leyla zananin kenan evren ile ayni fikirde oldugunu gösteren ve bu gösteriyle de tuylerimi diken diken eden bu iki mümtaz sahsiyetin nereden beslendigini bana bir kez daha hatirlatan olay.
hey allahım dedirten işadamı.
http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/6919841.asp?yazarid=10&gid=61
http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/6911696.asp?yazarid=10&gid=61
http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/6919841.asp?yazarid=10&gid=61
http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/6911696.asp?yazarid=10&gid=61
yapma sözlük sabah sabah duygulandırma beni dedirten başlığa konu olmuş gol.
o kadar yukselmiştir ki topa vurmak için eğilmek durumunda kalmıştır diye tasvir edilebilecek gol.
ahmet hakan’ın akp’ye olan medya desteğini açıklamak adına attığı cesur adımın, kendisinin de dahil olduğu o pek objektif ve dürüst gazetecilik grubuna hiç değinmemesi sebebiyle türk siyasi hayatının en derin ve karanlık bölgesi olan pişkinlik çukuruna yuvarlanmasına sebep olan yazısının duyurusu. hürriyet’e çok yakışmış. buyrun burdan..
http://www.hurriyet.com.tr/gundem/6913346.asp?gid=180
http://www.hurriyet.com.tr/gundem/6913346.asp?gid=180
bir çocuklugu ve o çocuklugun temel oldugu hayatı eziklikten ve mahçubiyetten kurtaran insan. 6 yaşındaydım ve herşey hayal meyaldi. ortalıkta koşturan kırmızı şortlu, yarı çıplak, alabildiğine kıllı sakallı abiler bir antik çağ ayinindeki gibi kendilerinden geçmişti. kıvırcık saçlı giyinik bir başka abi bir adama sarılıyordu ve ağlıyordu. gozlukluydu bu adam, bembeyaz saçları dede hayranı bir veledin içinde güven uyandırıyordu. sakallı abilerden ve kıvırcık saçlı abiden çok farklıydı. o da çok sevinçliydi ama bilmiyorum sanki daha bir eski zaman adabındaydı. ben de mutluydum. dayımın bana tutmamı soylediği takımın maçıydı. farkında değildim daha o takımın bana neler yaşatacağının farkında değildim daha o gün içimde kabaran gurura tutkuyla nasıl bağlanacağımın. ama şoyle boyle anlıyordum o beyaz saçlı, edepli sevinçli, traşlı adamın ne kadar önemli olduğunu. sonradan öğrendim ama aslında derwallin yaptığının bir takıma basit bir şampiyonluk kazandırmaktan ibaret olmadığını, yazıya başlarken dediğim gibi bir çocuklugu ve o çocuklugun temel olduğu hayatı mahçubiyetten kurtarmak oldugunu. toprağın bol olsun.
konser demenin haksızlık olacağı süresi itibariyle (1 saat 10 dakika) daha çok dinleti tanımını hakeden yaz gecesi aktivitesi. amy lee’nin enerjisi, hareketliliği ve butun bu performansına karşın ortalığı yıkan sesi gecenin öne çıkan unsurlarıydı. seyirci ile iletişimi oldukça sıcaktı. ama..
amy ablamız dinleti boyunca istanbul’da olduguna inanamadıgı, burada boyle bir kitlenin varolmasına çok şaşırdığı manasına gelen şeyler soyleyip durdu. iyi niyetinden kuşkum olmasa da (ulusalcı paranoyam da olabilir) birazcık ’siz turk insanları ingilizce şarkıda mı dinlermiş, ne akıllıymış bunnar megersem’ tadında sevilmiş gibi hissettim kendimi. kısacası bokunu çıkardı. dunyada boylesine bir üne sahip olan bir grubun (bir başka husus: artık grup yok sadace amy var gibi) dunyadan daha bir haberdar olmasını beklerdim.bu kadar kısa sürmesini ise daha iki albümlük bir grup olmalarına veriyorum.
evanescense’ın sevdiğim parçaları var. şarkılarındaki sertlik dozu bence oldukça akilane ayarlanıyor. piyano kullanımı turkulere bu enstrumanı sokan bir yavuz bingöl yumuşaklığı yaratıyor (dalga geçmiyorum hoşuma giden birşey bu). fakat geçenlerde okudugum bir röportajlarında evaescence’ın yaptıgı muzik artık evanescence tarzıdır demişler, yanılıyolar. daha boyle birşeyden bahsedilebilmesi için en azından iki albumden daha fazla uretmek bir başka ifadeyle 1 saatten daha uzun bir süre sahnede kalmaya yetecek kadar şarkıya sahip olmak gibi bir onkosulu yerine getirmek lazım. bence zannettikleri tarz ritm ve akor konusunda kendini tekrar etmekten başka birşey değil. tarz, şarkıların birbirine benzemesinden daha farklı birşeydir (coştum).
şimdiki lafım evanescence’a değil. geçen yıl bu zamanlar aynı mekanda bir abinin konserine gitmiştim. ve bu konserde o abi muzikte yaratıcılıgın sadece akorlar, notalar ve sozlerle sınırlı olmadığını sahne denilen nesnenin ve kavramın kullanıma göre insanları ruhlarından (ki en zor hedeftir) vurmayı becerebilen ender silahlardan biri oldugunu hepimize gostermişti. işte belki de o guzel yaz gecesinin hatırına artık başka bir konseri maalesef begenemiyorum.
(bkz: 20 haziran 2006 roger waters konseri )
(bkz: pink floyd dan sonra hicbir grubun kesmemesi)
amy ablamız dinleti boyunca istanbul’da olduguna inanamadıgı, burada boyle bir kitlenin varolmasına çok şaşırdığı manasına gelen şeyler soyleyip durdu. iyi niyetinden kuşkum olmasa da (ulusalcı paranoyam da olabilir) birazcık ’siz turk insanları ingilizce şarkıda mı dinlermiş, ne akıllıymış bunnar megersem’ tadında sevilmiş gibi hissettim kendimi. kısacası bokunu çıkardı. dunyada boylesine bir üne sahip olan bir grubun (bir başka husus: artık grup yok sadace amy var gibi) dunyadan daha bir haberdar olmasını beklerdim.bu kadar kısa sürmesini ise daha iki albümlük bir grup olmalarına veriyorum.
evanescense’ın sevdiğim parçaları var. şarkılarındaki sertlik dozu bence oldukça akilane ayarlanıyor. piyano kullanımı turkulere bu enstrumanı sokan bir yavuz bingöl yumuşaklığı yaratıyor (dalga geçmiyorum hoşuma giden birşey bu). fakat geçenlerde okudugum bir röportajlarında evaescence’ın yaptıgı muzik artık evanescence tarzıdır demişler, yanılıyolar. daha boyle birşeyden bahsedilebilmesi için en azından iki albumden daha fazla uretmek bir başka ifadeyle 1 saatten daha uzun bir süre sahnede kalmaya yetecek kadar şarkıya sahip olmak gibi bir onkosulu yerine getirmek lazım. bence zannettikleri tarz ritm ve akor konusunda kendini tekrar etmekten başka birşey değil. tarz, şarkıların birbirine benzemesinden daha farklı birşeydir (coştum).
şimdiki lafım evanescence’a değil. geçen yıl bu zamanlar aynı mekanda bir abinin konserine gitmiştim. ve bu konserde o abi muzikte yaratıcılıgın sadece akorlar, notalar ve sozlerle sınırlı olmadığını sahne denilen nesnenin ve kavramın kullanıma göre insanları ruhlarından (ki en zor hedeftir) vurmayı becerebilen ender silahlardan biri oldugunu hepimize gostermişti. işte belki de o guzel yaz gecesinin hatırına artık başka bir konseri maalesef begenemiyorum.
