confessions

cicoz

- Yazar -

  1. toplam entry 169
  2. takipçi 2
  3. puan 47518

mahkemeye versem seni asarlar

cicoz
sözleri ve müziği selahattin cesur’a ait bir parca.

nedir çektiklerim senin elinden
ne istersin benim gibi garipten
her gün bana zulüm etmek suçundan
mahkemeye versem seni asarlar
cehennemde seni cayır cayır yakarlar

seven insan böyle mi olur bilmem ki
seni benim kadar kimse sevemez ki
senin gibi yare cefa edeni
cehennemde cayır cayır yakarlar
mahkemeye versem seni asarlar..

sivilce

cicoz
sıkılırsa bir haftada, sıkılmazsa 7 günde geçen şeydir. aman sıkma, iz kalır, beynin patlar, şu olur bu olur diyenlere inanıp hem doya doya sivilce sıkmak zevkinden mahrum kalan hem de burnun en orta yerinde bağımsızlığını ilan edip tüm ihtişamıyla arzı endam eden iltihaplı sivilceleriyle görenlerin içini kaldıranlara tepkiliyim arkadaş.
(bkz: sıkmayalım da besleyelim mi)

ağlarken gülmek

cicoz
tam ağlarken ağlanılan şeyi tesadüfen bir yerde (örneğin sözlük) okuyup, görüp hayatın dalga geçtiğini düşünerek dudaklar aşkolsun biçiminde kasılmış bir şekilde gülme sesi çıkararak ağlamak.

ismail yk

cicoz
almanyaya giden köylü gençlerin, almanyada kendilerine kültür mahiyetli bir şey katamayarak, alman arkadaşı bile olmadan, türkçe konuşmayı bilmeyen lehçesi bozuk türk mahallelerinde kendilerini avrupalı sanan bir kaç gennçten biri olarak görüyorum bu adamı.

ne avrupalı olmuş ne de bir türk, arada kalınca da yaptığı işler hiç bir sıfata oturmuyor, arabesk-hiphop gibi saçma sapan kelimelerle önümüzde dans etmeye çalışan bu robokop görünümlü adamlara tapan yüzlerce sebi-sübyan ile bu kişiler zirvelerden inmiyor. sevilmesinin nedeni kaliteliliği değil komik olmasıdır kanımca. ya da kültürü bozuk avrupa özentilerinin kendilerine yakın gördükleri bir müzik türüdür, bilemiyorum.

kalem

cicoz
68-el-kalem

mekke’de nâzil olmuştur, 52 (elliiki) âyettir. "nûn" sûresi diye de anılır. adını ilk âyetindeki "kalem" kelimesinden alır.

rahmân ve rahîm (olan) allah’ın adıyla.

1. nûn. kaleme ve (kalem tutanların) yazdıklarına andolsun ki,

2. sen -rabbinin nimeti sayesinde- mecnun değilsin.

3. hiç şüphesiz senin için bitip tükenmeyen bir mükâfat vardır.

4. ve sen elbette yüce bir ahlâk üzeresin.

5. (sen de) göreceksin, onlar da görecekler,

6. hanginizde delilik olduğunu yakında .

7. doğrusu rabbin, kendi yolundan sapan kişiyi en iyi bilendir, hidayete erenleri de en iyi bilen o’dur

8. o halde, (hakikati) yalan sayanlara boyun eğme!

9. onlar isterler ki, sen yumuşak davranasın da onlar da sana yumuşak davransınlar.

10. şunların hiçbirine itâat etme :yemin edip duran,aşağılık,

11. (herkesi) kötüleğen,söz götürüp getiren,

12. hayra engel olan, mütecâviz ve saldırgan günahkar,

13. kaba ve kötülükle damgalı,

14. mal ve oğullar sahibi olmuş diye (böyle yolunu şaşırmış)

15. ona âyetlerimiz okunduğu zaman o, "öncekilerin masalları!" der.

16. biz yakında onun burnuna damga vuracağız (kibirini kırıp rezil edeceğiz).

17. biz, vaktiyle "bahçe sahipleri" ne belâ verdiğimiz gibi, onlara da belâ verdik. hani onlar (bahçe sahipleri), sabah olurken (kimse görmeden) onu (mahsullerini) devşireceklerine yemin etmişlerdi.

18. onlar istisna da etmiyorlardı.

19. fakat onlar daha uykudayken rabbinin katından (gönderilen) kuşatıcı bir âfet (ateş) bahçeyi sarıverdi de,

20. bahçe kapkara kesildi.

21. sabah olurken birbirlerine seslendiler.

22. "madem devşireceksiniz, hadi erkenden mahsülünüzün başına gidin!" diye.

23. derken yürüyorlardı; fısıldaşıyorlardı.

24. "sakın bugün hiçbir yoksul bahçeye girip yanınıza sokulmasın"diye.

25. (evet yoksullara yardıma) güçleri yettiği halde, onları yardımdan mahrum etmek niyet ve azmi ile erkenden yola düştüler.

26. fakat bahçeyi gördüklerinde: mutlaka yolumuzu şaşırmış olmalıyız! dediler.

27. yok yok, doğrusu biz mahrum bırakılmışız!

28. içlerinden en makul olanı şöyle dedi: ben size "rabbinizi tesbih etsenize" dememiş miydim?

29. rabbimizi tesbih ederiz; doğrusu biz (kendi kendimize) yazık etmişiz, dediler.

30. ardından, kabahati birbirlerine yüklemeye başladılar.

31. (nihayet) şöyle dediler: yazıklar olsun bize! gerçekten biz azgın kişilermişiz.

32. belki rabbimiz bize bunun yerine daha iyisini verir. çünkü biz (artık) rabbimizi(o’nun hoşnutluğunu) arzuluyoruz.

33. işte azap böyledir. ahiret azabı ise elbette daha büyüktür. keşke bilselerdi!

34. şu da muhakkak ki, takvâ sahipleri için rableri katında nimetleri bol cennetler vardır.

35. öyle ya, (allah’a) teslimiyet gösterenleri, (o) günahkârlar gibi tutar mıyız hiç?

36. size ne oluyor? ne biçim hüküm veriyorsunuz?

37. yoksa size ait bir kitap var da, (bu bâtıl inanışları) onda mı okuyorsunuz?

38. onda, beğendiğiniz her şey sizin için mutlaka vardır (diye mi yazılı)?

39. yoksa, "ne hükmederseniz mutlaka sizindir" diye sizin lehinize olarak tarafımızdan verilmiş, kıyamet gününe kadar geçerli kesin sözler mi var?

40. sor onlara: bu iddiayı onların hangisi savunacak?

41. yoksa ortakları mı var onların? sözlerinde doğru iseler, hadi getirsinler ortaklarını!

42. o gün incikten açılır ve secdeye davet edilirler; fakat güç getiremezler.

43. gözleri horluktan aşağı düşmüş bir halde kendilerini zillet bürür. halbuki onlar, sapasağlam iken de secdeye davet ediliyorlardı (fakat yine secde etmiyorlardı).

44. (resûlüm!) sen bu sözü (kur’an’ı) yalan sayanı bana bırak (kendini üzme). biz onları, bilmedikleri bir yönden yavaş yavaş azaba yaklaştırıyoruz.

45. onlara mühlet veriyorum. doğrusu benim fendim çok sağlamdır!

46. yoksa sen onlardan bir ücret istiyorsun da bu yüzden onlar ağır bir borç altında mı kalıyorlar?

47. yahut gaybın bilgisi onların nezdinde de, onlar mı (istedikleri gibi) yazıyorlar?

48. sen rabbinin hükmünü sabırla bekle. balık sahibi (yunus) gibi olma. hani o, dertli dertli rabbine niyaz etmişti.

49. şayet rabbinden ona bir nimet yetişmemiş olsaydı o, mutlaka, kınanacak bir halde ıssız bir diyara atılacaktı.

50. fakat ardından, rabbi onu seçti (vahiy verdi) ve onu sâlihlerden kıldı.

51. o inkâr edenler zikr’i (kur’an’ı) işittikleri zaman, neredeyse seni gözleriyle devirivereceklerdi. hâla da (kin ve hasetlerinden:) "hiç şüphe yok o bir delidir" derler.

52. oysa o (kur’an), âlemler için ancak bir öğüttür.

heidi

cicoz
heidi... hayyyyyyyyyyydiii... deine welt sind die bergeee
heidiii haydiiii.... komm nach haus’, find dein glück, komm zu uns wieder zurüüüüüück.. diye devam eder.
8 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol