hiç bir zaman unutulmayacak hatıralar..
gitmiştir, o da sizi seviyordur; lakin, şartlar artık birlikte olmanıza elverişli değildir. her iki taraf da çok istiyordur oysa; beraber günü geçirmeyi, akşam olunca birlikte bir yerlere gidip yemek yemeyi, içmeyi, uyumayı, sevişmeyi, dertleşmeyi; hatta, eve ikinizin de sarhoş geldiğiniz bir günün gecesinde, üzerinizdekileri bir hışımla çıkartıp, öylece sızmayı.. onunla yapılacak her şeyi çok istiyorsunuzdur.. o da!
kalan bir boşluktur. içinde, geriye dönmeyecek olan sevgilinin bıraktığı saç kokulu bir boşluk.
ve avucunuzun içinden kayıverip giden elleri. ani bir telefonla, arkadaşından duyduğunuz hastalığı anında, yanında olamayışın verdiği tek başına kalmasının getirdiği huzursuzluk. "beni böyle görmeni istemiyorum cem" der gibi bir sessizliğe bürünüşü. kadınlığını, o ibne hastalık yüzünden, geride kalan yaşamında eksik yaşayacağını bilmeniz ve her şeye rağmen o nu bırakmak istemeyişiniz. saatlerce anlatılabilinen, siktiri boktan bir eminönü alışverişi varken birbirinizle telefonda konuşulan, eskiden.. artık, bir "merhaba"yı, "nasılsın"ı dahi söyleyememek. yattığı hastahanenin bahçesinde saatlerce bekleyip, o nu görmek için, pencerisine bakılı kalmak. tülde gölgesini görmek dahi yetecekken, o nun hareket edemeyişini bilerek, gene de ummak.. ummak ve, bir gün bunları yazdığınızı hatırlayarak, o nunla gene bir boğaz gezintisi sırasında, bunları "çok eski bir anıydı" diyerek ve gözlerinin gülümseyişini gülümseyerek seyretmeyi.
günün her anında ismini sayıklamak. gecenin bir vakti, ki bu vakit her vakittir; telefonunu çaldırmak, kapatmak.. "ben buradayım gülüm hâlâ" demek, çaresizce. sırf aranızdaki yaş farkından ötürü, insanlardan kaçarak yaşadığınız onca ânı; "yeter ulan(!)" deyip, bir daha olursa, bu kez göğsünü gere gere, yeniden yaşayacağına söz vermek ve olmayacağını bilmek.. ama, gene de ve inatla düşünmek.
evde, almayı unuttuğu; bir zamanlar kulaklarına taktiğinda, "maymuna dönmüşsün, nerden buldun kız bunları(?)" dediğiniz küpeleri bile koklayarak uyumak.. onsuz uyumak.. onsuz yaşamak.. onsuz öleceğinizi bilerek yutkunmak.. hâlâ yaşadığınızı zannetmek, ama hep ummak...
abazan dükkan sahibinin, dükkanının camına astığı kağıt not.
o kadar kızışmış ki.. o kadar yani...
o kadar kızışmış ki.. o kadar yani...
dallarındaki yaprakları şiirden bir ağaçtı..
hâlâ öyle...
hâlâ öyle...
anıl aydın isimli ultraaslan/uni temsilciliği yapmış olan ve izmir 9 eylül üniversitesi hastahanesinde lösemi teşhisiyle yatan galatasaray taraftarına yardım amaçlı bir duyuru yapıyorlar sitelerinde. ali sami yen stadyumu’ unda açılmış bir pankartı da fotoğraflayıp, sitelerine koymuşlar.. "dayan koca adam" yazıyor bu pankartta!
ben de bir galatasaray taraftarı olarak, kendilerini bu ince davranışlarından dolayı tebrik ediyorum. iyi solculuklarıyla da tanınan bu arkadaşlarımızı takip edin derim her zaman.
ben de bir galatasaray taraftarı olarak, kendilerini bu ince davranışlarından dolayı tebrik ediyorum. iyi solculuklarıyla da tanınan bu arkadaşlarımızı takip edin derim her zaman.
türkiye nin yarısını kalp hastası yapan, nüfus planlayıcı obje.
briyantinli saçlarına attı...
briyantinli saçlarına attı...
