confessions

laughter

- Yazar -

  1. toplam entry 1621
  2. takipçi 1
  3. puan 30960

linet

laughter
sesine ve eski! şarkılarına hasta olduğum kadın şarkıcı. son albümü ’yorum farkı’ da had safhada güzeldir. eski arabesk-fantezi parçaları da tadından yenmez. ancak kendisine bir çift lafım var: ablacım o yeni imaj, haller, tavırlar nedir yahu. çok mühim insanmış gibi demet akalın mı olmaya kadar verdin? yorum farkı’ndan bir önceki albümün lafını bile etmek istemiyorum, hiç çıkartmamışsın farz ediyorum. her ne kadar bende kredin sonsuz da olsa, bu seven kalbimi kırma, dokunma.
popüler olma yolunda hızlı, emin ve bir o kadar da bayağı adımlarla ilerlemiyor olsa keşke dediklerimizdendir. hayır, hadi giydiği assolist kıyafetlerine bir şey demiyorum da, estetiğe ne gerek vardı, dişleri neden öyle olmuş, bana bunu diyin?

atlıkarınca

laughter
yönetmenliğini ilksen başarır’ın yaptığı 2010 türk filmi. film 1 nisan 2011 tarihinde gösterime girmiştir. filmin başrollerini nergis öztürk, mert fırat ve zeynep oral üstlenmiştir.
sinopsis:
erdem, sevil ve çocukları edip ve sevgi’nin küçük bir kasabada süren yaşamları, aevil’in annesinin felç geçirmesi sonucu istanbul’a taşınmalarıyla değişmeye başlar.
aradan geçen on yıl içinde edip yatılı okula gitmiş ve evden uzaklaşmış, erdem ise hala her zaman ulaşmak istediği iyi bir yazar olma hayalinin peşindedir.
sevgi’nin ani bir şekilde değişen tavırlarını, içine kapanmasını ve mutsuzluğunu fark eden sevil evde yaşanan bazı olayları sorgular ve kapalı kapılar ardındaki karanlık sırrı keşfeder.
söylenemeyenler, çocuklukta açılan yaralar, suskunluklar bir gün çatlaktan sızmaya başlayınca oluşturduğu girdap da bütün aileyi paramparça eder.
erdem’in beklenmedik ölümü bu cehennemden kurtulmaları için yeterli olacak mıdır? yoksa ailenin her üyesi hayatları boyunca tek başlarına taşımak zorunda kalacakları gerçeklerle baş başa mı kalacaklardır?

aşk

laughter
insanı bambaşka bir hale sokan durum. artık sen sen olmazsın. her şeyinle başkalaşmışsındır. düşüncelerin, takıntıların, hislerin, dertlerin; hepsi değişime uğramıştır. sıkıntılıdır ama aşk. alışamazsın yeni sene. yabancılaşırsın, garip gelir. başlarda grip gibi bir hastalık muamelesi yaparsın ancak o hafife alınmayacak kadar ciddi bir illettir. sorgulamalar başlar yerli yersiz. ahkam kestiklerinin yavaş yavaş başına üşüştüğünü görürsün. ha bir de aşk; en aşık olmam diyenin bile başına elbet bir gün gelecek ve hatta herkesten şiddetli gelecek bir beladır. kaçamazsın.

charles baudelaire

laughter
tutkunu olunacak bir şairdir kendisi.

güzel demişti baudelaire;

‘ama gerçek yolcular gitmek için giderler;

yürekleri balonlar gibidir, hafifçecik’

devam da etmişti;

‘ve, niçin olduğunu bilmeden, <gitsek! > derler,

yazgıları önünde boyunları hep eğik.

bulut biçimindedir onların istekleri,

ve düşlerler, düşleyen bir er gibi topunu,

bilinmedik, değişken ve sınırsız zevkleri,

ki insan ruhu bilmez bile varolduğunu!’

ne için olduğunu bilmez de gitmek ister. ki kalırsa boğulacaktır. gidince nefes alamayacak olsa da, bir gitme ihtimali daha vardır. hep giderek yaşamak, giderek nefes alabilmek; ahasuerus misali, dolaşmaya mahkum edilmek, bilfiil kendi kendine hem de. kim bilir belki de yalnızlığın yazıp yönettiği bir yazgıda gider yol boyunca, yola doğru. film hiç bir zaman mutlu sonla bitmez ve hiç bir zaman boynunu ufka kaldırıp umutla bakamaz önüne. sıkı sıkıya sarılamaz hiç bir şeye, delicesine istemekten de korkar bazen, kazanmak kaybetmekten çok daha tehlikelidir belki de. baktıkça, hayal ettikçe mutlu olduğu istekleri vardır, kimi zaman elleriyle mahveder ama sonuna kadar düşler. gözünü kapattığında yaşadığı dünyada elde eder onu ve öylesine bir mutluluk hazların en doruğundadır çoğu zaman. şuursuzca bağlandığı sır gibi saklı amansız dilekleriyle vardır o, onlarla ve sadece yola çıkmak için vardır aslında. vardır ama bilinmez. kaybolur gider yolların telaşlı karanlığında.

