confessions

emma the gold one

- Yazar -

  1. toplam entry 928
  2. takipçi 1
  3. puan 31228

doktor kontrolu

emma the gold one
küçük iskender in 99 tarihli mükemmel şiiri.

doktor kontrolünde terkediyorum seni!
çiğnediğim jilettin çünkü

ciddiyetini kaybeden alkoldün
burda kötü tesadüftü dudaklarının zihniyeti
harcadığım hayattın
harcadığım, vekaletini aldığım haşarı velet
evet, sesimdeki tattın
sesimdeki rüya, sesimdeki avuç, sesimdeki dağ
kısmi yalnızlığımın nüfus patlaması
kuduran parmaklarım,
kuduran parmakizim
ellerimi rehin bıraktım sensizliğe
ellerimi okula yazdırdım bedeninde
çalan zildin, çalıp kaçan menzildin
artık ticarete atılabilir ruhun
artık ihanete kafiye olabilirsin ancak
adını küfür sayıyorum sevdama
vuruyorum, kırıyorum, dövüşüyorum ...
elbette biraz kurt cobain
elbette biraz ozzie
elbette tamı tamamına joplin fazında
paralelden vazgeçip seri bağlanan kader
kırsal kesim tenimdeki dejenerasyon
sabah sabah esrar, sabah sabah sperm
sabah sabah ortadoğu sabah sabah kanlı krem
işin içinde devlet de var
aşkın içinde hükümet de var bebeğim
sen dış işleri ben iç işleri bakanı
beni arkamdan vuran dünya düzeni
dünyayı düzenlerin anlı şanlı tarihi
vaktim yok kıta keşfetmeye
bir parça penis yeter mezarımı kazmaya
bir parça his yeter yenilmeme, yıkılmama
ah tabii ki 1999 dayız
rosche*luyuz, mutluluk bizim normal halimiz
aslında bizim mutluluktan kastımız
zan altındaki hürriyetimiz

delikanlı tarafımıza ters geliyor hususi hiyerarşi
haplanmış bir kapitalizmle yaşarken halklar,
dağılın lan ülkeler
dağılın lan ordular
sizin yüzünüzden kesip duruyorum sevgilimi!

sizsiniz asıl muhatabım, ama ona vuruyorum
adrenalin stalin le kardeş çıkıyor
kıymetsiz ve alakasız bir vakitten sadakat diliyorum
tapınak ilan ediyorum yeryüzündeki cehennemi

allah belanızı versin!
doktor kontrolünde terkediyorum seni!

* editor s cut: muhtemelen roche diye firma adı ile bilinen kafa hapı kastedilmiş, dokunmadım.

2009 yılının en beğenilen entryleri

emma the gold one
en begenilenler listesi ile alakali $a$irtici bir gercegi payla$mak isterim sizlerle, bir ayda 2 entrym 12 aylık entrylerin arasına girmiş. buna sevinemiyorum bile. neden? çünkü bir yılın en beğenilen entryleri 9 puanla 12 puan arasında seyretmiş. anneme gidip ’’hahaa bak boşbeleş bir insan değilim 2 entry sokmuşum o listeye’’ dediğimde puan sordu. oldukça skora yönelik bir insan kendisi evet. bu yine de burdaki yanlışlığı gidermiyor. 2010’dan beklentim en az üç haneli puanlarla listelere girmek. dünya barışı falan onlar ayrı. teşekkür ederim.

p.s: yine ben bir ayda 480 oy vermişim.

alooog

emma the gold one
ağzı bozuk aşk mektubu’ndan çok acayip bir umay umay şarkısı/şiiri yok yok yazısı. ne bileyim ben bu kadın ne yapıyor?

aloooğ
konuşmayacak mısın?
aloooğ
peki

kaçmak istiyorsan silahını bana ver
kalbimi bana geri ver; hadi
aşkımı bana geri ver; tamam mı?

gölün altında seviştik
dünyanın tüm delileriyle seviştik
mavi, kızgın, hain
ne zaman ölecegimizi unutarak seviştik...

aloooğ?

acıtarak, tutunarak, kırılarak,
ıslak, sıcak, ayarsız, yalancı, küskün...
tenimizi kanatan anıları yalayarak seviştik...

alooğ hiç konuşmayacak mısın?
alo?

carmiha geriliste ayrıntı

emma the gold one
ah muhsin ünlü’yü belki de en imzalandırdığımız ürünü. henüz kitabı piyasada dolanmaya başlamadan internet ortamına düşmüştü. o zaman bu zamandır annesini özleyip özlemi annayanlar biraz ah’tır biraz muhsin’dir biraz ünlü’dür gözümde. noktasına virgülüne dokunmadan aktarıyorum, sadece noktalamalardan sonra boşluk bırakmayı okuma kolaylığı açısından uygun buldum, affetsin- imla ve anlatım bozukluğu gibi şikayetler için irtibat nosu yok kendisinin, twitterını da kapatmış. ayrıntı şöyle;

annemi özledim. özlemi anniyorum. anlıyorum zenit bana ne söylediydi, hatırlanamıyor. kurumlar ve kuramlar beni anneme üzüyor. bende şiir yazabilme kaabiliyeti varmış, öyle söylüyorlar. ne dediğimi bilmemek istiyorum. boş başıma dolaşmak istiyorum. sosyalleşmek istememek gibi bir hak tanınmak istendiriliyorduğum. sahipsizim. sonra sokokta dolaşırken her şeyi rasyonalize etmek durumunda kalıyorum. bazı kediler rasyonalize olmak istemiyorlar. annem rasyonel ne demek,ağlamıyor. kendimi bana bırakmak istiyorum. annemi özlediğim için kızlardan uzak duruyorum. kızlar bana yaklaşmakda zorluk çekiyorlar. köfteci de öyle. o da bana yaklaşmakda zorluk çekiyor. canım akşamları daha çok sıkılıyor. annem daha çok. akşamları hava siyah oluyor. havaya bakıyorum. hava bana bakıyor. bana salık verilecek sevgiliyi doğrudan reddetmek durumundayım. kızlar bana önem vermemek konusunda tutarlılar. köfteci de öyle. o da bana önem vermemek konusunda tutarlı. annemi özleyince, annem yok ya hani, bölece hayati’ye bakıp, hayati’ye bakıyorum işte. yani şey oluyor. hayati benim hayatımda etkili bir yere sahipmiş ben de hani hayati’ye bakıyorum ya, hah, işte hayati’nin yani şey. sonra dışarı bakınca bir küçük irrasyonel kedi görüyorum. kedi bana aç aç bakıyor. ben ona artık annemi özlediğim için konuşmakmak istemediğimi ancak rasyonel anne kedisiyle gidip korkunca istemediğim kitaplar okuyup anlamadığım annelere saygı duyuyorum. ataya saygı hamurumun içinde varmış. benim hamurum orda. annem beni sevip özler. ben de böylece peşinden gidemem. sonra annemi de rasyo... neyse...

freud diye bir şey yoktur

emma the gold one
ah muhsin ünlü’nün hatırlat da haziranın sonlarında çocukluğumu yakalım’ından bir dize; şiirin önüne geçmiştir o ayrı.

tamamı şöyle;

sen beni öpersen belki de ben fransız olurum
şehre inerim bir sinema yağmura çalar
otomobil icad olunur zarifoğlu ölür
dünyadaki tüm zenciler kırk yaşından büyüktür.

-senegalliler dahil değil.

sen beni öpersen belki de bulvarlar iltihablanır
çağdaş coğrafyalarda üretir cesetlerini siyaset bilimi
o vakit bir sûfiyi tül darplarla gebertebilirsin
hayat bir yanıyla güzeldir canım, sen de güzelsin.

-yoksa seni rahatsız mı ettim?

sen beni öpersen belki de aşkımız pratik karşılık bulur
ne ikna edici bir intihar biçimidir şimdi göz göze gelmek
elbette ata binmek gibidir seni sevmek sevgilim
elbette gayet rasyoneldir attan atlamak.

-freud diye bir şey yoktur!

sen beni öpersen belki de ben gangsterleşirim
belki de şair olurum ve seni de aldırırım yanıma
bilesin; göğsümde hangi yöne açmış tek gülsün
yani ya bu eller öpülür, ya sen öldürülürsün.

-haydi iç de çay koyayım.

violet

emma the gold one
hayvan gibi bir hole parçası. evet hayvan gibi mübalağa yok.

and the sky was made of amethyst
and all the stars were just like little fish
you should learn when to go
you should learn how to say no!

and the sky was all violet
i want to give the violent more violets
and i’m the one with no soul
one above and one below

might last a day- yeah!
mine is forever!

when they get what they want and they never want it again
go on... take everything, take everything, i want you to...

(i told you from the start
just how this would end
when i get what i want
then i never want it again)

burçak beni sevmiyor

emma the gold one
ah muhsin ünlü’nün hazırladığı edebiyattan nefret ediyorum ama bu sana ne tur bir tabanca saglar ki adlı sınav kağıdının en bilinen maddesi. tamamı şöyle;

-maddeler halinde sıralayınız-

1. halamın artık ne zaman evleneceğimi sorduğunda, annemin yalan söylememek için kıvrılan dudağının köşesinde patlayan ilkokul.

2. otobüse beraber binen iki kişinin, eğer boş yer varsa yan yana oturmağa çalışması.

3. kedin için bir isim buluyorum zil.

4. sevgili şeyhim;
ben allah’ı çok seviyorum.
onu düşününce içim titriyor; elim - ayağım - soluğum, her şeyim kesiliyor.
ama o’na bir türlü açılamıyorum.
ne yapmalıyım?

5. annemle kız bakmaya gittik, ben beğenmedim.

6. yaz olunca karıncalara basmamalıyız.

7. sahte dünyalar

- oyun, i perde-

akıllı oğlan: duydun mu lan talat paşa masonmuş.

zeki oğlan: yapma yaa! (bir an durur) talat paşa kim?

- peltek -

8. burçak beni sevmiyor.

9. burçak beni sevmiyor.

10. burçak beni sevmiyor.

11.

karıcığım bana eroin koya

emma the gold one
ah muhsin ünlü şiiri.

rabbim şimdi bir polisi tutuklar gibi
değişik bir hayvan tıkanıyor göğüslerimde
menşei cam çocukların haysiyetiyle
pasiflora anlamında tiren koşayım.
koşayım filmlerin ismi bu olsun
şehre laciverd bir ceket gibi yakışsın yağmur
rabbim gör rabbim duy rabbim bağışla
rabbim kızın annesi bankada memur.

sol yanlarım cumartesi küle çalışsın
mason teşkilatlara çarpsın bisiklet
titreyeyim muştalara sapayım kopkor
rabbim kız okula geliyor yaşasın cumhuriyet!

işte yeniden gür bir kapsül sürçsün eşikte
al sakallı bir kelebek başlasın bitsin
bu kestiğim son kardeşim surları sökün
hayır judas düğünüme gelmeyeceksin!

semerkandı denetleyen bir dedektif mor
yar göğsüne salmadığım şu pürüz cisim
sakis dahi peşindedir bir kur ’an ’ım vor
eh onu da siyah kotumla giyeyim rabbim!

rabbim o tarz bir tiyatro gelsin bu şehre
haddinden fazla mermi kuvözden seksin
rabbim rabbim ben de sordum sarı çiçeğe
ah beni de şu direğe bağlayın gitsin!

işte şimdi kör bir masat yorumluyorum
ham meçlere seyrediyor göz bebeklerim
öğrettiğin tirenlerle baştan çıkayım
lübabeyim lübabesin lübabe rabbim!

korkma ben varım

emma the gold one
-----------------------------alıntı----------------------------
şebnem, ipek fiyongu gülüşlü, kiraz sarkacı bakışlı, sıcak leylak şurubu sesli yarim;
sensiz bu defolu evrende, kıt sonsuzluğun cefasını çekemiyorum.
rodin’in bücürük heykeli gibi gece gündüz seni düşünüyorum.
gezegenimizde hayat olduğunun en sağlam kanıtı sendin şebnem...
bulutlar üstümden kesekler halinde geçiyor; toz toprak ve kumlar dökerek... yağmur yerine çöl yağıyor.
allah, beyaz rengi daha iyi tanıyalım diye mi yarattı seni?
içinde kemik biçiminde nur çubukları mı var şebnem? yüzündeki ışık nereden geliyor?
gözlerindeki ayet derinliği, hayrına tefsir etsen ya?
şebnem... ayak parmaklarının aralarına papatyalar kondurayım yeter.
şebnem galiba kendimizi tam olarak tanıyamadığımız için, hayat ilginçliğini koruyor.
giderek, beigbeder’nin romanlarındaki tiplere benziyorum: fiyakalı ve aptal, enerjik ve dengesiz, samimi ve hoyrat...
allah insanın mayasına ne katmışsa, bazı şeyleri asla ifade edemeyiz. bunu bilmek ya da sezmek bizi ’inanmaya’ yöneltir. kur’an’da ’’allah kalplerde olanı bilir’’ yazıyor. çoğu kimse, bu ayeti şöyle anlıyor: ’’allah, sizin gizlediklerinizi biliyor.’’ bence ayetin asıl anlamı şu: ’’kalbinizde olup da hiç kimseye anlatmayı başaramadığınız, dile getirilmesi imkansız bir şey var ya, işte allah onu biliyor, üzülmeyin.’’ nitekim bir başka ayette de ’’allah’tan daha iyi dost mu bulacaksınız?’’ deniliyor.
deli, dostunu bulamayan kimsedir. yalnızlık, deliliğin hammaddesidir. bir muhatap bulunca, deliliğin çemberinden çıkarız. mesela kendimi mum sanıyor olsaydım ve biri de cereyanlar kesilince beni yaksaydı, delilikten yırtardım.
yine de insan istiyor ki, bir kişiyle olsun bu ’kalpteki sır’, daha doğrusu ’kalbin sırrı’ konusunda anlaşabilsin. birisi ’’evet’’ desin, ’’seni anlıyorum. aynı dert bende de var.’’
şebnem bu akşam seni o ıskarta haydutla el ele, dudak dudağa gördüm.
üç günlük dünyanın üçüncü günündeyim, dilime ilik açıldı, düğme dikildi, deli raporumun fotokopisi kulağıma zımbalandı sanki.
şebnem kaderin uçurumlu virajında nasibim ile kısmetim çarpışıp havaya uçtu.
iki üzüm gibi birbirinize dikkatle bakıyordunuz.
güzelliğin, her şeyi gölgede bırakmıştı yine
ilahi bir ışık oyunu gibiydin.
şebnem, o adam gönül işleri bakanlığı heyeti’ni katletti.
benim aşkımı tedavülden kaldırmak, kendi saltanatına start verebilmek için yirmiiki kişiyi bir anda öldürdü.
kim bilir sana ne yalanlar söylüyor şebnem.
beni ve arkadaşımı beysbol sopalarıyla dövdürdü.
inan seni başkasıyla gördükten sonra, dayağı hissetmedim bile.
şebnem, maktulleri diriltemem belki fakat katillerin neşesini kaçırabilirim.
şebnem seninle hayatlarımızı birleştirecektik, sevinçten hintçe şarkılar söyleyecektik. o insan kasabı aşkımızı gasp etti...
şebnem bu, ameliyat sırasında cerrahın ölmesine benziyor.
şebnem, haberin olsun, hayati tehlike’nin o kaygan sırıtışını yakacağım.

syf 303-304
-----------------------------alıntı----------------------------

afiyet olsun.
33 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol