ayılara bile kafa tutabilen bunun için hırsızlara karşı önlem olarak her evde bir tane bulundurulması gereken köpek cinsi.
sosyal güvenlik kanununa göre iş kazasının tanımı, bildirilmesi ve soruşturulması aşağıda yazılı olduğu gibidir.
madde 13- iş kazası;
a) sigortalının işyerinde bulunduğu sırada,
b) işveren tarafından yürütülmekte olan iş nedeniyle veya görevi nedeniyle, sigortalı kendi adına ve hesabına bağımsız çalışıyorsa yürütmekte olduğu iş veya çalışma konusu nedeniyle işyeri dışında,
c) bir işverene bağlı olarak çalışan sigortalının, görevli olarak işyeri dışında başka bir yere gönderilmesi nedeniyle asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda,
d) emziren kadın sigortalının, çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanlarda,
e) sigortalıların, işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere gidiş gelişi sırasında,
meydana gelen ve sigortalıyı hemen veya sonradan bedenen ya da ruhen özüre uğratan olaydır.
iş kazasının 4 üncü maddenin birinci fıkrasının;
a) (a) bendi ile 5 inci madde kapsamında bulunan sigortalılar bakımından bunları çalıştıran işveren tarafından, o yer yetkili kolluk kuvvetlerine derhal ve kuruma da en geç kazadan sonraki üç işgünü içinde,
b) (b) bendi kapsamında bulunan sigortalı bakımından kendisi tarafından, bir ayı geçmemek şartıyla rahatsızlığının bildirim yapmaya engel olmadığı günden sonra üç işgünü içinde,
c) (c) bendi kapsamında bulunan sigortalılar bakımından, bunları çalıştıran işveren tarafından, o yer yetkili kolluk kuvvetlerine veya kendi mevzuatlarına göre yetkili mercilere derhal ve kuruma da en geç kazadan sonraki üç işgünü içinde,
iş kazası ve meslek hastalığı bildirgesinin doğrudan ya da taahhütlü posta ile kuruma bildirilmesi zorunludur. bu fıkranın (a) ve (c) bentlerinde belirtilen süre, iş kazasının işverenin kontrolü dışındaki yerlerde meydana gelmesi halinde, iş kazasının öğrenildiği tarihten itibaren başlar.
kuruma bildirilen olayın iş kazası sayılıp sayılmayacağı hakkında bir karara varılabilmesi için gerektiğinde, kurumun denetim ve kontrol ile yetkilendirilen memurları tarafından veya bakanlık iş müfettişleri vasıtasıyla soruşturma yapılabilir. bu soruşturma sonunda yazılı olarak bildirilen hususların gerçeğe uymadığı ve olayın iş kazası olmadığı anlaşılırsa, kurumca bu olay için yersiz olarak yapılmış bulunan ödemeler, ödemenin yapıldığı tarihten itibaren gerçeğe aykırı bildirimde bulunanlardan, 96 ncı madde hükmüne göre tahsil edilir.
iş kazası ve meslek hastalığı bildirgesinin şekli ve içeriği, verilme usûlü ile bu maddenin uygulanmasına ilişkin usûl ve esaslar, kurum tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.
madde 13- iş kazası;
a) sigortalının işyerinde bulunduğu sırada,
b) işveren tarafından yürütülmekte olan iş nedeniyle veya görevi nedeniyle, sigortalı kendi adına ve hesabına bağımsız çalışıyorsa yürütmekte olduğu iş veya çalışma konusu nedeniyle işyeri dışında,
c) bir işverene bağlı olarak çalışan sigortalının, görevli olarak işyeri dışında başka bir yere gönderilmesi nedeniyle asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda,
d) emziren kadın sigortalının, çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanlarda,
e) sigortalıların, işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere gidiş gelişi sırasında,
meydana gelen ve sigortalıyı hemen veya sonradan bedenen ya da ruhen özüre uğratan olaydır.