beklenti

laughter
içine girilen şey. amma velakin insan vücudu için su örneğin ne kadar mühim bir ihtiyaç ve olmazsa olmaz ise, ha keza kan; işte aynı şekilde bu beklenti denen şey de insan benliği için aynı konumda. arkadaş şundan bir kurtulsak akça pakça bir beyinle yolumuza devam edeceğiz belki ama heyhat işte.

pal sokağı çocukları

laughter
çocukken okunması gereken en önemli kitaplardan biri. küçük yaşlarda sizi kitap okurken ağlatabilecek ender bulunan bir kitaptır. kitabı yatağa hızla atıp, yastığıma sarılıp, hüngür hüngür ağladığımı hatırlıyorum. sonra da anneme ’bu kitap ne böyle’ demiştim sanırım. özellikle sonunda şöyle bir şey vardı. (geçmişimiz geleceğimizi etkiler, kesinlikle katılıyorum.)

’yüzü çok ciddileşmiş olan boka, önündeki sıraya dikmişti gözlerini. şu sırada, o tertemiz çocuk ruhu ilk kez, şimdiye kadar hiç kapılmamış olduğu bir sezgiye kapılmaktaydı: şu yaşam denilen şey, ne biçim şeydi? kimi zaman sevinçler veren, kimi zaman içimizi acılarla dolduran, kölesi olduğumuz şu yaşam neyin nesiydi böyle?’

inanç

laughter
yorulmuş insan inanır, inanmaktan başka çaresi kalmamışsa boynunu büker ve kabullenir. inanmamak da bir çeşit inançtır ve bir şekilde halledilmiş, tamamlanmış şeyleri temsil eder. inanmamak dik başlıdır ama aklı selim sahibidir; inanmak sallabaştır ama huzurludur.

ısrar

laughter
ısrar ve ısrarcılık tam manasıyla, dibe vurmuş bir adamın son çırpınışları gibidir. iyiye, daha iyiye ulaşmak ister, zorundadır ve bunun için çabalamalı, türlü yollar denemelidir. tekrar tekrar dener, olmadı diğer yoldan gider. tek ideal ona ulaşmaktır, aksi düşünülmez zira onun için daha iyi; aksi yönde yer almaz. vazgeçmiş adamın dibe vurduğu külliyen yalandır. kararlı bir vazgeçiş şuursuz ısrarcılıktan her zaman daha onurludur. her ısrarcı çabalama en nihayetinde geri dönüşsüz vazgeçişlerde son bulacaktır ancak asla tez elden ve aklı başında yapılan makul vazgeçişlerin yerini tutmayacaktır. ısrarcı adam çoktan yitirmiştir aslında, farketmez. iyiye bir şekilde ulaşacağına dair inançları vardır ve mecburdur. bir yol tutturur kendince. vazgeçtiğinde, başaramama halinden daha çok yıkılacağına inanır. huzuru huzursuz kollarda arar. işte o arayışlarda bir an durup aksi yöne giden adam vazgeçmiş adamdır, kararlıdır. her yeni arayış, her yeni bulamayışa ve beyin bulanıklığına, huzur uğruna huzursuzluklara sebep olacağından en kestirmeden inzivaya çeker kendini. o farkında olandır. kaybedendir hatta erken kaybedendir belki de ama onur ve vicdan tükenmeden kurtarmıştır kendini.

14 şubat için biriyle çıkmak

laughter
zamanında tam da bu hadisenin rüyasını gördüydüm de ağlak bir surat ve huzursuzlukla uyandıydım. arkadaş nasıl bir şekilde bilinçaltımıza işletmişler de korkutmuşlar, sindirmişler, bastırmışlar bizi. adam rüyasında sadece 14 şubat için olan bir sevgiliyle takılmak zorunda hissediyor kendini. kahrolun. 14 şubat arkadaşlarla içmek için pekala güzel bir gündür. ancak o kadar.
3 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol