(bkz: muhabbet kuşum)
yaaa ben uçtum yaaa tutmayın beni yaa.
istisnasız her izleyişimde gözümden yaş gelene kadar güldüğüm video.
maddi olarak külfetlidir fakat sistematik yerleştirmeye ve el çabukluguyla en azından fazla yipranmadan kolayca yerlesirsiniz. benim onerim ilk yerlestireceginiz şeyler yataginiz, döşeğiniz, nevresiminiz olsun. sonra kiyafetlerinizi dolabiniza yerleştirin. sonra mutfağa tabakları bardaklari bardaklara ve ıvır zıvır dizin. tablo, saat gibi asılacak şeyleri geçici de olsa asın. kalanlar çorap söküğü gibi gelir.
kısa boyun bu kadar yakıştığı tek kadın.
sanırım bu güne kadar beni bu kadar etkilemiş başka kitap yoktur. okuyun, o günleri daha iyi anlayacaksınız. o insanlarin genç olduğunu insan olduğunu bir kere daha idrak ettiriyor.
lazerden daha etkili olduğu söylenen yöntem. lazerden sonra tekrar biten bölgelerin çıktığını veya doğumdan sonra kadınlarda eski hale dönme olduğunu duydum ama ignelide hiç duymadım.
kozyatağı ve ünalan duraklarının trene inen merdivenleri duvarlar falan korku filmi atmosferi gibi kara kara. aşağıdan buram buram gelen tezek kokusuda bonusu. yine sanırım en normal durak acıbadem.
(bkz: biyografi)
ortaköy dereboyu caddesinde açılmış belki de bir belediyenin yapabileceği en guzel icraat. maddi durumu yetersiz olan, ilaç yazdırmış fakat saçma sapan çıkan farkı ödeyebilecek durumu olmayan vatandaş bunu muhtarlıktan belgelemek şartıyla ücretsiz olarak ilaçlarını alabilecek. nöbetçi eczane sistemine dahil değil yani sadece hafta içi mesai saati açık.
anadolu yakasının en yaşanılası semtlerinden.
beni kalbimden vuran reklama sahip marka.
mesleğinden çok eski karısının adıyla anıldı. şık değil.
ilk sezonunu izlemiştim. sağlam diziydi. petrol skandalı, ladinin yakalanışı gibi konuları izleyici tarafından değil medya tarafından izliyorsunuz, haber alınıyor, kaynaklardan onaylanıyor, sunuluyordu. medyanın gücünü güzel yansıtmışlar ve bayağı heyecanlı. fırsat bulursam bir daha başlarım.
arkadaşlarımla durakta otobüs beklerken bozuk paraya ihtiyacım vardı. yanımdakilere çaktırmıyorum ama çantamı, çantanın gözlerini tek tek dusunuyorum para kalmışmıydı diye. neyse, ağır adımlarla suratı is li ustu başı perişan saç sakal birbirine girmiş bi adam geldi. avucumu açtı, bissuru bozuk para bıraktı. kilitlendim kaldım. korktum. yanımdakiler şok. adam konuşmadan az ileri gitti. arkasından gittim omuzuna dokundum senden istemedimki dedim parayı geri verdim. çok değişik bi anıydı.
yüksek sadakat-haydi gel içelim
imagine dragons-it's time
imagine dragons-it's time
bir anne dört yavruya bir saat önce süt verdim. bu yavruların bizim bebeklerimizden hiç farkı yok. birbiriyle oynuyorlar, anneye sokuluyorlar, gözlerini kapatıp dinleniyorlar. bir tanesini sanirim gözüme kestirdim. elimde olsa anneyle birlikte hepsini evime alırım ama imkanlar yetmez.
(bkz: let the linç begin)
maç günü bir kere dürümcü emmide bulunma şanssızlığım oldu. etmeyin, eylemeyin, gitmeyin. bin kere gittiğim yeri o kadar leş başka hiç görmedim.
kadıköy'de belediyeyi gecince denetimli serbestlik bürosunun arkasındaki sokakta minik tenha bi büfe var. orda yediğim kadar güzel kavurmalı kaşarlı tost başka yerde ne yiyebildim ne hazırlayabildim.
(bkz: meriç)
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?