3 yaşında çocuğa "ak gandalf" dedirtmeye çalışınca ağzından dökülenler.
kendimi şanslı hissettiren olaydır. babalar kolay kolay ağlamaz çünkü, ama benim babam öyle yufka yüreklidir, öyle duygusaldır ki, yeri geldiğinde ağlar da. adam gibi adamdır...
valla ne yalan söyleyeyim ben onu bulmadım o beni buldu diyebilirim bu soruya. nasıl olduğu şimdilik gizemli kalsın.
özellikle nisan ayı ve akabinde coşan hayvanat cinsi.
ve yegane fobim olan tür.
lavabomun altında her daim bu haşeratlara karşı ilacım hazırdır, lakin açık havada gafil avlandığım zaman kendilerine karşı hissettiğim nefret had safhadadır.
ve yegane fobim olan tür.
lavabomun altında her daim bu haşeratlara karşı ilacım hazırdır, lakin açık havada gafil avlandığım zaman kendilerine karşı hissettiğim nefret had safhadadır.
bir hafta içerisinde çıkardığım üç farklı hastalık ile mecbur kalacağım eylem. bu insülin direnci dediğin ne zor işmiş arkadaş! poff!
galatasaraya gelmeden önce herkesin arkasından atıp tuttuğu, yaşlı diye sövdüğü adamdır. kendisi gelişinin akabinde takımına anında adapte olması, muhteşem gollere imza atması ve haşmetli görünümünün altında yatan iyiliksever ve alçak gönüllü kişiliği ile herkese tükürdüklerini yalatmıştır, yalatacaktır da.
bir sözlüğe çömez olarak adım attığı anda kendi nickini başlıklar altında görünce şaşkınlığını evde yüksek sesle bağırarak belirtip herkesin dikkatini çeken kişi.
her dondurma lafı duyduğumda aklıma hep eski direktörüm gelir. kendisi bir sabah radyoda dinlediği "boşver aldırma sahildeki dondurma" şarkısını bir hafta boyunca mütemadiyen bize söyleyerek bizi dondurmadan soğutmuştur. neyseki travmayı atlattım da yiyebiliyorum artık.
yağmur hakkında bilimsel açıklamalardan ziyade, yağmur denince aklıma hep beylikdüzünde evimin balkonundan izlediğim haluk levent halk konserinde bir anda başlayan yağmura spontane yazdığı şarkı gelir. melodiyi hayal gücünüzle eklersiniz ama "yağ, yağ yağmur, yağ yağmur, beylikdüzü üstüne" diye başlar gider bu şarkı.
sosyal medyada tgif kısaltması ile bildirilerek dünya üzerinde topluca kutlanan günün akşamı. yeri geldiğinde evde ayağını uzatıp film izlemek, yeri geldiğinde dışarı çıkıp içip eğlenmek için üstüne daha uygun bir gece yoktur. işin kötüsü bütün haftanın yorgunluğu ile uykunuz hep en erken bu haftasonu gecesinde gelir.
piyasaya sürdükleri nostaljik kutulu ürünler ve 50tl üzeri alışverişte verdikleri indirimli ürün satın alma promosyonları ile gündemde kalmayı başaran marketler zinciri. benim mahellemde macrocenterın açılması ile artık sadece sinek avlamaktadır orası ayrı.
başına elimde bilgisayar, "çalışırken bir yandan pozisyonları da takip ederim" diye oturduğum maç. pozisyon bolluğu nedeniyle bana iş güç yaptırmamış, 90 dk beni ekran karşısına bağlamıştır.
hayatımda çok önemli bir yeri ve anlamı olan oyun. evde boy boy posterleri asılı olmasının yanı sıra, geçen hafta aldığım kuru kafa mumluğa "murray" ismini verdim, cuk oturdu.
birgün herkesin rol alacağı dizi. figüran olarak bile olsa türkiye nüfusunun bir yüzdesini verebilecek kadar çok kişinin final yapana kadar dizide oynamasını bekliyorum. figüranları bilgisayar efekti ile çoğaltmasalar da biz de oynasak.
artık kadınlar bu yürüyüşü yapmakla kalmıyor, bir de sosyal medyada senkronize edip yürüdükleri güzergahı, mesafeyi, kaç kalori yaktıklarını gözümüze gözümüze sokuyor... olmuyor...
hoşbulmuştur kendisi, teşekkürlerini sunar.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?