1981 yılında bülent ersoy un "kadınlığa geçiş" operasyonu sonrasında;
kendisine kavanoz içinde verilen "çük"!
hafta sonu gazetesi haberi;
"bay bülent ersoy bu kavanozda" diye fotoğraflayıp vermiş o tarihlerde.
bakıp bakıp hasret gideriyordur kendisi bu sıralar!
kendisine kavanoz içinde verilen "çük"!
hafta sonu gazetesi haberi;
"bay bülent ersoy bu kavanozda" diye fotoğraflayıp vermiş o tarihlerde.
bakıp bakıp hasret gideriyordur kendisi bu sıralar!
veliefendi hipodromu nda atlar son düzlüğe çıktıklarında, tribünlerden duyulabilecek tek nida.
"yürü be kızım be" de var tabii; artık kime oynadıysa!?
"yürü be kızım be" de var tabii; artık kime oynadıysa!?
evet bazen..
aynanın arkasındakinin ben olduğum düşüncesine kapılıp, inanıyorum dediklerine o’ nun. girizgâhını ölüme dair sözcüklerle süsleyen, diğer dünya yerlisi bir kimsesiz varlık o! bana benzer hiç bir yanını bana göstermeyen, benden aykırı ne varsa içinde gizleyen bir cansız.
*
dili var mıdır bir kedinin? çocuğu öldüğünde diyebilir mi ki;
"yavrum.. doyamadım sana, gittin yavrum"!? üzerinden belki bin araba geçmiştir yavrusunun. yaz sıcağında döşeme olmuştur asfalta belki. ama yavrusudur o’ nun.
gider koklar bazen.. bize leş gelen o koku, o’ na mis gelir.
yavuklusunun askerden gelmesini bekler bazen bir genç kız.
ilmeklerinin sonu gelmez tezgah başında. ipekten onbinlerce düğümler de düğümler, bitsin diye el emeği göz nuru halısı. halısı bitince, yavuklusu dönecektir o mis kokusuyla. bir mektup alır, mektupta der ki: "-ey benim kara gözlü, kara kaşlı, kara saçlı nur-u didemim; bir gün olacak, döneceğim. o gün gelene, yüzünü görene, elini tutana kadar bekleyemezsen beni; var bir başkasına. yok, bekleyeceğim dersen; siperdeyim şu an. karşıda birisi var. o bana bakar, ben ona. hangimiz yavukluya gideceğiz belli değil ama, bir mermi bilir(!), kimimizin kuvvetli aşkı daha."
bir öğrenci sorar annesine, okula gitmezden hemen önce;
"-bazen sen geliyo’sun aklıma anne! sen okumadın. oysa ben artık üniversiteyi bitiriyorum. hiç mi için gitmiyo’? -ben niye okumadım diye- hiç mi sormuyo’ sun kendine?" cevap verir annesi: "sen doğunca, ben de doğdum oğul.. sen sokakta oynarken, seyrederdim seni, düşerdin ya topun peşinden koşarken; benim dizim acırdı.. sen ağlardın, ben.. ben ölürdüm oğul! şimdi sen okuyo’sun ya, bitireceksin ya okulunu oğul; ve göreceğim seni, kepini atarken havaya.. ben de tüm hüzünlerimi, tüm meraklarımı ve bütün o omuzlarımda yük taşıdığım ömrümü ataca’m havaya.. geriye almamacasına.”
bazen.. ümitsiz bir yelkenli görürüz lodosa tutulmuş. dümenindeki yaşlı adamı görmeyiz. o’ nun ne badireler atlattığını, bunu da atlatacağını bilmeyiz. yelkenlidir yalnız olan sırf sanki! oysa adamın, karısının öldüğünden beridir karaya ayak basmadığını, tüm yaşamını artık denizde ve denizden geçinerek sürdüreceğini, bütün arkadaşlarını karada bıraktığını, anılarının artık olmadığını görmeyiz. yelkenlidir, o haşmetli duruşuyla tehlikede olan. ve biz(!), gördüklerimizden sadece kendimize pay çıkartmaya çalışan!
