3 mayıs basın özgürlüğü günü olarak kutlanır. türkçülük diye bir bayram olamaz bu ancak ota boka bayram yapan zihniyetlerin fantastik olaylarından biridir öyle olmaya da devam edecektir. türk anne ve babadan doğmuş olmanın bayram olma felsefesi nedir anlamış değilim. insanların işi gücü yok mudur? türkçülüğü kutlayana kadar dünya da ezilen sömürülen yok olan halklar adına emperyalist güçlerin oligarşik saldırılarına lanet yağdırsan daha önemli daha güzel birşey yapmış olmazmısındır? ne boktan adamsındır ki sen ırakta türkmen kardeşlerin öldürülürken, sömürülürken bayram kutlarsın ve gene ne sikimdirik bir insansın ki daha kendi değerlerine sahip çıkamayıp emperyalizme taşeronluk eden bir ülkede yaşayıp abd gibi bir güce karşı çıkamayıp, incirlik üssü gibi önemli bir üssü neredeyse peşkeş çekenleri gözardı edip bayram kutlarsın? sen ne ahlaksız bir adamsınki ekonomik bunalımlar yüzünden cinnet geçirip intihar edenlerin, sokakta açlıktan çöplerden ekmek yiyenlerin, bayramlarda torunlarına 2 ytl harçlık veremediği için hüngür hüngür ağlayan dedelerin mevcudiyetini oluşturduğu bir ırkın bayramını kutlarsın? bayram senin neyine be adam.
parçanın ismi ve içeriği için;
(bkz: tamirci çırağı)
(bkz: tamirci çırağı)
nasrettin hocadan feyz almış "ya tutarsa" zihniyetli er kişi aktivitesi.
milyon yıllardır daha iyisini beklemekteyiz, modifiye olayına da fitiz. "yok efendim esmeri var, kumralıvar, sarışını var, zencisi var, japonu var daha ne istiyorsunuz?" muhabbetine lütfen girmeyelim yoksa cehenneme atıp yakacağın, cennete göndereceğin yeni insanlar yapmayız bu iş burda yatar.
atsan atamazsın satsan satamazsın klişesini yıkıp karısından bıkan ve bir an evvel kurtulmak isteyen er kişinin ilan aktivitesi. ancak 1. elden çıkan kısmet hayırlı mıdır, hayırsız mıdır, kısmet midir, bela mıdır orasını ben bilemem. bilenler bilmeyenlere anlatır gün olur devran döner falan filan.
her ne kadar çekici gibi dursa da bazı dezavantajları da mevcuttur. örneğin pörtlek gözleri, süpürgeyi andıran saçları, yaba gibi elleri, gece karanlıkta neyle seviştiğini anlayamayacağın siyah derileri gibi.. bu özellikler türk kızlarında genelde bulunmaz. o yüzden bir zenci hatun yerine bir türk hatunu tercih ederim.
(bkz: genelle genelle açılırsın)
grup yorum`un albüm hakkındaki açıklaması;
yaklaşık iki yıllık bir aranın ardından “yıldızlar kuşandık”la yeniden dinleyicilerimizle buluşuyoruz. 21 yıllık serüvenimizde 19 albüme imza atmışız, yani ortalama her yıl bir albüm. bu nedenle iki yıllık bir ara, bizim açımızdan gerçekten uzun bir dönemi ifade ediyor. bu süre içerisinde konserler, söyleşiler, eylemler, etkinlikler nedeniyle sayısız kez bir araya geliyoruz dinleyicilerimizle kuşkusuz. ama yepyeni üretimlerle, bugün yaşadıklarımızın somut ifadesi olan yeni şarkılarımızla karşısına çıkmak dinleyicimizin, çok farklı. iki yıl boyunca çıkınımızda biriktirdiklerimizden, en değerli olanlarını seçerek, özenle işleyerek oluşturduk “yıldızlar kuşandık”ı da. tüm diğer albümlerimizde olduğu gibi yaşadığımız çağa tanıklık etmek istedik. yazdığımız her satıra, her heceye bu düşüncemiz hakim oldu. bu nedenledir ki aylara varan geceli gündüzlü, hem de onlarca kişinin katıldığı çalışmalarla yürüttük söz çalışmasını. kimi zaman bir ölüm orucu direnişçisinin dizeleri, kimi zaman dört duvar arasına hapsedilmiş tutsakların şiirleri eşlik etti bize çalışmamızda. nazım hikmet’ten ahmet arif’e, enver gökçe’ye, ustalarımızın şiirlerine de yer verdik, ibrahim karaca, t. asi balkar gibi şair dostlarımızın şiirlerine de. müzikal ayağı da yine aynı yoğunluk ve aynı hassasiyetle oluştu. aylarca süren düzenleme çalışmalarında hep tek bir düşünce vardı; duygularımızı en güçlü şekilde ifade edebilmek. aradan geçen iki yılı aşkın süreyi güçlü bir albümle taçlandırabilmek. ateşin çocukları’yla, kayıpların ardından’la, sıra neferi’yle, hasretim dağ oldu’yla, felluce’yle ve diğer 10 şarkımızla bunu hedefledik. dünden bugüne, bugünden yarına... geçmişten devraldıklarımızı geleceğe taşıma... bütün çabamız bu amaç üzredir. örgütlü hareket etmenin, devrimci sanatçılığın, bedeli ne olursa olsun sürdürücüsü olmaktan onur duyduk her daim. bu onuru hep duyacağız. bugüne kadar yaptıklarımızla, bugünden sonra yapacaklarımızla kuşanıyoruz yıldızları...
yarına güvenle ve umutla bakmak için her şeye sahibiz...
grup yorum
yaklaşık iki yıllık bir aranın ardından “yıldızlar kuşandık”la yeniden dinleyicilerimizle buluşuyoruz. 21 yıllık serüvenimizde 19 albüme imza atmışız, yani ortalama her yıl bir albüm. bu nedenle iki yıllık bir ara, bizim açımızdan gerçekten uzun bir dönemi ifade ediyor. bu süre içerisinde konserler, söyleşiler, eylemler, etkinlikler nedeniyle sayısız kez bir araya geliyoruz dinleyicilerimizle kuşkusuz. ama yepyeni üretimlerle, bugün yaşadıklarımızın somut ifadesi olan yeni şarkılarımızla karşısına çıkmak dinleyicimizin, çok farklı. iki yıl boyunca çıkınımızda biriktirdiklerimizden, en değerli olanlarını seçerek, özenle işleyerek oluşturduk “yıldızlar kuşandık”ı da. tüm diğer albümlerimizde olduğu gibi yaşadığımız çağa tanıklık etmek istedik. yazdığımız her satıra, her heceye bu düşüncemiz hakim oldu. bu nedenledir ki aylara varan geceli gündüzlü, hem de onlarca kişinin katıldığı çalışmalarla yürüttük söz çalışmasını. kimi zaman bir ölüm orucu direnişçisinin dizeleri, kimi zaman dört duvar arasına hapsedilmiş tutsakların şiirleri eşlik etti bize çalışmamızda. nazım hikmet’ten ahmet arif’e, enver gökçe’ye, ustalarımızın şiirlerine de yer verdik, ibrahim karaca, t. asi balkar gibi şair dostlarımızın şiirlerine de. müzikal ayağı da yine aynı yoğunluk ve aynı hassasiyetle oluştu. aylarca süren düzenleme çalışmalarında hep tek bir düşünce vardı; duygularımızı en güçlü şekilde ifade edebilmek. aradan geçen iki yılı aşkın süreyi güçlü bir albümle taçlandırabilmek. ateşin çocukları’yla, kayıpların ardından’la, sıra neferi’yle, hasretim dağ oldu’yla, felluce’yle ve diğer 10 şarkımızla bunu hedefledik. dünden bugüne, bugünden yarına... geçmişten devraldıklarımızı geleceğe taşıma... bütün çabamız bu amaç üzredir. örgütlü hareket etmenin, devrimci sanatçılığın, bedeli ne olursa olsun sürdürücüsü olmaktan onur duyduk her daim. bu onuru hep duyacağız. bugüne kadar yaptıklarımızla, bugünden sonra yapacaklarımızla kuşanıyoruz yıldızları...
yarına güvenle ve umutla bakmak için her şeye sahibiz...
grup yorum
yine büyük bir başarıya imza atıp son albümleri yıldızlar kuşandık`ı çıkarmışlardır. ilgilenenler için duyurulur.
(bkz: arto)
(bkz: cekilmis cin fotografi)
"beni beğeneni ben beğenmem,benim beğendiğimse beni beğenmez" sözleri ile yüzyılın en büyük düşünürü seçilen ve kendini zurna ile özdeşleştirip kendine zurnuli mahlasını seçen ismail yk denilen yaşam formunun klibindeki zurna çalan zenci adamdır. hayır madem herifin eline verdiniz zurnayı bari bi iki teknik öğreteydiniz, fotoğraf makinası gibi zurna tutan zenci adama demezler mi "gel bide bunu tut?"
(bkz: dayak arsizi)
"sadece susarak özlüyorum seni, hiç tanımadan ne garip.. sense uzak, çok uzaklarda bir deniz gibisin resimlerde." diyerek başlamak istedim bu hoş gelişe, sefalar getirişe. evet ertelendi bir çok şey, "belki olmadı belki de olamadı" diyerek kısada olsa çok uzun bir terkedilişi yaşadık biz sayende. elbette herşey sözlük değildi her gidişin bir sebebi vardı... kırık bir kadehin hayata saçtığı endişelerden uzak bir okadarda senli kaygılarda olan insanlar vardı bırakıp gittiğinde, tükenme, eksilme, boyun eğme, ve unutma kavramını yitirmediğimiz ve yitirmekten korktuğumuz bir hoş geliş olsun bu sefer.
hep bir şeyler yazardım nickinin altına, peçetelere , kağıtlara yazar gibi.. akibetleri aynıydı her beynimden süzülerek akan yazılı sözcüklerin, buruşturulup nice ulaşması gereken adrese ulaşamayan sözcükler gibi sokak çöplüklerinin karanlık ve pis kokusunun arasında kaybolup giden kağıtlar gibi birer birer silinirdi. yazıp yitirmekti yapılanlar ama unutmak, unutturmak değildi elbet. hoş geldin işte.. seni bize taşıyan soyut bir köprü oldu bu sözlük . ince gibi görünsede hepimizi taşıyacak.
hep bir şeyler yazardım nickinin altına, peçetelere , kağıtlara yazar gibi.. akibetleri aynıydı her beynimden süzülerek akan yazılı sözcüklerin, buruşturulup nice ulaşması gereken adrese ulaşamayan sözcükler gibi sokak çöplüklerinin karanlık ve pis kokusunun arasında kaybolup giden kağıtlar gibi birer birer silinirdi. yazıp yitirmekti yapılanlar ama unutmak, unutturmak değildi elbet. hoş geldin işte.. seni bize taşıyan soyut bir köprü oldu bu sözlük . ince gibi görünsede hepimizi taşıyacak.
astral seyehatle sözlüğe sefere gelmiş padişahın bilgi sozluk airlines`e doğru at koştururken haykırdığı motto.
domuzun ölüsünden, kılından bile korkan insanların belki uydurduğu belki de gerçek olan hadise. nedir efendim olay domuz işte bir şekilde ölmüş ya da öldürülmüş bir hayvanın kıllarından bahsediliyor yok tiskindim, yok günah, yok bilmem ne. yahu at kılı sevap, eşek kılı mübah, ayı kılı hede, göt kılı hödö müdür. böyle mi öğretildi size islam?. birileri tv lerde çıkıyor yaygara yapıyor, birileri bir yerlere çıkıyor yaygara yapıyor. en nihayetinde içinde hiç bir organik yapı barındırmayan ölü bir hayvan kılı. korkmayın ne dünyada ne ahirette götünüze girmez. kendi fırçanızı kendiniz yapın hangi hayvanın kılından yapacaksanız rahat rahat boyayınız efendim tuallerinizi hurafelerinizle, doya doya resmediniz karanlıklarınızı, coşunuz böyle emretti yaradan, böyle buyurdu elçileri !.
(bkz: genelle genelle açılırsın)
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?