özellikle,elini bacağının arasına koyduğu,üstten ikinci fotosuna yarıldım kendisinin.
yarın itibariyle 5 yaşına basacak olan,29 şubat doğumlu şanssız ve ayrıcalıklı insan yavrusu.
edit:ilk kutlayan ben olmuşum erken de olsa.pek mutlu oldum efendim.kendisine sohbeti,entryleri,kişiliği,bütünüyle kendisi gibi güzel yıllar...
edit:ilk kutlayan ben olmuşum erken de olsa.pek mutlu oldum efendim.kendisine sohbeti,entryleri,kişiliği,bütünüyle kendisi gibi güzel yıllar...
evet,tüneli kaçmak için kazdım.
bazı insanların,sevgili kişisi arkasını dönünce duydukları garip ve coşkun arzuyu engeleyememesi sonucu ortaya çıkan hadisedir,çok zevkli bir şeydir.ama kısa sürede alışkanlığa dönüşür,zavallı sevdicek de yürürken götü kollama alışkanlığı kazanır doğal olarak..
(bkz: ecobella)
"senin için deli oluyorum ama beni kolay bir kız olarak görmemen ve sana evet diyebilmem için benim biraz daha naz yapmam,senin de biraz daha peşimden koşman lazım"ın hatunca tezahürü.
sabah programlarında oturduğu yerden göbek atan,kısa saçlı,hafif dombili,genelde kısa kollu bol bir bluz ve bol miktarda altın takı ile seyreleyen teyzeleri göremeyecek olmamıza sebep oluştur,yadırgıyorum kararı.
küçük yaşta,alelacele yapılan evlilikler bu türdendir genelde.
gayet ciddi bir hastanenin psikiyatri sayfasında görüp de şaşırdığım hede.
nasıl ki dış etkenler cildi kurutup çatlatıyorsa, ikili ilişkilerdeki bazı erkek profilleri, kadını kurutup çatlatır nitelikte olabiliyor.
kadını yıpratan bir anlamda da kurutan bazı davranışlar, bir süre sonra ruhsal sıkıntıları da beraberinde getiriyor. aldatılma, fiziksel şiddet, sözlü ve psikolojik şiddet, aşağılanma, hiç yerine konma, fiziksel görünümündeki eksiklikleri yüzüne vurma gibi davranışlar, kadını bir süre sonra içine kapanır ve depresif bir görünüme sokuyor.
memorial hastanesi psikoloji bölümü’nden uzm. psikolog aslıhan tokgöz tozlu, kadınlara hayatı zehir eden erkek tipini anlattı.
kıskançlık ve sahiplenme duygusu kadını yok ediyor
ikili ilişkilerde ilişkiyi ve kadını yıpratan en önemli unsurlardan biri kıskançlıktır. ama bunun da ötesinde kadını çok fazla yıpratan ve kıskançlığın da önüne geçebilen durum, sahiplenme duygusu. evlendikten sonra erkeğin kadına hissettirdiği, ‘sen benim malımsın’ düşüncesi. bu erkeklerde daha fazla gözleniyor. bu düşüncenin beraberinde kontrol mekanizması geliyor. erkek, kadının kıyafetlerini, davranışlarını, arkadaşlarını, (erkek kadın fark etmiyor) görmesini istemiyor. eşinin işine karışıyor ve bir süre sonra çalışmasına da karşı çıkıyor. hatta daha da ileri giderek, ‘benden önceki hayatını bitiriyorsun, benimle yeni bir hayata başlıyorsun’ diyebiliyor. erkek kadının, gardrobu yenilemeler, arkadaşları yenilemeler, kendi çevresine göre insanları seçme gibi davranışlar sergiliyor.
başta heyecan verici olsa da
evliliğin başında kadın için de erkek için de bu birliktelik; yeni, heyecan verici, değişik olabilse de kontrol mekanizması devreye girdiğinde erkek kadının benliğini elinden alıyor. kadın bir süre sonra tek başına karar verecek bir birey olmadığını anlamaya başlıyor. ‘ben seninle varım, çünkü beni ben yapan bütün her şeyi seninle bıraktım’ düşüncesi ile kadın bir süre sonra yok oluyor. ardından da kadını yıpratan bir tablo ortaya çıkıyor.
