deltanous

(bkz: balık yumurtası reçeli)

sigara içmek çok övünülesi bir iş olduğundan değil ancak bu uygulamaların anlamsız olduğundan bahsedebiliriz. evinde ya da parklarda ailesinden gizli henüz özentiden sigara içmeye başlamış bir çocuk yasakları zaten düşünmez. bir tiryakiyi ise bıraktırabilecek kadar güçlü bir uygulama olmayacak zannımca. eğer gerçekten insanların sigara içmelerine engel olmaya çok önem veriliyorsa , işin kendilerine yarar sağlayacak maddi kısmından çıkıp farklı yollara başvurabilirler. bir sigara paketini en az 15 ytl den satmak gibi yöntemlerde en azından küçük çocukların ona ulaşmasını engelleyebilir. ama her zaman yaptırımlardan bahsetmek sorundayızdır değil mi?

dünyada kurduğunuz hayaller , hayalinizde kalmaya başladığında hayallerden ve hayal kurmaktan uzaklaşıyorsunuz gayet tabii.

en küçük , en çirkin , sürekli bozulan , sinirinizi bozan , kanalları bulamadığınız, hatta mümkünse arapça, fransızça , thaitice kanalları gösteren bir televizyon alırsanız aksinin mümkünatı yok 6 gün içerisinde nefret edecek ve sonsuza kadar kurtulacaksınız ondan.

seni sadece senin nickten benim neyden diye yanıtlamak istiyorum.

şener şen ve kenan imirzalıoğlu yine yapacaklarını yapmışlar. çok da iyi olmuş hoş olmuş güzel olmuş. yine de klasik şener şen filmlerinden pek öteye gitmiyor film ve ardından bıraktığı ruh hali.

bir insan kendisini kendi açısından düşünmezse onun yerine onu başka kim düşünür ki? yinede abartmamak gerekir çünkü sonradan farkedebileceğiniz bir yalnızlık sürecine girebilirsiniz.

zaten herkes çok populer ve ünlüdür nedense bilinmez ama herkeslerin söyleyecekleri bir şey vardır herkes bilir o duyguyu aslında. tüm dünya ünlüdür. evet sende ünlüsün hı hıı.
(bkz: sıkınıtılıyım)

28 aralıkta buraya gelicekmiş randez-vous aldık umarız görüşebileceğiz ama yılbaşına doludur diye düşünüyoruz bizimle gelmez. buraya gelmiş de haberimiz sonradan oldu. biricik köpeğine de geçmiş olsun diyorum. teknolojiden onunda faydalanabilmesi beni sevindirmedi değil.

yalan söylemek ile şaka yapmak arasında çok da önemli bir farkın olmadığını düşünebilir ya da düşünmeye sevkedilebilirdik.

tüm yalvarış ve fısıltılar
bu seviyorum yakarışları
etmiyor benim için varsa bile anlamı
sevemezsin kimseyi diyorlar artık bana
öyleymiş ki o , sözde bana tersmiş
yapım , huyum , varlığım uygun değilmiş
sadık olmaya
biliyorum
duyduğum tüm fısıldaşmalar
birinin ardından diğerine
sadık kalamayan
bir tek bendim
tüm bu yalvarışların içinde
bir tek sana sadık kalamadım
üzgünüm yapamadım

küçüklüğümüzün meşhur evcilik oyununun yan dallarından biri.
bir diğeri için (bkz: doktorculuk)

eve adımını attığı andan itibaren televizyondan ve programlarından , havanın sıcaklığından , dolaptaki yiyeceklerden , kedinizden , köpeğinizden neredeyse sizden bile şikayet etmeye başlayan mıymıymıy tonton anneanne tipi.

komut almıyorum kim kimin sahibiymiş bir gör sen tavırlarına hele bir girin barışmaz her türlü pisliği sizden esirgemez , eve gelirsinz kapıyı açtığınız anda iki patisini yüzünüzde hissedersiniz , misafirlerinizi tırmalar, koltukları parçalar , komut aldırtır bu kediler.

nerobianco adlı sevgili yazar

ben dostlarimi ne kalbimle ne de aklimla severim.
olur ya ...
kalp durur ...
akil unutur ...
ben dostlarimi ruhumla severim.
o ne durur, ne de unutur

eskiden olsaydı dost kavramını şu teselli şeysi ile açıklardım

deltanous boşver üzülme
bak olmazsa
japon kültürüyle ilgilenir
ya da samuray oluruz
ne dersin
pek bir eğlenceli olmaz mı
bir düşün
x’i kılıçla oyabilir
tuttuğun balıklarla sushi yapabilir
thai chai çayı içip yoga yapabilir
feng shui felsefesini benimseyip
rahata ulaşabiliriz.

tabii çok eskidendi bunlar biz küçükken , küçücükken , bunu yazabilecek ve değer vermeyi bilecek kadar küçükken..
o zamanlar bir dost olurdu hep..

deltanous beni gör
küçük şeker domuzum
sev beni deltanous
çamura yatır beni
oynaş benimle
yıka , gezdir, öp beni
severim seni
küçük , minik domuzum

iyi kızlar cennete
kötü kızlar heryere ?!?!?!
çıtır kızlar nereye , nereye de giderler