başına iyi bir şey gelirse , sevinirsin ,
birinin başına iyi bir şey götürürsen , mutlu olursun
kutup
raf'tan çinkes'e transfer olmuştum
ilk göz ağrımız olan radyo denen dalgametrenin yerini hiç bir şey alamaz,
bir an evvel yayına başlar umarım
bir an evvel yayına başlar umarım
"qeimada burn" , türkçeye "adada yangın" veya "isyan" ismiyle çevrildi
1969 ingiliz yapımı bir film , marlon brando oynuyor
int. te aratın bulursunuz , bulamazsanız yazın , kısa hikayesini burada özetlerim.
dünyada 2 çeşit insan var ,
bu filmi izleyenler ve izlemeyenler
bu kadar net!!!
1969 ingiliz yapımı bir film , marlon brando oynuyor
int. te aratın bulursunuz , bulamazsanız yazın , kısa hikayesini burada özetlerim.
dünyada 2 çeşit insan var ,
bu filmi izleyenler ve izlemeyenler
bu kadar net!!!
"ancak yer açarsan girer yenilikler hayatına"
bir çift yürekte geçer
bir çift yürekte geçer
radikaller birbirini besler ,
dilinin kaleminin ayarı kaçık , feedbackzade
dilinin kaleminin ayarı kaçık , feedbackzade
başak erkeği
run lola run
sarışın esmer filan bunlar abaza muhabbeti,
ama şu bir gerçek ki ,
gerçek bir zulu kadını , ciddi takıntı yapıyor , hatta tutku
haberiniz olsun
ama şu bir gerçek ki ,
gerçek bir zulu kadını , ciddi takıntı yapıyor , hatta tutku
haberiniz olsun
libido çoğalmak , tabu soyunu korumak , bu kavramlara türkçe kelimeler atanmamış olması , tanımlanmadığı veya tanımlanamadığı anlamını taşımaz.birkaç cümle sonra bu konuya tekrar döneceğim.
tüm bu serüvende asli ölçütünüz nedir ? tüm bu arayışın temeli ,
merdivenin ilk basamağı?
hayatta kalmak , gelişimize müdahil değiliz ama gidişimize çüş diyebilmek.
kayıtlı tarih bilgisi içinde hayvanlar tarafından yetiştirilen yüzlerce çocuk örneği var , bunla rinsanlar tarafından bulunduğunda ,
normal (genel geçer yaşam biçimi) yaşama uyum sağlamakta zorlanıyor , bir kısmı sağlayamıyor özgün ortamına kaçıyor veya ölüyor.
hangisi doğru? hayvan habitatı mı ? insan habitatı mı?
yol uzun ve bilgi yükü fazla dolayısı ile kavramlara ihtiyaç var ,
bir kavram atanana veya üretilene kadar geçen süreç ile sonrasında geçen süreç birbirinden çok farklıdır , öncesi ar-ge sonrası ise varlığını doğrulama kanıtlama süreci(yukardaki ilk basamağı hatırlayınız)
sonraki dönem genellikle ucu bucağı olmayan sonsuz permütasyonlara ucube mutantlara gebedir , çünkü artık tek derdi kendini doğrulamak olmuştur.yaratan yarattığını korumak zorundadır.
meailene aldığın kavramlar , senin kendini yırttığın çerçevenin herhangi bir yerindedir veya değildir , içindedir veya dışındadır , ama şu kesin ki mutlak değildir.çünkü kavramlar handikaplı dır.
örneklemek gerekirse , freud'a göre puro içmek mastürbasyona meraklı bir kişiliğin belirtisidir.
muhtemelen yaşadığı dönemi ve sosyal çevreyi kapsayan bu istatistik tespit , kavram ve freud savaşçıları için bariz ve net bir tespit olmaya devam etmektedir.
big-data dan yoksun bu istatistik nokta atışı , günümüzde sorgulanmaya bile muhtaç değildir.
türkçe karşılığı yoksa öyle bir kavrama ihtiyaç yoktur!
zaman kelimesinin veya kavramının türkçe karşılığı yoktur , çünkü zaman yoktur.
kimsenin boş işler ile ulaştığını filan ima etmek niyetinde değilim ve bunu kesinlikle istemem de ,
sadece yalın bir metodoloji tanımlamaya çalıştım.
tüm bu serüvende asli ölçütünüz nedir ? tüm bu arayışın temeli ,
merdivenin ilk basamağı?
hayatta kalmak , gelişimize müdahil değiliz ama gidişimize çüş diyebilmek.
kayıtlı tarih bilgisi içinde hayvanlar tarafından yetiştirilen yüzlerce çocuk örneği var , bunla rinsanlar tarafından bulunduğunda ,
normal (genel geçer yaşam biçimi) yaşama uyum sağlamakta zorlanıyor , bir kısmı sağlayamıyor özgün ortamına kaçıyor veya ölüyor.
hangisi doğru? hayvan habitatı mı ? insan habitatı mı?
yol uzun ve bilgi yükü fazla dolayısı ile kavramlara ihtiyaç var ,
bir kavram atanana veya üretilene kadar geçen süreç ile sonrasında geçen süreç birbirinden çok farklıdır , öncesi ar-ge sonrası ise varlığını doğrulama kanıtlama süreci(yukardaki ilk basamağı hatırlayınız)
sonraki dönem genellikle ucu bucağı olmayan sonsuz permütasyonlara ucube mutantlara gebedir , çünkü artık tek derdi kendini doğrulamak olmuştur.yaratan yarattığını korumak zorundadır.
meailene aldığın kavramlar , senin kendini yırttığın çerçevenin herhangi bir yerindedir veya değildir , içindedir veya dışındadır , ama şu kesin ki mutlak değildir.çünkü kavramlar handikaplı dır.
örneklemek gerekirse , freud'a göre puro içmek mastürbasyona meraklı bir kişiliğin belirtisidir.
muhtemelen yaşadığı dönemi ve sosyal çevreyi kapsayan bu istatistik tespit , kavram ve freud savaşçıları için bariz ve net bir tespit olmaya devam etmektedir.
big-data dan yoksun bu istatistik nokta atışı , günümüzde sorgulanmaya bile muhtaç değildir.
türkçe karşılığı yoksa öyle bir kavrama ihtiyaç yoktur!
zaman kelimesinin veya kavramının türkçe karşılığı yoktur , çünkü zaman yoktur.
kimsenin boş işler ile ulaştığını filan ima etmek niyetinde değilim ve bunu kesinlikle istemem de ,
sadece yalın bir metodoloji tanımlamaya çalıştım.
ruh , cismin mahvına muhtaçtır
"ister darıl ister kız , tek adını söyle kız" atsız'ın bir kitabında geçen bir alıntıdan alıntı.
yemek sektörü esnafının proleteryasıdır
gay habip
şunu da yazayım içimde kalmasın bari,
bir inş. müh. 2 büyük problemi vardır , başka problem de yoktur.
birincisi imar,
ikincisi de mimar.
bir inş. müh. 2 büyük problemi vardır , başka problem de yoktur.
birincisi imar,
ikincisi de mimar.
bir mimar arkadaşımdan alıntı ;
kulakları çınlasın ,
yazayım da nasibi olan nasiplensin
70'li yılların sonu , paris'te bir mimarlık okulundan burs kazanıyor bizim eleman
sevindirik oluyor , yatma kalkma yeme içme işlerine hızlı ve pratik çözümler buluyor gidiyor yazılıyor okula 3-5 gün erken,
okul açılana kadar iş bakıyor dolanıyor etrafta
neyse
ilk gün bir hevesle gidiyor okula buluyor sınıfını filan oturuyor , defter kalem de getirmiş
sınıfta 15-20 kişi filan var hepsi
ders saati geliyor hoca gelmiyor , bunlar bekliyor keriz gibi
akşam oluyor dağılıyolar ,
ertesi gün sonraki gün gelen giden yok derse ,
4.gün filan 2-3 saat bekledikten sonra (tabii bu esnada sınıf mevcudu biraz erezyona uğruyor)
sınıfa bir adam giriyor , elinde odun ,
soruyor sınıfa , napıyonuz lan burda ?
sınıftan bir iki çaylak , ya işte geldik mimar olucaz hoca yok filan geveliyor ,
odunlu adam basıyor kahkahayı , "bok olursunuz" mealinde bişeyler söyleyip gidiyor
sınıf mevcudunda ciddi kayıp oluyor bu olaydan sonra.
ertesi gün 3-5 gazi yine sıralarda oturmuş bekliyor bizim eleman dahil ,
yine o adam geliyor elinde odun , bakıyor sınıfa ,
lan siz hala buradamısınız diye bağırıyor odunu vuruyor masaya dağılın layn diyor kovuyor bunları sınıftan.
ertesi gün bizim eleman gitmiyor okula , parisiende aval aval dolanıyor kafası karışıyor belki birkaç fileli çorap görürüm filan diyerek moral depoluyor
sonra okula gittiğinde , bakıyor ki odunlu adam sınıfa herkesden önce gelmiş masaya oturmuş , sınıfa gelen 3-5 öğrenciyi ayakta karşılıyor tokalaşıyor ve buyur ediyor masalarına ,
siz mimar mı olacaksınız diye soruyor ve dersler başlıyor.
işte bizim eleman o okuldan mezun , hep free lance çalıştı ki,mseye personel olamadı , saçları erken ağardı ama mimarlık yaptı dibine kadar.
işte mimar dendiğinde hep aklıma o gelir ararım , yazıdan sonra yine arayacağım,
kalanlar alınmıştır çok da umurumda değil alınsınlar , bu işler zor işler
hele ki mimarım demek çok zor iştir çooook ,
adını soran olursa , sormayın namerdim söylemem,
etrafınıza bakın işinizi yapın
selamlar
kulakları çınlasın ,
yazayım da nasibi olan nasiplensin
70'li yılların sonu , paris'te bir mimarlık okulundan burs kazanıyor bizim eleman
sevindirik oluyor , yatma kalkma yeme içme işlerine hızlı ve pratik çözümler buluyor gidiyor yazılıyor okula 3-5 gün erken,
okul açılana kadar iş bakıyor dolanıyor etrafta
neyse
ilk gün bir hevesle gidiyor okula buluyor sınıfını filan oturuyor , defter kalem de getirmiş
sınıfta 15-20 kişi filan var hepsi
ders saati geliyor hoca gelmiyor , bunlar bekliyor keriz gibi
akşam oluyor dağılıyolar ,
ertesi gün sonraki gün gelen giden yok derse ,
4.gün filan 2-3 saat bekledikten sonra (tabii bu esnada sınıf mevcudu biraz erezyona uğruyor)
sınıfa bir adam giriyor , elinde odun ,
soruyor sınıfa , napıyonuz lan burda ?
sınıftan bir iki çaylak , ya işte geldik mimar olucaz hoca yok filan geveliyor ,
odunlu adam basıyor kahkahayı , "bok olursunuz" mealinde bişeyler söyleyip gidiyor
sınıf mevcudunda ciddi kayıp oluyor bu olaydan sonra.
ertesi gün 3-5 gazi yine sıralarda oturmuş bekliyor bizim eleman dahil ,
yine o adam geliyor elinde odun , bakıyor sınıfa ,
lan siz hala buradamısınız diye bağırıyor odunu vuruyor masaya dağılın layn diyor kovuyor bunları sınıftan.
ertesi gün bizim eleman gitmiyor okula , parisiende aval aval dolanıyor kafası karışıyor belki birkaç fileli çorap görürüm filan diyerek moral depoluyor
sonra okula gittiğinde , bakıyor ki odunlu adam sınıfa herkesden önce gelmiş masaya oturmuş , sınıfa gelen 3-5 öğrenciyi ayakta karşılıyor tokalaşıyor ve buyur ediyor masalarına ,
siz mimar mı olacaksınız diye soruyor ve dersler başlıyor.
işte bizim eleman o okuldan mezun , hep free lance çalıştı ki,mseye personel olamadı , saçları erken ağardı ama mimarlık yaptı dibine kadar.
işte mimar dendiğinde hep aklıma o gelir ararım , yazıdan sonra yine arayacağım,
kalanlar alınmıştır çok da umurumda değil alınsınlar , bu işler zor işler
hele ki mimarım demek çok zor iştir çooook ,
adını soran olursa , sormayın namerdim söylemem,
etrafınıza bakın işinizi yapın
selamlar
2011 de yazdığım bir gezi yazısını buraya iliştiresim geldi ,
yakışmadıysa söyleyin kaldırırım;
dün akşam itibari ile , ne kadar uzatsam yinede kısa kalacağından emin olduğum 5 günlük kyiv gezisinden "iş" döndüm.
kyiv güzel bir şehir , insanları güzel ve kibar , mimarisi yolları güzel , kaldığımız bölge down town ,
biraz kalbur üstü bir bölge belil ki,bu sebepten öyleydi herhalde ama , kalan kısmını görmediğim de iyi oldu açıkcası.
tabii bunlar yapmış biz niye yapamıyoz , yuh bizim kalıbımıza filan da dedim kendime bol bol açıkcası,
bu yazıyı okuyanlarada aynen diyorum kardeşim :).
mc donalds lar arasında bir tane otantik bir restoran bulabildim 2. gün ,yöresel yemeklerinin etli olanlarının büyük kısmı domuzlu ,
inançla alakalı değil ama domuz etinin kokusu tadı filan alışık olmadığımdan herhalde yiyemiyorum ,
tavuk ve birkaç sebze yemeği ile mezelerini deneyebildim , mezeler çok güzel , yani genelde ezilmiş karıştırılmış sarımısaklı acılı filan türden ama lezzetleri değişik güzel ,
muhtemelen domuzlusu da vardı ama güzel di.ev yapımı ve çok lezzetli gözüken domuz sucuk ve salamları var çok da tüketiyorlar , ancak ben deneyemedim.
adını unuttuğum ve aslında hatırlasamda yazamayağım otantik restoranın , dekorasyonu servisi ve hizmeti de çok güzeldi.
garsonlar veya aslında neresi olursa olsun çalışanlar %93 bayan , kyiv in kurucusu 3 tane kadınmış , kadın egemen bir şehir olmasının sebebinin bu olduğunu söylediler ,
bariz belli ve anlaşılıyor hemen , hanımlar yaşı ne olursa olsun , çok bakımlı ve kibarlar, her zaman temiz ve yakışan şeyleri giyiniyorlar ,
göğüs dekolteleri kaçınılmaz var hepsinde , ancak çok kibar , estetik ve güzel , bakmaya utandıracak düzeyde.
aslında o yukarıda yazdığım restoran a memeli restoran diyebilirim :) otantik uzun fırfırlı etekler ve estetik dekolte.
içkileri tahmin edebileceğiniz gibi vodka , onlarca çeşidi var , acılı baharatlı meyveli sade ,
ilk kadeh "ki vodka kadehleri minyatür bir şarap kadehi şeklindeydi bildiğimizin aksine şhut kadehi değildi"
shut yapılıyor kural bu , sonrakileri yudumlayarak içebiliyorsun.
vodka bildiğim ama çok tüketmediğim bir içki olmasına rağmen , orada çok lezzetli geldi açıkcası , birçok çeşidini denedim.
sonra çok bilen bizim türklerden biri , vodka erkelere zararlı bundan dolayı kadınlarına çok ilgi göstermezler ve kadınlarda ilgiye muhtaç kalırlar diye bir yorum/tespit/bilim herneyse yapınca , tereddüte düştüm azıcık.
ama vodka içimi güzel bir içki "belki sadece kyiv de öyle geliyor bilemiyorum ama"
mezesi ise , kornişon turşu ve balık salamurası "yağlı ve sulu çok güzel"
balıkları %90 nehir balığı "kyiv için" nipper ve desna ırmaklarından gelen balıklar , ben aslında nehir balığı sevmem ama , nasıl lezzetlendireceklerini öğrenmişler , lezzetliydi.
ha bir diğer önemli konu ise , fransızlar gibi salatayı önden getiriyorlar ve salata bitmeden ana yemek gelmiyor birtürlü.
ingilizce bilen çok az , bu benim için büyük avantaj oldu aslında :)
anlaşmak biraz zor o yüzden , yazılarıda okunmuyor biliyorsunuz , ama bir şekilde anlaşılabiliyor.
gece hayatı dillere destan anlatıldı hep , ancak gezinin adı iş olunca sadece dinlemek le yetindik , gitmek görmek bir yana düşünmeye bile zaman ayıramadık programın içinde :) ,
ama böyle bir kültür gezisi de planlıyorum yakın zamanda :)
kyiv in en sevdiğim taraflarından biri de , dönüş uçağına binene kadar , hiç bir türkle karşılaşmamamdı :) belki sadece down town da böyledir bilemiyorum , türk olmadığı için belkide güzel :d
aklımda kalanlar şimdilik bunlar , başka hatırlarsam yine yazarım :)
ama programınıza almanızı öneririm.
selamlar
e.
yakışmadıysa söyleyin kaldırırım;
dün akşam itibari ile , ne kadar uzatsam yinede kısa kalacağından emin olduğum 5 günlük kyiv gezisinden "iş" döndüm.
kyiv güzel bir şehir , insanları güzel ve kibar , mimarisi yolları güzel , kaldığımız bölge down town ,
biraz kalbur üstü bir bölge belil ki,bu sebepten öyleydi herhalde ama , kalan kısmını görmediğim de iyi oldu açıkcası.
tabii bunlar yapmış biz niye yapamıyoz , yuh bizim kalıbımıza filan da dedim kendime bol bol açıkcası,
bu yazıyı okuyanlarada aynen diyorum kardeşim :).
mc donalds lar arasında bir tane otantik bir restoran bulabildim 2. gün ,yöresel yemeklerinin etli olanlarının büyük kısmı domuzlu ,
inançla alakalı değil ama domuz etinin kokusu tadı filan alışık olmadığımdan herhalde yiyemiyorum ,
tavuk ve birkaç sebze yemeği ile mezelerini deneyebildim , mezeler çok güzel , yani genelde ezilmiş karıştırılmış sarımısaklı acılı filan türden ama lezzetleri değişik güzel ,
muhtemelen domuzlusu da vardı ama güzel di.ev yapımı ve çok lezzetli gözüken domuz sucuk ve salamları var çok da tüketiyorlar , ancak ben deneyemedim.
adını unuttuğum ve aslında hatırlasamda yazamayağım otantik restoranın , dekorasyonu servisi ve hizmeti de çok güzeldi.
garsonlar veya aslında neresi olursa olsun çalışanlar %93 bayan , kyiv in kurucusu 3 tane kadınmış , kadın egemen bir şehir olmasının sebebinin bu olduğunu söylediler ,
bariz belli ve anlaşılıyor hemen , hanımlar yaşı ne olursa olsun , çok bakımlı ve kibarlar, her zaman temiz ve yakışan şeyleri giyiniyorlar ,
göğüs dekolteleri kaçınılmaz var hepsinde , ancak çok kibar , estetik ve güzel , bakmaya utandıracak düzeyde.
aslında o yukarıda yazdığım restoran a memeli restoran diyebilirim :) otantik uzun fırfırlı etekler ve estetik dekolte.
içkileri tahmin edebileceğiniz gibi vodka , onlarca çeşidi var , acılı baharatlı meyveli sade ,
ilk kadeh "ki vodka kadehleri minyatür bir şarap kadehi şeklindeydi bildiğimizin aksine şhut kadehi değildi"
shut yapılıyor kural bu , sonrakileri yudumlayarak içebiliyorsun.
vodka bildiğim ama çok tüketmediğim bir içki olmasına rağmen , orada çok lezzetli geldi açıkcası , birçok çeşidini denedim.
sonra çok bilen bizim türklerden biri , vodka erkelere zararlı bundan dolayı kadınlarına çok ilgi göstermezler ve kadınlarda ilgiye muhtaç kalırlar diye bir yorum/tespit/bilim herneyse yapınca , tereddüte düştüm azıcık.
ama vodka içimi güzel bir içki "belki sadece kyiv de öyle geliyor bilemiyorum ama"
mezesi ise , kornişon turşu ve balık salamurası "yağlı ve sulu çok güzel"
balıkları %90 nehir balığı "kyiv için" nipper ve desna ırmaklarından gelen balıklar , ben aslında nehir balığı sevmem ama , nasıl lezzetlendireceklerini öğrenmişler , lezzetliydi.
ha bir diğer önemli konu ise , fransızlar gibi salatayı önden getiriyorlar ve salata bitmeden ana yemek gelmiyor birtürlü.
ingilizce bilen çok az , bu benim için büyük avantaj oldu aslında :)
anlaşmak biraz zor o yüzden , yazılarıda okunmuyor biliyorsunuz , ama bir şekilde anlaşılabiliyor.
gece hayatı dillere destan anlatıldı hep , ancak gezinin adı iş olunca sadece dinlemek le yetindik , gitmek görmek bir yana düşünmeye bile zaman ayıramadık programın içinde :) ,
ama böyle bir kültür gezisi de planlıyorum yakın zamanda :)
kyiv in en sevdiğim taraflarından biri de , dönüş uçağına binene kadar , hiç bir türkle karşılaşmamamdı :) belki sadece down town da böyledir bilemiyorum , türk olmadığı için belkide güzel :d
aklımda kalanlar şimdilik bunlar , başka hatırlarsam yine yazarım :)
ama programınıza almanızı öneririm.
selamlar
e.
en efektif işkence yöntemidir ,
istanbulda uyuz olduğun birini mimar yap
ve
imarla prangala.
ben mimar olsam utancımdan istanbul'da gezemem ,
hatta intihar bile edebilirim,
toptan intihar etsinler.
düzeltme: neyse acıdım intihar etmesinler ,
istanbulu terk etsinler buralarda gerim gerim gezinmesinler.
istanbulda uyuz olduğun birini mimar yap
ve
imarla prangala.
ben mimar olsam utancımdan istanbul'da gezemem ,
hatta intihar bile edebilirim,
toptan intihar etsinler.
düzeltme: neyse acıdım intihar etmesinler ,
istanbulu terk etsinler buralarda gerim gerim gezinmesinler.
sabaha karşı 3 te yani 03am'de ,
işkembe için zuhale veya lale ye gidecek paran kalmadığın da ,
son kuruşunu verip , evin yolunu yürümene dahi sebep olabilecek ,
taksim meydanını güzel gören bir açıda keyifle yenen bir yemektir.
koşulları;
-birinci koşul , çakır keyifden bir adım öte de , şarhoşluktan bir adım beri de olmalısın
-karabiber bir tercih değil şarttır,
-taksim meydanın da olmalısın,
-cebindeki para işkembeye yetmemeli,
yoksa sayılmaz , o lezzeti alamazsınız
işkembe için zuhale veya lale ye gidecek paran kalmadığın da ,
son kuruşunu verip , evin yolunu yürümene dahi sebep olabilecek ,
taksim meydanını güzel gören bir açıda keyifle yenen bir yemektir.
koşulları;
-birinci koşul , çakır keyifden bir adım öte de , şarhoşluktan bir adım beri de olmalısın
-karabiber bir tercih değil şarttır,
-taksim meydanın da olmalısın,
-cebindeki para işkembeye yetmemeli,
yoksa sayılmaz , o lezzeti alamazsınız
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?