(bkz: 20 haziran 2006 roger waters konseri )
(bkz: pink floyd dan sonra hicbir grubun kesmemesi)
asker sonrasi sivil hayatın karşısında armutlaşan bünyenin sözlük huzurundaki kilitlenme hali. halk arasındaki genel tanımıyla adamlaşma, olgunlaşma. gerçekçi bir yaklaşımla ifade edilmesi gerekirse beyin kıvrımlarındaki esnekliğin kaybettirilmesi sonucu ortaya çıkan odunlaşma halinin sanal fraksiyonu.
daha gelmeden nacizane yönetimimizi kurtararak ilk mucizeyi gerçekleştirmiş brezilyalılar çocuklarına isim verirken ne düşünür sorunsalını daha da derinleştiren galatasarayımızı sevenlerin yureğini ısıtan transfer.
genelde askerde bir de gazetecilerin olduruldugu ara sokaklarda karsılasılan klinik vaka. suursuz bir silah fetişizmiyle soslu bol acılı bırakın çig olmayı yogurulmasına bile baslanmamış kofte edebiyatı.
penceleri cekilmiş ellerin divan olma durumu. teorik olarak vatan savunması adına harp sanatının ogrenilmesi ve ogretilmesi. pratik olarak hiyerarsik sistem ve turkiye’nin makus badireleri sonucu catlamış rutbeli personele kulluk edilmesi. içi leş gibi ayak kokan pırıl pırıl boyalı bir postal. neyseki safak dogan gunes.
akp nin ve dantel gundeminin anglosakson kek paylasımında top 5 olmus siyasi doktrinli petrol soslu keki keserken soyledigi happy fuck day jinglei. alkıs korosu figuranlarini kendinden geciren ortadogu oratoryosu.
provakatif siyasete guzel bir ornek olan baslık. bir yargıyla ilgili olarak, bir delik var arkamda nasıl yankılanır oramda? diyerek o yargıda saklı olan kargıyı assman tarzı emme cabası. bulent arınc sozlukte tehlike içimizde diyorum saygılarımla safak sayıyorum.
asker jargonunun en sevilen kelimelerinden. teskere gunu yaklaşmış askerlerin orduya yeni katılan erler için kullandıkları sozcuk. hürgeneralliğin habercisi.
artık kacamayacakları gun gelince neseyle!! asker olacak yazarlar toplulugu.
12 nisan 2007 de bot baglayacak olan ve safakları 50 kusurlarda dolasan 313 ler tarafından hasretle beklenen askeriyenin yeni oyuncakları. asker jargonuyla biletimiz.
ibnelik diyemeyen bilgicin içindeki ofkeyi kusarken içine dustuğu paradoks.
nizamiyesinde
analar evlatlarınız emanetiniz, emanetiniz serefimizdir. gibi buyuk cumleler edilen daha sonrada o analara kufredilen mekan. insanı olgunlastırdığı iddiaları gencecik insanların hayata dair butun insani ozelliklerinin torpulenip tren huzurundaki inekler haline getirildiği depresyon durumundan baska birşey deildir.
(bkz: vatan sevgisinden bahsedip sevgi ne demek bilmemek)
analar evlatlarınız emanetiniz, emanetiniz serefimizdir. gibi buyuk cumleler edilen daha sonrada o analara kufredilen mekan. insanı olgunlastırdığı iddiaları gencecik insanların hayata dair butun insani ozelliklerinin torpulenip tren huzurundaki inekler haline getirildiği depresyon durumundan baska birşey deildir.
(bkz: vatan sevgisinden bahsedip sevgi ne demek bilmemek)
http://www.youtube.com/results?search_query=knights+of+cydonia
bu baglantidan daha rahat izlenebilecek sarkidir.
bu baglantidan daha rahat izlenebilecek sarkidir.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?