaine
"altın sesi birdenbire sordu: en güzel günün hangisi oldu"
cahit sıtkı tarancı
"altın sesi birdenbire sordu: ne haber eski aşk yarasından"
apollinaire "geçiyordum seine kıyısından
eski bir kitap koltuğumda"
cahit sıtkı tarancı "geçtim bir akşam sadabattan
koltuğumda nedim divanı"
jacques prevert
louis i / louis ii / louis iii / louis iv / louis v
luois vi / louis vii / louis viii / louis ix / louis x
louis xi / louis xii / louis xiii / louis xiv /
louis xv / louis xvi / louis xvii / louis xviii
sonra? sonrası yok / ne biçim adamlar bunlar
yirmiye kadar saymasını olsun / kavrayamamışlar
melih cevdet anday
birinci osman / birinci orhan / birinci murat
ikinci osman / üçüncü orhan / dördüncü ahmet
beşinci mehmet / üçüncü osman / altıncı mehmet
dayan mehmet / dördüncü osman / yedinci ahmet
ikinci osman / üçüncü mehmet / mehmet birinci
louis i / louis ii / louis iii / louis iv / louis v
luois vi / louis vii / louis viii / louis ix / louis x
louis xi / louis xii / louis xiii / louis xiv /
louis xv / louis xvi / louis xvii / louis xviii
sonra? sonrası yok / ne biçim adamlar bunlar
yirmiye kadar saymasını olsun / kavrayamamışlar
melih cevdet anday
birinci osman / birinci orhan / birinci murat
ikinci osman / üçüncü orhan / dördüncü ahmet
beşinci mehmet / üçüncü osman / altıncı mehmet
dayan mehmet / dördüncü osman / yedinci ahmet
ikinci osman / üçüncü mehmet / mehmet birinci
kısa film
yönetmen-senarist-müzik-kurgu: jamin winans 2006 almanya.
filmin afiş sloganı açıklıyor aslında herşeyi.two turntables and a time machine
(iki turntable ve bir zaman makinesi)
yokoluşların ve kırılganlıkların kaynağına, zamansal geri dönüşlerle, aldığı ilahi hediyeyi paylaşıyor. bir meleğin dudak izleriyle.
yönetmen-senarist-müzik-kurgu: jamin winans 2006 almanya.
filmin afiş sloganı açıklıyor aslında herşeyi.two turntables and a time machine
(iki turntable ve bir zaman makinesi)
yokoluşların ve kırılganlıkların kaynağına, zamansal geri dönüşlerle, aldığı ilahi hediyeyi paylaşıyor. bir meleğin dudak izleriyle.
bilgisayar tabanlı bir film olduğunun bilinmesine rağmen, o kadar gerçekçi ki. pandora yeni bir dünya olarak çok inandırıcı, 3. boyut sizi, bu yeni dünyanın daha da içine alıyor. navi lerin törenlerindeki ya da ayinlerindeki birliktelik, şiirsel sahnelerle sizi de çekiyor duaya.
etkileyici olan, üç boyut teknolojisinin de ötesinde, pandora’nın başarıyla kurgulanmış, yaşam zenginliğinin de ötesinde, neytiri’nin aşkı. yabancı bir bedendeki sevgilinin özüne samimi yaklaşım. jake sully’nin aşkı, yalnızca sevgiliye duyulan bir aşkın da ötesinde, bütün yaşamı kucaklayan bir aşk. ve nihayet içinde sevgilinin özünü barındıran yabancı bir bedene gözlerinden bir öpücük. bu aslında doğayla barışık bir yaşamın ve bütün canlıların, yaşamın kaynağındaki bağla, tek bedencesine birlikteliğiydi.
çevreci ve amerikan karşıtı duruşuyla da alıyor sizi yanına avatar. kilosu ikibuçuk milyar dolar bir madenden söz ediyoruz. bu cümlenin ardındaki korkunç manzarayı düşünebiliyor musunuz? dünyada artık sömürülecek bir ülkenin kalmadığını, bütün doğal kaynakların tüketildiğini ve tek bir ağacın bile bulunmadığı bir yerküre.
görsel bir şölenin sonunda, navi’ler gibi düşünüp, hissedip hatta doğayla bağ kurup, neden sömürgeciler gibi yaşadığımız soruları ile salonun terkedildiği film.
etkileyici olan, üç boyut teknolojisinin de ötesinde, pandora’nın başarıyla kurgulanmış, yaşam zenginliğinin de ötesinde, neytiri’nin aşkı. yabancı bir bedendeki sevgilinin özüne samimi yaklaşım. jake sully’nin aşkı, yalnızca sevgiliye duyulan bir aşkın da ötesinde, bütün yaşamı kucaklayan bir aşk. ve nihayet içinde sevgilinin özünü barındıran yabancı bir bedene gözlerinden bir öpücük. bu aslında doğayla barışık bir yaşamın ve bütün canlıların, yaşamın kaynağındaki bağla, tek bedencesine birlikteliğiydi.
çevreci ve amerikan karşıtı duruşuyla da alıyor sizi yanına avatar. kilosu ikibuçuk milyar dolar bir madenden söz ediyoruz. bu cümlenin ardındaki korkunç manzarayı düşünebiliyor musunuz? dünyada artık sömürülecek bir ülkenin kalmadığını, bütün doğal kaynakların tüketildiğini ve tek bir ağacın bile bulunmadığı bir yerküre.
görsel bir şölenin sonunda, navi’ler gibi düşünüp, hissedip hatta doğayla bağ kurup, neden sömürgeciler gibi yaşadığımız soruları ile salonun terkedildiği film.
rükneddin kılıçarslana ithafen yazılmış mevlana şiiri
oraya gitme demedim mi sana?
seni yalnız ben tanırım demedim mi?
demedim mi bu yokluk yurdunda hayat çeşmesi benim?
bir gün kızsan bana, alsan başını yüzbin yıllık yere gitsen
dönüp kavuşacağın yer benim demedim mi?
demedim mi şu görünene razı olma
demedim mi sana yaraşır otağ kuran benim asıl.
onu süsleyen bezeyen benim demedim mi?...
ben bir denizim demedim mi sana.
sen bir balıksın demedim mi,
demedim mi o kuru yerlere gitme sakın.
senin duru denizin benim demedim mi?
kuşlar gibi tuzağa gitme demedim mi?
demedim mi senin uçmanı sağlayan benim,
senin kolun kanadın benim, demedim mi?
demedim mi yolunu vururlar senin,
demedim mi tövbeni bozarlar senin.
oysa senin ateşin benim, sıcaklığın benim demedim mi?
onu süsleyen bezeyen benim demedim mi?
ben bir denizim demedim mi sana.
sen bir balıksın demedim mi,
demedim mi o kuru yerlere gitme sakın.
senin duru denizin benim demedim mi?
kuşlar gibi tuzağa gitme demedim mi?
demedim mi senin uçmanı sağlayan benim,
denin kolun kanadın benim, demedim mi?
demedim mi yolunu vururlar senin,
demedim mi tövbeni bozarlar senin.
oysa senin ateşin benim, sıcaklığın benim demedim mi?
mevlânâ
oraya gitme demedim mi sana?
seni yalnız ben tanırım demedim mi?
demedim mi bu yokluk yurdunda hayat çeşmesi benim?
bir gün kızsan bana, alsan başını yüzbin yıllık yere gitsen
dönüp kavuşacağın yer benim demedim mi?
demedim mi şu görünene razı olma
demedim mi sana yaraşır otağ kuran benim asıl.
onu süsleyen bezeyen benim demedim mi?...
ben bir denizim demedim mi sana.
sen bir balıksın demedim mi,
demedim mi o kuru yerlere gitme sakın.
senin duru denizin benim demedim mi?
kuşlar gibi tuzağa gitme demedim mi?
demedim mi senin uçmanı sağlayan benim,
senin kolun kanadın benim, demedim mi?
demedim mi yolunu vururlar senin,
demedim mi tövbeni bozarlar senin.
oysa senin ateşin benim, sıcaklığın benim demedim mi?
onu süsleyen bezeyen benim demedim mi?
ben bir denizim demedim mi sana.
sen bir balıksın demedim mi,
demedim mi o kuru yerlere gitme sakın.
senin duru denizin benim demedim mi?
kuşlar gibi tuzağa gitme demedim mi?
demedim mi senin uçmanı sağlayan benim,
denin kolun kanadın benim, demedim mi?
demedim mi yolunu vururlar senin,
demedim mi tövbeni bozarlar senin.
oysa senin ateşin benim, sıcaklığın benim demedim mi?
mevlânâ
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?