senin ailen benim ailem
"senin annen benim annem, senin ailen benim ailem" ayrımı, ikili ilişkilerde kadın ve erkek için çok fazla yıpratıcı oluyor. ama erkekler evlendikten sonra aile kavramını biraz daha ön planda tuttuğu için kadın bundan çok daha fazla etkileniyor. erkek, ‘annem benden önce gelir. bir şey yapacaksan önce annemden izin alacaksın’ gibi yaptırımlar uygulayabiliyor. bu durum bir süre sonra kadın için çekilmez bir hal alıyor. erkeklerde aile ile ilgili bu tür davranışlar kültürel bir şey, kesinlikle öncelikle ataerkil olmaktan kaynaklanıyor. biz kavramı ile bir birliktelik kurulmuyor. kadın, erkeğin evine ve ailesine getiriliyor. sonrasında ise ‘sen bizim malımızsın’ deniyor. bizi olduğumuz gibi her şeyimiz ile kabul edeceksin ve her dediğimizi yapacaksın gibi hissettiriliyor. kadın yok sayılıyor, yok ediliyor. bir süre sonra da duygularını ifade edemeyen, kendini anlatamayan kadın çatlayacak hale geliyor.
kıskançlık
kıskançlık da kontrol mekanizması nedeniyle ortaya çıkan bir durum. erkek kıskançlığı kadının her şeyini kontrol altına almaya çalışıyor. kendisinden izinsiz hiçbir şey yapmasına izin vermiyor. giydiği giysiden görüştüğü arkadaşlarına kadar kıskançlık yapıyor.
iletişim bozukluğu
kadınlar için öne çıkan en önemli sorunlardan biri de iletişim bozukluğu. kültürel olarak iletişim sorunumuz var bu inkar edemeyiz. kadınları en çok yıpratan erkek tipi, iletişim sorunu olan tiptir. sürekli içine kapanık ise, konuşmuyorsa, zamanını bilgisayarın ya da elinde kumanda ile televizyonun karşısında geçiriyorsa bir süre sonra kadın eşinden soğumakta ve yıpranmaktadır. eşini psikoloğa götürmek için girişimlerde bulunur ama genellikle erkekler bu konularda psikolojik yardım almaktan kaçınırlar. kadınlar daha çok duygusal erkekler ise daha çok cinsellik ile ilgili konularda psikolog yardımı almaktadır. kadının bu noktada istediği el ele baş başa göz göze oturmak değil, birlikte bir şeyler konuşarak sohbet etmektir. kadınları en çok yıpratan durumlardan en önemlisi, çiftlerin birbirleri ile konuşamamaları. öyle çiftler var ki birlikte bir şeyler yapmaktan sıkılıyorlar. bir yere gideceklerse arkadaşlarını da çağırmak isterler paylaşımcı olmadığı zaman ilişki çiftleri yıpratır.
kuruyan ve çatlayan kadın nasıl belirtiler veriyor?
içine kapanık, depresyon, yemek yeme alışkanlıklarında bozukluk, ev içinde eşi ile paylaşamadığı şeyleri ailesi ve arkadaşları ile paylaşmaya çalışabilir, ruhsal ve psikolojik olarak çökmeye başlar. kaygı bozuklukları, depresyon, sürekli kötü bir şey olacak duygusu ile yaşamaya başlama, çok ciddi bir ruhsal yatkınlığa sahipse o tetiklenebilir. böyle durumlarda kadının kesinlikli psikolojik yardım alması önerilir. içinden çıkılmaz bir hal alan ruhsal durumunun daha da kötüye gitmemesi için kadının izleyeceği en önemli yol, bir uzman yardımı ile içinde bulunduğu durumu aşmaya çalışmasıdır.
nasıl ki dış etkenler cildi kurutup çatlatıyorsa, ikili ilişkilerdeki bazı erkek profilleri, kadını kurutup çatlatır nitelikte olabiliyor.
kadını yıpratan bir anlamda da kurutan bazı davranışlar, bir süre sonra ruhsal sıkıntıları da beraberinde getiriyor. aldatılma, fiziksel şiddet, sözlü ve psikolojik şiddet, aşağılanma, hiç yerine konma, fiziksel görünümündeki eksiklikleri yüzüne vurma gibi davranışlar, kadını bir süre sonra içine kapanır ve depresif bir görünüme sokuyor.
memorial hastanesi psikoloji bölümü’nden uzm. psikolog aslıhan tokgöz tozlu, kadınlara hayatı zehir eden erkek tipini anlattı.
kıskançlık ve sahiplenme duygusu kadını yok ediyor
ikili ilişkilerde ilişkiyi ve kadını yıpratan en önemli unsurlardan biri kıskançlıktır. ama bunun da ötesinde kadını çok fazla yıpratan ve kıskançlığın da önüne geçebilen durum, sahiplenme duygusu. evlendikten sonra erkeğin kadına hissettirdiği, ‘sen benim malımsın’ düşüncesi. bu erkeklerde daha fazla gözleniyor. bu düşüncenin beraberinde kontrol mekanizması geliyor. erkek, kadının kıyafetlerini, davranışlarını, arkadaşlarını, (erkek kadın fark etmiyor) görmesini istemiyor. eşinin işine karışıyor ve bir süre sonra çalışmasına da karşı çıkıyor. hatta daha da ileri giderek, ‘benden önceki hayatını bitiriyorsun, benimle yeni bir hayata başlıyorsun’ diyebiliyor. erkek kadının, gardrobu yenilemeler, arkadaşları yenilemeler, kendi çevresine göre insanları seçme gibi davranışlar sergiliyor.
başta heyecan verici olsa da
evliliğin başında kadın için de erkek için de bu birliktelik; yeni, heyecan verici, değişik olabilse de kontrol mekanizması devreye girdiğinde erkek kadının benliğini elinden alıyor. kadın bir süre sonra tek başına karar verecek bir birey olmadığını anlamaya başlıyor. ‘ben seninle varım, çünkü beni ben yapan bütün her şeyi seninle bıraktım’ düşüncesi ile kadın bir süre sonra yok oluyor. ardından da kadını yıpratan bir tablo ortaya çıkıyor.
senin ailen benim ailem
"senin annen benim annem, senin ailen benim ailem" ayrımı, ikili ilişkilerde kadın ve erkek için çok fazla yıpratıcı oluyor. ama erkekler evlendikten sonra aile kavramını biraz daha ön planda tuttuğu için kadın bundan çok daha fazla etkileniyor. erkek, ‘annem benden önce gelir. bir şey yapacaksan önce annemden izin alacaksın’ gibi yaptırımlar uygulayabiliyor. bu durum bir süre sonra kadın için çekilmez bir hal alıyor. erkeklerde aile ile ilgili bu tür davranışlar kültürel bir şey, kesinlikle öncelikle ataerkil olmaktan kaynaklanıyor. biz kavramı ile bir birliktelik kurulmuyor. kadın, erkeğin evine ve ailesine getiriliyor. sonrasında ise ‘sen bizim malımızsın’ deniyor. bizi olduğumuz gibi her şeyimiz ile kabul edeceksin ve her dediğimizi yapacaksın gibi hissettiriliyor. kadın yok sayılıyor, yok ediliyor. bir süre sonra da duygularını ifade edemeyen, kendini anlatamayan kadın çatlayacak hale geliyor.
kıskançlık
kıskançlık da kontrol mekanizması nedeniyle ortaya çıkan bir durum. erkek kıskançlığı kadının her şeyini kontrol altına almaya çalışıyor. kendisinden izinsiz hiçbir şey yapmasına izin vermiyor. giydiği giysiden görüştüğü arkadaşlarına kadar kıskançlık yapıyor.
iletişim bozukluğu
kadınlar için öne çıkan en önemli sorunlardan biri de iletişim bozukluğu. kültürel olarak iletişim sorunumuz var bu inkar edemeyiz. kadınları en çok yıpratan erkek tipi, iletişim sorunu olan tiptir. sürekli içine kapanık ise, konuşmuyorsa, zamanını bilgisayarın ya da elinde kumanda ile televizyonun karşısında geçiriyorsa bir süre sonra kadın eşinden soğumakta ve yıpranmaktadır. eşini psikoloğa götürmek için girişimlerde bulunur ama genellikle erkekler bu konularda psikolojik yardım almaktan kaçınırlar. kadınlar daha çok duygusal erkekler ise daha çok cinsellik ile ilgili konularda psikolog yardımı almaktadır. kadının bu noktada istediği el ele baş başa göz göze oturmak değil, birlikte bir şeyler konuşarak sohbet etmektir. kadınları en çok yıpratan durumlardan en önemlisi, çiftlerin birbirleri ile konuşamamaları. öyle çiftler var ki birlikte bir şeyler yapmaktan sıkılıyorlar. bir yere gideceklerse arkadaşlarını da çağırmak isterler paylaşımcı olmadığı zaman ilişki çiftleri yıpratır.
kuruyan ve çatlayan kadın nasıl belirtiler veriyor?
içine kapanık, depresyon, yemek yeme alışkanlıklarında bozukluk, ev içinde eşi ile paylaşamadığı şeyleri ailesi ve arkadaşları ile paylaşmaya çalışabilir, ruhsal ve psikolojik olarak çökmeye başlar. kaygı bozuklukları, depresyon, sürekli kötü bir şey olacak duygusu ile yaşamaya başlama, çok ciddi bir ruhsal yatkınlığa sahipse o tetiklenebilir. böyle durumlarda kadının kesinlikli psikolojik yardım alması önerilir. içinden çıkılmaz bir hal alan ruhsal durumunun daha da kötüye gitmemesi için kadının izleyeceği en önemli yol, bir uzman yardımı ile içinde bulunduğu durumu aşmaya çalışmasıdır.
(bkz: akşam ebesi)
bu oyun iki aşamada oynanır. şarkılı oyun ve çekişme. alana bir çizgi çizilir.
şarkılı oyun başlamadan önce sayışma yapılır, iki çocuk seçilir, bunlar "bezirgân" olurlar. bezirgânlar, arkadaşlarına duyurmadan kendilerine birer ad takarlar. örn. biri al, öteki yeşil olur. (aslan-kaplan,elma-armut vb. birbirine yakın başka adlar da takılabilir.)
bezirgânlar, çizginin iki yanında olmak üzere, karşılıklı geçerler, elele tutuşurlar; ellerini yukarı kaldırarak "kapı" yaparlar. öteki çocuklar ( çizgiye koşut olarak ) tek sıra biçiminde dizilirler; bunlar "kervan" olurlar.
kervancılar, "aç kapıyı bezirgan başı" şarkısını söyleyerek "kapı"dan geçmeye başlarlar. şarkının son dizesi, "arkamdaki yadigâr olsun, yadigâr olsun" söylendikten sonra, hangi çocuk "kapıda" içinde kalmışsa o çocuk bezirgânlar tarafından ( kollar arasında tutularak ) tutsak alınır.
bezirgânlar, "tutsak"ın kulağına sorar: "al mı ?,yeşil mi?" tutsak da fısıltıyla yanıtlar:"al" derse, adı "al" olan bezirgânın arkasına, "yeşil" derse, adı "yeşil" olanın arkasına geçer; belinden tutar, bekler.
oyun şarkılı olarak yeniden başlar ve bir çocuk kalıncaya kadar aynı kurallarla sürer. bezirgânlar son çocuğu da aynı yöntemle tutsak alırlar; tutunca, "bir sıçan" derler, salıverirler; çocuk"al" kümesinin çevresini koşarak dolaşır, gelip kapıya girer. bezirgânlar bu kez "iki sıçan" derler, salıverirler; çocuk "yeşil" kümesinin çevresini koşarak dolaşır, gelip kapıya girer; bezirgânlar "üç sıçan" derler ve çocuğu bu kez salıvermezler; "al mı ?…yeşil mi ?" diye ona da sorarlar. çocuk ne yanıt verirse, o bezirgânın arkasına geçer. burada oyunun çekişme aşaması başlar. "al" ile "yeşil" çizginin iki yakasında karşılıklı olarak durur, birbirlerinin ellerinden sıkı sıkı tutarlar. "al"ın arkasındaki çocuklar birbirlerinin, "yeşil"in arkasındaki çocuklar da birbirlerinin bellerinden, sıkı sıkı tutarlar.
öğretmenin (ya da bir çocuğun ) "başla" demesi üzerine, al kümesi ile yeşil kümesi çekişmeye başlar. hangi küme çizgiyi geçer yada koparsa, o küme yenik sayılır. kazanan kümedeki çocuklar ellerini tempo ile çırparak "çürük elma, çürük elma" diye bağırışırlar. aynı anda iki kümede de kopma olursa, bütün çocuklar "çürük elma" diye bağırışırlar. çocuklar isterlerse oyun, "bezirgân"ları ve adları değiştirilerek yinelenir.
kervancılar : -- aç kapıyı bezirgân başı, bezirgân başı
bezirgânlar : -- kapı hakkı ne verirsin, ne verirsin
kervancılar : -- arkamdaki yadigâr olsun, yadigâr olsun
oyun sonunda bezirgânlar : "bir sıçan, iki sıçan, üç sıçan" diye, şarkısız olarak sorarlar.
şarkılı oyun başlamadan önce sayışma yapılır, iki çocuk seçilir, bunlar "bezirgân" olurlar. bezirgânlar, arkadaşlarına duyurmadan kendilerine birer ad takarlar. örn. biri al, öteki yeşil olur. (aslan-kaplan,elma-armut vb. birbirine yakın başka adlar da takılabilir.)
bezirgânlar, çizginin iki yanında olmak üzere, karşılıklı geçerler, elele tutuşurlar; ellerini yukarı kaldırarak "kapı" yaparlar. öteki çocuklar ( çizgiye koşut olarak ) tek sıra biçiminde dizilirler; bunlar "kervan" olurlar.
kervancılar, "aç kapıyı bezirgan başı" şarkısını söyleyerek "kapı"dan geçmeye başlarlar. şarkının son dizesi, "arkamdaki yadigâr olsun, yadigâr olsun" söylendikten sonra, hangi çocuk "kapıda" içinde kalmışsa o çocuk bezirgânlar tarafından ( kollar arasında tutularak ) tutsak alınır.
bezirgânlar, "tutsak"ın kulağına sorar: "al mı ?,yeşil mi?" tutsak da fısıltıyla yanıtlar:"al" derse, adı "al" olan bezirgânın arkasına, "yeşil" derse, adı "yeşil" olanın arkasına geçer; belinden tutar, bekler.
oyun şarkılı olarak yeniden başlar ve bir çocuk kalıncaya kadar aynı kurallarla sürer. bezirgânlar son çocuğu da aynı yöntemle tutsak alırlar; tutunca, "bir sıçan" derler, salıverirler; çocuk"al" kümesinin çevresini koşarak dolaşır, gelip kapıya girer. bezirgânlar bu kez "iki sıçan" derler, salıverirler; çocuk "yeşil" kümesinin çevresini koşarak dolaşır, gelip kapıya girer; bezirgânlar "üç sıçan" derler ve çocuğu bu kez salıvermezler; "al mı ?…yeşil mi ?" diye ona da sorarlar. çocuk ne yanıt verirse, o bezirgânın arkasına geçer. burada oyunun çekişme aşaması başlar. "al" ile "yeşil" çizginin iki yakasında karşılıklı olarak durur, birbirlerinin ellerinden sıkı sıkı tutarlar. "al"ın arkasındaki çocuklar birbirlerinin, "yeşil"in arkasındaki çocuklar da birbirlerinin bellerinden, sıkı sıkı tutarlar.
öğretmenin (ya da bir çocuğun ) "başla" demesi üzerine, al kümesi ile yeşil kümesi çekişmeye başlar. hangi küme çizgiyi geçer yada koparsa, o küme yenik sayılır. kazanan kümedeki çocuklar ellerini tempo ile çırparak "çürük elma, çürük elma" diye bağırışırlar. aynı anda iki kümede de kopma olursa, bütün çocuklar "çürük elma" diye bağırışırlar. çocuklar isterlerse oyun, "bezirgân"ları ve adları değiştirilerek yinelenir.
kervancılar : -- aç kapıyı bezirgân başı, bezirgân başı
bezirgânlar : -- kapı hakkı ne verirsin, ne verirsin
kervancılar : -- arkamdaki yadigâr olsun, yadigâr olsun
oyun sonunda bezirgânlar : "bir sıçan, iki sıçan, üç sıçan" diye, şarkısız olarak sorarlar.
(bkz: anketçilik)
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?