*
tüm yaşamını, ölüme dair sözcüklerle geçiren insanlardan olmaktansa; hiç olmamış olmayı istemek daha iyi gelir bazen. ve dört bir yanı bu insanlarla çepeçevre kuşatılmış bir ada olmaktansa; bir dağ olmak, bu bağırtı ovalarının arasında bazen... kim bilir?
aynanın arkasındakinin ben olduğum düşüncesine kapılıp, inanıyorum dediklerine o’ nun. girizgâhını ölüme dair sözcüklerle süsleyen, diğer dünya yerlisi bir kimsesiz varlık o! bana benzer hiç bir yanını bana göstermeyen, benden aykırı ne varsa içinde gizleyen bir cansız.
*
dili var mıdır bir kedinin? çocuğu öldüğünde diyebilir mi ki;
"yavrum.. doyamadım sana, gittin yavrum"!? üzerinden belki bin araba geçmiştir yavrusunun. yaz sıcağında döşeme olmuştur asfalta belki. ama yavrusudur o’ nun.
gider koklar bazen.. bize leş gelen o koku, o’ na mis gelir.
yavuklusunun askerden gelmesini bekler bazen bir genç kız.
ilmeklerinin sonu gelmez tezgah başında. ipekten onbinlerce düğümler de düğümler, bitsin diye el emeği göz nuru halısı. halısı bitince, yavuklusu dönecektir o mis kokusuyla. bir mektup alır, mektupta der ki: "-ey benim kara gözlü, kara kaşlı, kara saçlı nur-u didemim; bir gün olacak, döneceğim. o gün gelene, yüzünü görene, elini tutana kadar bekleyemezsen beni; var bir başkasına. yok, bekleyeceğim dersen; siperdeyim şu an. karşıda birisi var. o bana bakar, ben ona. hangimiz yavukluya gideceğiz belli değil ama, bir mermi bilir(!), kimimizin kuvvetli aşkı daha."
bir öğrenci sorar annesine, okula gitmezden hemen önce;
"-bazen sen geliyo’sun aklıma anne! sen okumadın. oysa ben artık üniversiteyi bitiriyorum. hiç mi için gitmiyo’? -ben niye okumadım diye- hiç mi sormuyo’ sun kendine?" cevap verir annesi: "sen doğunca, ben de doğdum oğul.. sen sokakta oynarken, seyrederdim seni, düşerdin ya topun peşinden koşarken; benim dizim acırdı.. sen ağlardın, ben.. ben ölürdüm oğul! şimdi sen okuyo’sun ya, bitireceksin ya okulunu oğul; ve göreceğim seni, kepini atarken havaya.. ben de tüm hüzünlerimi, tüm meraklarımı ve bütün o omuzlarımda yük taşıdığım ömrümü ataca’m havaya.. geriye almamacasına.”
bazen.. ümitsiz bir yelkenli görürüz lodosa tutulmuş. dümenindeki yaşlı adamı görmeyiz. o’ nun ne badireler atlattığını, bunu da atlatacağını bilmeyiz. yelkenlidir yalnız olan sırf sanki! oysa adamın, karısının öldüğünden beridir karaya ayak basmadığını, tüm yaşamını artık denizde ve denizden geçinerek sürdüreceğini, bütün arkadaşlarını karada bıraktığını, anılarının artık olmadığını görmeyiz. yelkenlidir, o haşmetli duruşuyla tehlikede olan. ve biz(!), gördüklerimizden sadece kendimize pay çıkartmaya çalışan!
