confessions

kangaroo

- Yazar -

  1. toplam entry 2585
  2. takipçi 1
  3. puan 63515

living in america

kangaroo
sözleri:


yeah, uh! get up, now! ow! knock out this!

super highways, coast to coast,
easy to get anywhere
on the transcontinental overload,
just slide behind the wheel
how does it feel

when there’s no destination - that’s too far
and somewhere on the way,
you might find out who you are

living in america - eye to eye, station to station
living in america - hand to hand, across the nation
living in america - got to have a celebration

rock my soul

smokestack, fatback,
many miles of railroad track
all night radio, keep on runnin’
through your rock ’n’ roll soul
all night diners keep you awake,
hey, on black coffee and a hard roll

you might have to walk the fine line,
you might take the hard line
but everybody’s working overtime

living in america - eye to eye, station to station
living in america - hand to hand, across the nation
living in america - got to have a celebration

i live in america, help me out,
but i live in america,
wait a minute

you might not be looking for the promised land,
but you might find it anyway
under one of those old familiar names
like new orleans (new orleans),
detroit city (detroit city), dallas (dallas)
pittsburg p.a. (pittsburg p.a.),
new york city (new york city)
kansas city (kansas city),
atlanta (atlanta), chicago and l.a.

living in america - hit me
living in america - yeah,
i walk in and out
living in america

i live in america - state lines,
gonna make the prime, that
i live in america - hey,
i know what it means, i

living in america - eddie murphy, eat your heart out
living in america - hit me, i said now, eye to eye,
station to station
living in america - so nice, with your bare self
living in america - i feel good!

new religion

kangaroo
duran duran parcasi:


"new religion"

i’ve been now sauntering
out and down the path sometime
come on, it takes me nowhere, which i knew
faces everywhere pulling grins and signs in things
telling me not there, man, it’s no go
don’t go there boy

i need a reason
i can’t think without one now
too much learning got to show
call it treason
maybe catch her, don’t know how
too many things, too much to know

bring my timing in, seagulls gather on the wind
lady screaming, lady leave me out
’cause sometimes people stare
coming down, electric chair
and steaming crowds they gather and they shout

don’t know why this evil bothers me
take another chance boy, carry the fight,
you can take him if you’re fast
so why is he trying to follow me?
didn’t i say if you’re holding on
you’d be laughing at the last
how many reasons do they need?
i get along fine with them friends of mine
but you have to make a choice
i might just believe this time
you’re singing out of tune but the beat’s in time
and it’s us who makes the noise

i’m talking for free, i can’t stop myself,
it’s a new religion
i’ve something to see, i can’t help myself,
it’s a new religion

okay, my reasoning might be clouded by the sun
but someone sees the departmental lie
you know this peacetime jabbing fist in stabbing knife
only get one look before you die

don’t know why this evil bothers me
take another chance boy, carry the fight,
you can take him if you’re fast
so why is he trying to follow me?
didn’t i say if you’re holding on
you’d be laughing at the last
how many reasons do they need?
i get along fine with them friends of mine
but you have to make a choice
i might just believe this time
you’re singing out of tune but the beat’s in time
and it’s us who makes the noise

i’m talking for free, i can’t stop myself,
it’s a new religion
i’ve something to see, i can’t help myself,
it’s a new religion

gotta take pay the saints ’n sinners
in regulation hats ’n scarves ’n things
walking in formation down the lane,
they carry their cross, make a church bell ring
army majors pull a mean cool truth,
there lying in a swimming pool
searching for the undeniable truth that
a man is just a fool

don’t know why this evil bothers me
take another chance boy, carry the fight,
you can take him if you’re fast
so why is he trying to follow me?
didn’t i say if you’re holding on
you’d be laughing at the last
how many reasons do they need?
i get along fine with them friends of mine
but you have to make a choice
i might just believe this time
you’re singing out of tune but the beat’s in time
and it’s us who makes the noise

i’m talking for free, i can’t stop myself,
it’s a new religion
i’ve something to see, i can’t help myself,
it’s a new religion
[repeat to fade]


kaldırımlar

kangaroo
3

bir esmer kadındır ki, kaldırımlarda gece,
vecd içinde başı dik, hayalini sürükler.
simsiyah gözlerine, bir ân, gözüm değince,
yolumu bekliyen genç, haydi düş peşime, der.

ondan bir temas gibi rüzgâr beni bürür de,
tutmak, tutmak isterim, onu göğsümde alıp.
bir türlü yetişemem, fecre kadar yürür de,
heyhat, o bir ince ruh, bense etten bir kalıp.

arkamdan bir kahkaha duysam yaralanırım;
onu bir başkasına râm oluyor sanırım,
görsem pencerelerde, soyunan bir karaltı.

varsın, bugün bir acı duymasın gözyaşlarımdan;
bana rahat bir döşek serince yerin altı,
bilirim, kalkmayacak, bir yâr gibi başımdan...

kaldırımlar

kangaroo
2

başını bir gayeye satmış kahraman gibi,
etinle, kemiğinle, sokakların malısın!
kurulup şiltesine bir tahtaravan gibi,
sonsuz mesafelerin üstünden aşmalısın!

fahişe yataklardan kaçtığın günden beri,
erimiş ruhlarımız bir derdin potasında.
senin gölgeni içmiş, onun gözbebekleri;
onun taşı erimiş, senin kafatasında.

ikinizin de ne eş ne arkadaşınız var;
sükût gibi münzevi, çığlık gibi hürsünüz.
dünyada taşınacak bir kuru başınız var;
onu da, hangi diyar olsa götürürsünüz.

yağız atlı süvari, koştur atını, koştur!
sonunda kabre çıkar bu yolun kıvrımları.
ne kaldırımlar kadar seni anlayan olur,
ne senin anladığın kadar kaldırımları...

kaldırımlar

kangaroo
1
sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında
yürüyorum, arkama bakmadan yürüyorum
yolumun karanlığa saplanan noktasında
sanki beni bekleyen bir hayal görüyorum.

kara gökler kül rengi bulutlarla kapanık;
evlerin bacasını kolluyor yıldırımlar.
in cin uykuda, yalnız iki yoldaş uyanık:
biri benim, biri de serseri kaldırımlar

içimde damla damla bir korku birikiyor;
sanıyorum her sokak başını kesmiş devler,
üstüme camlarını, hep simsiyah dikiyor
gözüne mil çekilmiş bir ama gibi evler

kaldırımlar, çilekeş yalnızların annesi
kaldırımlar, içimde yaşamış bir insandir.
kaldırımlar, duyulur ses kesilince sesi,
kaldırımlar, içimde kıvrılan bir lisandır.

bana düşmez can vermek yumuşak bir kucakta,
ben bu kaldırımların emzirdiği cocuğum.
aman sabah olmasın bu karanlık sokakta,
bu karanlık sokakta bitmesin yolculuğum

ben gideyim yol gitsin, ben gideyim yol gitsin;
iki yanımdan aksın bir sel gibi fenerler.
tak, tak, ayak sesimi aç köpekler işitsin;
yolumun zafer takı, gölgeden taş kemerler.


ne sabahı göreyim, ne sabah görüneyim;
gündüzler size kalsın, verin karanlıkları.
islak bir yorgan gibi sımsıkı bürüneyim,
örtün, üstüme örtün serin karanlıkları.


uzanıverse gövdem, taşlara boydan boya;
alsa buz gibi taşlar alnımdan bu ateşi.
dalıp sokaklar kadar esrarlı bir uykuya;
ölse, kaldırımların kara sevdalı eşi

zindandan mehmet e mektup

kangaroo
necip fazil siiri:


zindandan mehmet’e mektup



zindan iki hece mehmed’im lafta!
baba katiliyle baban bir safta!
bir de geri adam boynunda yafta...
halimi düşünüp yanma mehmed’ im!
kavuşmak mı? ... belki... daha ölmedim!

avlu... bir uzun yol... tuğla döşeli,
kırmızı tuğlalar altı köşeli.
bu yolda tutuktur hapse düşeli...
git vegel... yüz adım... bin yıllık konak.
ne ayak dayanır buna, ne tırnak

bir alem ki, gökler boru içinde!
akıl olmazların zoru içinde.
üstüste sorular soru içinde:
düşün mü, konuş mu sus mu unut mu,,?
buradan insan mı çıkar, tabut mu?

bir idamlık ali vardı, asıldı
kaydını düştüler, mühür basıldı.
geçti gitti, bir kaç günlük fasıldı.
ondan kalan, boynu bükük ve sefil;
bahçeye diktiği üç beş karanfil...

müdür bey dert dinler bu gün ’maruzat’!
çatık kaş... hükümet dedikleri zat...
beni allah tutmuş kim eder azat?
anlamaz; yazısız, pulsuz dilekçem...
anlamaz ruhuma geçti bilekçem!

saat beş dedi mi, bir yırtıcı zil;
sayım var, maltada hizaya dizil!
tek yekün içinde yazıl ve çizil!
insanlar zindanda birer kemiyet
urbalarla kemik, mintanlarla et.

somurtuş ki bıçak, nara ki tokat;
zift dolu gözlerde karanlık kat kat...
yalnız seccademin yüzünde şevkat;
beni kimsecikler okşamaz madem;
öp beni anlımdan, sen öp seccadem!

çaycı, getir ilaç kokulu çaydan!
dakika düşelim senelik paydan!
zindanda dakika farksızdır aydan.
karıştır çayını zaman erisin;
köpük köpük, duman duman erisin!

peykeler duvara mıhlı peykeler;
duvarda, başlardan, yağlı lekeler,
gömülmüş duvara, baş baş gölgeler
duvar katil duvar, yolumu biçtin!
kanla dolu sünger... beynimi içtin!

sükut... kıvrım kıvrım uzaklık uzar;
tek nokta seçemez dünyadan nazar.
yerinde mi acep ölü ve mezar
yer yüzü boşaldı, habersiz miyiz?
güneşe göç varda kalan biz miyiz?

ses demir, su demir ve ekmek demir...
istersen demirde muhali kemir,
ne gelir elden kader bu emir...
garip pencerecik, küçük, daracık;
dünya ya kapalı, allah’a açık.

dua dua, eller karıncalanmış;
yıldızlar avuçta, gök parçalanmış.
gözyaşı bir tarla, hep yoncalanmış...
bir soluk, bir tütsü bir uçan buğu
iplik ki incecik, örer boşluğu.

ana rahmi zahir şu bizim koğuş;
karanlığında nur, yeniden doğuş...
sesler duymaktayım: davran ve boğuş!
sen bir devsin yükü ağırdır devin!
kalk ayağa dim dik doğrul ve sevin!

mehmed’im sevinin başlar yüksekte!
ölsekte sevinin, eve dönsek de!
sanma bu tekerlek kalır tümsekte!
yarın, elbet bizim, elbet bizimdir!
gün doğmuş, gün batmış, ebed bizimdir!


takvimdeki deniz

kangaroo
necip fazilin bence en güzel ilk 5 şiiri arasinda yer alir:



takvimdeki deniz



hasreti denizlerin,
denizler kadar derin.
ve o kadar bucaksız.
ta karşımda yapraksız
kullanılmış bir takvim.
üzerinde bir resim;
azgın, sonsuz birdeniz.
kaygısız, düşüncesiz,
çalkanıyor boşlukta
resimdeyse bir nokta;
yana yatmış bir gemi,
kaybettiği alemi
arıyor deryalarda.
bu resim rüyalarda
gibi aklımı çeldi,
bana sahici geldi.
geçtim kendi kendimden,
yüzüme o resimden,
köpükler vurdu sandım.
duymuş gibi tıkandım,
ciğerimde bir yosun.
artık beni kim tutsun.
denizler oldu tasam,
yakar onu bulmazsam
beni bu hasret dedim
varırım elbet dedim.
bir ömür geze geze
takvimdeki denize.
ne var bana ne oldu
odama nasıl doldu
birden bire bu meltem
ve dalgalandı perdem
havalandı kağıtlar.
odamda kıyamet var.
ah yolculuk yolculuk
ne kadar baygın soluk
o gün bizde betbeniz
ve ne titrek kalbimiz.
ve eşyamız ne küskün.
yola çıktığımız gün
bir sıraya dizilmiş
gözyaşlarını silmiş,
bakarlar sinsi sinsi
niçin o anda hepsi
bir kuş gibi hafifler
arkandan geleyim der
niçin o güne kadar
dilsiz duran ne kadar
eşya varsa dirilir
yolumuza serpilir
ufak böcükler gibi
gezer onların kalbi
üstünde döşemenin
gizli bir didişmenin
saati çalar o an
birden bakar ki insan
herşey karmakarışık.
ayırmak olmaz artık
bir kalbi bir taraktan
ve kalb ağlayaraktan
çekilir geri geri
terkeder bu mahşeri.
bu mahşerin içinden
o gün ben de geçtim ben,
nem varsa evim, anam,
çocukluğum, hatııram,
ve ne sevdalar serde
bıraktım gerilerde
kaçar gibi yangından.
rüzgarların ardından
baktım da süzgün süzgün
kurşun yükünü gönlün
tüy gibi hafiflettim.
denize hicret ettim.


37 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol