confessions

duracell

- Yazar -

  1. toplam entry 269
  2. takipçi 1
  3. puan 10000

ust komşunun tadılatinin bitmemesi

duracell
- komşu, nedir senin evde her gece her gece olan gürültü
- tadilat var da komşu
- gıcır gıcır ne tadilatı
- hönk!
- gıcır gıxır diyorum her gece her gece
- tadilat dedim ya komşu
- anladım da, zorlanıyorsun herhalde, haber ver biz de yardım ederiz.
- yok sağol, kendim yapabilirim.

american history x

duracell
amerika’daki neonazileri konu alan ve şimdiye kadar en sevdiğim filmler içerisinde çok önemli bir yere sahip olan enfes yapıt.

amerika’daki alman milliyetçisi hınzır kişileri anlatır. edward derler bir herif vardır. karizma desen onda, hitabet desen onda, göğsünde de kocaman bir gamalı haç mevcut bulunmaktadır. bu bir gece kız arkadaşıyla şeyederken arabasına hırsız zenciler giriyor, bunlardan birini silahla öldürüp birinin de ağzını kaldırım taşına dayıyarak tekmelemek suretiyle kafasını kırıyor ve iki cinayet ile mahpusa düşüyor.

mahpusta en yakın arkadaşı bir zencidir. suçu, televizyon çalmak, ama tvyi çalarken polisler yakalıyor, o da tvyi yere düşürünce polis amcalar bu adamı eşşek sudan gelinceye kadar dövüyor ve zenci kardeşimiz de polise saldırmaktan içeri alınıyor.

aynı zamanda edward kardeşimiz uyuşturucuya karşıdır ve neonazilerin içinde uyuşturucu kullanılmasına da kıl olmaktadır. mahpusta karşılaştığı nazistlerin de uyuşturucu kullandığını görüyor. bu fikirlerin ne boktan fikirler olduğu kafasında yer ediyor. bırakıyor bu işleri, gelin görün ki mahpusta da aynı fikri savunanlar tarafından şişe geçiriliyor.

mahpustan çıkınca lider olması isteniyor ama o bunu kabul etmiyor. küçük velet kardeşi de neonazi olmuş çıkmıştır. buna üzülüyor. belalar yakasını bırakmıyor. küçük kardeşin öğretmeniyle görüşüyor. ve öğretmeni de genç arkadaşımızdan bu konuda bir ödev hazırlamasını istiyor.

sıkı durun; işte o ödevin başlığıdır, american history x

allah baba

duracell
hz.isa’nın allah’ın oğlu olduğunu kabul gören hristiyanlık aleminde söylenildiğini tahmin ettiğim terimin müslüman türklerce söylendiğini sandığım şekli. yılbaşını "noel" diye kutlamayla aynı mantık çerçevesinde değerlendirdiğim olgu, olay, olmuşluk veya söylenmişlik

ezan okunurken müziğin sesini kısmak

duracell
dini bir gereklilik değildir. inanç değildir. ezana gösterilen saygı gereğidir.

ezan okununca dinlemek gerektiği toplumumuzda yer bulmuştur. iyi de bir huydur ki en azından gürültü kalabalığı olmaz.

ama bunun yanında

"ezan okunurken dinlemezsen ölürken sesin kısılır, selavat getiremezsin"
"ezan okunurken konuşmak büyük günahtır"
"ezan okunurken dinlemeyen müslüman değildir"

şeklinde hurafelerle insanları dinlemeye zorlamak da büyük bağnazlıktır, aymazlıktır, yobazlıktır.

beyaz pantolon giyen erkek modeli

duracell
beyaz pantolonla sınırlı kalmayan görüntülerdir;

siyah kundura, beyaz çorap elde tespih, pileli gömlek, üzerinde siyah çizgili bir ceket vardır. gömleğin kolları ceketten çıkmıştır ve düğmeleri açıktır. ceketin üst cebinde bir adet şiddetle muhtemel rengarenk (genelde kırmızı) mendil bulunur. gömleğin takiben üstten 3 düğmesi açıktır. kirli sakaldan çok sakalı vardır. tip tip etrafa bakmakla meşguldür. ayrıca yerin altında bulunan metro istasyonunda sigara içecek kadar da aymazdır (dün gördüm aynen böyleydi)

islami protestanlik

duracell
son zamanlarda halkın üzerinde hakim bulunduğunu gözlemlediğim olay. dindarlara, itimat kesilmiş, güven kalmamıştır. eğer bu islami sistemi protesto edecek bir protestanlık olmazsa ateist veya deist sayısı artacak diye düşünmeden edemiyorum. biraz saçma ama islami protestanlık mı doğuyor ne?

mika nakashima

duracell
japon pop müziğinin altın kızı. sözlerinin çoğunu ingilizce ile desteklediğinden, ingilizce bilen bir insanın en azından şarkı üzerinde tahmin yürütebilmesi muhtemeldir. sesi de kendi kadar güzeldir.

bir erkeği bile idare edemeyen kadın

duracell
elinde bulunan tek erkeği dırdırıyla, kıskançlığıyla, alışveriş merakıyla ve benzeri pek çöok sebeple kaçırtan kadın tiplemesidir.

bu kadınlardan toplumumuzda çok bulunur. ama aynı tip bir kadın yetmezmiş gibi birkaç tanesini aynı anda idare etme kudretini barındıran erkekleri henüz anlamış değilim, çalışmalar sürmekte.

açıkekmek

duracell
karsta da pideye verilen ad. çok küçükken açık ekmek istediklerinde, "açık ne ya ekmek ekmektir" diyerekten fırına gidip, "amca 2 tane ekmek versene" diye somun alıp peşinden babamdan "ulan eşşoğlusu bu açık ekmek mi" diye azar işitmeme vasıta olduktan sonra ismini unutmamın mümkünatının kalmadığı ekmek.

sadece pide.

recep ivedik

duracell
devlet erkanımızdan çok küfrettiği için öldüresiye eleştirilen ve çocuklarınızı götürmeyin diye fişlenen film. gayet iyi izlendi, söylemesi ayıptır defalarca izledim ama erkanımız efendilerimizin bahsettiği küfürleri bir türlü bulamadım, gördüklerimiz, bildiklerimiz küfürlerdir bir mahsuru yoktur. bana kalırsa yeni nesil inek şaban diyebileceğim bir filmdir.

ha bir de laf koymaları vardır ki, iğrenç ötesi der, yine de gülersiniz.

facebook ta fotoğraflara bakmak

duracell
takıldığın bir kız vardır. mevsimlerden yaz. bakarsın, fotoğrafta deniz kenarında eğleniyor. bir türlü açılamamışsındır kıza, fotoğraflara bakarak efkar dağıtmak arzusundasındır. oha. üzgünüm, bir an bu sözü kaçırırsınız ağzınızdan, takıldığınız kız, başka bir erkek ile yan yanadır. düşünürsünüz belki akrabasıdır diye ama fotoğraf tag edilmemiş, kızın relationstatus kısmı da gizli tutulmuştur. efkarınız alır başını yürür. sonra çıkarak en yakın bakkala gider, bir bira alırsınız ve iç çekerek "kim lan bu dallama" ünlemi eşliğinde geceyi zehir edersiniz.

sonrası malum, girer bilgisözlüğe, bu şekilde bir serzenişte bulunursunuz

michael collins

duracell
ira’nın kurucularındandır. aslında ira’nın kuruluşunda beraber bulunduğu arkadaşlarının arkadaşıdır. pek bir rol üstlenmemiştir ama hitabeti kuvvetlidir. ingiltere irlanda ile ateşkes istediğinde o tam da pes etmek üzeredir. bu hareketin o zamanki lideri dev isimli bir hergeledir. michael da ona körü körüne bağlıdır. dev, bizim michael’dan londra’ya barışı imzalamaya gitmesini ister. o da dev’in gitmesinin daha uygun olduğunu söylese bile zorla gönderilir.

dev burada aslında dava arkadaşına eşi görülmemiş bir kazık atmıştır. özerklikten daha fazlasını alamayacağını anladığı için michael’i göndermiş ve daha sonra bunu siyasi bir başarısızlık olduğunu söylereyek ülkede ikilik yaratmıştır. bunun sonucunda daha bir ay öncesine kadar hep birlikte ingilizlerle savaşan irlanda, kendi içinde kargaşaya düşmüştür.

iç savaşı sonlandırmak isteyen collins, dev ile görüşmeye gitmiş, görüşememiş dönüşü de bir suikaste kurban giderek öldürülmüştür. öldüğünde 31 yaşındadır ve izdivaç halinde bulunduğu sevgilisi ile döner dönmez evlenmeyi tasarlamaktaydı. kendi mürüvvetini göremeden göçtü gitti.

irlanda, onun ölümünden sonra toparlandı. o, özerk olarak tam bağımsızlık için savaşabileceklerini savunmaktaydı, öldükten sonra anlaşıldı. irlanda, daha sonra ingiltere’den tam bağımsızlığını da koparabildi.

hayat hikayesini (bkz: jeanne d arc)’a benzettiğim kişi.

saziye karsli

duracell
beşiktaşlı milli basketbolcu. botaşta başladığı basketbol yaşamına, fenerbahçe’de devam etti. 2007-2008 sezonu başında italya’ya gitti, umduğunu bulamayınca geri döndü ve 2008 yılında start alan ligin ikinci yarısında beşiktaş’ta oynamaya başladı. halen beşiktaş forması giymektedir. 100’den fazla a milli olan şaziye’ye basketbol kariyerinin devamında başarılar dileyelim
6 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol