yaklaşık 30 dakika sonra başlayacak olan futbol seyircilerinin tapınma şekillerinden biri.
haydi real, haydi kaka!..
ortalama türk vatandaşının anlamını naim süleymanoğlunun hayatını anlatan bir yudum insan tadındaki belgesellerden öğrendiği kelime.
(bkz: idol)
bir turgut uyar şiiri:
kan akıyor penceresi karanlık evlerden
ölü kadınların üstüne tuğlaların üstüne
denizse aydınlık ve incili mavili taşrada
kana doğru ürkek en güzel yaban balıklar
bu kandır akıttığımız sıkıntılı pazarlarda
üst üste yergökyüzüne içki şişelerine
kan içinde elleri ve öbür parmakları
boşnak değil çocuklar dondurmacılarda
mezarlı eyüplerde ve deniz kenarlarında
sarışın kafaları ama analı babalı
kan akıyor ahşap yapılardan sokaklara sokaklara
mavi ülkeleri tatsız kısa pantolonlarda
kan akıyor oluklardan öyle kan
boyanır batmış gemiler perşembesi
bir tesbih bir zımba bir yazı makinesi
çektikçe böyle katil kralları
kan akıyor penceresi karanlık evlerden
ölü kadınların üstüne tuğlaların üstüne
denizse aydınlık ve incili mavili taşrada
kana doğru ürkek en güzel yaban balıklar
bu kandır akıttığımız sıkıntılı pazarlarda
üst üste yergökyüzüne içki şişelerine
kan içinde elleri ve öbür parmakları
boşnak değil çocuklar dondurmacılarda
mezarlı eyüplerde ve deniz kenarlarında
sarışın kafaları ama analı babalı
kan akıyor ahşap yapılardan sokaklara sokaklara
mavi ülkeleri tatsız kısa pantolonlarda
kan akıyor oluklardan öyle kan
boyanır batmış gemiler perşembesi
bir tesbih bir zımba bir yazı makinesi
çektikçe böyle katil kralları
bir turgut uyar şiiri:
hizla gelişecek kalbimiz
kalbimiz hizla.
sürgünlerin umutsuzlugunda
kirik kalpler, yaralilar, onulmazlar
farksiz çarpanlarin umutsuzlugunda
ve köprü başlarinin umutsuzlugunda
ve köprü başlarinin umudunda.
sular bitse bile, çiçekler atilirken oralara
temiz bir ilişkinin bulutsuzlugunda
ve eski daglarda, eski daglarda kiş
kovalarken ülkesini
hizla gelişecek kalbimiz.
kendi öz hüznümüzün öz tarlasinda
bozkir dayanikliligimizin tarlasinda
kalbimiz
ellerimiz ayaklarimiz arasinda
ve kimsenin bölemedigi şarkiyi
güllerin, bugdaylarin ve acinin şarkisini
bir haziran uygulayacak sesimize.
sütçünün sesiyle birlikte
erkenci işçilerin sesiyle birlikte
söförün sesiyle birlikte
sabah baslamiş sarhoşlarin sesiyle birlikte
yaman sarhoşlarin sesiyle birlikte
ve yeni uyanişlarin ve yeni dogmuşlarin
ve herkesin ve herkesin
sesleriyle birlikte
bir haziran uygulayacak
kimse bölemiyecek ve kalbimiz
hizla gelişecek.
yikintilara karişan eski bir bahar
büyük olmaya elverişli bir bahar
eskiden yaşanilmiş ve her şeye ragmen
insanlara göre bir bahar
sularin kana kestigi yahut
sularin kana kestigi bir bahar.
hizla gelişecek kalbimiz
bir mavilik kalibinda
bir odada, en olagan bir odada
en sade, en insanca bir odada
bir kadinla bir erkegin oldugu bir odada
bir kadin bir erkegin
bir kadinla bir erkek oldugu
ellerin ve omuz başlarinin
birbirini buldugu.
birden gerçekligini algiliyarak
saat çalinca ve görünce güneşi
birden vazgeçilmezligini algiliyarak
önemli ve gerekli buluşunu kendini
birden hatirliyarak
gelecege hazirlayinca olanca gögüslerini
ve herşeye ve ölüme.kalbimiz
hizla gelişecek
çagimiza pek uygun bir hizla
gelişecek kalbimiz
(...)kalbimiz
yerin ve gögün altedilmez bir dirilikte oldugu
tutkumuz, direnmemiz, ellerimiz, kalbimiz.
kalbimiz
kalbimiz hizla gelişecek.
hizla gelişecek kalbimiz
kalbimiz hizla.
sürgünlerin umutsuzlugunda
kirik kalpler, yaralilar, onulmazlar
farksiz çarpanlarin umutsuzlugunda
ve köprü başlarinin umutsuzlugunda
ve köprü başlarinin umudunda.
sular bitse bile, çiçekler atilirken oralara
temiz bir ilişkinin bulutsuzlugunda
ve eski daglarda, eski daglarda kiş
kovalarken ülkesini
hizla gelişecek kalbimiz.
kendi öz hüznümüzün öz tarlasinda
bozkir dayanikliligimizin tarlasinda
kalbimiz
ellerimiz ayaklarimiz arasinda
ve kimsenin bölemedigi şarkiyi
güllerin, bugdaylarin ve acinin şarkisini
bir haziran uygulayacak sesimize.
sütçünün sesiyle birlikte
erkenci işçilerin sesiyle birlikte
söförün sesiyle birlikte
sabah baslamiş sarhoşlarin sesiyle birlikte
yaman sarhoşlarin sesiyle birlikte
ve yeni uyanişlarin ve yeni dogmuşlarin
ve herkesin ve herkesin
sesleriyle birlikte
bir haziran uygulayacak
kimse bölemiyecek ve kalbimiz
hizla gelişecek.
yikintilara karişan eski bir bahar
büyük olmaya elverişli bir bahar
eskiden yaşanilmiş ve her şeye ragmen
insanlara göre bir bahar
sularin kana kestigi yahut
sularin kana kestigi bir bahar.
hizla gelişecek kalbimiz
bir mavilik kalibinda
bir odada, en olagan bir odada
en sade, en insanca bir odada
bir kadinla bir erkegin oldugu bir odada
bir kadin bir erkegin
bir kadinla bir erkek oldugu
ellerin ve omuz başlarinin
birbirini buldugu.
birden gerçekligini algiliyarak
saat çalinca ve görünce güneşi
birden vazgeçilmezligini algiliyarak
önemli ve gerekli buluşunu kendini
birden hatirliyarak
gelecege hazirlayinca olanca gögüslerini
ve herşeye ve ölüme.kalbimiz
hizla gelişecek
çagimiza pek uygun bir hizla
gelişecek kalbimiz
(...)kalbimiz
yerin ve gögün altedilmez bir dirilikte oldugu
tutkumuz, direnmemiz, ellerimiz, kalbimiz.
kalbimiz
kalbimiz hizla gelişecek.
intramuskuler injeksiyon için amerika’dan doktor(!) getirten ancak bu şahsa poposunun yarısını kaptırdığını itiraf eden yazar.bu haliyle de mutlu olduğunu belirtmeden geçmeyelim.
insandır.
hareketli şarkılarına latin güzellerle çektiği kışkırtıcı kliplerle bünyede hararete sebebiyet veren şarkıcı.
yayıncı yalaka kuruluşun durmadan rte gösterdiği maç.
bakterileri oldüren ilaçların genel adı. sanılanın aksine vücudun bir bölgesine cerahat toplamazlar aksine bakteri kaynaklı cerahat olan apsenin tedavisinde tek başlarına kullanılmaları etkisizdir. çünkü apse varsa tedavisi tektir:drenaf!.
saat gece 02.30. yer samatya devlet hastanesi acil servis. kapıda 10 kişi muayene olmak için sıra bekliyor, yoğunluk had safhada anlayacağınız.
tam bu sırada hemşire triyajından geçen bir hasta(???) geliyor:
doktor:şikayetiniz nedir?
kadın:çok kötüyüm.
d:neyiniz var?
k:ayağa kalktığımda yatma hissi, oturduğumda yatma hissi!
d:....(anlamsız bakar)
k:(sinirlenerek)neyim var?!.
d:yani sende paso yatma hissi var?
k:hani güneşli bir havada araba kullanırken güneş gözleriniz alır da gözleriniz kamaşır ya.. işte öyle bir şey!.
d:(kadına bişeyin yok diyerek olaydan sıyrılamayacağını anlayınca) bu şikayetleriniz ciddi bir hastalığun semptomlşarı olabilir. ancak burası acil ve biz sadece belirli müdahaleleri belirli incelemeleri yapabiliyoruz. sizin yarın hemen bir polikliniğe giderek gerekli tüm testlerden geçmeniz lazım..
tam bu sırada hemşire triyajından geçen bir hasta(???) geliyor:
doktor:şikayetiniz nedir?
kadın:çok kötüyüm.
d:neyiniz var?
k:ayağa kalktığımda yatma hissi, oturduğumda yatma hissi!
d:....(anlamsız bakar)
k:(sinirlenerek)neyim var?!.
d:yani sende paso yatma hissi var?
k:hani güneşli bir havada araba kullanırken güneş gözleriniz alır da gözleriniz kamaşır ya.. işte öyle bir şey!.
d:(kadına bişeyin yok diyerek olaydan sıyrılamayacağını anlayınca) bu şikayetleriniz ciddi bir hastalığun semptomlşarı olabilir. ancak burası acil ve biz sadece belirli müdahaleleri belirli incelemeleri yapabiliyoruz. sizin yarın hemen bir polikliniğe giderek gerekli tüm testlerden geçmeniz lazım..
2005 yılında hizmete açılan türkiye bulgaristan arasındaki 3. sınır kapısı. küçük, şirin ve hızlı geçişe olanak sağlayan bir gümrük kapısı.
sınırları içinde hiç çirkin kız barındırmayan ülke. bir ülkenin bütün kızları manken, fotomodel görünümünde olur mu allah aşkına?
(bkz: mert nobre)
karaciğer kanseri yapma ihtimali olan virus.ama kanser yapmadan önce siroz eder bu insanı.hepatit c ise siroz yapmadan da kanser yapar.
bir faruk nafiz çamlıbel şiiri;
yaktı yanardağ gibi can yurdunu son bakış,
ve gönlüm koşmaz oldu maceralar ardında.
önünde dün beyazlar giyinirken karakış
bugün sensiz kalan yaz kara bağlar ardında.
siyah kanatlarını batıya açtı kuşlar,
benden sana haberdir bu çığlıklı uçuşlar.
dereler ardın sıra akmağa koyulmuşlar,
arıyor batan güneş seni dağlar ardında.
gezdirir rüzgar gibi üstünde yamaçların,
boynuma çifte zincir çift örgülü şaçların.
ateşimden yanarken dalları ağaçların,
gözlerimin sel gibi yaşı çağlar ardında.
yaktı yanardağ gibi can yurdunu son bakış,
ve gönlüm koşmaz oldu maceralar ardında.
önünde dün beyazlar giyinirken karakış
bugün sensiz kalan yaz kara bağlar ardında.
siyah kanatlarını batıya açtı kuşlar,
benden sana haberdir bu çığlıklı uçuşlar.
dereler ardın sıra akmağa koyulmuşlar,
arıyor batan güneş seni dağlar ardında.
gezdirir rüzgar gibi üstünde yamaçların,
boynuma çifte zincir çift örgülü şaçların.
ateşimden yanarken dalları ağaçların,
gözlerimin sel gibi yaşı çağlar ardında.
bir faruk nafiz çamlıbel şiiri;
tanıştığım günden beri enginle
bir taşın üstünde hayale daldım.
bulacaksın koymuş gibi elinle,
ben nerde doğmuşsam o yerde kaldım.
kimi esti başucumdan yel gibi,
kimi sızdı bir toprağa sel gibi...
yalnız ben, alçıdan bir heykel gibi
sonsuzluğu dinlemekten tat aldım.
ses topladım, renk topladım derinden,
geniş his ve hayal bahçelerinden...
fakat artık en görünmez yerinden,
yaralanmış bir kap gibi boşaldım.
tanıştığım günden beri enginle
bir taşın üstünde hayale daldım.
bulacaksın koymuş gibi elinle,
ben nerde doğmuşsam o yerde kaldım.
kimi esti başucumdan yel gibi,
kimi sızdı bir toprağa sel gibi...
yalnız ben, alçıdan bir heykel gibi
sonsuzluğu dinlemekten tat aldım.
ses topladım, renk topladım derinden,
geniş his ve hayal bahçelerinden...
fakat artık en görünmez yerinden,
yaralanmış bir kap gibi boşaldım.
bir faruk nafiz çamlıbel şiiri;
sana çirkin dediler, düşmanı oldum güzelin
sana kafir dediler, diş biledim hakka bile
topladın saçtığı altınları yüzlerce elin
kahpelendin de garez bağladım ahlaka bile.
sana çirkin demedim ben, kafir demedim
bence dinin gibi küfrün de mukaddesti senin
yaşadın beş sene kalbimde, misafir demedim
bu firar aklına nereden, ne zaman esti senin.
zülfünün yay gibi kuvvetli çelik tellerine
takılan gönlüm asırlarca peşinden gidecek.
sen bir ahu gibi dağdan dağa kaçsan da yine
seni aşkım canavarlar gibi takip edecek.
sana çirkin dediler, düşmanı oldum güzelin
sana kafir dediler, diş biledim hakka bile
topladın saçtığı altınları yüzlerce elin
kahpelendin de garez bağladım ahlaka bile.
sana çirkin demedim ben, kafir demedim
bence dinin gibi küfrün de mukaddesti senin
yaşadın beş sene kalbimde, misafir demedim
bu firar aklına nereden, ne zaman esti senin.
zülfünün yay gibi kuvvetli çelik tellerine
takılan gönlüm asırlarca peşinden gidecek.
sen bir ahu gibi dağdan dağa kaçsan da yine
seni aşkım canavarlar gibi takip edecek.
bir faruk nafiz çamlıbel şiiri;
gönlümün yok niyeti
açılmak için sana.
çektiğim eziyeti
yüzümden anlasana!
ben ki her damla derdim,
deniz olsun dilerdim,
ipi elimle verdim
benliğimi alsana.
kan doldurup tasımı,
sildim gönül pasımı,
taşa açtım yasımı,
söylemedim insana!
gönlümün yok niyeti
açılmak için sana.
çektiğim eziyeti
yüzümden anlasana!
ben ki her damla derdim,
deniz olsun dilerdim,
ipi elimle verdim
benliğimi alsana.
kan doldurup tasımı,
sildim gönül pasımı,
taşa açtım yasımı,
söylemedim insana!
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?