iş kazasının 4 üncü maddenin birinci fıkrasının;
a) (a) bendi ile 5 inci madde kapsamında bulunan sigortalılar bakımından bunları çalıştıran işveren tarafından, o yer yetkili kolluk kuvvetlerine derhal ve kuruma da en geç kazadan sonraki üç işgünü içinde,
b) (b) bendi kapsamında bulunan sigortalı bakımından kendisi tarafından, bir ayı geçmemek şartıyla rahatsızlığının bildirim yapmaya engel olmadığı günden sonra üç işgünü içinde,
c) (c) bendi kapsamında bulunan sigortalılar bakımından, bunları çalıştıran işveren tarafından, o yer yetkili kolluk kuvvetlerine veya kendi mevzuatlarına göre yetkili mercilere derhal ve kuruma da en geç kazadan sonraki üç işgünü içinde,
iş kazası ve meslek hastalığı bildirgesinin doğrudan ya da taahhütlü posta ile kuruma bildirilmesi zorunludur. bu fıkranın (a) ve (c) bentlerinde belirtilen süre, iş kazasının işverenin kontrolü dışındaki yerlerde meydana gelmesi halinde, iş kazasının öğrenildiği tarihten itibaren başlar.
kuruma bildirilen olayın iş kazası sayılıp sayılmayacağı hakkında bir karara varılabilmesi için gerektiğinde, kurumun denetim ve kontrol ile yetkilendirilen memurları tarafından veya bakanlık iş müfettişleri vasıtasıyla soruşturma yapılabilir. bu soruşturma sonunda yazılı olarak bildirilen hususların gerçeğe uymadığı ve olayın iş kazası olmadığı anlaşılırsa, kurumca bu olay için yersiz olarak yapılmış bulunan ödemeler, ödemenin yapıldığı tarihten itibaren gerçeğe aykırı bildirimde bulunanlardan, 96 ncı madde hükmüne göre tahsil edilir.
iş kazası ve meslek hastalığı bildirgesinin şekli ve içeriği, verilme usûlü ile bu maddenin uygulanmasına ilişkin usûl ve esaslar, kurum tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.
kendisiyle tanışmıyor olsamda bilgisözlük catisi altinda birlesmemizden dolayi dogum gününü kutlariz. iyi günleri yasamasi gönülden istiyoruz.
özellikle bunun kısık ateşte sacta pişirilmesi durumunda harika bir eser ortaya çıkacağına delalettir. katmeri esas köy ortamında çalı çırpı toplayarak kendin pişir kendin ye türünden olması durumda ise hem ortam gereği hemde alınacak taddan maksimum oranda zevk verebilecek kapasiteye sahip muhtesem yiyecek.
malzemeler (4 kişilik):
2 su bardağı un
1 yumurta
1 çay kaşığı tuz
1/2 (yarım) su bardağı ılık su
içi için:
300 gr az yağlı dana kıyma
1 orta boy kuru soğan
5 dal ince kıyılmış maydanoz
1 çay kaşığı tuz
1 çay kaşığı karabiber
yapılışı :
unu tepsiye koyun, ortasını açın, yumurtayı kırın, tuzu serpin, yavaş yavaş ılık suyu ilave ederek yoğurun. elinize yapışmayacak şekilde hamur yapın, üstüne bir bez ile kapatın ve 20 dakika bekletin.
içi için kıymanın üstüne soğanı rendeleyin, maydanoz, tuz ve karabiberi ilave edin, yoğurun. nohut büyüklüğünde yuvarlayın.
hamuru üçe bölün, masaya bir parça un serpin ve oklava ile 2 mm kalınlığında açın. 3 cmlik kareler şeklinde kesin, nohut büyüklüğündeki kıymaları içine koyun. üçgen, bohça ya da yüzük şeklinde kapatın ve kenarlarını yapıştırın.
hamur parçacılarından kelebekler yapıp bir kenara alın. daha sonra bunları fritözde kızartıp servis yaparken ilave edebilirsiniz.
tencereye 1 lt. su koyun, 1 tatlı kaşığı tuz ilave edip kaynatın. hazırladığınız mantıları içine atın ve 10-15 dakika pişirin.
sosu için;
250 gr. yoğurt
iki diş sarımsak
1 tatlı kaşığı nane
1 çorba kaşığı tepeleme tereyağı
1 tatlı kaşığı kırmızı toz biber ( ya da acı pul biber)
haşlanmış mantıları süzekli kepçe ile servis tabağına alın, sarımsaklı yoğurt ilave edin.
tereyağını eritin, toz biberi ilave edin, kısık ateşte bir iki dakika kızartın, mantıların üstüne gezdirin.
2 su bardağı un
1 yumurta
1 çay kaşığı tuz
1/2 (yarım) su bardağı ılık su
içi için:
300 gr az yağlı dana kıyma
1 orta boy kuru soğan
5 dal ince kıyılmış maydanoz
1 çay kaşığı tuz
1 çay kaşığı karabiber
yapılışı :
unu tepsiye koyun, ortasını açın, yumurtayı kırın, tuzu serpin, yavaş yavaş ılık suyu ilave ederek yoğurun. elinize yapışmayacak şekilde hamur yapın, üstüne bir bez ile kapatın ve 20 dakika bekletin.
içi için kıymanın üstüne soğanı rendeleyin, maydanoz, tuz ve karabiberi ilave edin, yoğurun. nohut büyüklüğünde yuvarlayın.
hamuru üçe bölün, masaya bir parça un serpin ve oklava ile 2 mm kalınlığında açın. 3 cmlik kareler şeklinde kesin, nohut büyüklüğündeki kıymaları içine koyun. üçgen, bohça ya da yüzük şeklinde kapatın ve kenarlarını yapıştırın.
hamur parçacılarından kelebekler yapıp bir kenara alın. daha sonra bunları fritözde kızartıp servis yaparken ilave edebilirsiniz.
tencereye 1 lt. su koyun, 1 tatlı kaşığı tuz ilave edip kaynatın. hazırladığınız mantıları içine atın ve 10-15 dakika pişirin.
sosu için;
250 gr. yoğurt
iki diş sarımsak
1 tatlı kaşığı nane
1 çorba kaşığı tepeleme tereyağı
1 tatlı kaşığı kırmızı toz biber ( ya da acı pul biber)
haşlanmış mantıları süzekli kepçe ile servis tabağına alın, sarımsaklı yoğurt ilave edin.
tereyağını eritin, toz biberi ilave edin, kısık ateşte bir iki dakika kızartın, mantıların üstüne gezdirin.
dogum gününün bugun oldugunu ögrendigim, dogup dogmamasinin iyi mi kötü mü oldugunu kendisine biraktigimiz ve dogum gununun kutlu, mutlu, huzurlu geçirmesi temennisinde bulunuyoruz.
insanı gülme krizlerine sokabilecek yapısı olan ve defalarca izlenmesine karşın yine de güldürebilecek yetenege sahip süper bir film.
son zamanlarda üretilen en güzel türk filmleri arasinda olan ve kesinlikle izlenmesi gereken bir film.
çocukluma ait bir parça da olsa hatırımda kalan sevimli karekterleri içerisinde barındıran güzel bir diziydi vakti zamaninda.
gözlerimi kapatip düsler dünyasina her dalışımda bana eslik eden ve süper duygu yüklü sese sahip oldugunu düsündügüm insan.
türkiye halklarını sevdiğini sonuna kadar inandığım insan. neden sevilmesi istenmez bu adamın halen anlayabilmiş değilim ve her ismi duyulması sırasında insanlar neden korkuya kapilir gibi bir durum cikiyor bunu da anyalabilmis degilim.
ahanda size kendi ağzından çıkan sözleri varin gerisini siz düşünün:
http://video.google.com/videoplay?docid=4058095605025434779&q=ahmet+kaya
ahanda size kendi ağzından çıkan sözleri varin gerisini siz düşünün:
http://video.google.com/videoplay?docid=4058095605025434779&q=ahmet+kaya
bize canından kanından hayat vermiş bir insan, sonuna kadar karşılık beklemeden seven bir insan için düşünmeye bile gerek duymadan uğruna ölünebilecek dünyadaki en değerli varlığımız.
varlığında kıymeti tam olarak bilinmeyen, uzaklarda olduğu zaman özlemini yaşayıp neden bunu-şunu yapamadım deyip kafamızı hangi taşa vuracağımızı şaşırdığımız, kurban olunasi insan.
bu soruyu soran önyargilara sahip birisiyse dişlanma olasiliği yüksek bir soru.
uçakta olupta bu işle alakası olmayan olayda ölüm sonucu çıkmasında kendi ideolojilerini daha nasıl savunabileceklerini merak ettigim eylem.
icerisinde güzel sözleri barindiran murat yilmazyildirimin sarkisi
dağlara yol eyledim
kalplere aşk derledim
beni bir sevda vurmuş
canana ben neyledim
geceyi gündüz ettim
çiçeği dost belledim
canan uykudan kalkmış
aşkı cennet eyledim
aşkı cennet eyledim
bebeler meme emer
topraklar yağmur bekler
canan yanımda olmayınca
bu can ateşlere girer
bu can ateşlere girer
kuşlar uçar göklerde
şarkılarım hep dillerde
gurbet çekmek ne zormuş
canan uzak ellerde
canan uzak ellerde
gurbet çekmek ne zormuş
canan uzak ellerde
dağlara yol eyledim
kalplere aşk derledim
beni bir sevda vurmuş
canana ben neyledim
geceyi gündüz ettim
çiçeği dost belledim
canan uykudan kalkmış
aşkı cennet eyledim
aşkı cennet eyledim
bebeler meme emer
topraklar yağmur bekler
canan yanımda olmayınca
bu can ateşlere girer
bu can ateşlere girer
kuşlar uçar göklerde
şarkılarım hep dillerde
gurbet çekmek ne zormuş
canan uzak ellerde
canan uzak ellerde
gurbet çekmek ne zormuş
canan uzak ellerde
sevgili, gönül verilen, âşık olunan.
kisilerin istek sirasina göre degisebilecek bir durum. seksle ilgili kapali bir toplum oldugumuzdan ötürü bircok insan seksten iyi sey olamayacagi düsüncesindedir.
imam hz. imam alinin hayati
dünyaya gelişi, lakabı ve künyeleri
hz.ali oniki imâmın ilkidir, aynı zamanda hz.muhammed’in dâmâdı ve amcasının oğludur. hz.ali hicret’ten 23 yıl önce (milâdi 598) recep ayının 13. gününde mekke’de, kâ’be-i muazzama’nın içinde dünyaya gelmişlerdir ve kâ’be’nin içinde doğan tek kişidir. baba ve anne tarafından hâşimi soyundan gelmiştir.
hz.peygamber, hz.ali’nin doğumunu duyunca amcası hz.ebû tâlib’in evine geldi. hz.ali’yi kucağına aldı, dilini ağzına verip emzirdi. adını sordu, fâtıma; “esed koymak istiyorum” deyince hz.muhammed; “hayır” buyurdu. “onun adı ali’dir” dedi ve adını “ali” koydular.
künyeleri ise “ebü’l hasan” ve “ebû türâb”dır. hz.muhammed kendilerine, toprağın babası anlamına gelen “ebû türâb” künyesini vermişlerdi. bu yüzden, bu künyeyi çok severlerdi.
ilk iman eden hz.ali
hz.muhammed’e ilk vahiy geldikten sonra; erkeklerden islâmlığını ilk izhâr eden hz.ali’dir ve ondan sonra kadınlardan da ilk olarak eşi hz.hatice’tül kübrâ, islâmiyet’i kabul etmişlerdir.
hz.ali, bütün ömrü boyunca hz.muhammed’in en yakınlarından ve yardımcılarından biri olmuş, bütün savaşlarda hz.peygamber’in yanında savaşmış, bu savaşlarda çok büyük yararlıklar ve kahramanlıklar göstermiş, canını hz.peygamber’in uğruna vermekten hiçbir zaman kaçınmamıştır.
hicret gecesi
hz.muhammed hicret edeceği o gece, hz.ali’yi çağırdı ve “bu gece rabbimin emriyle mekke’den göç edeceğim ve sevr mağarasında gizleneceğim; sende benim yatağıma yatacaksın, ne dersin?” buyurmuşlardı. hz.ali bu haberi canına minnet bilmiş, şükür secdesine kapanarak kabul etmiştir.
bu olay münâsebetiyle, kur’ân-ı kerîm’in bakara sûresi’nin:
“insanlardan öylesi de vardır ki allah rızâsına nâil olmak için canını satar ve allah, kullarını pek esirgeyendir.” meâlindeki 207. âyet-i kerîmesi nâzil olmuştur.
hz.muhammed ile kardeş olmaları
hz.peygamber, medine-i münevvere’ye hicret’lerinden sonra; “ansar (yardım edenler)” denilen medineli müslümanlarla, “muhacirun (göçmenler)” diye anılan ve mekke’den göç eden müslümanları, birbirleriyle daha da kaynaştırmak için kardeş ettiler. kardeşlik töreni bitince, tek kalan yalnız hz.peygamber ile hz.ali idiler.
hz.ali:
“yâ resûlullah! ashâbını birbirine kardeş ettin; beni ise yalnız bıraktın” dedi.
hz.resûl:
“yâ ali! sen; mûsâ’ya hârun ne menziledeyse, bana o menziledesin. ancak benden sonra peygamber yok, sen dünyada da benim kardeşimsin, âhirette de” buyurmuşlardır.
bedir savaşında hz.ali
medine’ye hicret’in 2. yılında, ramazan ayında vuku bulan ve ebû cehil ile diğer müşriklerin önde gelenlerinin ölümleriyle sonuçlanan bedir savaşında, hz.ali 25 yaşlarında idi ve islâmiyet’i koruyanların başındaydı.
bu savaşta vadideki su kuyuları, daha önce gelen müşrikler tarafından zapt edilmişti. ashâb da geceleyin susuzluk baş gösterince hz.peygamber; “bize kim su getirir.” buyurdular. hz.ali, eline bir kırba alıp hayli uzakta olan su dolu kuyuya vardılar; suyla doldurup sahâbeye ulaştırdılar. böylece hz.ali, bedir savaşında kevser sâkiliğinin bir örneğini göstermiş oldu.
hz. fatıma ile evlenmesi
hicret’in 2. yılının son ayı olan zilhicce’de hz.muhammed, sevgili tek kızı hz.fâtıma’tüz zehrâ’yı, hz.ali’ye vererek onu kendisine dâmâd etmiştir.
hz.ali’nin, hz.fâtıma ile olan evliliklerinden; hz.imâm hasan, hz.imâm hüseyin ve doğmadan düşen, adı hz.peygamber tarafından konulan muhsin ile zeyneb ve ümmü gülsüm dünyaya gelmişlerdir.
hz.peygamber’in nesl-i pâk olan soyları “ehl-i beyt’i”, hz.imâm hasan ve hz.imâm hüseyin’den devam etmiştir.
uhud savaşında hz.ali
uhud savaşında, müşriklerden sancağı her kim eline aldı ise o kişiler, hz.ali tarafından birer birer katledildiler.
tarih kitaplarında ve kur’ân âyetlerinde tafsilâtıyla bildirildiği gibi uhud savaşında müşrikler bozguna uğrayınca; hz.peygamber’in bu savaşta, abdullah bin zübeyr’in kumandası altına verilen ve bir gediği korumaya memur edilip;
“her hâlde, yerlerinden ayrılmamaları emredilen okçuların” bozgunu görünce, gânimet hırsına düşmeleri ve yerlerinden ayrılmaları yüzünden, çetin bir bozguna uğrayan islâm ordusu, halid bin velid’in bu gedikten hücumuyla bozulup dağıldı. abdullah şehit düştü. hz.peygamber’in yanlarında, hz.ali ile bir kaç kişi kaldı. ancak hz.ali, hz.muhammed’e saldıranlarla savaşmadaydı; o gün on altı yara almışlardı. sonra, ashâbın tekrar hz.peygamber’in yanında toplanmaları, hz.ali’nin sebâtı sayesinde olmuştur.
bu savaşta hz.ali müşriklerle savaşırken ve hz.peygamber’i korurken elindeki kılıcı kırılmış, bunun üzerine hz.muhammed kendi kılıcı olan elindeki meşhur “zülfekâr” adlı kılıcı vermişlerdir. o gün hz.muhammed, hz.ali için şu meşhur hadîsi buyurmuşlardır:
“lâ fetâ illâ ali, lâ seyfe illâ zülfikâr”
anlamı: “ali’den kahraman yiğit yoktur, zülfikâr’dan üstün kılıç yoktur.”
dünyaya gelişi, lakabı ve künyeleri
hz.ali oniki imâmın ilkidir, aynı zamanda hz.muhammed’in dâmâdı ve amcasının oğludur. hz.ali hicret’ten 23 yıl önce (milâdi 598) recep ayının 13. gününde mekke’de, kâ’be-i muazzama’nın içinde dünyaya gelmişlerdir ve kâ’be’nin içinde doğan tek kişidir. baba ve anne tarafından hâşimi soyundan gelmiştir.
hz.peygamber, hz.ali’nin doğumunu duyunca amcası hz.ebû tâlib’in evine geldi. hz.ali’yi kucağına aldı, dilini ağzına verip emzirdi. adını sordu, fâtıma; “esed koymak istiyorum” deyince hz.muhammed; “hayır” buyurdu. “onun adı ali’dir” dedi ve adını “ali” koydular.
künyeleri ise “ebü’l hasan” ve “ebû türâb”dır. hz.muhammed kendilerine, toprağın babası anlamına gelen “ebû türâb” künyesini vermişlerdi. bu yüzden, bu künyeyi çok severlerdi.
ilk iman eden hz.ali
hz.muhammed’e ilk vahiy geldikten sonra; erkeklerden islâmlığını ilk izhâr eden hz.ali’dir ve ondan sonra kadınlardan da ilk olarak eşi hz.hatice’tül kübrâ, islâmiyet’i kabul etmişlerdir.
hz.ali, bütün ömrü boyunca hz.muhammed’in en yakınlarından ve yardımcılarından biri olmuş, bütün savaşlarda hz.peygamber’in yanında savaşmış, bu savaşlarda çok büyük yararlıklar ve kahramanlıklar göstermiş, canını hz.peygamber’in uğruna vermekten hiçbir zaman kaçınmamıştır.
hicret gecesi
hz.muhammed hicret edeceği o gece, hz.ali’yi çağırdı ve “bu gece rabbimin emriyle mekke’den göç edeceğim ve sevr mağarasında gizleneceğim; sende benim yatağıma yatacaksın, ne dersin?” buyurmuşlardı. hz.ali bu haberi canına minnet bilmiş, şükür secdesine kapanarak kabul etmiştir.
bu olay münâsebetiyle, kur’ân-ı kerîm’in bakara sûresi’nin:
“insanlardan öylesi de vardır ki allah rızâsına nâil olmak için canını satar ve allah, kullarını pek esirgeyendir.” meâlindeki 207. âyet-i kerîmesi nâzil olmuştur.
hz.muhammed ile kardeş olmaları
hz.peygamber, medine-i münevvere’ye hicret’lerinden sonra; “ansar (yardım edenler)” denilen medineli müslümanlarla, “muhacirun (göçmenler)” diye anılan ve mekke’den göç eden müslümanları, birbirleriyle daha da kaynaştırmak için kardeş ettiler. kardeşlik töreni bitince, tek kalan yalnız hz.peygamber ile hz.ali idiler.
hz.ali:
“yâ resûlullah! ashâbını birbirine kardeş ettin; beni ise yalnız bıraktın” dedi.
hz.resûl:
“yâ ali! sen; mûsâ’ya hârun ne menziledeyse, bana o menziledesin. ancak benden sonra peygamber yok, sen dünyada da benim kardeşimsin, âhirette de” buyurmuşlardır.
bedir savaşında hz.ali
medine’ye hicret’in 2. yılında, ramazan ayında vuku bulan ve ebû cehil ile diğer müşriklerin önde gelenlerinin ölümleriyle sonuçlanan bedir savaşında, hz.ali 25 yaşlarında idi ve islâmiyet’i koruyanların başındaydı.
bu savaşta vadideki su kuyuları, daha önce gelen müşrikler tarafından zapt edilmişti. ashâb da geceleyin susuzluk baş gösterince hz.peygamber; “bize kim su getirir.” buyurdular. hz.ali, eline bir kırba alıp hayli uzakta olan su dolu kuyuya vardılar; suyla doldurup sahâbeye ulaştırdılar. böylece hz.ali, bedir savaşında kevser sâkiliğinin bir örneğini göstermiş oldu.
hz. fatıma ile evlenmesi
hicret’in 2. yılının son ayı olan zilhicce’de hz.muhammed, sevgili tek kızı hz.fâtıma’tüz zehrâ’yı, hz.ali’ye vererek onu kendisine dâmâd etmiştir.
hz.ali’nin, hz.fâtıma ile olan evliliklerinden; hz.imâm hasan, hz.imâm hüseyin ve doğmadan düşen, adı hz.peygamber tarafından konulan muhsin ile zeyneb ve ümmü gülsüm dünyaya gelmişlerdir.
hz.peygamber’in nesl-i pâk olan soyları “ehl-i beyt’i”, hz.imâm hasan ve hz.imâm hüseyin’den devam etmiştir.
uhud savaşında hz.ali
uhud savaşında, müşriklerden sancağı her kim eline aldı ise o kişiler, hz.ali tarafından birer birer katledildiler.
tarih kitaplarında ve kur’ân âyetlerinde tafsilâtıyla bildirildiği gibi uhud savaşında müşrikler bozguna uğrayınca; hz.peygamber’in bu savaşta, abdullah bin zübeyr’in kumandası altına verilen ve bir gediği korumaya memur edilip;
“her hâlde, yerlerinden ayrılmamaları emredilen okçuların” bozgunu görünce, gânimet hırsına düşmeleri ve yerlerinden ayrılmaları yüzünden, çetin bir bozguna uğrayan islâm ordusu, halid bin velid’in bu gedikten hücumuyla bozulup dağıldı. abdullah şehit düştü. hz.peygamber’in yanlarında, hz.ali ile bir kaç kişi kaldı. ancak hz.ali, hz.muhammed’e saldıranlarla savaşmadaydı; o gün on altı yara almışlardı. sonra, ashâbın tekrar hz.peygamber’in yanında toplanmaları, hz.ali’nin sebâtı sayesinde olmuştur.
bu savaşta hz.ali müşriklerle savaşırken ve hz.peygamber’i korurken elindeki kılıcı kırılmış, bunun üzerine hz.muhammed kendi kılıcı olan elindeki meşhur “zülfekâr” adlı kılıcı vermişlerdir. o gün hz.muhammed, hz.ali için şu meşhur hadîsi buyurmuşlardır:
“lâ fetâ illâ ali, lâ seyfe illâ zülfikâr”
anlamı: “ali’den kahraman yiğit yoktur, zülfikâr’dan üstün kılıç yoktur.”
hacli seferlerinde tapinakcilar, kral suleymanin tapinaginda cok gizli bilgilere ve hazinelere ulasmislar, sonra avrupaya donuslerinde bu bilgileri ve varliklari sebebiyle hep el ustunde tutulmuslar fakat bir yandan da klisenin cok buyuk dusmani haline gelmisler, ellerindeki bilgiler her neyse aciklamamislar, kimileri gercek incil oldugunu, bu nedenle kiliseye karsi hep koz olarak ellerinde tuttuklarini soylerler. ayni zamanda bu tapinakcilar, avrupa tarihinde ilk bankacilik seklini ve check kullanimini olusturan kisiler. para kullanimi ve idaresi konusunda da ustalar ( yahudilerin cok iyi olduklari bir konu )daha sonra klise bu orgute karsi cogunlukla engizisyon mahkemelerini baslatiyor ve cogu yakiliyor. oradan kacanlar ellerindeki bilgileri ve hazinesiyle amerikaya kacip freemasonry -masonlugu kuruyorlar, ve amerikanin ilk kuruculari bu gun ap acik soylenir, masonlardir.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?