*
tüm yaşamını, ölüme dair sözcüklerle geçiren insanlardan olmaktansa; hiç olmamış olmayı istemek daha iyi gelir bazen. ve dört bir yanı bu insanlarla çepeçevre kuşatılmış bir ada olmaktansa; bir dağ olmak, bu bağırtı ovalarının arasında bazen... kim bilir?
bugün araf tadır kendisi.
ilgilenenleri bekliyoruz. saat 21:30-22:00 gibi başlar öttürmeye baba!
lopur da lopur oynar o göbek artık. bir de rakı içirebilirsem, deymeyin keyfimize be!
ilgilenenleri bekliyoruz. saat 21:30-22:00 gibi başlar öttürmeye baba!
lopur da lopur oynar o göbek artık. bir de rakı içirebilirsem, deymeyin keyfimize be!
sonuna bir fiil getirildiğinde; aceleden, işin savsaklanması olayı ortaya çıkar.
örneğin;
palas pandıras giyinmiş: zerzevat tarlası gibi karman çorman giyinmiş.
palas pandıras koşuyor: dağınık ve düzensiz bir şekilde, fakat yetişmeye çalıştığı için koşuyor.
palas pandıras taşınmış: taşındığı evin dağınıklığından bahsediliyor.
falan filan...
örneğin;
palas pandıras giyinmiş: zerzevat tarlası gibi karman çorman giyinmiş.
palas pandıras koşuyor: dağınık ve düzensiz bir şekilde, fakat yetişmeye çalıştığı için koşuyor.
palas pandıras taşınmış: taşındığı evin dağınıklığından bahsediliyor.
falan filan...
girişken, fırlama, hazır cevap ve bir o kadar da manyaklara verilen ad. bir ortama girildiğinde ilk o atlar konuşmalara.. bir kavga ya da bir tartışma esnasında, sırf bunun sesi çıkar.. çatlağın teki işte, zorlama fazla!
okuduğum entrylerinden anladığım kadarıyla;
söz yapıştırmacı bir özelliği olan yeni bilgicimiz.
yapıştırmasının sürekli olması temennisiyle;
hoşgeldi.
söz yapıştırmacı bir özelliği olan yeni bilgicimiz.
yapıştırmasının sürekli olması temennisiyle;
hoşgeldi.
olguyu ciddiye alıp;
1- israil,
2- george w bush,
3- tony blair,
4- atlas okyanusu,
5- anaokulu öğretmeni,
6- ortadoğu, afrika, doğu asya,
7- ha bire sömürülen ve ele geçirilmek istenilen yer(ülke)ler,
8- (bir arkadaştan da) ağızdan hap şeklinde alınmak suretiyle..
verilen kabaca cevaplara bir bakalım!
1- israil:
muhtemelen, filistinlilere yaptığı zulümden, dünyaya egemen olma arzularından doğan karşı atak bir cevap; haklıdır. dinsel kapalılıklarının yanında, tüm dünya üzerinde kurdukları lobilerle; hiç bir ülkeyi sömürgeleştirmeden kendi saflarına çekebilen, politik ve askeri anlamda ortadoğunun değil, neredeyse dünyanın en kuvvetli ve köklü devletlerinden biridir israil. sevimsizdirler de;
kabul edilebilir.
hadi biraz da ahmet alttanalcılık oynayalım!
binlerce senedir kendi topraklarında yaşayan israiloğulları nın soyundan gelme israil halkı ve devleti; neden kabul etsin ki, topraklarına sonradan gelme, arap filistinlileri? siz kabul eder miydiniz; kürtlerin de böyle yapmalarını, türkiye cumhuriyeti toprakları içinde?(????)
2- george w bush:
adamın gözleri yeter!
kafasının içindeki beyni yeter atom bombası atmaya, tamam.
de.. ona, ne yapacağını bildiği halde oy veren milyonlarca faşist ve kafatasçı amerikan halkına ne demeli? neden amerika ya değil de sadece onun tam kafasının üstüne? bu herif gökten zembille gelmedi di mi?
3- tony blair:
dünyanın en sevimli başkanı olabilecekken, dünyanın en kafatasçı hayvanı olmayı seçen şeytanın tekidir. evet; doğru! fakat bush için söylediklerimizi, bu ingiliz soğuk nevaleleri (halkı) için de söyleyelim ve susalım.
4- atlas okyanusu:
aferin! bu çok iyi bir yanıt olmuş. bu arkadaşımızı düşüncelerinden dolayı tebrik ediyorum. at tabii a.k. atlas a! gebersin canlılar, türleri, nesilleri. yaşasın büyük insanlık! tekrar tebrikler.
5- anaokulu öğretmeni:
bu yanıtı veren arkadaşımıza; henüz 7 yaşında olabileceği, başına daha büyük bir olay gelmediği.. mantığından yola çıkarak gülümsüyoruz. bu saatte ayakta kalmasın, yatıralım evladımızı. lazım bize, aman!
6- ortadoğu, afrika, doğu asya:
bu yanıtı;
7 nci yanıtla birlikte en sona bırakmak istiyorum.
8- hap şeklinde ağızdan alıp, içinde patlatmak:
kendi bileceği iştir tabii.
herkesin zevki, anasının örekesi.
selam ederim.
6/7- temelde aynı özelliklere sahip iki yanıt!
7 nci yanıt "neden" belirtmiş lakin, kabak gene fakiri... 1 dakika; ilk önce 6 ncı yanıt!
felaket, insanlık adına utanılması gereken, yüz karası bir yanıt bu!
işin esprisini düşünemiyorum, çünkü üzerine kusmak istiyorum bu söylemin, evet!
neden?
neden afrika ya atıyorsun o bombayı?
şakaysa; nedenini söyle.. yok; değilse, bu nasıl bir anlayış ki; açlıktan, sefaletten; hem başka devletlerce, hem kendi insanlarınca sömürülmekten, katledilmekten, ortadan kaldırılmaya çalışılmaktan (soykırımdan) on senelerce çekmiş bu insanların yok olmasını istiyorsun yeryüzünden?
neden?
neden ortadoğu ya atıyorsun o bombayı?
birbirleriyle yüzyıllardır geçinemeyen bu devletlerin, aslında din yüzünden birbirlerini zaten yediklerini; fakat gel gör ki; oradaki petrolde hiç de gözleri olmadığı halde, emperyalist puşt devletlerin, değil gözleri, götlerinin deliği bile orada osurdukça; bunun da böyle devam edeceğini biliyorsun değil mi? ne ırak halkı istedi amerikan askerini, ne iran halkı istedi humeyniyi, ne israil halkı savaşmak istiyor filistinlilerle, ne de filistinliler öldürülmek istiyor israillilerce.. biliyorsun değil mi?
neden?
neden uzak asya ya atıyorsun o bombayı?
çin den mi korkun? fazlaca çalıştıklarından mı? bak; işkenceyle çocuk işçi çalıştırmalarındansa (?); kabul! gel birlikte bırakalım.. ama sadece amerika değil, bütün dünyaya haykırdıklarındansa, gene olmaz! japonya nın neresini beğenmiyorsun? hiroşima dan ve nagazaki den sonra toparlanıp, dünya devi olmalarından mı alıp veremediğin? bi daha at a.k.! daha da büyüsünler, evet! kamboçya bir kenarında, koreler bir tarafında..
hangisine istersen salla! hindistan, afganistan ha keza..
dünyanın neresi sorunlu, neresinde sömürülen insanlar var, hangisi senin başına dert açacaksa; fakirmiş, açmış dinleme.. salla a.k.! salla!
selamlar..
sevgiler...
ben mi nereye atardım?
e tabii, bu kadar laftan sonra; di mi ama!?
hani şu;
15.ooo de 1 ihtimalle dünyaya çarpma olasılığı olan bir ibne geliyor üstümüze üstümüze ya; o na!
******
olguyu ciddiye almayıp;
bulursam o atom bombasını,
uzanır yatardık birlikte..
ve beklerdik ikimiz de;
o mu bana, ben mi ona..
hangimiz ilk patlayacak diye...
1- israil,
2- george w bush,
3- tony blair,
4- atlas okyanusu,
5- anaokulu öğretmeni,
6- ortadoğu, afrika, doğu asya,
7- ha bire sömürülen ve ele geçirilmek istenilen yer(ülke)ler,
8- (bir arkadaştan da) ağızdan hap şeklinde alınmak suretiyle..
verilen kabaca cevaplara bir bakalım!
1- israil:
muhtemelen, filistinlilere yaptığı zulümden, dünyaya egemen olma arzularından doğan karşı atak bir cevap; haklıdır. dinsel kapalılıklarının yanında, tüm dünya üzerinde kurdukları lobilerle; hiç bir ülkeyi sömürgeleştirmeden kendi saflarına çekebilen, politik ve askeri anlamda ortadoğunun değil, neredeyse dünyanın en kuvvetli ve köklü devletlerinden biridir israil. sevimsizdirler de;
kabul edilebilir.
hadi biraz da ahmet alttanalcılık oynayalım!
binlerce senedir kendi topraklarında yaşayan israiloğulları nın soyundan gelme israil halkı ve devleti; neden kabul etsin ki, topraklarına sonradan gelme, arap filistinlileri? siz kabul eder miydiniz; kürtlerin de böyle yapmalarını, türkiye cumhuriyeti toprakları içinde?(????)
2- george w bush:
adamın gözleri yeter!
kafasının içindeki beyni yeter atom bombası atmaya, tamam.
de.. ona, ne yapacağını bildiği halde oy veren milyonlarca faşist ve kafatasçı amerikan halkına ne demeli? neden amerika ya değil de sadece onun tam kafasının üstüne? bu herif gökten zembille gelmedi di mi?
3- tony blair:
dünyanın en sevimli başkanı olabilecekken, dünyanın en kafatasçı hayvanı olmayı seçen şeytanın tekidir. evet; doğru! fakat bush için söylediklerimizi, bu ingiliz soğuk nevaleleri (halkı) için de söyleyelim ve susalım.
4- atlas okyanusu:
aferin! bu çok iyi bir yanıt olmuş. bu arkadaşımızı düşüncelerinden dolayı tebrik ediyorum. at tabii a.k. atlas a! gebersin canlılar, türleri, nesilleri. yaşasın büyük insanlık! tekrar tebrikler.
5- anaokulu öğretmeni:
bu yanıtı veren arkadaşımıza; henüz 7 yaşında olabileceği, başına daha büyük bir olay gelmediği.. mantığından yola çıkarak gülümsüyoruz. bu saatte ayakta kalmasın, yatıralım evladımızı. lazım bize, aman!
6- ortadoğu, afrika, doğu asya:
bu yanıtı;
7 nci yanıtla birlikte en sona bırakmak istiyorum.
8- hap şeklinde ağızdan alıp, içinde patlatmak:
kendi bileceği iştir tabii.
herkesin zevki, anasının örekesi.
selam ederim.
6/7- temelde aynı özelliklere sahip iki yanıt!
7 nci yanıt "neden" belirtmiş lakin, kabak gene fakiri... 1 dakika; ilk önce 6 ncı yanıt!
felaket, insanlık adına utanılması gereken, yüz karası bir yanıt bu!
işin esprisini düşünemiyorum, çünkü üzerine kusmak istiyorum bu söylemin, evet!
neden?
neden afrika ya atıyorsun o bombayı?
şakaysa; nedenini söyle.. yok; değilse, bu nasıl bir anlayış ki; açlıktan, sefaletten; hem başka devletlerce, hem kendi insanlarınca sömürülmekten, katledilmekten, ortadan kaldırılmaya çalışılmaktan (soykırımdan) on senelerce çekmiş bu insanların yok olmasını istiyorsun yeryüzünden?
neden?
neden ortadoğu ya atıyorsun o bombayı?
birbirleriyle yüzyıllardır geçinemeyen bu devletlerin, aslında din yüzünden birbirlerini zaten yediklerini; fakat gel gör ki; oradaki petrolde hiç de gözleri olmadığı halde, emperyalist puşt devletlerin, değil gözleri, götlerinin deliği bile orada osurdukça; bunun da böyle devam edeceğini biliyorsun değil mi? ne ırak halkı istedi amerikan askerini, ne iran halkı istedi humeyniyi, ne israil halkı savaşmak istiyor filistinlilerle, ne de filistinliler öldürülmek istiyor israillilerce.. biliyorsun değil mi?
neden?
neden uzak asya ya atıyorsun o bombayı?
çin den mi korkun? fazlaca çalıştıklarından mı? bak; işkenceyle çocuk işçi çalıştırmalarındansa (?); kabul! gel birlikte bırakalım.. ama sadece amerika değil, bütün dünyaya haykırdıklarındansa, gene olmaz! japonya nın neresini beğenmiyorsun? hiroşima dan ve nagazaki den sonra toparlanıp, dünya devi olmalarından mı alıp veremediğin? bi daha at a.k.! daha da büyüsünler, evet! kamboçya bir kenarında, koreler bir tarafında..
hangisine istersen salla! hindistan, afganistan ha keza..
dünyanın neresi sorunlu, neresinde sömürülen insanlar var, hangisi senin başına dert açacaksa; fakirmiş, açmış dinleme.. salla a.k.! salla!
selamlar..
sevgiler...
ben mi nereye atardım?
e tabii, bu kadar laftan sonra; di mi ama!?
hani şu;
15.ooo de 1 ihtimalle dünyaya çarpma olasılığı olan bir ibne geliyor üstümüze üstümüze ya; o na!
******
olguyu ciddiye almayıp;
bulursam o atom bombasını,
uzanır yatardık birlikte..
ve beklerdik ikimiz de;
o mu bana, ben mi ona..
hangimiz ilk patlayacak diye...
fenerbahce’ nin, bir istikrar abidesi olduğunu kanıtladığı maç.
hemen hemen tüm ingiltere de, eski sömürgelerinde, britanya krallığı nda ve kıbrıs (kuzey/güney) ta içilen leziz çay.
pek alışıldık bir içecek olmadığından, insanlarımızca eleştirilmesi gayet doğal!
ne var ki, alıştıktan sonra, mideyi rahatlatma açısından oldukça etkili..
tavsiye ederim!
pek alışıldık bir içecek olmadığından, insanlarımızca eleştirilmesi gayet doğal!
ne var ki, alıştıktan sonra, mideyi rahatlatma açısından oldukça etkili..
tavsiye ederim!
bir geminin batıyor olması halinde, gemi personeli tarafindan söylenilen;
filikaları kullanmadaki öncelik durumu.
aynı zamanda bir sunay akın kitabı ismi.
filikaları kullanmadaki öncelik durumu.
aynı zamanda bir sunay akın kitabı ismi.
genelkurmay başkanlığı nca yapılan açıklamada;
"nihayet"(!); kabak gibi, ortada hedef teşkil eden aktütün karakolu nun yerinin değiştirileceği açıklandı.
bir kamyona, bir havuza bile çarçabuk ceza verebilen anlamsız zihniyetin; en sonunda bunca şehit verdikten sonra verdiği "bu abukça gecikmiş" değiştirme kararının gecikme nedenleri de tartışılacaktır elbet!
"nihayet"(!); kabak gibi, ortada hedef teşkil eden aktütün karakolu nun yerinin değiştirileceği açıklandı.
bir kamyona, bir havuza bile çarçabuk ceza verebilen anlamsız zihniyetin; en sonunda bunca şehit verdikten sonra verdiği "bu abukça gecikmiş" değiştirme kararının gecikme nedenleri de tartışılacaktır elbet!
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?